Hz. Ömer´i, hilafet makamındayken Mekkeli bir dostu ziyaret eder. Vakit akşamdır… Hz. Ömer evinde devlet işleriyle meşguldür. Dostuna ikramda bulunur, biraz beklemesini söyler. Resmî işler bitince yanmakta olan kandili söndürüp başka kandil yakar. Ziyaretçi buna şaşarak sebebini sorar.
Hz. Ömer şu cevabı verir:
"Söndürdüğüm kandildeki yağ hazineye ait olup Beytü´l-malın yağıdır. Ancak devletin ve halkın işleri görüldüğü müddetçe bana helâl olur. Sen ise dostumsun ve hususî surette sohbet edeceğiz. Şu ikinci kandilin yağı şahsî paramla alınmıştır. Devlet malı hususî işlerde kullanılırsa ışık değil zulmet ve hicap neşreder."
*
Geçen hafta yazacaktım ama izinli olduğum için yazamadım. Yenikapı'da günlerce sergilenen İBB bünyesindeki ihtiyaç fazlası araçları görünce aklıma yukarıdaki kıssa geldi. Millettin vergileri nasıl çarçur edilmiş gördünüz işte. Hemen herkese özel araç tahsis edilmiş. İşin bir başka boyutu bu araçların yakıtlarında da acayiplik var.
*
İSKİ'nin hesaplarını inceleyen Sayıştay, İSKİ'ye ait bir aracın, sadece 1 kilometre yol yaptığı hâlde bir yılda 42 bin 794 litre motorin tüketmiş gibi gösterildiğini ortaya çıkardı.
Bakın ben demiyorum bunu devletin bir kurumu söylüyor.
1 km de 42 bin lira yahu!
Hiç mi Allah korkunuz yok!
Hiç mi utanmanız yok!
*
Hani Allah'ı ağızlarından düşürmüyorlar ya. Hani her işe başlarken "bismillah" "inşallah" "maşallah" diyorlar ya. Hani Müslümanlığı kimseye bırakmayıp kendi tekellerine alıp "AKP ye oy vermeyen cehennemliktir" diye savunuyorlar ya...
Şimdi soruyorum: Bu nasıl Müslümanlık?!
Ahlâk olmadan, adalet olmadan Müslümanlık olur mu?!
Ahlâksız, vicdansız, doğruyu savunmayan Müslüman hayal edebiliyor musunuz?
Görüyorsunuz işte şatafatı, kamu mallarının nasıl israf edildiğini! Bir de bunlar güç kudret nişanesi olarak sunuluyor.
*
Ama ne yazsak boş.
Bu ülkede "Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım, devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu?" ifadesiyle yolsuzluğa yeni bir tarif getirildi. Partisini eleştiren sorgulayan oldu mu? Hz. Muhammed'in "Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz." sözünü benimseyip, "Çobanlığı hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan, onun psikolojisini yaşamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım." dediler ama ülkenin geldiği noktada el değiştirilen her belediyeden yolsuzluk fışkırıyor.
*
Balık baştan kokar derler. Kendi çıkarını düşünen, dillerinden "Allah", "vatan", "beka" düşürmeyen yeni bencil bir toplum yarattılar.
Eskiden yolsuzluk yapan, kamu malını talan eden hangi partiden olursa olsun ayıplanır, yuhlanır insan içine çıkamazdı.
Bunlar ise pişkin!
Bir emek sarf etmeden kısa yoldan yolsuzluk yaparak, yalanla talanla mal toplayanlara, ayda bir gidip bankamatikten maaşını çekenlere "Helâl olsun. Adam işini biliyor." deniyorsa ülkece bir yerlerde yanlışımız var demektir.
*
Bunun partilisi, partisizi olmaz. Ülkenin bir bölümü "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" zihniyetinde. Diğer bölümü oy verdiğim parti asla yanlış yapmaz modunda. Bir başka bölümü ise partisinin yanlış yaptığını görse de susmakta.
*
"Elhamdülillah Müslümanız." diyoruz ama örnek aldıklarımız yanlış. Günümüz idarecilerinin devletin, doğal olarak milletin vergileriyle ihtişamlı hayat yaşarken "Hz. Muhammed'de, dört halifede bu tür yaşayış var mıydı?" diye sorgulamıyorlar. Aksine "Devleti yönetenler eşeğe binecek değildi yeahh!" diyorlar.
*
Hz. Ömer'le başladık onunla bitireyim.
Hz. Ömer bir gün hutbede cemaate şöyle seslenir:
"Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız?"
Cemaat içinden bir sahabe kalkarak cevap verir:
"Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer!"
Hz. Ömer (r.a.) ellerini açarak;
"Ya Rabbî! Sana şükürler olsun ki ben senden gaflete düşersem, Senin adaletinden ayrılırsam, beni kılıcıyla doğrultacak cemaate sahibim." diye şükreder.
*
Şimdi bir bu sahabeye bakın, bir de hangi partili olursa olsun partilerinin yanlışına yanlış demeyip takım tutar gibi destekleyenlere. Bu yüzden İslâm ülkelerinde huzur yok. Müslümanlar Avrupa'ya, başka ülkelere gidip yaşamak istiyorsa işte sebebi bu.
Adil olmak yerine bizden sizden ayrımı yapılan, torpille hak edilmeyen makamlara ulaşılan bir ülkede, huzur da olmaz refah da!..