HETERODOKS AVAREL
Kimi siyasetçinin önemli bir ‘makam’a gelmesi durumunda ilk izlenimlerimi, sıcağı sıcağına yapmak ve deyim yerinde ise ‘not’unu vermek gibi bir alışkanlığım var.
Ve zamanla ne kadar haklı olduğumu görmenin kıvancını da yaşarım çoğunlukla.
Bakan Nebati’yi de görür görmez tipik bir ‘Avarel’ olduğunu yazmıştım.
İşte bu Avarel’in eline tutuşturulan metinlere bakarak sözde bir ‘Heterodoksi’ havarisi olduğu son açıklamasıyla iyice gün yüzüne çıkmış bulunuyor.
Kimilerinin ‘vay be’ diye şaşakaldığı açıklamayı, iyi bir üniversitede iyi bir lisans öğrencisinin bile anlayamayacağını biliyorum.
Ne ki, çoğu 12 Eylül profesörünün anlayamayacağı bile söylenebilir.
Ekonomi (-bilimin)de ‘Heterodoks Ekonomi’ diye bir şey olmaz, olsa olsa ‘heterodoks ajanların’ incelenmesine dayanan yeni bir ‘model’leme sözkonusu olabilir.
Bu yaklaşımı uygulayan ekonomistlerin en önemlilerinden Robert Boyer’in Epistemologie de l’Economie başlıklı çalışmasına dayanan bir yazı dizisi yayımladığımı anımsatarak başlayabiliriz.
Robert Boyer ve benzerlerini, değil Avarel Nebati ve onun ‘ben ekonomistim’ diyen şefi, kurup yönettikleri yüzlerce üniversitenin onlarca profesörü bile anlayamazlar.
Oysa çok basit.
Öncelikle ‘2008 Bunalımı’yla birlikte, bir kesim ekonomist, bu bunalımın daha önceki bunalımlardan ayıran kimi özellikler üzerinde düşünmeye başlamışlardı.
Ve Covid 19 Bunalımı, ekonomik ya da sosyal olguları, artık sadece ‘ekonomik mekanizma’larla açıklamanın yetersiz olduğunu ortaya koydu.
İşte böylece salt ‘ekonomik’ değil ama örneğin pandemi gibi ekonomi dışı bir ‘etken’i de dikkate alan ‘model’ler kurulmaya başlandı.
Ne var ki, bu, daha önceki yaklaşımların ‘ekonomi dışı etkenler’inden farklı bir ‘heterojenlik’ anlayışı idi.
Avarel’in dediği gibi, insanların kaş, göz, yürek ve inançları gibi ‘davranışsal’ ya da ‘sinirsel’ etkinlikleriyle ilgili değil, ki bunlar hemen hemen her yaklaşımda şu ya da bu oranda vardır, ekonomi biliminin ‘epistemoloji’siyle ilgilidir.
Yani ekonominin bir ‘bilim’ olup olmadığı, kendine özgü ‘yasa’larının olup olmadığı gibi konularda derin düşünmeyle(reflexivité) ilgili yeni bir çabayı içermektedir.
Ve bunların başında, İthalat, İhracat, Borç,Yatırım, Ücret, Kâr, Faiz ve Enflasyon gibi salt makro-ekonomik büyüklüklerle yapılan ve ekonomiyi salt ‘ulusal ekonomi’ düzeyinde ele alan, deyim yerinde ise sıradan bir ‘muhasebeleştirme’yi ‘ekonomi bilimi’ imiş gibi sunan yaklaşım geliyordu.
Ne var ki, bu yaklaşımın ve makro-ekonominin babası sayılan J.M. Keynes’in ekonomiye müdahale araçlarının pandemi döneminde hiçbir işe yaramadığı görüldü.
Para konusunda ise yine Keynes ötesi bir Paranın Modern Kuramı (Théorie Moderne de la Monnaie) ‘keşfedildi’.
Ancak ne yapılırsa yapılsın, ne o ünlü ve temel arz/talep yasası, ne o kutsal piyasa mekanizması ve ne de Devlet müdahalesinin ekonominin dengesini sağlamaya yetmediği görüldü.
Öyle ki neo-liberal ekonomi anlayışını uygulayan ‘hükûmet’ler apansız gelirler konusunda yeni bir ‘sosyalizasyon’a yöneldiler.
Ki aklı kıt ekonomistlerden kimileri de hükûmetlerin bizzat ‘sosyalizm’e yöneldiklerini söyleyecek kadar ileri gittiler.
Böylece Heterodoks Avarel ve ekonomist şefinin uygulamakla övündükleri politikalara gelmiş bulunuyoruz.
Bu koşullarda kimi ‘hükûmet’ler, doğrudan kamu açıklarına yol açmasına karşın, ekonomiyi canladırmak için, hiçbir kurala uymaksızın Merkez Bankalarının finansman pompalamasını dayattılar.
Söz dinlemeyen Merkez Bankası başkanlarını gece yarılarında görevden aldılar.
İşte Heterodoks Avarel’in ‘heterodoks’luğu tam da bu noktada başlamaktadır.
Bugüne değin süregelen her türlü kuram, görüş ve anlayışlar (doxa) ne evrensel ve ne de zaman ötesidir ‘şiar’ına sarıldılar.
Nitekim bu anlama gelebilecek onlarca demeç verdikleri anımsanabilir.
Ancak ve ne var ki; savundukları bu heterodoks politikalar açısından, örneğin hükûmete ‘güven’ duyulup duyulmamasının hiçbir önemi yoktur.
Politikaları uygulamak için yeni kurum ve örgütlenmelere gerek yoktur.
Öte yandan 70’li yılların ‘Petrol Şoku’ gibi önümüzdeki dönemin olası ‘Enerji Şokları’ karşısında ‘Ulusal Ekonomi’lerde uygulanacak ‘ulusal politikalar’ın yetersiz kalacağı apaçıktır.
Öyleyse uluslararası planda ve doğallıkla uluslararası örgütlerle uyumlu politikalar uygulamak daha ‘ussal’ olmayacak mıdır?
Oysa Heterodoks Avarel ve Şefi, ortodoks yani yukarıda doxa olarak görülen her yaklaşımı hoyratça redderken, uluslararası planda uygulanmakta olan politikaların tam tersini uygulamaktan da çekinmemektedirler.
Sonuç olarak bunların ‘heterodoks’luğu, tek sözcükle ‘kural tanımazlık’ olup, üretimden kopuk bir talan ekonomisi anlamına gelmekte ve ‘epistemolojik’ herhangi bir değerinin olmadığı da rahatlıkla ileri sürülebilmektedir.