'Hayır' diye haykır güzel kardeşim...
Hep düştün, hep savruldun, kurumuş yaprak gibiydin kardeşim… Bir kere kendin olmadın, bir kere gücüne inanmadın. Hep birilerinin peşine takıldın. Solu büyüteceğiz dediler, cüzdanlarını büyüttüler, yedin… Açılım yapacağız dediler, metres açılımı yaptılar, onu da yedin… Geçmişinin, tarihinin dinci gazetelere çarşaf çarşaf satılmasına için acıdı ama yüzün yoktu sustun… Daha ne kadar susacaksın kardeşim?
Bak… Sana göre ben radikalim, kafam geride benim, 100 yıllık lafları bozuk plak gibi tekrarlarım, sığım ben, azım üstelik… Ama sen öyle değilsin… Geniş fikirlisin anlarsın o yüzden dinle!
AKP’nin anayasa zokasını yutma kardeşim. Benim bu işten çıkarım yok, eskiden de yoktu. Seni oralara sürükleyenlerin bir çıkarı var ama senin de yok belli… Azıcık vicdanın kaldıysa, sokaklarda gördüğün bir mitingin sesi hâlâ sende az da olsa bir heyecan yaratıyorsa… Bu zokayı yutma kardeşim.
TEKEL işçisini hatırla. AKP’nin yeni yargısında, hangi sömürücü, insafsız uygulamayı iptal ettirebilecek o işçiler? Hangi doktor AKP’nin tam gün yasası belasından kurtulabilecek? Hangi hemşire, hangi postacı, hangi belediye işçisi kendisini savunabilecek? Bundan önce de savunamıyordu belki ama en azından birkaç tane kamu yanlısı hakim, Anayasa’daki kırıntı kadar sosyal devlet uygulamasını görüp de dur diyebiliyordu bazı şeylere… Artık o da yok…
Yaşın yetiyorsa grev mücadelesini hatırla. Bu muydu bizim istediğimiz? Grevi yasaklayan toplusözleşme miydi? Elinde grev hakkı olmayan bir sınıfın pazarlık gücü, kediyle kuşun kapışmasına benzemez mi?
Bu da mı umurunda değil? Sınıf bitti mi, sömürü bitti mi senin için gerçekten? Eski solcu şimdi beyaz saçlı adamların “yıllarca solcular tam gün yasasını savundu, şimdi neye karşı çıkıyorlar” yalanına mı kandın? O tam gün yasasıyla bugünkü aynı mı güzel kardeşim doğru söyle? Hiç mi bakmadın bunca beyaz önlüklü insan ne diye haykırıyor?
Madem sınıf bitti o halde çevreyi düşün. Ağaçları, kuşları düşün… Hangi meslek odası durdurabilecek rant projelerini? Hangi ihale iptal edilecek yeşil alanlar yok olmasın diye? Hatta hangi meslek odası, hangi sendika kalacak geriye?
Bu da mı olmadı? Bu da mı gol değil?
O zaman kadınları bir düşün? Bizzat Anayasa mitinginde kadın-erkek eşit değildir diye bas bas bağıran bir Başbakan’a evet diyorsun sen güzel kardeşim? 85 yıllık uyduruk laiklik uygulamasında bile bunlar söylenemezdi. Üstelik artık okullar da haremlik selamlık oluyormuş bak… Bakanımıza göre makul öneriymiş. Oğluna kızına böyle bir dünya mı bırakacaksın sen?
Bu da kesmedi değil mi? Peki yıllarca 12 Eylül Anayasası kalksın, onun yerine eşitlikten özgürlükten yana bir anayasa istemedin mi sen? Bu muydu 30 yıllık mücadelenin sonu? Bu muydu istediğin? Bir gazetede 9 sütuna başlıklarla yazılan, ‘Bu anayasayla artık işadamları daha rahat yatırım yapabilecek’ haberi miydi geldiğin nokta? İstediğin bu muydu?
‘Hayır’ diyen başkaları da var, bu mu korkutuyor seni? O başkalarıyla okullarda, mahallelerde kavga eden de biz değil miyiz? Biz onlarla ortak bir sözleşmeye ‘evet’ mi diyoruz? Ama ya sen? Hrant’ın katilleriyle aynı şeye izma mı atıyorsun? Üstelik tıpa tıp aynı sloganla mı?
‘Hayır’ de güzel kardeşim… Boykot bile deme ‘hayır’ de… Cemaatlerin, tarikatların koşa koşa gidip ‘evet’ dediği bir seçimde senin boykotun ‘evet’ demektir. Neye ‘evet’ biliyor musun? Cumhurbaşkanının yetkilerinin artmasına ‘evet’… Medya şişirmesiyle, manipülasyonla yüzde 51 oyu alan her türlü şaklabanın, kalpazanın her şeye hakim olmasına ‘evet.’ Bu muydu senin savunduğun çoğulculuk? Az olanın da, dışlananın da söz sahibi olacağı bir ülke değil miydi istediğin? 12 Eylül anayasasına karşı bunun için mi mücadele ettik birlikte?
Üçüncü yol sandığa gitmemek değildir kardeşim. Bunu en iyi de biz biliriz. Çünkü yıllarca iktidar çatışmasının dışında durduk biz. Üçüncü yol, hem askeri darbe anayasasına hem de AKP’nin cemaat yasasına hayır demektir. 1982’de herkes korkarken, biz korkmadık, “hayır” dedik. Yine korkmadan “hayır” diyeceğiz. Sen de bu kez korkma…
82’de korkmuş olabilirsin, haklısındır belki… Ama bu kez korkma. Bu korku mahvetti zaten seni. Az olmaktan korktun, meşakkatli işlerden korktun, radikalleşmekten kortun, sevilmemekten korktun… Hep korktun. Ama geriye ne bıraktın? Bak işte… Senin çocukların korkmayanlara, canını feda edenlere saygı duyuyor. TV programlarında herkesle öpüşüp, gebeş gebeş sırıtan kellelere değil…
İçişleri Bakanı’nın suratına, “Size karşı mücadele ediyordum, devrime gidiyordum” diyebilen Denizlere saygı duyuyor işte… Darbelerde mağdur olanlara değil ‘muhatap’ olanlara saygı duyuyor…
Şimdi sen… Sana hâlâ kardeşim diyorum bak. Çünkü halinden utandığını hissediyorum. Seni oralara sürükleyenler utanmaz ama…
Çünkü onlar “AKP, YÖK’ü kaldıracak” demişlerdi… AKP, YÖK’ün tepesine oturdu, üniversiteleri çarşı pazara çevirdi, solcuları okuldan attı, tarikatları okula soktu… Utanıp da biz ne yaptık demediler.
“AKP özgürlük getiriyor” demişlerdi. AKP, TRT’nin tepesine oturdu, sabah akşam din dersi ve hükümet propagandası yaptı, solcuyu susturdu liberali 2.5 saat konuşturdu, yine bir şey demediler. “AKP emeğe daha bir dost” demişlerdi, 3 yıl boyunca 1 Mayıslar kan ve gözyaşına boğuldu, ona da bir şey demediler. AKP pes etti, riyakarlığından utandı, ama bunlar utanmadı… “AKP halkçı” demişlerdi, AKP her şeyi “babalar gibi” sattı. Belki onlar da kendini sattı. Yazık onlara…
İşte sana son sözüm güzel kardeşim. Benim yanımda olmasan da olur, benim yolumda yürümesen de… Bir daha hiç karşılaşmasak da… Sevsen de olur beni sevmesen de… Ama benim için değil ülken için bu kez onları değil vicdanının sesini dinle ve ‘hayır’ de… AKP’ye ilk tokadı sen vur hatta… Bırak az olalım iri olmayalım… ‘Hayır’ diye haykır güzel kardeşim hem de iki kere… Bir kez olsun kuyruğu dik tut ve hayır de… Ve bırak onlar ne derlerse desinler!
Barış İNCE, 14 Ağustos 2010
http://www.birgun.net/politics_index.ph ... &year=2010