Hani biz itikatta Maturidi idik?
İmam-ı Azam Ebu Hanife’yi Türkiye’de kaç kişi bilir? Ramazan aylarında Türkiye’de yayınlanan Mısır yapımı bir dizi film vardı. İmam’ı Azam’ı Arap gözüyle tanıtmışlardı.
Diyanet’in esas aldığı, “İtikatta Maturidi, amelde Hanefi’yiz” kabulünü kaç kişi bilir? İmam Maturidi’yi kaç kişi tanır? Şafi mezhebine mensup olanlar arasında İmam Şafii’yi kaç kişi tanır?
Aleviler hiç değilse, 12 imamı biliyor.
* * *
Konuya neden böyle girdim? Çünkü Hanbeli mezhebine adını veren “İmam Ahmed bin Hanbel”in hayatını esas alan Kuveyt-Türk ortak yapımı bir dizi film çekiliyor. Kuveyt’te Hanbeli mezhebi yaygın...
Katar Televizyonu’nun finansmanını yaptığı dizi, Katar ve Türkiye’den iki film şirketi tarafından Mardin ve İstanbul’da çekiliyor.
Dizinin prodüktörü Muhammed el-Uneyzi, İmam Hanbel’in dört mezhep imamının sonuncusu olması sebebiyle kendisinden önceki üç mezhep imamının hayat hikâyelerini ve o dönemde yaşanan savaşları da dizide anlatma imkânı bulduklarını aktardı.
Uneyzi, “Süpermen kimdir diye sorsak herkes bilir ancak İmam Hanbel’i çoğu kişi tanımıyor” dedi.
* * *
Günümüzde Selefiliğe de temel oluşturması bakımından Hanbeli düşüncesinin terörle ilişkilendirilmesi karşısında Prof. Dr. Hayrettin Karaman, “Soruyu şöyle sormak lazım: Teröre referans olma açısından Hanbeli mezhebi Hanefi ve Şafii mezhebinden daha uygun mudur?” dedikten sonra şöyle görüş bildirmiştir:
“Ben diyorum ki, dondurulmuş, tarihi şartları göz önüne alınmamış, üzerinde kafa yorulmamış olduğu sürece dört mezhebin dördünden de bir terör eylemine referans çıkarabilirsiniz. Bunu da alıp Vehhabiliğe bağlamanın anlamı yok. Afganistan, Vehhabi değil ki. Büyük çapta Hanefi’dir. Diyarbakır civarı Şafii’dir. O bölgede terör olmuyor mu? Terörün kaynağı, falan mezhep, falan din diye yanlış yerde aranıyor. Diğer amiller, sebepler yanında ‘eksik ve az İslam’da aramak gerekir.”
Konu, tartışmalıdır...
* * *
Bu arada, Diyanet İşleri İnternet sitesinde burada anmak bile istemediğim şehvetle ilgili tartışmaların kuruma saldırıya dönüştüğü iddiasıyla yurt çapında “Diyanetine Sahip Çık” eylemleri yapılıyor...
Diyanet-Sen Çankırı Şubesi Başkanı Osman Doğan, müftülük önündeki eylemde “Diyanet İşleri Başkanlığı’nı itibarsızlaştırmayı bir yöntem olarak kullanmak, hiçbir akıl ve vicdan tarafından kabul edilemez” dedi.
Diyanet-Sen Adana Şube Başkanı Veysel Akkoç ise “Diyanet İşleri Başkanlığı’na dair kirli söz söyleyenleri, dinden, imandan ve ahlaktan yoksun görüyoruz” diye konuştu.
İlginç! Diyanet’i eleştirmek ne zamandan beri dinsizlik, imansızlık ve ahlaksızlık olarak kabul ediliyor?
* * *
Bence Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece cami yapımı, din görevlilerinin ihtiyaçlarının temini ve Kur’an’ın çeşitli dillerde çevirisini yaptırmanın dışında, İslam’ın mesajını, özellikle sinemayı ve televizyonu kullanarak yeni nesillere iletmelidir. Bu yönde çabalar var tabii... Nasıl ki uluslararası çapta bir Atatürk filmi yaptırmak Genelkurmay Başkanlığı’na yakışırsa, Hz. Muhammed’in, dört halifenin, İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin, İmam Maturidi’nin, Ahmet Yesevi’nin, Hacı Bektaş-ı Veli’nin, Hacı Bayram-ı Veli’nin hayatlarını anlatan yapımlar da Diyanet İşleri Başkanlığı’na yakışır.
Yoksa İmam Hanbel’in filmini Katar parasıyla çekerler, siz de seyredersiniz?
Türkiye’de sözde İslâmı savunan siyasilerin, katledilmesine destek verdiği Kaddafi, Çağrı filmini yaptırır, siz seyredersiniz?
* * *
Elbette sapık bir yorum, Diyanet İşleri Başkanı’na ve personeline mal edilemez ama kuruma ait bir yayın organında böyle vahim hatalar yapılabildiğine göre buna bir çözüm bulmak için hatanın nereden kaynaklandığını da bulmak gerek değil mi?
Arslan BULUT, 20 Ocak 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr