Her sene bu palavradan bıktık artık… - Fatih Ergin

Her sene bu palavradan bıktık artık… - Fatih Ergin

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Tem 26, 2021 3:51

Türk siyasi tarihi aynı zamanda efsaneler ve palavralar tarihidir. Gariptir, siyasi mahallelerin taraftarları bu efsanelerle gerçek bir tatmin yaşar.

Çünkü türetilen palavranın ilgili olduğu olayın öncesi ve sonrasındaki olaylar, şartlar hiç dikkate alınmaz, değerlendirmek kimsenin aklına gelmez… Herkes, kendi siyasi, ideolojik penceresinden bakar.

Bu efsanelerden, hatta daha öte palavralardan biri, Kıbrıs Harekâtı kararının Necmettin Erbakan tarafından verildiğidir. Bu uydurma, Türk Ordusu'nun Kıbrıs'ta yazdığı destanın 47. yılı sebebiyle tekrar gündeme gelince, bana da bu yazıyı yazmak farz oldu…

Öyle ki, İslamcı mahallenin Atatürk ve onun dönemine yönelik uydurduğu akla ziyan birçok palavra ile adeta yarışacak derecededir bu husus…

Niye mi? Gelin önce işin aslına bir bakalım…

Tarih 15 Temmuz 1974… ENOSİS, yani adayı Yunanistan bağlamak için Nichos Sampson komutasındaki askerler Rum lideri Makarios'u devirdi. Sampson Cumhurbaşkanı oldu. Ardından Rum çeteleriyle birlikte Türklerin yaşadığı kasabalara, köylere saldırıp soykırım uygulamaya başladılar. Sampson, "Türk kasabı" diye anılıyordu…

O tarihte Türkiye'de Eco-Neco koalisyonu olarak siyasi literatürümüze giren CHP-MSP Hükümeti iktidardaydı. Ecevit, Kıbrıs'ta Makarios'un devrildiği gün Ankara dışındaydı. Ankara'ya döndüğünde Bakanlar Kurulu Toplantısı'nı açtı ve ardından ortağı Necmettin Erbakan'ı alıp MGK Toplantısı'na geçti.

MGK'da Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ve hükümetin önüne bir rapor koydu. Raporda, Türkiye'nin Kıbrıs'a acilen askeri müdahalede bulunması gerektiğinden bahsediliyor, aksi takdirde adada Türk varlığının kısa sürede yok olacağı ve Yunanistan'ın Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de de çevreleyecek olmasının tehlikeleri anlatılıyordu.

Eski bir deniz subayı olan Korutürk, rapora hemen destek verdi.

Nihayetinde MGK'dan oy birliği ile Kıbrıs'a askeri müdahale kararı çıktı. Ecevit'in bu kararı taşıdığı Bakanlar Kurulu da oybirliği ile aynı yönde karar alındı…

Yani Ecevit, müdahale kararı alındıktan sonra, 16 Temmuz'da Londra'ya gitti. Londra'ya gitmeden de müdahale hazırlıkları çoktan başlamıştı. Ecevit'in İngiltere ziyaretinden bir sonuç çıkmayacağı biliniyordu ama 1959 Zürih, 1960 Londra Anlaşmaları gereği bu temasın yapılması gerekiyordu.

Burada Mehmet Çetingüleç'in "Ecevit'in Anıları- 12 Yıl Saklı Tutulan Veda Sohbetleri" kitabında Ecevit'in anlattıklarını okuyalım…

Ecevit, Kıbrıs'a askeri müdahaleyi önlemek için Türkiye'ye gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sisco ile yaşadıklarını Çetingüleç'e şu şekilde anlatmıştı;

"Onunla ve beraber gelen yetkililerle uzun bir görüşme yaptık. Görüşmelerimiz sırasında bir askeri harekata çok da hazırlıklı olmadığımız havasını vermeye çalışıyordum ki, bizi engellemeye kalkışmasınlar… Sisco da ikide bir kalkıp Amerika ile konuşuyordu. Sonunda dedi ki, 'Ben Atina'ya gideyim, Yunanlılarla görüşeyim, herhalde bir sonuç alabiliriz.'

Ben de, bizim böyle bir görüşmeyi istemediğimizi ama onların Yunanlılarla görüşebileceklerini söyledim. 'Ama en geç Cuma günü gelin, daha fazla geç kalmayın.' dedim. Neden bu süreye ihtiyaç duyduğumuzu sordu. Meclis'te toplantı olduğunu belirterek 'bu toplantı sırasında sizin Ankara'da bulunmanız doğru olmaz.' dedim.

Kendisini o şekilde idare ettik. Atina'dan sonra tekrar bize geldi. Ama Atina'da hiçbir ciddi görüşme yapamamış, cunta komutanlarının başları son derecede havadaymış ve gayet sert konuşmalar yapmışlar. Yani oradan hiçbir sonuç alamamış. Alamayacağı belliydi. Bize geldi, verilen saatten çok geç geldi, gece yarısını geçmişti. Bizi bir askeri harekâta başvurmamamız konusunda ikna etmeye çalıştı.

'Siz askeri harekâta kararlı mısınız?' diye sordu. 'Kararlıyız…' dedim. 'Ne zaman yapacaksınız bu harekâtı?' dedi. Saatime baktım, 'Şu sıralarda başlamış olması gerekir…' dedim.

Çok üzüldü tabii, kapkara oldu yüzü… Amerika da böyle bir şeye alışmamış… 'Siz şimdi hava yollarını da kapatırsınız.' dedi. 'Evet' dedim. 'O zaman ben bir an önce gidiyim' dedi. 'İyi olur... Daha güzel bir zamanda sizi bekleriz' dedim…

Cisco Yunanistan'a gitti, ama artık orada da rejim değişmişti. Oradan tekrar Ankara'ya geldi. Rahmetli Turan Güneş görüştü onlarla… Ben kapıdan uğrayıp, 'Hoş geldiniz' dedim ve ellerini sıktım. Ayrılırken, Cisco'nun yardımcılarından biri kulağıma eğildi, 'Sizi kutlarım' dedi…"

Görüldüğü gibi, daha ABD Temsilcisi Cisco, Ecevit'le görüşürken Türkiye askeri harekatı başlatmıştı ve Ecevit bunu gizlemeye çalışıyordu.

Kaldı ki, şimdi değil ama o dönemler Türkiye'de ciddi bir devlet yapısı vardı. Ülkeniz neredeyse yedi düveli karşısına alacağı bir deniz aşırı harekâta girişecek ve bunun kararını bir başbakan yardımcısı tek başına verecek, öyle mi? Cumhurbaşkanın, Başbakanın, Genelkurmay'ın, MGK'nın, Meclis'in hiç haberi olmadan hem de?

Madem öyle, neden Ecevit Londra'dan döndükten 3 gün sonra gerçekleşti müdahale?

Sonuç olarak; Kıbrıs Harekatı kararı, Cumhurbaşkanı, MGK'sı, Hükümeti ve ordusu ile Türk Devleti tarafından alınmıştır…

Her sene bu palavradan bıktık artık…
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x