Hedef Büyük Türk Milleti'dir! (CIA'nın Çetecileri-13)
Erdoğan'ın küresel çetelerin elemanları yabancı misyonla görüşmelerinde Samanyolu televizyonunun sahibi Mümin İnci ve Mehmet Metiner bağlantıyı sağlamıştır. Bu bağlantının sağlanışında bir koalisyon ortaklığı göze çarpmaktadır. Nakşibendi ve Gülen-Nurcu tarikatlarının ortaklığı...
Erdoğan'ın siyaset yaptığı üç parti de, MSP-RP ve Fazilet Partisi, Anayasa Mahkemesi tarafından "Laikliğe Aykırı Faaliyetlerde Bulunduğu" gerekçesiyle kapatılmıştır. Ancak R.T. Erdoğan artık AKP'nin Genel Başkanı geleceğin başbakanıdır. Plan böyle yapılmış ve işleve konulmuştur.
Aslında Erdoğan'ın akıl hocası, "Federasyon tartışılmalı" diyen ve "Anadolu Federasyon Cumhuriyetler Birliği"nin hayalini kuran Turgut Özal'ın ağabeyi Korkut Özal'dır. Bir Nakşibendi tarikatının mensubu, aynı tarikattan bir başka siyasetçinin, önünü açmak için çabalamaktadır. Bu arada Erdoğan, TUSİAD ile görüşerek "Özal'ın misyonunu devam ettireceğine" söz vermiş ve patronlar kulübünden gerekli desteği almıştır.
3 Kasım 2002 seçimlerinde "Eski testiden su içmeyeceğiz" düşüncesi ile oy sandığına giden Türkiye, yeni ama ithal bir testiyi siyasetin vitrinine oturtmuştur.
****
Bu iktidar döneminde çıkan yasaları, özellikle "İkiz Yasaları" ve "Vakıflar Yasası"nı bir kez daha birlikte inceleyeceğiz. Ancak şimdi kaldığımız yerden CIA'nın çetecilerinin marifetlerini irdelemeye devam edelim.
Dönüştürülecek Türkiye için her şey hazır ve nazırdır. CIA'nın çetecileri de itinayla "Büyük Kürdistan" için çalışmaktadır. Ancak bir pürüz vardır. Kökü bin sene öncesine dayanan ordu, milletin "Peygamber ocağı" diye kabullendiği ve bağrına bastığı Türk ordusu onlar için en büyük engeldir.
O zaman yapılması gereken her şey yapılacaktır.
****
Aslında yazının bu bölümünde İstanbul doğumlu, Türkiye'de askerliğini yapmış Musevi kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, çok iyi Türkçe bilen "Yeşil Kart"lı bir Amerikalının, Türkiye üzerinde, kendisine verilen her görevi nasıl büyük bir başarı ile yerine getirdiğini irdelememiz gerekmektedir.
Ancak BOP denilen yap-boz köşedeki parçacıkları yerleştirmektense, merkezde hamle yapmayı uygun görmüştür.
****
" Türk milletinin oluşumunda etkili olduğu görülen doğal ve tarihi olgular şunlardır:
a- Siyasal varlıkta birlik
b-Dil birliği
c-Yurt birliği
d-Irk ve köken birliği
e-Tarihi yakınlık
f-Ahlaki yakınlık..." (Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El yazıları s:32-455)
Mustafa Kemal'in Medeni Bilgiler Kitabı'nda tanımladığı bu olgular aslında ulus devletin olmazsa olmazıdır. Bu olguların yanı sıra bir ulusu ayakta tutan milli değerleri ve tarihidir.
"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Çünkü yazan, yapana sadık kalmazsa değişmez hakikat, bir gün insanlığı şaşırtacak hal alır." M.K. Atatürk
Tarihi yozlaştırılan ve milli değerleri emperyalist kültür ve CIA'nın çetecileri tarafından tozlu raflara kaldırılan bir ulus köleleşmeye mahkumdur.
Destanlar, kahramanlık öyküleri milleti birbirine bağlayan en önemli bağdır. Ancak doğru yazılmış bir tarih, sadece geçmişle bu günü birbirine bağlayan bir iletişim köprüsü değildir. Bir öğretidir. Bu nedenle tarihi değiştirmenin tek bir nedeni olabilir. O da bu ulusa milli kimliğini unutturmaktır.
Bağımsızlık Savaşı'mız ve bu savaşın içinde yer alan rütbesi ne olursa olsun tüm askerlerimiz, İstiklâl Yolu'nu döşeyen kadınlarımız, kısacası bu vatanın kurtuluş ve kuruluşunda görev alan insanlar bizim milli değerlerimizdir.
Ancak bazı isimler vardır ki Türk bağımsızlığının olmazsa olmazıdır. Mustafa Kemal Atatürk, Mareşal Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Galip Hoca (Celal Bayar), Rauf Orbay, Ali Kılıç, Muzaffer Kılıç, Salih Bozok, Ali Çavuş ve daha niceleri...
Yukarıda saydığım bazı isimler, sonradan ortaya koydukları icraatlarıyla, Mustafa Kemal Atatürk'le birlikte anılmayı hak etmemişlerse de, bu sürecin içindeki önemli isimlerdir.
Bağımsızlık Savaşı, emperyal devlerin unutamayacağı bir tokattır. Bir adam, Mustafa Kemal Paşa çıkmış, Türk milleti ile birlikte onların planlarını bozmuş, dünya devlerini yenilgiye uğratmıştır. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk emperyalizmin düşmanı ilan edilmiştir.
Küresel çetelerin işbirlikçilerinin hedefi bellidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti... Bu nedenle milli olan ne varsa yıkılmalı ve yok edilmelidir.
Tarih tahrif edilerek, Türk milletinin Bağımsızlık İhtilali, kurtuluş ve kuruluş safhasındaki geçmişi silinmek istenmektedir.
Milli devleti kuran tüm kişiler artık hedef tahtasındadır.
“ONUN BİR GÖREVİ VAR !”
Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası’nda KHK çerçevesinde değişiklik yapılarak, Bakanlığın görevleri arasında yer alan “Atatürk İlke ve İnkılaplarına Bağlı Öğrenci Yetiştirme ve Cumhuriyet’in Niteliklerini Benimsetme” maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Bunun yanı sıra, ilköğretim öğretmenlerinin, kılavuz kitaplarından Atatürk resmi, Gençliğe Hitabe ve en önemli olarak da İstiklal Marşı da çıkarılmıştır.
Onların kim olduğu hepimizin malumudur. Mustafa Kemal’in Türk milleti ile birlikte kanla,irfanla ve devrimle kurduğu Cumhuriyet’e ve O’nun Gençliğe Hitabe’sindeki buram, buram bağımsızlık kokan, gerektiği zaman ne yapılmasını öğütleyen ifadelerine düşman oldukları bilinen bir gerçektir.
Peki, ya İstiklal Marşı ? Milli şairimiz Üstat Mehmet Âkif‘in “Allah bana bu marşı bir daha yazmayı nasip etmesin” diye ettiği bir destanın, Türk’ün bağımsızlık destanının, istiklalimizin sembolü olan İstiklal Marşı? Kendi mensup olduğu millete ve ve onun istiklalinin sembolü olan Marş’a böylesine kin ve düşmanlık hiç bir milletin bırakın siyasetçisin de, bakanın da, ferdinde dahi görülmemiştir ve dünya durdukça da görülmeyecektir.
Eğitimin gayrı milli olmasından sorumlu Bakan’ın “Cumhuriyet’in temel ilkeleri değiştirilmelidir” dediği de bilinmektedir. Bu konuyu Büyük Abi- AKP-MİT-CIA-PKK-KCK-BDP şeytan sekizgeninde elbette incelemeye devam edeceğiz.
Ancak !…"
ONUN BİR GÖREVİ VAR başlıklı yazımda sizlere aktardığım gibi ilk adım Mustafa Kemal Atatürk'le atılmış ve bir nabız ölçümü yapılmıştır. Başta en büyük demokratik kitle örgütü olmak üzere üzülerek itiraf etmem gerekir ki, Türk milleti bu aymazlığa gereken tepkiyi göstermemiştir. Muhalefetin anası sessiz ve sakin bu olayı incelemekle ve bir kaç demeç vermekle yetinmiştir.
Görüldüğü üzere şimdi sıra İsmet İnönü'dedir. Sadece adı "MİLLİ" olan bir bakanlık İsmet İnönü'nün ismini Uluslar Arası İlişkiler dersi müfredatından çıkarmıştır.
İsmet İnönü Lozan'ı imzalayan ve Cumhuriyet'in adeta kuruluş anayasası olan bu antlaşma için fedekarca çalışmış ve Mustafa Kemal Paşa'nın tüm direktiflerini yerine getirmiştir. Lozan ve İsmet İnönü yadsınamaz bir gerçektir.
Ve 2. Paylaşım Savaşı gerçeği... Türkiye'nin bu savaşa girmemesi İsmet İnönü'nün diplomatik zaferidir.
Hal böyle iken, yapılan nedir? Hedefte tam on ikiden vurulması ve üstü çizilmesi gereken İsmet İnönü'müdür?
Aynanın sırlı tarafındaki gerçek, hedefin ulus devlet olduğunu işaret etmektedir.
Önemli olan büyük Türk milletinin bu gerçeği fark etmesidir.
Milli değerleri, milli benliği yok edilen bir millet köleleşmeye mahkumdur.
O zaman "İçeriden ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetleri bir noktada toplamak lazımdır." M. Kemal Atatürk
Son söz gene Mustafa Kemal Atatürk'ündür.
Devam edeceğiz...
Figen ÖZEN, 9 Temmuz 2012