21 Haziran 2010
Patron ve Taşeron
HERŞEY BOP İÇİN
İrfan Tuna
Irak’ın kuzeyinde görev yapan Özel Kuvvetlerimize bağlı askerlerimizin başına ABD tarafından çuval geçirildikten 13 gün sonra, dönemin Amerikan Büyükelçisi Robert Pearson, 17 Temmuz 2003’te Türkiye Müteahhitler Birliği’nin verdiği yemekte, ’’Türkiye’nin güneydoğusuyla Irak’ın kuzeyi tek bir ekonomik bölgedir’’ demişti.
Aynı Pearson, çuval geçirme olayından yaklaşık 2 ay önce, Dışişleri Bakanlığı’nda Müsteşar Uğur Ziyal’la biraraya gelmiş ve bu görüşmede ’’Washington yönetimi ve İrak’taki Amerikan kuvvetleri, Türk askeri makamlarının tutumundan ve Kuzey Irak’taki faaliyetlerinden kuşku duyuyor’’ demişti. (17 Mayıs 2003-AKŞAM, ’’ABD Büyükelçisi’nden Garip Açıklamalar’’ başlıklı haber)
***
Amerikan Büyükelçisi’nin, farklı ülkelerin sınırları içinde yer alan iki bölgenin ’’tek bir ekonomik bölge’’ olarak bütünleşmesini istemesi ne demekti? Bu ’’tek bir ekonomik bölge’’ olarak bütünleşme, kaçınılmaz biçimde sınırları değiştirecek siyasal bir bütünleşmeye yol açmayacak mıydı? Dahası, Amerikan Büyükelçisi, egemen bir ülkede böylesi bir konuşmayı yapma cüretini nasıl bulabiliyordu, hangi hakla böyle konuşabiliyordu? Sabahtan akşama kadar sivil vesayet, askeri vesayet gibi içi boş kavramlarla Türk ordusunu hedef alanların, ülkemiz üzerindeki bu ’’ABD vesayeti’’ne verecek bir yanıtları yok muydu?
Yoktu elbette. Üstelik ABD büyükelçisi de, sabahtan akşama kadar sivil vesayet, askeri vesayet gibi saçma sapan, içi boş kavramları ağızlarına sakız edenler gibi, Vaşington yönetiminin ve Irak’taki Amerikan askerlerinin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden duyduğu rahatsızlığı dile getirmekteydi.
***
İşte ABD tarafından hiç gizleme ve saklama ihtiyacı duyulmaksızın bölgemizde yıllardır gerçekleştirilmek istenen şey bu.
Yani Irak’ın kuzeyini, Türkiye’mizin doğu ve güneydoğusuyla birleştirmek; İran ve Suriye’den koparılacak parçalarla bu bölgede büyük bir Kukla ’’Kürdistan’’ devleti kurmak. Bu projenin önündeki engelleri tertiplerle sindirmek, psikolojik operasyonlarla yıpratmaya çalışmak.
Herşey bunun için yapılıyor.
Bölgedeki etnik ve mezhepsel farklılıkları ön plana çıkarmak için yapılan çalışmalar… ABD Adana Konsolosluğu yetkilileri ve AB temsilcileri tarafından bölgeye sık sık yapılan, bölgedeki kitle örgütlerini ayrılıkçı olmaya teşvik eden ziyaretler… Bölgedeki çağdışı toprak ağalığını, aşiretleri, tarikatları, anlayışları hiç dile getirmeksizin, etnik ve mezhepsel farklılıkları ön plana çıkarmayı bir ‘demokratik açılım’mış gibi ülke gündemine yerleştiren politikalar… Barzani’nin Türkiye’deki şirketleri, doğu ve güneydoğuda dağıttığı burslar, pasaportlar… Ülkemizde kamuoyunu yönlendiren büyük medya patronlarının ve büyük holdinglerin Irak’ın kuzeyindeki yatırımları, ortaklıkları… Eşbaşkanlar… Ayrılıkçı siyaset ve PKK terörü…
Bunların tümü, bölgede ABD tarafından kurulan ‘Kukla Devlet’e ve ABD tarafından haritası çizilerek uygulamaya konmuş olan Büyük Ortadoğu Projesi’ne hizmet ediyor.
***
İşte bu projenin haritası. Bu haritaya iyi bakın dostlar.
Bu harita, ABD’ye ait Büyük Ortadoğu Projesi’nin haritasıdır.
Bu harita, ne PKK’nın, ne Barzani’nin, ne Talabani’nin, ne de bu projeye hizmet eden herhangi bir Eşbaşkan’ın haritası değildir…
Bu haritanın ve projenin sahibi de, patronu da Amerika Birleşik Devletleri’dir.
Barzani de, Talabani de, PKK da, bu projede görev alan eşbaşkanlar da, bu projenin piyonudur, taşeronudur.
Amerika Birleşik Devletleri, bu projeyi ve haritayı, bölgemizdeki insanları çok sevdiği için değil, kendi emperyalist çıkarları için oluşturmuştur.
ABD emperyalizmi, ülkemizdeki ve bölgemizdeki ayrılıkçılığın hem siyasal ayağını, hem de terör ayağını bu projeyi gerçekleştirebilmek için desteklemektedir. ABD güdümünde kışkırtılan dinsel ve etnik ayrılıkçılık, bölgemize demokrasi ve insan hakları gelmesi için değil, bölgemizdeki insanların bu kapsamda birbiriyle çatıştırılması için öne çıkarılmaktadır.
Bu projenin taşeronlarından, Mesud Barzani, Haziran ayı başında ülkemize geldi.
AKP Hükümeti’nin Wilson ödüllü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mesud Barzani’ye çok büyük bir yakınlık gösterdi ve bu yakınlığın bir ifadesi olarak kendisine ’’Mesud Abi’’ diye hitap etti.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ’’Abi’’ dediği Mesud Barzani; sınırdaki askeri karakollarımıza, birliklerimize saldırarak, döşedikleri mayınları patlatarak Mehmetçiklerimizi şehit eden teröristlerin, üslerinin, karargahlarının bulunduğu bölgeyi kontrol altında tutuyor. Sayıları 5000’i bulan bu teröristler, Mesud Barzani’nin kontrolü altındaki bölgede ABD’nin Özel Kuvvetleri tarafından eğitiliyor. ABD tarafından gerek görüldüğünde ülkemize saldırtılan bu teröristlerin eline verilen silahlar ve mayınlar, Ahmet Davutoğlu’nun ’’Abi’’ dediği Barzani’nin kontrol altında tuttuğu bu bölgede teröristlere veriliyor.
***
Evet dostlar, oyunu ve oyunun patronu ile taşeronlarını görelim. Çünkü ancak o zaman geleceğimizi karartacak olan bu yeni Sevr planını, günümüzdeki versiyonlarıyla birlikte ait olduğu çöplüğe yollayabiliriz…