Hanefi Avcı’nın Kutsal Görevi Devam Ediyor.

Hanefi Avcı’nın Kutsal Görevi Devam Ediyor.

İletigönderen Taner Sargın » Çrş Ağu 10, 2011 2:12

Hanefi avcı simonlaşmayı tanımlarken, kötü kokular çıkartan haliçten geçerken arabasının camlarını kaldırdığını burnunu elleriyle tıkadığını anlatıyor. burada yaşayan insanların bu duruma alıştığı gibi insanların benzer durumları kanıksadıklarını kendilerine dayatılan düşünce biçimlerinin yanlışlıklarının farkına varamadıklarını anlatıyor. Ben durumlara ve konulara eleştirel yaklaşan biri olarak yazarın simonlaştığı noktaları yakalamaya çalışıyorum.

Simonlaşmamak adına diyerek düşüncelerimi paylaşmak isterim..

Hanefi Avcı, Haliçte yaşayan simonlar adlı kitabında Amerika kimi destekliyor? PKK’yı mı Türkiye’yi mi? Başlığı altında aşağıdaki içeriği veriyor.

‘Pek çok kişi pkk’nın ABD, Almanya, AB tarafından desteklendiğini söylüyor. ‘ Öcalan’ı size ABD teslim etti’ deyince, ‘İyi niyetle yaptıkları ne malum.’ Karşılığını veriyorlar. Peki, soruyorum; PKK’ya karşı kullanılan en etkin silahlarınız olan kobra helikopterleri, insansız uçaklar, akıllı füzeler, termal kameralar, gece görüş dürbünlerini size kim veriyor? ABD. Bu silahları sağlamadıklarında nelerin olacağını o bölgede çalışan ve şartları bilen askere sorarak cevap vermek gerekir. Ayrıca şunu düşünün; eğer ABD helikopter ve uçaklar gibi hava araçlarına karşı kullanılmak üzere çok küçük kolay taşınan ve yüzde doksan isabetli Stringer füzelerinden birkaç tane PKK’ya verse durum ne olurdu acaba?’

Demiş sayın Hanefi Avcı Medyanın abartarak kitlelere çok üstün bir kitapmış gibi dayattığı kitabında. Hanefi Avcı’ya hemen cevap vereyim. Bu basit bir muhasebe işidir: Türkiye’nin aldığı askeri araç ve gereçleri ile PKK’nın alabileceği askeri araç ve gereçleri kıyaslarsanız. Bir bölgedeki Milliyetçi Kürt Hareketinin gücüyle, Bu bölgeyi de içine alan kocaman bir devletin gücünün kıyaslanması söz konusudur. Amerika için Pazar önemlidir. Kime daha fazla ve karlı silah veya araç gereç satabiliyorsa başta onu muhatap alır. Hanefi Avcının Türkiye’yi bu kadar küçümsemesine hiç şaşırmadım.

Amerika karıştırdığı bir bölgede savaşın bitmesini istemez. Bu nedenle Çekiç güç ile bir denge oluşturmaya çalıştı. İstediği bölgede her iki tarafta ittifaklarını meşru ya da gayrimeşru zeminde sürdürmek istiyor.

Afrika’da elmas karşılığı silah verdiği diktatatörlerin öldürdüğü masum insanlar Amerikanın umurunda olmadığı gibi, bizde doğunun ya da batının çocuğunun bu savaşta yok edilmesi de hiç umurunda değildir. Afrika da diktatörlerin katlettiği insanlar hiçbir ekonomik güce sahip değildi. Bu nedenle silah tek taraflı verildi. Ama Kürt Milliyetçi Hareketinin Ortadoğu da ciddi bir dolaşım alanı var. Dünya silah ve uyuşturucu tekellerinin çok işine yarayan bu durum, silahın değişim aracı olan uyuşturucuyu özellikle Afganistan’dan ve bölgedeki uyuşturucu üretim alanlarından toplanıp ülkemiz üzerindeki merkezlere getirilip ülkemizdeki mafya oluşumları kanalı ile alınıp dünyaya pazarlanıyor.

Kürt milliyetçi Hareketinin Silaha sahip olabilmek için uyuşturucu işi yaptığı aşikârdır. Bir dönem Kürt ailelerinin uyuşturucu yolundan aldığı paya göz diken bazı oluşumların Devletin imkânlarını da kullanarak bu ailelerle girdiği savaş bilinir.

Hanefi Avcı bu kitabı yazarken dünyadaki egemen gücün farkında ve bunu elinden geldiğince açığa vuruyor. İdealist görev uğruna yapabileceği her şeyi yapabilen inisiyatif kullanan tüm davranışlarında samimi biri olduğuna inanıyorum. O da biliyor ki dönem günah çıkartma dönemi.

Ama acı olan bir şey vardır. Birileri savaş oyuncakları üretiyor, birileri de bunları kullanırken zevk alıyor. Üst düzeydeki taraflar oluşturdukları güvenli alanlarda piyonlarını yönetirken madalyonun diğer tarafında yaşananlar insanlara acı veriyor.

Birileri özerklik ilan ediyor. Bunların da aynı güçler tarafından kumanda edildiği ne kadar açık. Yıllarca toprak ağaları tarafından sömürülen doğu halkı bu ilandan sonra refaha mı kavuştu? Durumlarında bir iyileşme mi oldu? Olmadı ve bundan sonra da olmayacak. Bölgede ağalık sistemi kaldırılmak istendi. Köy enstitüleri kuruldu. Kinyez Kartal isimli bir toprak ağası İsmet İnönü’ye bir mektup yazar: yüz köyü olduğunu ve bu köylerden birine Köy enstitülü bir öğretmen geldiğini, köye okul yaptığını herkese okuma yazma öğrettiğini yazar. Şikâyeti ise şu dur: ‘bu öğretmen gelmeden önce köylerimdeki tüm marabanın devlet ile olan işlerini benim adamlarım yapardı. Şimdi kendi dilekçelerini kendileri yazıyor, devlet ile olan işlerini kendileri yapıyorlar. Onlara hiçbir konuda söz geçiremez oldum. Bu nedenle o köyümü kaybettim. Diğer köylerimi de kaybetmek istemiyorum.’der.

Biliyorsunuz İnönü köy enstitülerinin kaldırılmasına göz yumdu. Bir dönem ağalık sistemine karşı ayaklanma eğiliminde olan bu bölgede ağalar kendi çocuklarını batıya ve hatta Avrupa’ya, Amerka’ya gönderdi. Kendileri batıya gelirken ordumuz kullanıldı. Bizi yönetenler bilinçli olsalardı, bu savaş Türkiye’ye karşı değil ağalık sistemine karşı bir savaş olacaktı. Ama bizimkiler ne yaptı. Toprak ağarlını meclise alarak feodal oyları partilerine akıtmak istediler. Peki, bu ağalar doğu halkını temsil ediyor muydu? Etmiş olsaydı bu günleri yaşamazdık. Yukarıda da belirttiğim gibi özerklik ilan edildi de ne oldu. Ortada özerklik falan yok. Batıdaki Kürt burjuvaları gitsin de doğuya yatırım yapsın. Kalkındırsın. Böyle bir şey de olmayacak. Dünya uluslar ötesi şirketlerinin bu bölgedeki zengin kaynaklardan yararlanabilmesi için koşullar hazırlanıyor. Bu projede Hanefi avcı gibilere de ne görev düşerse yapıyorlar.

Hanefi avcı kitabında sık sık söz konusu hareketin -kendilerine göre partinin- elemanlarına saygı duyduğundan çok iyi eğitildiğinden bahsediyor. Övgü üstüne övgü yağdırıyor. Böyle bir hareket için Hanefi avcı gibi yıllarca elemanlarının peşine düşmüş birinden bu övgüleri okumak motive edici olmalı. Kürt milliyetçi hareketinin liderleri olsun Hanefi avcı gibiler olsun savaştıkları insanları çok iyi tanıyan, gerektiğinde karşıtı gibi düşünmeyi öğrenmenin gereğini bilen zeki insanlar. Ama şu var ki satranç tahtası üzerinde taşlar değil insan var.

Hanefi avcı kitabının bazı bölümlerinde baskı uygulamanın ters tepki verdiğinden daha olumsuz sonuçlar doğurduğundan bahsediyor. Bunun gibi birçok tespiti doğru. Her iki taraf da bu savaşta çok şey öğrendi ama şunu öğrenemediler. Her ikisinin de şefleri, kumanda merkezleri Amerika.

Yaşadığımız topraklar emperyalistlerin biçimlendirdiği işbirlikçileri vasıtası ile insana zarar verildiği bir alan değil; insanca yaşama hakkı olan insanların kardeşçe yaşadığı bir alan olabilirdi.
Kullanıcı küçük betizi
Taner Sargın
Üye
Üye
 
İletiler: 7
Kayıt: Sal Ağu 09, 2011 19:01

Şu dizine dön: Sizin Makaleleriniz

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x