Hesaplaşma
Planları mükemmel işliyordu. Osmanlı bir oyunla ateşin ortasına itilmiş, I.Paylaşım Savaşı'nda, yenilmiş ve Sevr Antlaşması'yla toprakları paylaşılmıştır. Henüz adı konmamış Dünya Devleti'nin ilk adımı atılmıştır.
Bilindiği gibi 1. PAYLAŞIM SAVAŞI emperyalist BÜYÜK BRİTANYA İMPARATORLUĞU, FRANSA, ÇARLIK RUSYASI ile ALMANYA ve AVUSTURYA-MACARİSTAN İMPARATORLUĞU'nun menfaat çatışmasından çıkmıştır. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ, bu savaşa katılmamasına rağmen; OSMANLI DEVLETİ'nin savaş sonrasındaki paylaşılmasında söz sahibi olmak istemiş ve Paris BARIŞ Konferansı'na katılmıştır. ABD. Başkanı WILSON, meşhur "milletlerin kaderlerini tâyin hakkı" bildirisini yayınlayarak TÜRKİYE topraklarında ERMENİSTAN, KÜRDİSTAN, hatta PONTUS RUM DEVLETİ kurulması için destek sağlamıştır... Bu konu bütün teferruatıyla 2003 yılında Prof. Laurence Evans tarafından yayınlanan "TÜRKİYE'nin Parçalanması ve ABD Politikası 1914-1924" adlı kitapta anlatılmıştır...
Bu kitaba göre, ABD başkanı Wilson, özel delegesi Hause'a, "TÜRKİYE BÜTÜNÜYLE ORTADAN SİLİNMELİ," demiştir. Hause da, "Eğer böyle bir işlem uygulanacaksa, TÜRKİYE galip devletler arasında paylaşılmamalı. Orada ırklara özel özerk yönetimler kurulmalı" tezini öne sürmüş, Wilson da bunu kabul ederek ulus devletlerin baş belası, "Wilson Prensipleri"ni açıklamıştır.
15 Mayıs 1919'da Yunan kuvvetleri İngiliz, Fransız ve ABD savaş gemilerinin koruması altında İzmir'i işgal etmiştir. Aslında bu karar 13 Ocak 1919'da 32 devletin katıldığı Paris Barış Konferansı'nda alınmıştır.
Osmanlı kendini idareden aciz bir ülkedir. Düvel-i muzzamanın arsız iştahlı liderleri petrol kaynakları ile dikkat çeken Ortadoğu'yu kendi aralarında paylaşmışlar ve Osmanlı toprakları için de üçlü bir MANDA idaresine karar vermişlerdir.
Planları dünya hakimiyeti ve Türkleri Anadolu'da bir avuç toprakla kandırıp, daha sonra onları Orta Asya steplerine sürmek üzerine kurgulanmıştır. Dünya devletçikleri büyük devletleri idare eden küresel çetelerin çıkarlarına göre şekillendirilmelidir. Bunun içinde emperyalizmin yeni icra organlarına ihtiyaç vardır.
"CFR.. Council of Foreign Realations. Yani Dış İlişkiler Konseyi..Görevi, dış ülkelerde siyaseti ve siyasetçiyi Amerikan çıkarlarına göre şekillendirmektir.
Yahudilerin dünya politikasını kendi kontrolleri altında tutmak amacıyla Yahudi Walter Lippman önderliğinde kurulmuştur.
CFR’nin kuruluş öyküsü, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış ve işgal kararının alındığı Paris Barış Konferansı’nda gizlidir.
Bilindiği gibi ABD Başkanı Woodrow Wilson bir cebinde, daha sonra tüm ulus devletlerin başına bela olacak “Wilson Prensipleri” (İkiz Yasalar), diğer cebinde ise Anadolu’da denizden, denize Ermenistan ve Kürdistan Devletleri haritaları ile Paris Barış Konferansı’na katılmıştır.
20. y.y. başlarında ise Amerika’da bir çok entelektüel yayılmacı politikanın ABD’nin politikası olması gereğini savunmaya başlamışlardır. Ancak gerçek Amerikan ulusalcıları, Püriten- Yahudi geleneğinin yayılmacı politikasına karşı çıkmakta ve başka ulusların içişlerine karışmak gibi bir misyon ve hak sahibi olunmadığını seslendiriyorlardı.
Ancak Tevrat’ı “Ana Kaynak” kabul eden Püriten- Yahudi anlayışına göre, dünyevi işler Yahudilere, uhrevi dünya ise Evangelist Protestanlara aittir. 1917 yılında yayılmacı politikayı ABD’nin politikası kabul eden grup, bu misyona karşı çıkan diğer gruba karşı galip gelmiş, Amerikan emperyalizminin ilk tohumları zehirli, bölücü meyvelerini vermek üzere toprağa atılmıştır.
Paris Barış Konferansı’nın ardından, Amerikalı delegeler Majestik Otel’de bir araya gelerek, İngiliz delegelerle bir birlikte dünyayı şekillendirecek, devletleri bölüp, parçalayacak düşünce kuruluşlarının temelini atmışlardır.
CFR’nin kuruluş amacı Amerikan yayılmacılığı ve Yahudi merkezli Yeni Dünya Devleti’nin kurulmasıdır. CFR’nin yani Dış İlişkiler Konseyi adı altında kurulan bu düşünce kuruluşunun, kuruluş aşamasındaki finansörleri, Schiff, Warburg, Kahn ve Rockfeller‘dir. İşin garip tarafı bu finansörlerin tamamı Yahudi kökenli para baronlarıdır. Ayrıca Paul Warburg ” Bir dünya hükümeti ister istemez kurulacak… Tek sorun bu sonuca güzellikle mi yoksa zorla mı ulaşılacağıdır.” demiştir." HABUR OTOBÜSÜ (1)
Plan küresel çetelere göre kusursuzdur. Ordusu terhis edilmiş , çaresiz, can ve koltuk sevdasında Padişah Vahdettin'in ve hempalarının yönettiklerini zannettikleri Osmanlı toprakları üzerinde etnik kimliklere göre taşeron devletler kurulması planlanmıştır. Tarihin akışı içinde bu taşeron devletler, küresel çetelerin emrinde bölünecek ve yutulacaktır. Elbette küçük lokmalar (Kürtler-Ermeniler vs) büyük lokmalara nazaran daha kolay hazmedilmektedir.
Bir bağımsızlık savaşçısı, anti-emperyalist bir direnişçi, bir yurtsever, kahraman bir asker, büyük bir devlet adamı, eşsiz bir önder, Türk milleti'nin makus talihini yenerek düvel-i muazzamaya diz çöktürecektir. Mustafa Kemal Paşa..
Küresel çetelerin planı bozulmuştur. Artık karşılarında sınırları emperyalizme kapalı tam bağımsız bir Türk devleti vardır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 10/Kasım/1938'de HAKK'a yürüyene kadar küresel çeteler planlarını ertelemek zorunda kalmışlardır.
David Rockefeller “Atatürk yüzünden, planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık” demiştir.
Ve hesaplaşma başlamıştır.. Mustafa Kemal Paşa'nın öngörüsü gerçekleşmiştir. Emperyalizm Türkleri af etmeyecektir.
13 büyük para baronunun kurduğu küresel çetenin adı İllüminatidir. CFR ise İllümünati'nin dış çemberinde yer alan ve küresel efendilerin ayak işlerini gören bir örgüttür.
İllüminati, milliyetçilik ve vatanseverlik gibi duyguların tamamına karşıdır. Yazılı ve görsel basın eliyle insanların beyinlerini kefenleyerek, milli benliğini yok eder. Ulus devletlerin yıkılması için dış çemberde görev alan örgütlerini, ajanlarını görevlendirir. İslam dini ılımlaştırılarak itibarsızlaştırılacak, milliyetçilik, vatanseverlik yok edilecektir. Etnik kimlikler öne çıkarılacaktır. Hedef Dünya Devleti'dir. Daha doğrusu daha çok para, daha çok kan, daha çok cinayettir. Sayısı 200 civarında olan ulus devletlerin bölünerek, Yahudi Mason kuruluşların emrine verilmesi şarttır. Türkiye'nin girmek için bin bir takla attığı NATO, küresel çetelerin silahlı işgal örgütüdür. "Türkiye NATO toprağıdır." diyenler ise bu kuzu maskeli işgalcinin ekmeğine yağ sürmektedir.
Bu uğurda hahamlar papaz, papazlar imam bile olmaktadır. Fakat işin acı tarafı imam cübbesi giymiş papazların arkasından Türk milletin koşması ve her sakallıyı da hoca sanmasıdır.
Artık plastik oyun hamuru gibi yoğurulan Türkiye değişim ve dönüşüme hazırdır. Ancak bu dönüşümü gerçekleştirebilecek CESUR-KARİZMATİK-HIRSLI bir siyasetçiye ihtiyaç vardır.
Ve o siyasetçi bulunacak emperyalizmin "HESAP DEFTERİ"nin ilk sayfasına ismi yaldızlı boya ile yazılacaktır.
Ve o siyasetçi çok sonraları "Biz iktidara geldiğimiz gün çözüm süreci başlamıştır." diyecektir.
Hani şu aslanların kafese kapatıldığı, çakalların serbest bırakıldığı süreç... Bebek katiline egemenliğin devredildiği süreç...Yüzü maskeli teröristlerin kendilerini "ASAYİŞ GÜCÜ" ilan edip, devlete kafa tuttuğu süreç...
Dağlardan "NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!" sözünün silinip, "APO" yazıldığı süreç...
Ancak küresel efendilerin unuttuğu bir çok önemli bir tarihi olay vardır. Bağımsızlık Savaşı... Ve Türk milletinden yedi düvelin yediği tokat...
Hesaplaşma gerçekleşemeyecek, Türk milletinin azim ve iradesi bu planı bir kez daha bozacaktır.
Figen ÖZEN, 14 Ağustos 2013