‘Hayır’ Oyuna İki Neden
Halkoyuna sunulacak anayasa değişikliğinin asıl amacı, yargı erkini de tümüyle yürütmeye bağımlı hale getirerek, kuvvetler ayrılığı ilkesini, hukuken ve fiilen ortadan kaldırmak, tek parti, daha doğrusu tek adam yönetimine engelsiz yol açmaktır. Bir-iki madde ile sınırlı asıl amaca yönelik anayasa değişikliği, niyeti daha açıkça ortaya koyacağından, değişiklik tatlandırıcılarla alalanarak, kamufle edilerek halkoyuna sunulmaktadır. Değişikliğin, iyi kamufle edilememiş asıl amacı bile, “Hayır” oyu verilmesi için yeterli gerekçe, yeterli nedendir. Son günlerde bu ana ret, hayır nedenine iki neden daha eklenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ve AB sözcülerinin anayasayı destekleme önerileri...
Anayasa Mahkemesi, kısmi düzeltme, ayrıntı gibi görülse de, yaptığı iptallerle TBMM’ce kabul edilen “Anayasa değişiklik” metnini değiştirmiştir. Ortada TBMM’nin kabul ettiği metinden farklı bir metin vardır. Halkoylamasına hangi metinle gidilecektir? Anayasa Mankemesi tarafından iptallerle değiştirilen metin halkoylamasına sunulabilir mi? Bu bağlamda TBMM’nin ayrı bir kararına gereksinim var mıdır? Bu sorular sorulmakta, yanıtları da eğilimlere göre farklı olmaktadır. TBMM eski başkanlarından halen DP Başkanı, kendisi de hukukçu olan Sayın Hüsamettin Cindoruk’un yorumu, görüşü, değişiklikten önceki metinle referanduma gidilemeyeceği görüşündedir. Sayın Cindoruk’a göre: “Metin değişmiştir, referandum ortadan kalkmıştır. Meclis yeni bir karar vermeden referanduma gidilemez.” Birçok hukukçu ve siyasetçi de bu görüşe katılmıştır. Bir vatandaş olarak benim kanım da bu yöndedir. Bunun anlamı, anayasa halkoylamasında kabul edilirse, hukuksal olarak bir ihtilafın doğacağı, referandum sonucu üzerinde yeni bir tartışmanın başlayacağıdır. Değişiklik önerisi reddedildiğinde böyle ihtilaf, tartışma doğmaz. Hukuksal geçerlilik tartışmalarına yol açmamak için de “Hayır” oyu verilmesi yeterli ve yerinde bir çözüm olacaktır.
***
AB sözcülerinden anayasa değişiklik paketine destek gelmiş, destek çağrısı ya da telkini yapılmıştır. ABD’den, AB’den, uluslararası finans kuruluşlarından şimdiye değin Türkiye yararına, hiçbir öneri, destek gelmemiştir. Yapılan destekler, öneriler, telkinler uzun vadede hep Türkiye aleyhine sonuçlar doğurmuştur. Bu ülkelerin, uluslararası kuruluşların Türkiye’de lobileri, işbirlikçileri, muhipleri vardır. Telkinler, öneriler, dayatmalar, AB muhiplerine, ABD severlere, amerikanofillere bir şeyler kazandırmıştır ama Türkiye’ye hiçbir olumlu katkıda bulunmamıştır.
AB’den, ABD’den, IMF’den, benzer kuruluşlardan öneri, telkin, destek çağrısı veya dayatma geldiğinde tamamen tersini yapmak akılcı ve ülkenin yararına davranış olur. Halkımız, “Hayır” oyu ile AB’ye gereken yanıtını vermeli, haddini bildirmelidir.
Yabancılar, bizim bir kısım politikacımıza, bürokratımıza, medya mensubumuza hatta öğretim elemanlarımıza, işadamlarımıza bakarak bizleri kolay yönlendirilebilen kitle olarak görmektedir. Şimdiye değin bu tanılarında (teşhislerinde), tutumlarında pek yanılgıya düşmediler. Ancak yabancılara, özellikle emperyal güçlere karşı, bizlerin kolay yönlendirilebilecek, kandırılabilecek uysal kişiler olmadığımızı göstermemiz, hatırlatmamız gerekiyor. Anayasaya destek çağrılarına hayır demek ilk uyarı yanıtımız olmalıdır. AB’nin destek çağrısı, anayasa değişikliğinin Türkiye’nin yararına olmadığına yeterli kanıttır.
Halkoylamasında halkımızı aydınlatma görevi yalnız siyasal partilere bırakılmamalıdır. Hayır oyu vermek yanı sıra halkı uyarmaya, aydınlatmaya çalışmak da bir vatandaşlık görevidir. Duyarlı, ülkeye sahip çıkma sorumluluğu taşıyan vatandaşlar olmak zorundayız.
ÖZTİN AKGÜÇ, Cumhuriyet, 18.07.2010
http://www.hakimiyetimilliye.org/index. ... C3%A7.html