27 Mayıs’ta Taksim’de başlayıp Türkiye’nin pek çok yerine yayılan protesto olaylarına şimdi medyada “Devrim” etiketi yapıştırmaya çalışanlar var.
Bu nasıl bir devrim; eğer dedikleri gibi ise kendilerini “Taksim Dayanışması”nın temsilcileri olarak tanıtan ekibin, yani devrimin liderlerinin, hükümet ve kamuoyuna yönelik talep metnine bakınca görünüyor “devrimin rengi”.
Bu kişileri kim seçti, nasıl seçti onu sormayacağım bile; abesle iştigal olur.
Önce Taksim’de ne oluyor, kim başlattı, kim destekliyor onu soralım. Taksim hareketini “organize” edenler, ilk günden başlayarak, Facebook ve twitter sayfalarında, ABD’de Soros destekli Occupy hareketi ile “dayanışma” içinde olduklarını söylüyorlar ve aynı sembolü kullanıyorlar. Wikipedia’da, saat başı güncellenen, 17 dilde bir siteleri var*. Zannediyor musunuz ki Taksim’de, Beşiktaş’ta, Ankara’da ve yurdun pek çok yerinde günlerdir gösterilere katılıp gazlanan, coplanan vatandaşlarımız bunlardan haberdar.
Erdoğan’ın gittikçe azan Kasımpaşalı külhanbeyi havası onu iktidara getiren dış güçleri epey zamandır rahatsız ediyordu. Sonunda karar verildi, Erdoğan’ın “son kullanma tarihi”nin geçtiğine fakat seçim yolu ile gönderemeyeceklerini bildiklerinden pek çok ülkede uyguladıkları bu “Turuncu Devrim” yolunu seçtiler. “Bak, bütün dünya görüyor, ‘halk istemiyor seni artık’”.
Bu dış güçlerin AKP’den fazla bir şikâyetleri yok; basit bir vitrin düzenlemesiyle, örneğin birkaç aydır tezgâhta olan, çok daha uyumlu görünen Numan Kurtulmuş’u başbakanlık koltuğuna oturtarak, Gül’ün cumhurbaşkanlığında, onların çıkarlarına bir nebze bile dokunmayan “Taksim Dayanışması”nın isteklerini AKP’ye empoze ederek Türkiye’de “huzuru” geri getirirler.
Bunca kan ve “gözyaşından” sonra:
- Yabancılara peşkeş çekilen kamu malları, kuruluşları ve doğal kaynaklarımızı ve geri alacak mıyız?
- Hayır!
- Ana sermayelerinin yarıdan fazla yabancılara satılmış bankalarımızı sahiplenecek miyiz?
- Hayır!
- Yarıdan fazlasını kontrol ettikleri borsayı maniple ederek ekonomimizle diledikleri gibi oynamaları sonlanacak mı?
- Hayır!
- Devlet yükümlülüğü altında olan sosyal güvencemizin günbegün erimesi duracak mı?
- Hayır!
- Bütün bu yukarıda saydıklarımızı kapsayan “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” kimliğimizi oluşturan Atatürk ilkelerini eksiksiz uygulayabilecek miyiz?
- Hayır, hayır!!!
Çünkü kapısında yalvardığımız Avrupa Birliği, Kemalist ideallerden vazgeçmeden almayız sizi dedi defalarca. AKP’yi iktidar yapan ABD ise çok daha önceden tutturmuştu, bırakın şu “Kemalizm” lâfını diye.
Zaten bu “Taksim Dayanışması” bunlardan hiç birini talep etmiyor; beyannamelerinin içinde ne “Atatürk” ne de “Kemalizm” sözcüğü var.
“Taksim Dayanışması”nın hükümet ve kamuoyuna yönelik talep metni
Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ve Kamuoyuna;
27 Mayıs 2013 tarihinde saat 22.30 sularında Taksim Gezi Parkı'nın fiilen yıkılması girişimi sonrası yaşanılan toplumsal duyarlılık karşısında hükümetin izlediği polis şiddeti nedeniyle başta Taksim İstanbul olmak üzere bütün yurtta, yurttaşlar demokratik tepkilerini ortaya koymaktadır. Öncelikle hayatını kaybeden yurttaşların ailelerinin acılarını paylaşıyor, yaralanan binlerce yurttaşımıza acil şifa dileklerimizi iletmek istiyoruz.
Ne yazık ki, toplumun en temel demokratik ve insan hakkı olan taleplerinin barışçıl ve demokratik şekilde ortaya konmasına karşın iktidar şiddet, baskı ve yasakçı politikalarına devam etmektedir. Tek bir yurttaşımızın burnunun kanamadığı, gerilimlerin ortadan kalkarak demokratik taleplerin dillendirilebildiği bir toplumsal iklime bir an önce kavuşmak için yoğun çaba harcadığımızın bilinmesini isteriz.
Bu nedenlerle; Taksim Dayanışması olarak aşağıdaki taleplerin Hükümet tarafından bir an önce yerine getirilmesi için somut adımların atılmasını bekliyoruz.
1 - Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağına, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını,
2 - Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,
3 - Taksim Gezi Parkı'ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, Mehmet Ayvalıtaş ve Abdullah Cömert adlı iki yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını,
4 - Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,
5 - Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,
6 - 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye'deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz.
Bunun yanı sıra; 27 Mayıs 2013 saat 22.30'dan bu yana ülkemizin meydanlarında, caddelerinde, sokaklarında ve tüm kamusal alanlarında yükselen tepkilerinin içeriğinin, ruhunun, beklentilerinin, taleplerin yetkililer tarafından fark edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yaşananları "marjinallikle" açıklamaya çalışmak görmezlikten gelmek anlamına gelir. Gezi Parkına müdahale ile simgeleşen iktidar anlayışının yurttaşlarımızda "özel hayatlarına müdahale ve hor görülme" biçiminde algılandığı ve buna kadını, erkeği, genci, yaşlısı ile büyük bir toplumsal tepki gösterdikleri; "biz varız, buradayız ve taleplerimiz var" biçiminde yanıt verdikleri görülmektedir.
Yükselen bu tepkinin içeriğinin; "başta 3. Köprü ve HES'ler olmak üzere ekolojik değerlerimizin talanına ve güncel olarak Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısına ilişkin itirazların, ülkemize ve bölgemize ilişkin savaş siyasetine karşı duruşun ve barış talebinin, Alevi yurttaşlarımızın hassasiyetlerinin, kentsel dönüşüm mağdurlarının haklı taleplerinin, kadınların bedenleri üzerinde denetim kuran muhafazakar erkek politikalarına karşı yükselen sesin, başta Türk Hava Yolu işçileri olmak üzere tüm emekçilerin hak gasplarına karşı taleplerinin, tüm cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı mücadelenin, yurttaşların eğitim ve sağlık hakkına ulaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılması istemleri" olduğunu iktidar sahiplerine iletmek istiyoruz.
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu
Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Tayfun Kahraman
KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul
DİSK Genel Başkan Yardımcısı Celal Ovat
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz
http://tr.wikipedia.org/wiki/2013_Taksim_Gezi_Park%C4%B1_protestolar%C4%B1