HAYDAR’IN TAZISI
Șimdi kim söylemiști anmsamıyorum, bir futbol maçı izlerken “bu çocuklar niye böyle Haydar’ın tazısı gibi seğirtiyorlar?” demiști.
Aman dede, futbol bu, ‘çağımızın sporu’ demiștik o zamanlar herhalde.
Ve bugün, gazetelerin yarısından fazlası futbolcuların ‘form’u, ‘formalitesi’, ‘metresi’ ve kilometresine ayrılmıș bulunmaktadır.
Televizyonlarda her reklamdan sonra bir ‘spor gündemi’ izlencesi yoksa izlenmez olmuștur.
Paranın hası, palavranın daniskası futboldadır.
Hani duyan da ‘spor düșmanı’ olduğumu sanacak.
Ne var ki, bugünkü futbol ‘spordan gayri’ ne varsa barındırmakta içinde.
Alaca Karanlık Hükûmetinin ‘demokrasi’yle ne denli ilișkisi varsa, fotbolla sporun da o kadarcık bir ilișkisi vardır sanıyorum.
‘Șike yoksa’ șașarım.
Ancak kabak Fenerbahçe’nin kafasında patlatılmıștır.
Günümüzde genel olarak sporda ve özel olarak da futbolda ‘küreselleșme’nin ‘șahikası’ yașanmaktadır.
Küreselleșme kuramlarını tartıșıldığı bir ortamda bir Fransız jeo-stratejisti profesörün ‘Futbolda Dünya Kupası’nı küreselleșme eğilimine örnek verdiğini anımsıyorum.
Tamı tamına ‘o gün’ futbolun sporla ilișkisinin kesildiğini düșünmeye bașladım.
‘Küreselleșme’, her alanda soysuzlașmanın zirveyi zorlaması demektir.
Türkiye’de bu ‘dıșa açılma’ öykülerinin anlatıldığı döneme denk düșer.
Hem ‘dıș’ ve hem de ‘açılım’ varsa küreselleșmeye bașladığınızın resmidir.
Özal’ın kalemini gözümüzün içine soktuğu dönemle bașlar.
Futbolda ‘șirketleșme’ de o dönemde bașlamıștır sanırım.
Bir ucu da ‘borsa’ya dayanmıșsa, para babaları için ‘kaymaklı ekmek kadayıfı’ olmuș demektir.
O andan itibaren sporun, șanın, onurun adını kullanmasanız da olur.
Futbolcunun ‘akıl dolu vurușu’, antrenörün ‘zeka örneği’, yönetcinin ‘bilge girișimi’nin ucu gide gide ‘borsa’ya dayanır.
Sorunun özünde de ‘parsa’ yatar.
Parsa varsa ‘mücadelenin her türü’ olağan sayılmalıdır.
Șike yaptı mı yapmadı mı, kim yaptı kim yapmadı; savcı ne dedi yargıç ne dedi, kurul toplandı mı toplanmadı mı benzeri sorular anlamsız sorulardır.
Çünkü, gerçekten zeki, çevik ve yetenekli gençleriniz ile sporsever yöneticileriniz bir ‘çirkef’ değirmenine su tașımakla yükümlenmișlerdir.
Küreselleșmenin bir bașına kendisi, hep yazdığım gibi, yuvarlaklașmadır.
Köșelerini yitirmek, özgül özelliklerini terketmek demektir.
Fransa’da așırı sağcı politikacı, ‘Fransız ulusal takımında kaç Fransız var?’ diye sormuștu bir ara.
Onbir oyuncudan biri mi ne köken olarak Fransızdı herhalde.
Futbol spor olmanın ötesinde ‘al parayı ver karayı’ya gelip dayanmıștır.
Al parayı ver parayı da denilebilir.
Para da, adı üstünde, el kiridir.
Paranın egemen olduğu herhangi bir alanda ‘temizlik’ten sözetmek de saflık sınırlarını zorlamak olur.
Türkiye’de futbolu temizleyeceğini söyleyenler ise, önce aynaya bakmalıdırlar.
Onların derdi ortalığı tümden silip süpürmek de olabilir.
Habip Hamza Erdem