HAYIRSEVER!
Almanya’daki bir Türk çocuğuna, örneğin altıncı sınıfa giden Türk kızı Elif’e soralım: “Elif, okulunuzun adı ne? Neden o ad takılmış okuluna, “Hannah” kimmiş, biliyor musun?”
Elif gözleri parlayarak okuluna adı verilen bilim kadınını anlatmaya başlar: “Yazar, siyaset bilimci, düşünür. Yaşadığımız kentte doğmuş (1906 - 1975), okula burada gitmiş. Geçen yüzyılın en büyük düşünürü.” Bildiği konuda konuşurken Elif’i susturabilene aşkolsun: “Ben de onun gibi felsefe okumak, bilim kadını olmak istiyorum.”
Doğal olarak okuluna ad olan kişinin (Hannah Arend), okul girişinde, tüm okullarda olduğu gibi bir tanıtım köşesi vardır. Resimlerle, belgelerle desteklenmiş bir tanıtım. Okula adını veren kişi kimdir, başarıları, yaşam öyküsü, eserleri hepsi orada anlatılmıştır.
Sonra, dönüp aynı soruyu, Bodrum Bitez’deki, bir şarkıcının (Kutsi), okulları (G. M. Danacı) yararına sahneye çıktığı gün sahne basan bir çocuğumuza soralım:
Müge, okulunuzun adı ne?
“Gülümser - Mehmet Danacı İlköğretim Okulu.”
Kimdir bu Danacılar? Neden okuluna ad olmuşlar?
Burada susar çocuk. Para ve güç karşısında boynu büküktür. Azıcık bilgilisi hemen yanıtlar:
“Okula çok para vermişler. Eski okula derslik eklemişler. Kendi paralarıyla yaptırmışlar bu ek derslikleri. Zengin, hayırsever insanlarmış.
Yine, Elif’in yaşadığı kentte gelişigüzel bir kaç okul daha seçelim. İkisi de bizdeki ortaokulun karşılığı (realschule) olsun:
“Johannes Kepler,” Elif’in yaşadığı yerdeki okullardan birinin adı. Kimmiş bu kişi? Alman matematikçi, astronom, gökbilimci (1571 - 1630). Göz, göz sağlığı üzerine de çalışmaları olan, döneminin en büyük bilginlerinden biri.
“Ernst Werner von Siemens” adı da aynı yerdeki bir okulun adı: Alman mucit (buluşçu, icat eden), asker - mühendis, bilim adamı (1816 - 1892). Teknolojik buluşlarıyla dönemine öncülük etmiş. Buluşlarını, deneyerek geliştirdiği, ünlü Siemens şirketinin kurucusu.
“Dietrich Bonhoeffer” de aynı kentten bir okul adı. Bu kişi, Alman teolog (1906 -1945), yazar. Özelliği nazizme karşı çıkması, bu yolda can vermesi.
Böyle örnekleri çoğaltabiliriz. Hepsinde gördüğümüz ortak özellikler, okullara ad olan kişilerin o toplumun bilim insanlarından, yazarlarından, kahramanlarından, gurur duyulan, örnek alınacak kişilerden seçilmesi. Bir özellik de, hepsinin eski yıllarda, önceki yüzyıllarda yaşayıp ölmeleri. Büyüklüğünü, değerini, ülkelerine, dünya tarihine kanıtlamış adlar olmaları.
Bu adların verildiği okullarda da çocuk, ister istemez onları kendilerine rol modeli olarak alıyor, onlar gibi okumaya, buluş yapmaya, düşünmeye, çalışmaya özeniyor. Kendisine hangi okulu bitirdin denilince, okulunun adını onurla, kendine güvenle söylüyor.
Ne parayı veren düdük çalmış, para verenin adı okullara takılmış, ne devletleri mendil açıp dilenmeye çıkmış.
Oralarda hayır yapan, hayırsever yok mu? Vardır, neden olmasın. Böyle kişilerin adları belirtilecekse, bizde de öyle, duvarlarda bir yazıyla, bir belgeyle, hazırlanan bir plaketle belirtilmeli değil mi?
*
Şimdi ülkemizden bir iki okula daha aynı açıdan bakalım. Yine Bodrum’da olsunlar. Madem söz oradan açıldı. Ülkemizin en batısındaki, en çağdaş olması gereken yöreye bir gözatalım. İşte üç tanesi arka arkaya:
“Hacı Mahmut Tınaztepe” Ortaokulu.
“Vedat Türkmen” Ortaokulu.
“Mustafa Yazıcı” Ortaokulu.
Bu okulların aynı adlı ilkokulları da var. Daha ilk adda, Cumhuriyet devrimlerine göre, okullara ad olmaması gereken bir dinsel san çıkıyor karşımıza: “Hacı.” Hacca giden kişi. Her hacca gidene, yani belli bir zaman diliminde Mekke’yi ziyaret edene, oradaki dini törenlere katılana takılan san.
Bunlar da okul tarihçesinde yazılanlar:
“Okulumuz 1989 yılında hayırsever Hacı Mahmut Tınaztepe tarafından yaptırılmıştır. 2001- 2002 Egitim – Öğretim yılında hizmete girmiştir. “Binamız beş derslik, bir müdür odası... ”
Tanıtımdaki şu bilgileri de kafanıza yazın unutmayın, önemlidir:
“Binamız yaklaşık 400 metrekare olup 1250 metrekarelik çevre duvarı ve tel ızgara ile çevrilmiş hazine arazisi üzerinde kurulmuştur.”
Yapının arazisi devletten, kendi görevi olan, yapması gereken yapıyı devlet yapmıyor, devletin arazisine okul yaptırılmasına izin veriliyor, buna karşılık o okulun adına, yaptıranın adı takılıyor. Yalnızca bize has, çağdışı, akıldışı bir durum. Adlarını vermeseler okula, okul içinde kendileri için bir tanıtım köşesi yapılsa olmaz mıydı?
Devletin en önemli görevlerinden biri parasız eğitim vermek, okulunu yapmak. Çocuğa sorsan kim Hacı Mahmut? Ne diyecek? “Hayırsever.” “Devlet niye okulunu yapmamış senin, bak buranın yeri de devletinmiş?" “Devlet fakir, okul yaptırmaya parası yokmuş demek.” "İyi, bük boynunu otur. Ya da yat kalk dilenci duası et. Birilerine hep minnet duy, ülkende başın dik olmasın..."
Neresi fakirmiş devletimizin? Kamu çalışanlarına, müdürlere, yöneticilere alınan son model makam arabaları ne, devlet adına sıra sıra alınan lüks uçaklar ne, Suriyelilere harcanan milyonlar, milyarlar ne, kamudaki israf ne?
Yine gazetelerde şöyle okul haberlerine her zaman rastlarsınız:
Bu sözler, “Bitez Gülümser Mehmet Danacı İlkokulu” için yazılmış:
“Hayırsever Danacı ailesinden eğitime katkı...”
“Hayırseverlik ve eğitime katkı.” Üst düzey devlet görevlilerinin teşekkürleri başlar sonra gazetelerde bu hayırseverlere, törenlerde cafcaflı laflar edilir.
Bu iktidar, 1980 sonrakiler ne çok hayırsevermiş...
*
Gelelim bilgiağında rastgele seçtiğimiz ikinci okula.
“Vedat Türkmen” Ortaokulu. “Okul tarihçesi” tanıtımdan alındı, yukardaki okulun bir benzeri. Buradaki “hayırsever” müteahhit. İşi, bina yapma olan kişi:
“Bina yapımına Bodrum Turgutreis’te ikamet eden inşaat şirketi sahibi Sayın Vedat Türkmen tarafından 2004 yılında başlanmıştır. 2005 yılında okulumuz hizmete açılmıştır ve 2005-2006 eğitim öğretim yılında faaliyete başlamıştır. Hala eğitim öğretime devam etmektedir.”
“Mustafa Yazıcı” Ortaokulu.
1947 yılında açılmış okul, hangi adla, yazmıyor tarihçelerinde. Okul değil yamalı bohça. O onarmış, bu para vermiş, o şurasını eklemiş, 1999’da okulun arkasındaki tarlayı köyden Mehmet Damar ve bir komşusu okula bağışlamış. 1997’de Deli Ağa’nın çocukları iki derslik daha yapmışlar. Nedense adları verilmemiş bu iki bağışçının. “Deli Ağa Okulları” adı da konabilirdi, konmamış. Neyse, en son para harcayan, okula kat çıkan Diler Holding işe noktayı koymuş. “Mustafa Yazıcı” adı bu holdingin patronunun adıymış. Okul bu adı alınca ve binası büyütülünce, olan üç köy okuluna olmuş. Alazeytin, Çukurgöl ve Yumurtaş mahallelerinde, eski tanımıyla köylerinde okula giden öğrenciler, bu okula taşınmışlar.
Bu okulları ararken bilgiağında acayip haberlere de rastladım. Yine böyle bir “hayırsever”ın adını alan “Özcan Duran Karagöl” ilkokulu, Aşağı Mazı Köyü’ne yaptırılmış (2013). On kilometre ötesindeki Yukarı Mazı Köyü (Armutçuk) ilkokulu kapatılıp öğrencileri buraya zorunlu olarak gönderilmiş. Daha önce de aynı öğrenciler köylerine daha yakın olan, Mumcular’da ”Fuat Erten” ilkokuluna giderlermiş. Sonra oradan alınıp Aşağı Mazı’ya... Buna karşı köylüler eylem yapmışlar, gazetelere düşmüş konu.
“Mumcular Fuat Erten” ilk ve ortaokuluna adını veren “Fuat Erten” kim miymiş?
Bildiniz: “Hayırsever.”
1932’de yapılmış bu okul, 1992’de de yıktırılmış. Tarih, anılar toprağa gömülmüş korunacağına. Sonrası aynı hikaye. Hayırsever “Fuat Erten” yeni bina yaptırmış. Eski parayla beş yüz milyona mal olmuş. Sonra yeni binaya yeni eklemeler, yeni katlar. Bakın tarihçe nasıl yazılmış:
“Okulumuzun Tarihçesi
Okulumuz 1932 yılında tek katlı bir İlköğretim olarak faaliyete girmiştir. 1992 yılında bu bina yıkılıp yerine aynı yılın Şubat ayında hayır sever bir vatandaş olan Fuat ERTEN tarafından yeni bir bina inşaatı başlamıştır.”(Yazım yanlışları tarihçeyi yazana ait.)
Bu yazıyı yazarken gördüm ki, Bodrum okullarını hep hayırseverler yapmış. Adlar sıralanıyor alt alta. Artık yeni bir ad görünce kimmiş diye bakmıyorum. Kim olabilir?
“Hayırsever!”
Tarihçede ne diyor? “Hayırsever bir vatandaş olan...”
Padişah adlı okulumuz da varmış Bodrum’da:“Kanuni Sultan Süleyman Anadolu Lisesi.” Okulun adı, İstiklal Marşı okunurken doğru durmayan, olay çıkaran müdür yardımcısı yüzünden gazetelere düşmüş. Cumhuriyet okuluna padişah adı takmak. Bu da iyiymiş.
“Konacık Cahit Özvezneci” Ortaokulu, “Gölköy Ahmet Naci Coşkunoğlu”Ortaokulu, “Ortakent Kerem Aydınlar” Ortaokulu... ”
Hayırsever adlı okulların listesi böyle uzayıp gidiyor... Şu adı da yazayım, eksik kalmasın:
“ Suzan Abdulhakim Bilgili” Ortaokulu. Okul, Bilgili Turizm ve Gayrimenkul Yatırımları Şirketi tarafından 2011’de açılmış.
Kendi adlarına baygın, “adınısever” hayırseverlerimizi ararken Gaziantep’teki bir okul adı, işin başka bir yanını da gösterdi. Okul adı:
“Hacı Fehime Güleç İlköğretim Okulu ve Mahmut Güleç İlköğretim Okulu”
Aynı karıkocanın, kendi adlarıyla dört okulu var listede. “Hacı Fehime Güleç”in okul tanıtım sayfasına konan yaşam öyküsünde bir ayrıntı ilgi çekiyor. Onu da yazayım, bu bitmez konuyu, açtıkça kutuyu, ortaya saçılan bir dolu kutuyu açmayı bırakayım:
Bu hayırsever hanımın yaptırdığı okul, 1988’de bir “Cuma günü” hizmete giriyor. Kendisi de 1997 yılında bir “Cuma günü” “vefat ediyor.” Yine bu hayırsever hanım “Hayıkbaba mahallesinde, 12 no’lu evde doğmuş. Bu ayrıntılar okul tarihçesinde niye yazılmış, artık bir zahmet siz bulun...
Günleri bile ayırdılar ya birbirinden, ne diyelim, sonumuz, “Hay’rolsun...” On iki sayısını da boşuna yazmazlar, gün onların günü...
Son kez bir ayrıntı daha:
“Hacı Mahmut okulları ile, “Fuat Erten” okullarının bulunduğu caddenin adı: “Atatürk Caddesi.”
Yakındır, statlardan olduğu gibi, caddelerden de yüce önderimizin adını kaldırırlar, hiçbir Türk büyüğü, bilgini, yazarı, kahramanı da bundan böyle okullara ad olamaz...
Bodrum böyleyse, ülkemizin diğer yerleri nasıldır dediniz mi içinizden?
Paraya, güce tapıldıkça, “hayırseverlik” buluşuyla Türk çocuğuna Türk büyükleri unutturulmaya çalışıldıkça... Bu yozlaşma süreci sürdükçe...
Durum, belli değil mi?
Feza Tiryaki, 29 Mart 2017