Hiç Değilse Çocuklarımıza Anlatın…
Nasıl anlatacaksınız bu ihaneti? Çocuklarımıza ihanete düştüğümüzü nasıl anlatacaksınız?
Ülkemizi yöneten siyasetin ihanetin bir parçası olduğunu nasıl söyleyeceksiniz? Erdoğan siyasetinin Özal’ın devamı olduğunu nasıl açıklayacaksınız?
PKK denilen terörün küresel siyasetin bize görünen yüzü olduğunu nasıl ifade edeceksiniz, nasıl söyleyeceksiniz, nasıl açıklayacaksınız?
Anlatabilmek için bilmek gerek, kimin ne olduğunu, ne zaman ne yaptığını bilmek gerek…
Peki, bilen kim? Cevabı bir kenarda dursun…
Bakın bir geçmişe, etnik ve dini ayrıştırmanın bir İsrail siyaseti olduğuna insanımızı nasıl ikna edeceksiniz? Mısır, Libya ve Suriye’de yaşananların çok öncesinden planlanmış olduğunu nasıl söyleyeceksiniz? Irak’ın üçe parçalanacağını otuz yıl öncesinden bilip de, bildiğinizi nasıl inandıracaksınız genç nesillere? Bunun da cevabı bir kenarda dursun…
Peki ya Kürt devleti?
Arap dünyasında İsrail’e müttefik bir Kürt devletinin ABD’nin de, AB’nin de, İsrail’in de işine geldiğini nasıl söyleyeceksiniz, nasıl açıklayacaksınız, nasıl inandıracaksınız çocuklarımızı?
Peki ya bu ihanet siyasetinin iki yüz yıllık bir geçmişi olduğunu… İki yüz yıldan beri küresel güçlerle işbirliği yapanların hep içimizde olduğunu… Üstelik bu siyasetin şu an iktidarda bulunduğunu nasıl açıklayacaksınız?
Alın karşınıza çocuklarımızı, tez elden alın çocuklarımızı çünkü gelecek onların… Geleceği onlara emanet etmeden sakın vadesini doldurmasın bu ömür, Allah’a dua edin…
Deyin ki iki yüz yılık bir ihanetin içindeyiz, inanmayacaktır onlar, çünkü bir ihanet iki yüz yıl süremez… Sürüyorsa eğer, ihanetin içinde biz de varız demektir… O zaman açıklayın onlara, nasıl bir ihanete düştüğümüzü?
Peki, ihanetin içinde olmadan ihanete düştüğümüzü nasıl anlatacaksınız onlara?
Olsun, çabalayın en azından, lütfen yapın, çocuklarımızı karşınıza alın ve deyin ki bu ihanet Özal’dan beri gelmektedir, hain siz olmasınız da hainlerin kim olduğunu anlatın onlara, gelecek onların bizim değil…
Bir şeyler yapın, daha çok çaba gösterin, yüzleşmeye ihtiyacımız var bizim, hem kendimizle, hem tarihimizle, hem de çocuklarımızla, anlatın ve deyin ki bu ihanet yeni değil, geçmişi var, Osmanlı’da kökleri var… Devam edin, anlatın, deyin ki bu işin içinde ABD var, AB var, İsrail var…
Lütfen alın çocuklarımızı ve anlatın, nasıl düştük biz bu ihanete, bakın bakalım ne cevap verecekler size?
70-80 döneminde sağcı-solcu deyip öldüren biz…
80’de darbe yapan biz…
80-90 arası PKK’yı yaratan biz…
80’li yıllarda Özal’ı da yaratan biz…
Özal sonrası Çiller’i ve Erdoğan’ı da yaratan biz…
Sormaz mı bu çocuklar, bunca ihanet varken siz ne yaptınız diye?
Lütfen alın çocuklarımızı alın, alın da ihanete düştük deyin… Gelecek sizin, deyin, ülke sizin, kaynak sizin, deyin ve anlatın… Onların anlayacağı bir şekilde anlatın, laf kalabalığı yapmayın… Açık açık anlatın, örnek verin, delil gösterin…
Peki, bunları anlatacak elimizde kaynak var mı? Yok, ne acı ve yazık ki yok…
İnanmıyor musunuz, o zaman isterseniz bizim yaptığımızı yapın, bütün kitapçıları dolaşın, bakın bakalım, 70-80, 12 Eylül ve Özal, 33 yıllık PKK, 1 VE 2. Körfez savaşı ve Erdoğan… Bakın bakalım tüm bunlara, bir tarihsel akış içinde, olayları, yerleri ve kişileri birbirine bağlayarak anlatan bir kitap var mı?
Yok…
Çocuklarımızın “bu ABD ne menem şeydir” görmesini sağlayacak bir kitap var mı?
Yok!
Var olanlar yarım, yarım yarım yazılmış şeyler, üstelik gerçeği anlamayalım diye yazılmış şeyler… Gelecek nesillerin, “bu ülke nasıl bu hale geldi” anlamasını sağlayacak bir kitap yok… Ne acı, böylesi bir ihanet içinde olan bizlerin, bu ihaneti çocuklarımıza gösterecek elimizde bir fener bile yok…
Neden?
Çünkü bu ihanet dışarıda değil içimizde…
O zaman İHANETİ GÖRDÜM deyip okuyun…
O zaman İsrail deyip KURT KAPANI’nı bir okuyun…
Ve o zaman ÇARÇELLA deyin, ÇARÇELLA deyip okuyun, geleceği gelecek nesillere anlatabilmek için…
Çocuklarımıza, bizim neslin nasıl bir ihanet içinde olduğunu ve bu ihanete nasıl düştüğümüzü anlatmak istiyorsanız okuyun ve çocuklarımıza okutun, başka gücümüz yok… İhaneti gördüğümüzü ve bu ihanetten kurtulabilmek için çok çaba harcadığımızı, çocuklarımıza anlatabilecek bir yol kalmadı elimizde…
Başka ne gücümüz kaldı ki, ders alsın için genç nesiller, yaşadıklarımıza yazmaktan başka ne kaldı elimizde…
Biz gibi insanlar fazla kalmadı… Okuyun ve okutun ki çocuklarımız da size inansın, gerçeği görsün…
Sorarlarsa eğer cevap verecek birini bulsun, en azından yazanı hayatta olan...
Erdal SARIZEYBEK, 30 Haziran 2011
erdalsarizeybek@gmail.com