Hangi CHP, Nasıl Bir CHP?
Hep iktidar eleştirilecek değil ya!
Son olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç mahkemenin 52. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada iktidarı zaten yeterince eleştirdi. Tabii kıyamet de koptu! Kendisini muhatap kabul edenlerden TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek de bir telaş öne atılıp "…kimse oraya haşlanmak, tokat yemek ve azarlanmak için gitmedi" dedi. İyi de, Sayın Başbakan Erdoğan "…vatan haini"nden tutun da "… uyguladık ama AYM'nin kararına saygı duymuyorum"' demeye varıncaya kadar günlerdir, haftalardır aylardır önüne gelene aklına eseni söylüyor. Ya buna ne buyurulur? … Efendim?!
Ama anası yavrusu, muhalefetin de yaşamsal derecede vahim yanlışlıkları var.
Ana muhalefet CHP'nin ileri gelenlerinden sıkça işitiriz:
- "CHP Atatürk'ün kurduğu partidir."
- "CHP Atatürk'ün patisidir. Cumhuriyet'i, Devleti kuran partidir!"
Bu ve benzeri söylemler Ulu Önder Atatürk'ün sonsuzluğa göçtüğü 10 Kasım 1938 tarihine kadar doğru ve geçerlidir. Ama söz konusu söylemlerin hepsi de artık geçmişte kaldı. Önümüzde yalnızca gelecek var. Ve o, bir tek gelecekte muhalefet ve özellikle de ana muhalefet partisi CHP ne yapacak? Kader belirleyecek soru işte budur!
Işıklar içinde yatsın, Yüce Atamızın günün koşullarına göre kurduğu anti-emperyalist, bir dereceye kadar da sosyal liberal / sosyal demokrat görüşlü CHP'yi bulmak 1950'den sonra yıldan yıla güçleşiyor. Özellikle 1954 seçimlerinde uğradığı ağır yenilgi gibi ardından da 1957 seçimlerinde yaşadığı başarısızlık yüzünden içine düştüğü süreğen oy endişesiyle parti o günlerden bugüne dek kısır deneyimlerin tecrübe tahtasına döndü. Örneğin:
- Türkiye'de çok partili rejime geçtikten sonra muhafazakar partilerin politik yelpazede zaten üşüştükleri sağ kanada oyları arttırmak amacıyla zaman zaman kayma çabaları,
- bu çabalar sonuç vermeyince İnönü ile başlayıp Ecevit ile hızlanan, sağın ısrarla bir yıkımmış gibi göstere geldiği "ortanın solu" denemesi,
- toplum çoğunluğunun muhafazakarlık geleneği yüzünden bu deneme tutmadı mı? O zaman da sanki Atatürk'ün "kılık kıyafet devrimi"'ni sorgularcasına kara çarşaflı kadınlara CHP rozeti takmak gibi partiyi küçük düşürecek ciddiyetsizlik ve düzeysizlikler,
- AKP'nin laftan ibaret "Alevi açılımı"'na nispet edercesine CHP'nin de "çarşaf açılımı" dediği, sonuçsuz kalmaya mahkum gülünç girişimden sonra bu kez de ortaya yönelme çabası ve nihayet şimdiki gibi bir "sosyal demokrat" söylemi!
İmdi!.., "Atatürk'ün partisi" olmakla nitelendirilen CHP'nin altmış küsur yıldır tek başına iktidara gelmesini sağlayacak çoğunlukta bir seçim kazanabilmesi için kaldı mı, var mı deneyebileceği başka bir yol?
Kaldı ve kesinlikle de var!
Nedir o?
Oy, iktidar ve ikbal uğrunda kılıktan kılığa girmekten en nihayet vaz geçip dünden tezi yok özüne, kendine dönmek!
Daha açık bir deyişle:
1) Kurulduğundan beri temelinde cehalet ürünü gericiliğin, zamanımızda da onun kurnaz ve fırsatçı türü siyasi İslamın yer aldığı karşı devrim girişimlerine ve
2) millet ile ülkeyi bölmek için geçmişte dışarıdan kışkırtılmış etnik ayaklanmalar ile şimdi de ayrımcı ve bölücü Kürtçülük hizbine rağmen
3) Türkiye Cumhuriyeti'ni yine de sağ salim günümüze ulaştırmış "Cumhuriyetçilik, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık ve Devrimcilik" ilkelerine günün gerçekliklerine göre yeniden içtenlikle sahip çıkmak ve bu ilkelere "evet ama"'sız sadık kalmak!
Kısacası lafta değil edimde, işde ödün vermeksizin Atatürkçü olmak!
Şurası yadsınamayacak bir gerçektir ki söz konusu ilkelerin şimdiye kadar bir kötülüğünü görmedik. Aksine, söz konusu ilkeler sayesinde Cumhuriyet içeriden ve dışarıdan türlü tehdit ve tehlikelere rağmen 90ncı yılını doldurdu. Demek ki gizli ve açık gerici çevrelerin aleyhinde koparttıkları kıyamete karşın Cumhuriyet yine de güçlüymüş!
Kendisini muhafazakar demokrat olarak tanıtan ve iktidar uğrunda demokrasiyi açıkça iğfal eden siyasi İslam'ın önünü kesmek ve ona karşı Cumhuriyeti korumak için kimsesiz bir çocuk gibi Türkiye'de bir başına yalnız kalmış ve yalnız da bırakılmış sola sahip çıkmak ve topluma onun ne olduğunu usanmadan, sıkılmadan anlatmak lazım!
Sol, Atatürk'ün hedefi olan çağcıllıktır, çağdaşlıktır!
Sayın Kılıçdaroğlu "… daha çok çalışacağız!" diyor! Buyurun öyleyse, işte Size çalışma alanı!
Yavru muhalefet MHP'ye gelince, milliyetçilik sağ elin parmaklarıyla sözde kurt başı işareti yapıp kolu avanak kasnak gibi oradan oraya sallamak değildir! Yaşını başını almış bir parti başkanı için gülünç, çok gülünç oluyor.
Ciddiyet siyasetin olmazsa olmazıdır!
E. Fuat TEKÇE, 27 Nisan 2014