HIYANET-İ DEVLETİYE
Doğru mu yazdım bilemiyorum.
Hıyanetten sonra çekme konulur muydu konulmaz mıydı?
Konulabiliyorsa, ardından devletiye mi deniliyordu vataniye mi?
Ya da ‘vatan’ yerine ‘devlet’ denilse, çok șey değișir mi değișmez mi?
Yoksa ikisi de değil ama onların yerine ‘millet’ sözcüğü mü konulmakta idi?
Genelden ‘özel’e geçip Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne gelindiğinde; ‘vatan, millet, sakarya’dan sözedildiği anlașılabilecektir.
Buradan da yalın bir çıkarsamayla ‘Sakarya’ ile ‘Devlet’in anlamdaș olduğu ileri sürülebilecekir.
Trabulusgarp ya da Anafartalar değil, ‘Sakarya’ ve ‘İnönü’ler yani.
Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi ‘Hükûmet’i ve ‘Orduları’..
‘Hükûmet’i artı ‘Ordu’su eșittir ‘Devlet’i de denilebilir.
‘Yedi düvel’e karșı koyan..
Karșı koymak da ne demek, dize getiren.
Hani bugün kimilerince ‘vatan, millet, sakarya’ diye görmezlikten gelinen.
Ve bugün o ‘kimileri’nce köküne ‘kibrit suyu’ dökülen.
Bir ‘Devlet’ var idi..
‘Devlet-ulus’ da denilebilir.
İște o ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’, o ‘devleti kuran halkı’ ve onun ‘misak-ı millî’si; yani tașı, toprağı, suyu ve deresi; șarkısı, türküsü, marșı ve ant’ı..
Yerli yerinde mi değil mi?
Görünürde bir ‘Meclis’i var;
Bir de ‘bașkan’ı.
‘Genel Kurmay Bașkanı’ da var, değil mi ama?
Buraya kadar iyi ve güzel..
Ya bundan sonrası?
İnsanlığın her așamasında, ‘devlet’ demek ‘ordu’ demektir.
Hani ‘Güçlü Ordu Güçlü Devlet’ diyenlerin, bilerek ya da bilmeyerek, anlatmak istedikleri..
Devlet-Ulus așamasında da, o ‘burjuva’ yani ‘göstermelik’ yasama, yürütme ve yargı erkleri ile diğer ‘organ’ları ‘ordu’su yoksa ‘yok hükmünde’dirler.
Pekiyi Türkiye’de ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ordusu intihar etmeye kalkarsa neler olabilecektir diye sorulacak olursa?
Sözgelimi Türkiye’deki ‘Özel’leștirilmiș Ordu’nun Suriye’nin üstüne salınacağı söylenmektedir.
Saldırtabilirmer mi? Saldırtabilirler.
Bașka nereye saldırtabilirler?
Doktorların, öğretmenlerin, savunmanların, ișçilerin, memurların, köylü ve esnafın üstüne..
Halkın üzerine saldırtabilirler.
Saldırtacaklardır.
Bu halk, ‘halkların kardeșliği’ bağlamında Suriye sınırına dizilsin bakalım.
Önce ‘Özel’in Ordusu’ saldıracaktır.
‘Emir-komuta zinciri’ içinde.
İșçi-köylü, memur-esnaf, parti-dernek, aydın, bürokrat; kim ne derse desin.
‘Ordu’ yüksek bir yerden ‘emir’ aldığını düșünecek ve gereğini yapacaktır.
‘Ordu’da buyruğun tartıșıldığı görülmüș müdür?
O buyruk ‘Ordu’nun parçalanmasına yol açsa bile..
‘Devlet’in yıkılmasını getirse de..
Yerine getirilecektir.
Bu ‘Özel’leștirilmiș Ordu’ bağrından çıktığı ‘millet’ine hiç mi ‘ihanet’ etmedi?
Bu kez ‘kendi’sine ‘ihanet’ etmiș olacaktır.
Temeli olduğu ‘devlet’e de denilebilir.
‘Özel’leștirilmiș ordu, doğası gereği kamucu olması gereken ‘devlet-ulus’un özelleștirilmiș olduğunun kanıtıdır.
Ya da ‘hıyanet-i devletiye’..
Geriye bolca ‘laf salatası’ndan bașka bir șey kalmaz.
Habip Hamza ERDEM, 27 Nisan 2012