“Büyük Kürdistan” sınırıPKK’nın ve dolayısıyla BDP’nin Suriye’deki olaylardan beklediği sonuç, Kuzey Suriye’de bir “Özerk Kürt Bölgesi”nin ortaya çıkmasıdır.BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Taraf’ta Neşe Düzel’le yaptığı söyleşide, Türkiye’yi (Güneydoğu’yu) şimdilik dışarıda bırakarak büyük Kürdistan sınırını şöyle çiziyor:
“Türkiye’yi dahil ederek konuşmuyorum ama... Yüzyıl önce İngiltere’nin öncülüğünde zoraki dayatmayla, cetvelle çizilen sınırlar, bugün çatlamış durumda. Bugün artık bağımsızlığını ilk fırsatta ilan edebilecek bir Irak Kürdistan’ı var. Suriye’de özerk bir Kürdistan oluşması imkânı var...
Irak üçe bölünürse sınırlar yeniden çizilecek demektir. Suriye’de bir Kürdistan bölgesi resmiyet kazanabilir. Sahip olduğu siyasi statü ve haklar, ayrı bir konu ama şu anda zaten İran’da bir Kürdistan eyaleti var.
Sonuç olarak neredeyse Iğdır’dan Hatay’a kadar, Türkiye’nin tüm güney sınırları resmi olarak Kürdistan olacak.”Geriye kalıyor dördüncü parçaDemirtaş, bu öngörüsüyle “Büyük Kürdistan” projesinin, “üç parçası”nı bir araya getirmiş oluyor; geriye kalıyor “dördüncü” parça...
Dördüncü parça, Türkiye’nin Güneydoğu’su...“Şimdilik” dördüncü parçayı katmıyor. Bunun nedeni henüz Güneydoğu için, “Özerk Kürt Bölgesi” statüsü aşamasına geçilmemiş olması.
Bu nedenle de “üç parçayı” birbirine çattıktan sonra Ankara’ya şunu söylüyor:
“O zaman işte Türkiye’nin şapkasını önüne koyup, ‘Ben kendi Kürtlerimle nasıl barışırım’ demesi lazım.”
BDP’nin “barıştan” ne anladığı biliniyor: Güneydoğu’ya özerklik verilmesi...
Yeni anayasadan bekledikleri bu... Peki bu olmazsa sorusuna da şu yanıtı veriyor:
“Bir müddet sonra bu iş BDP’yi aşar. Tayyip Erdoğan’ı da aşar. Bölgedeki dengeler hangi halkı nereye sürükler, etnik ve mezhep savaşları gibi riskli meseleler ne getirir, ne götürür kestirmek lazım. Bu yüzden hükümetin acilen bir Kürt barış planı oluşturması ve Türkiye’nin Kürtlerini tatmin edecek bir çözümü acilen getirmesi lazım.”
Demirtaş’ın üstü örtülü verdiği mesaj, “özerkliği tanımazsanız siz bilirsiniz” mesajıdır.
Arzu edilen nihai sınır
Abdullah Öcalan’ın savunmalarında, Mesud Barzani’nin son dönemlerde daha sık dile getirdiği gibi Büyük Kürdistan ideali, dört ülkedeki (Türkiye-Irak-İran-Suriye) dört parçayı birleştirme projesidir.
BDP’nin yeni anayasa çalışmaları nedeniyle gündemde tuttuğu Güneydoğu’ya özerklik verilmesi talebi nihai hedefteki bir aşamadır.
Tıpkı Kuzey Irak’ta olduğu gibi...Dört ülkeden koparılacak dört parçanın birleşmesiyle kurulacak bağımsız büyük Kürdistan devleti, İmralı’daki Öcalan’ın da, Kuzey Irak yönetimi ve KDP lideri Mesud Barzani’nin de, ABD tarafından Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtulan KYB lideri Celal Talabani’nin de, PKK’nın İran, Irak ve Suriye’de kurduğu uzantısı konumundaki partilerin de ortak hedefidir.
Demirtaş’ın, “Türkiye’yi dahil etmiyorum ama” diyerek diğer üç ülkeden Türkiye’ye boydan boya çizdiği Kürdistan sınırının dayanması arzu edilen nihai çizgisi Sivas-Mersin hattıdır.KCK çatısıÖcalan’ın, “demokratik konfederal çözüm” dediği bu dört parçanın başlangıçta federal bir yapıyla yönetilmesidir. KCK da bu yönetimi üstlenecek, “çatı devlet” projesidir. Uzun vadeli hedefin de bu yapının bir Kürt ulus devletine dönüştürülmesidir.
Buraya nasıl gelindi?Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin bir Sovyetler’e, bir ABD’ye yanaşarak ama CENTO’lu yıllarda ABD’nin de desteklediği Ankara-Tahran-Bağdat ittifakıyla baskılandığı tarihi süreci anlatmak köşe yazısının boyutlarına sığmaz.
Sovyetler Birliği’nin dağıldığı aynı yıl içinde (1991) Körfez Savaşı sonrasında 36. paralelin kuzeyinin Bağdat yönetiminden koparıldığı ve Türkiye’ye konuşlanan Çekiç Güç korumasına alındığı, PKK’nın da bu bölgede derin yaşama alanı bularak Türkiye’ye karşı eylem gücü ve yeteneğini geliştirdiği; 2003’te ABD’nin Irak’ı işgaliyle Kuzey Irak’ta devletleşme sürecinin hızlandığı, aynı süreçte PKK’nın Güneydoğu’da siyasi ve idari bir coğrafya yarattığı unutulmamalıdır.
Bu sürecin Türkiye’ye hiçbir ulusal fayda sağlamadığı ortadadır.
Ankara, bölgede yaşananlara bu açıdan da bakmalı, karşılaştığı sorunun niteliğini, gerçek boyutlarını ve yol açabileceği gelişmeleri gözden kaçırmamalıdır.
Fikret BİLA, 12 Nisan 2012
“4 parça”da Kürdistan’a doğruKuzey Irak’taki bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, evelemeden gevelemeden büyük bir rahatlıkla nihayet ağzındaki baklayı çıkardı. Ve de şıp diye, söyleyiverdi. “Kürt ulusu, gün gelecek birleşecek ve kendi kaderini tayin edecek, bu gerçek göz ardı edilemez. Fars, Arap, Türk uluslarından bir eksiğimiz yoktur.” Yani? Ne yani, yanisi şu…
Çok açık bir biçimde “Arap Baharı”nda pek de sesi çıkmayan pusuya yatmış olarak, bir zamanlama bekleyen Barzani, Irak Kürdistan’ı dışındaki Suriye’deki, İran’daki ve Türkiye’deki “Kürt etnik gruplarına seslendi, işi de öyle bir raddeye getirdi ki “Bir an evvel herkes kendi Kürdistan’ını kursun” u demek istedi. Bir Noel Baba edasıyla “Herkes bir müjdeyi bekliyor. Bu müjde her an da açıklanabilir” ifadesini kullanmaktan da geri durmadı. Zaten bekleniyordu.Bu yeni bir şey mi? Hayır. Şimdilerde, son kitabı "Geleceği Kurgulamak" (Making the Future) kitabıyla Neoconları ve Liberalleri sert bir dille eleştiren
ABD’li ünlü muhalif düşünür ve dilbilimci Noam Chomsky bundan tam 10 yıl önce 15 Şubat 2002 tarihinde “Diyarbakır Demokrasi Platformu” tarafından Diyarbakır’da organize edilen bir konferansta bugünlerin müjde(!)’sini vermişti.
10 yıl sonraki Mesut Barzani’nin konuşmasına hatta tamı tamına benzer bir biçimde Kuzey Irak oluşumunu, bu oluşumun bölgede günümüzlerde oluşabilecek yapılanmayı Osmanlı Devletini örnek göstererek aşağıdaki biçimde ifade etmişti:“Osmanlı İmparatorluğunda yanlış olan pek çok şey vardı, fakat bazı şeyler temelde doğruydu esas olarak, bir çerçeve içinde bölgesel özerklik ve bağımsızlığa oldukça ileri düzeyde yer bırakılmıştı.(…) Osmanlı imparatorluğunun olumlu yanlarının bir şekilde muhtemelen yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Gelişeceğini umut ettiğim bu tür çerçeve içinde özerk bir Kürdistan’ın kurulması beklenebilir. Özerk bir Kürdistan bölgede yaşayan Kürtleri, bölgede on milyonlarca Kürdü, özyönetime dayalı, özerk, kültürel olarak bağımsız, politik bakımdan aktif bir bölge içinde bir araya getirebilir. Ve bu bölge-umulur ki- birbirleriyle dost ve işbirliği içindeki ulusal, etnik ve kültürel grupların oluşturduğu daha geniş bir federasyonun bir parçası olabilir.”1
Sanırım sizler de 10 yıl sonra Noam Chomsky’nin Kürdistan ile ilgili öngörülerini doğru olduğunu görüyorsunuzdur. Burada unutmamak gerekir, Noam Chomsky, 11 Eylül saldırılarından hemen sonra yayınlamış olduğu “Amerikan Müdahaleciliği” adlı kitabında, ülkemizde bölücülük yaptığı iddiasıyla Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanmıştı. Kısa bir süre sonra AB uyum yasalarına takaddüm bir devrede berat etmişti.
Önemli bir ayrıntı, Diyarbakır’da yapmış olduğu söz konusu konuşmada Kemalist ulus-devlet modelini hedef tahtasının tam merkezine oturtmuştu. Temel’in dediği gibi, peki şimdi n’oldi? Üzülerek ifade etmek gerekir ki, bütün dedikleri bir bir gerçekleşti.
Bir başka ayrıntı ise kapalı kapılardan su yüzüne çıkmağa başlamıştır. O da Kuzey Irak’ın Türkiye ile federatif bir yapıya büründürülmesidir ki, şimdilik o kotarılmaktadır. Ama önce, Türkiye’nin katkıları ve Çekiç Güç harekâtıyla Kuzey Irak nasıl güçlendirildiyse, Suriye Kürdistan’ı da AKP iktidarı marifetiyle güçlendirilecek ve Suriye Kürdistan’ı kurdurulacak ve Türkiye’nin 4 Parçada Birleşik Kürdistan’la Ortadoğu ile irtibatı kesilecektir. Daha önce Türkiye Cumhuriyetinin Türk Dünyasıyla irtibatı Ermenistan ile nasıl kesildiyse, şimdi de durum bundan farklı değildir, her şey daha iyi anlaşılıyor öyle değil mi? Sevgili okurlar.
1- Noam Chomsky, 11 Eylül ve Sonrası Dünya Nereye Gidiyor?, Aram Yayımcılık, İstanbul, 2002, ss. 201-202
Prof. Dr. Esat ARSLAN, 13 Nisan 2012Erdoğan- Demirtaş-Barzani ile 'Çözüm'ün neresindeyiz? / Cengiz ÇANDAR
Kürtlerin ‘Büyük Kürdistan’ hayali... / Hasan CEMAL