Halk olarak Cumhuriyetimizin 95’ci yılını kutladık. Devlet erkânı ise İstanbulda (su havzası ve kuşların göç yoluna) yaptırdıkları ve ilk bölümünü Cumhuriyet bayramı ile aynı güne özellilkle denk getirerek işletmeye giren havaalanı açılışına gittiler. Cumhuriyet resepsiyonu da bu yeni açılan havaalanında yapıldı. Bir taşla iki kuş hesabı oldu.
Türkiye bu yıl bir ilki yaşadı; evet ilk defa bir Cumhuriyet resepsiyonu Osmanlının eski başkenti, Türk tipi başkanlığın ise gayrı resmi başkenti İstanbul’da devlet ve erkânı tarafından formaliteden kutlandı. Cumhuriyet bayramında Cumhuriyet lafını ağızlarına almadan alternatif olarak aslında havaalanı kutlaması yaptılar.

Kızmamak lazım. Çünkü Cumhuriyeti 2017 yılında elbirliği ile yıkarak başkanlık sistemine geçtik. Ama günümüzde hâlen var’mış gibi yaparak durumu idare ediyoruz.
Cumhuriyet sadece halkın gönlünde kaldı, resmiyette başkanlık var artık. Cumhuriyetin kazanımlarını ve kurumlarını birer birer yok ettik ve son kalanları da yok etmeye devam ediyoruz. Suda ısınan kurbağalar uyanmasın diye günümüzde hâlâ var’mış gibi yapıyor, Mış ile idare ediyoruz. Bunu yaparken yaptığımız ikiyüzlülükten dedelerimizden, atalarımızdan da hiç ama hiç utanmıyoruz.
Anıtkabir her yıl olduğu gibi bu bayram da gene ziyaretçi rekoru kırdı. Herkes Atasına giderek saygılarını sundu. Ama bu büyük çoğunluk Cumhuriyetin yıkıldığını halâ fark etmiyor, hâlen şeklen onu kendince yaşatıp saygılarını sunuyor. Çünkü gaflet ve hıyanet uykusundan uyanamadılar. Halâ horul horul,fosur fosur uyuyorlar. Önümüzde gelmekte olan 10 Kasım var, bir de o zaman insanlar Anıtkabire bayrağını alıp gider: Sonra? 23 Nisana kadar herkes uykuya yatar. Ardından 19 Mayıs ve 30 Ağustos günlerinde gene bir hareketlenilir sonrası gene rehavet. Ya sonra .
Bitti, kalben rahat, görevini yapmanın huzuru içerisinde uykuya devam.
Ben artık bu sahtekârlıktan mış gibi olayından ziyadesiyle utanç duyuyorum.
Nasıl bir milletiz biz. İçine düştüğümüz aymazlıktan neden çıkamıyoruz. Yoksa millet olma vasfını da mı kaybettik. Kaybettiysek buna da kızmamak gerekir çünkü Egede 18 adaya,Yunan çıkartma yapmış, bu adaları silahlandırıp üsler kurmuş gözünüze baka baka gasp etmiş hep birlikte seyir ederiz. Akdeniz ise Yunan denizine çevriliyor Rumlar, Yahudiler bu sularda kayagazı arıyorlar, Kıbrısta, Abd ve diğer emperyallere İngilizlere zamanında verildiği gibi, Rumlarla gene üs yeri alma pazarlıkları yapılıyor, Türkiye bölgede etkisizleştirilip dışlanmaya çalışılıyor seyretmeye devam ediyoruz.
Güneydoğu sınırımızda Abd, Fransa, Kanada, İngiltere vb. emperyal güçler sınırları yeniden belirlemiş. Parçala, böl yönet şablonunu fiiliyata geçirmişler, kürtlere özerklik sözü vererek silahlandırıp,eğitip donatmışlar, gene seyrediyoruz.
Suriyede Esed kendi ülkesindeki savaşı kazandı o coğrafyaya iç savaşta akıp gelen 72 milletin dengesiz, sapkın, kafa kesici katilleri, manyakları orada sıkıştı, şimdi yavaş yavaş canım ülkeme sızıyorlar, gene seyrediyoruz.
Ülkemde Suriyelilerin sayısı 5.5 milyona yaklaştı, bugün doğan her iki çocuktan biri Suriyeli, gene seyrediyoruz. Kilis gibi bazı yerleşim yerlerinde Suriyeliler ile Türkler arasında nüfus yoğunluğu açısından fark kalmadı sayı eşitlendi. Seyretmeye devam ediyoruz. Üstüne bir de bunlara para harcıyoruz. Onlar semirdikçe biz fakirleşiyoruz.
Günümüzde artık her gün bir fabrika yanıp yok oluyor, her gün bir firma konkordato ilân ediyor. Ama ekonomide sıkıntı yok, olanlar dış güçlerin oyunu, ekonomide ise büyük bir savaş veriyoruz. İktidarımız böyle diyor.
Bir yumurta 25-30 kuruştan 75-80 kuruşa çıkmış neredeyse ekmek fiyatı ile eşitlenecek. İnsanlar artık kasaplardan et alamadığından daha çok fakirleştiklerinden alternatif olarak ucuz olduğu için koyun kulağı ve inek memesi alır olmuşlar et ihtiyaçlarını ve et gereksinimlerini ucuz diye sakatat ürünleriyle böyle karşılamaya çalışıyorlar, ama ülkede sıkıntı yok. Ekonomi tıkırında. Farklı söylemler manipülasyon.
Seneye soğanın kilosunun 10 lira olabileceğini söylüyorlar, çünkü tonlarca soğanın büyük bir ahlâk yoksunluğu ile, fiyatı düşmesin denerek depolarda çürütülmesini piyasaya verilmemesini gene boş gözlerle seyrettik.

Yirmibirinci yüzyılda yaşamakla birlikte, Tuncelinin Nazimiye kazası kırsalında iki askerimiz donarak öldü, gene boş gözlerle seyrettiniz. En son 1915 de Enver paşanın yanlış kararı ile Sarıkamışta binlerce askerlerimiz donarak ölmüşlerdi. Tarih onu affetmedi.
2018 yılında, Nazımiye kırsalında iki askerimiz donarak öldü. İçiniz acıyor mu?
Hiç suçluluk duyduğunuz oluyor mu?
Dile kolay 103 yıl sonra, düşmanla çatışarak değil, ülke sınırları dahilinde iki askerimiz maalesef donarak öldü.
Halâ Mış gibi mi yapacaksınız?
Olmayan, yıktığın, Cumhuriyet varmış gibi, yaptığın gibi.
Emperyallerden söke söke aldığın özgürlüklerin elinden alınırken, ülke sınırların yabancı güçlerin kendi haritalarında değiştirilirken sınırların yeniden dizayn edilrken , sömürge olarak günümüzde dışa bağımlılığın yüzde seksenbeşlere dayanmışken, birçok sektör çökmüşken, hala hiç bir şey olmuyormuş gibi davranıp, Mış gibi mi yapacaksın.
Yarın o otoyolları, binaları ve havaalanlarının duvarlarını kemirir karnını doyurursun.
Bu sefer de karnın tok gibiymiş, hiç sorun sıkıntı yokmuş, herşey yolundaymış gibi yaparsın sevgili kardeşim.
Çocuğuna müreffeh yarınlar, güzel bir gelecek bırakıyormuş gibi yaparsın sevgili kardeşim. 21 yüzyılda Avrupa bizi kıskanıyor diyerek, öğündüğün ülkende iki askerin iki vatan evladın donarak öldü.
Herşey yolundaymış gibi davranmaya devam et. Çünkü ucu sana dokunmuyor.
Sendeki surat da kösele gibiymiş, ne diyeyim sevgili kardeşim.

Zafer ATUN
01/11/2018
zaferatun.wordpress.com

Teşekkürler paylaşım için...

rica ederim )