Hrant Dink ve Pusu'daki Gazeteci

Tartışma Alanı

Hrant Dink ve Pusu'daki Gazeteci

İletigönderen DrunK » Cmt Ara 08, 2007 0:11

Hrant Dink meselesine uzun zamandır aslında değinmek istiyordum ama dizinin senaryo ilerlemesine bağlı kalarak olayın cinayet ile bağlanıp bağlanmayacağından emin olamadığım için bugünlere kadar yazmadım.Herkesin de büyük bir heyecan ile izlediği 20.Bölümde ve önce ki bir kaç bölümde gördük ki bir gazeteci sürekli tehditler alıyor ve kaleme aldığı yazılarından da bu durumdan rahatsız olduğunu ama bedeli ne olursa olsun tehdit edenlerin ekmeğine yağ sürmeyip sonuna kadar direneceğini belirtiyordu.Şimdi bu olaya aslında en başından bakalım.Bilgisi olmayanlar için öncelikle ufak bir "Hrant Dink kimdi?" biografisi ile biraz bahsetmek istiyorum.

Hrant Dink 1954 / Malatya doğumlu bir Ermeni asıllı gazeteci. Türkiye Komunist Partisi / Marksist - Leninist bir çizgide ülke'nin sağ - sol davalarına yeni adım attığı dönemler de bir siyasi görüş benimsedi.Agos dışında Zaman ve Birgün gazetelerinde yazıları ile adını sık sık duyuran birisi oldu ve basının yazdığı çoğu yazıları düzeltme olarak yayınlaması ile de adından sıkça söz ettirdi.2002 yılında Urfa da verdiği bir konferansta "Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeniyim" dediği için Türklüğü aşşağılamak suçundan üç yıl yargılandı ve beraat etti. 2004 te yayımlanan bir makalesinde ise "Türk'ten boşalacak zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan,Ermeni'nin Ermenistanla kuracağı asil damarında mevcuttur." sözleri ile 301.Maddeden "Türklüğe Hakaret" suçundan yargılandı ve aksi yönde bilirkişi raporu verilmesine rağmen 6 ay hapis cezası aldı ancak bu ceza ertelendi.Suikaste kurban gitmeden önce bu dava için AİHM ye başvuru yapmaya hazırlanmaktaydı.

Şimdi Hrant Dink'in olumsuz yönlerini yaptığımız Milliyetçilik ve Vatanseverlik duygularımız ile çok aşırı sergiledik ve toplumumuz cenaze töreninde büyük dev gösteriler yapıp meydanları tıklım tıklım doldurdular bu yapılanlara cevap olarak.Ama ben inanıyorum ki orda bulunan kalabalığın çoğu daha Hrant Dink ismini bile o gün duymuşlardır.İşte asıl mesele burda başlıyor zaten.Türk toplumu olarak bizler yani hepimiz içimizde yaşayan tüm milletler ile birlikte aslında barış ve kardeşlik içinde yaşamak gerekirken bu olayların oluşmasına sebep olan etken neydi? Bu soruları kendimize sorup cevaplayamadığımız sürece ülkemiz malesef ki dış ülkelerin toplumları ve basın'ı tarafından çok farklı bir portre de görülecektir.Hrant Dink'in öldürülmesi ülkemiz'in dış ülkeler bazında isminin lekelenmesine sebebiyet vermiş olsa da cenazesinde ortaya koyulan tepki ve atmosfer çoğu ülkeler için bir şaşırma belirtisi olmuştur ve Türkiye'nin zedelenen imajı birazıcık da olsa toparlanmış oldu.Tabi bu hep böyle sürmeyecekti çünkü Ermeniler Amerika Parlementosunda sözde soykırım'ı kabul ettirmek için adeta ellerine büyük bir koz geçmişçesine zafer çığlıkları atmaya başladılar.O zaman düşünmemiz lazım.Hrant Dink Ermeni Diasporası'nın burda parantez açmak istiyorum (Hrant Dink Türkiye'ye olan sevgisi ve bağlılığı ile Ermeni Diasporasının gözünde adeta kara listeye alınmıştı ve Diaspora'nın Ermeni meselesinde Osmanlıyı suçlu göstermesine karşılık olarak suçun Osmanlı'nın olmadığı, bu süreçte ki en büyük suçun Avrupa ülkelerinde olduğunu dile getirmesinden dolayı adeta Hrant Dink gözden çıkarılmış ve Ermeni Diasporası'nın zafer çığlıkları atabilmek için ve Türkiye'ye sözde soykırımı dayatmak için suikaste kurban giden gazeteciyi bir nevi yem olarak kullanmış olmasıydı.) Suikasti düzenleyen kişi 17 yaşında ve arkasında kimlerin olduğu adeta bir sır gibi saklanan bir kiralık tetikçi aslında.Bu olayı vatanperverlikle asla bağdaştıramayacağımız aşikar bir durum çünkü ülkemiz de öldürülen gazeteci sayısı 62 iken böyle bir düşünce kendimizi kandırmaktan başka birşey olamaz.

Kurtlar Vadisi Pusu da senaryo da işlenen konu Hakan'ın hangi derin güçlerle iş birliği içerisinde olduğu aslında tam olarak net yansıtılmasa da sırf büyük güçlerin çıkarları için eline silah almamış bir gencin beyninin yıkanarak resmen bir ölüm makinası haline çevrildiğini gözler önüne serdiler.Çözüm böylemi olmalıydı? Hayır kesinlikle böyle olmamalıydı.Eğer sen çözümü kanla çözmeye kalkarsan kan vermeyi de göze alacaksın.Dizi de gördüğümüz şeyler aslında gerçekten yaşanılan ve senaryoya yansıtılan kısımlar. Peki ya bizim bilmediklerimiz? Belki de bilmekten çekindiklerimiz? Onlar aslında nelerdi işte bunları bizim ele almamız lazım. Dizide ki gazeteci suikastinde dikkatimi çeken şey çocuğun silahla ateş ettikten sonra silah'a şaşkın gözlerle bakmasıydı.Aslında burda verilen mesaj çok ince ve anlamlı bir mesaj.Silah ile ilk tanıştığı ve onun etkisi'nin nasıl olduğuna bile daha yeni şahit olan birisinin vereceği ifade de "Düşüncelerini beğenmedim ve Vatanseverlik duygularımla öldürdüm!" demesine hangi birimiz inanır? Eminim ki aklı yerinde olan hiç bir insan inanmaz.Bu gazeteci son yazısında ele aldığı şey tıpkı Hrant Dink'in son yazısını kaleme aldığı satırlar ile aynı gibiydi. Peki biz böyle birşeyin olmasına toplumca engel olsaydık? Yani Vural'a gidip bu adam tehdit aldığını söylüyor ve hiç bir şekil de kaale alınmıyor sonunda suikaste uğruyor.Eğer bunu önlemiş olsaydık ne değişecekti? Çok şey değişecekti aslında. Belki de Hrant Dink'in aslında bu ülkeye değil de bu ülkeyi karalayanlara karşı nasıl bir kin ve nefret içinde olduğunu görecektik.Belki de o halk oraya "Hepimiz Ermeniyiz" diye değil de "Hepimiz Kardeşiz ve Hepimiz Türküz.!" pankartları ile çıkacaklardı.Belki de o meydanları dolduran kişiler Türk'ün asaletini ve gücünü bir kez daha göreceklerdi.Genç beyinleri bu şekil de harcamak yerine farklı yollardan onları kazanmaya bakmamız gerekirken eline silah tutuşturup Vatanseverlik adı altında cinayetler işlettikçe hiç bir şekil de toplumumuz bir kat ilerleyemecektir.

Bu olaydan sonra neler oldu peki biliyormuyuz?

Cenaze Ermeni Diasporası'nın bir kısmının Türkiye'ye bakış açısını değiştirdi.Bu kişilerde ki düşmanca yaklaşım yerini şaşkınlığa ve tereddüte bıraktı.Ve Ermeni Diasporası'nın önde gelen isimlerinden biri olan Türkiye'ye hep bir yıkma zedeleme politikası içinde yaklaşan Isabelle Kortian "Türkler'in Dink'i kucaklaması bizde deprem etkisi yarattı!" şeklinde demeç vermesine sebep oldu. Sonrasında ne oldu peki biliyormuyuz?

Amerika'da Türkiye'nin sözde soykırım yaptığına dair baskılar arttı ve Amerika Parlementosun da bu sözde soykırım yasası geçirilmek için türlü türlü oyunlar oynandı ve Dink suikasti adeta elde koz çantada keklik olarak kullanıldı.Ve o meydana dökülen on binlerce kişinin Hepimiz Ermeniyiz Hepimiz Hrant'ız pankartları hiç bir işe yaramadı.Çünkü Diaspora zaten Hrant'ı gözden çıkarmıştı.Bu ise onlar için ekmeğe yağ sürmek olarak değerlendirildi.

Peki ben şimdi dizide ki bir yaklaşım ile hepimize sorayım: Bu kadar olaydan sonra Bizler hepimiz Neyiz?

Görüşlerinizi bu başlık altında paylaşabilirsiniz arkadaşlar.Umarım sıkıcı bir yazı olmamıştır.Görüşlerinizi bekliyorum.

KRAL - 07.12.2007 - 21:50
Kullanıcı küçük betizi
DrunK
acımasız hayat
acımasız hayat
 
İletiler: 1312
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 2:15

İletigönderen KRAL » Cmt Ara 08, 2007 0:33

Bu yazıyı Kurtlar Vadisi Pusu sitemiz de yazdım bugün,burada da paylaşmayı uygun gördük.Eleştirilerinize açığım arkadaşlar.Görüşlerinizi bekliyorum.
savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın,
nüksederken raksına mahallenin maşallahı, eyvallahı,
güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın...
Kullanıcı küçük betizi
KRAL
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
 
İletiler: 103
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 0:24

İletigönderen Türk-Kan » Cmt Ara 08, 2007 1:10

Hic bir insan düsüncelerinden dolayi ölümü hak etmez. Akli basinda hic bir insan da digerini farkli düsünüyor diye öldürmez. Öldürüyorsa ya ruh sagligi yerinde degildir, ya da beyni yikanmistir...

Hrant Dink cinayetini planlayanlar da, cinayetten bir kac saat sonra provakatörleri meydana salip "katil devlet" diye bagirtanlar da, saf cogunlugun eline önceden hazirlattiklari "Hepimiz Ermeniyiz" pankartlarini verenler de, katilin Türk bayragi önünde polislerle resmini cekip, medyaya dagitanlar da, cinayeti vatanseverlere mal etmeye calisanlar da hep ayni güclerdir. Bu cinayetten en cok cikar saglayanlardir.

KRAL yazdı:Amerika'da Türkiye'nin sözde soykırım yaptığına dair baskılar arttı ve Amerika Parlementosun da bu sözde soykırım yasası geçirilmek için türlü türlü oyunlar oynandı ve Dink suikasti adeta elde koz çantada keklik olarak kullanıldı.


Tesekkürler KRAL, seni burada görmek ne güzel :)
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Hrant Dink ve Pusu'daki Gazeteci

İletigönderen Deli Haydar » Sal Eyl 14, 2010 14:58

Sabiha Gökçen
Cumhuriyet Gazetesi / 24 Şubat 2004


Haftalık Ermeni gazetesi Agos'un yönetmeni Hrant Dink* yazısına şöyle başlıyor: "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, (Türkiye'deki) Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asıl damarında mevcuttur. Yeter ki, bu mevcudiyetin farkında olunsun..."

Bu görüş, ırkçılıktan başka bir şey değildir ve dünyanın en büyük faşistlerinden Adolf Hitler'in bile aklına gelmemiş bir "damardan kan temizleme" operasyonudur!

Bu görüşü bir kenarda tutalım, tekrar İstanbul'da yayımlanan haftalık Ermeni gazetesi Agos'a dönelim... Agos, Kemal Atatürk'ün manevi kızı ve Türkiye'nin ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğunu yazmıştır. Belge olarak da Ermenistan'dan Türkiye'ye gelen Hripsime Sebilciyan Gazalyan adında bir "temizlikçi" kadının anlattıkları gösterilmiştir. Buna göre Gazalyan'ın teyzesi Hatun; Gökçen'in annesidir ve büyükanne Mariam tarafından yetimhaneye verilmiştir. Bir başka belge de Gazalyan, Türkiye'ye geldiğinde bir televizyon programında Sabiha Gökçen'i görmüş ve "bir elmanın ikinci yarısı" gibi ninesine benzetmiştir.

Bu yazının sahibi de Hrant Dink'tir. Ama Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğunu kamuoyuna taşıma görevini Hürriyet gazetesi yerine getirmiş ve Agos'tan alıntı yaparak "Sabiha Gökçen'in 80 yıllık sırrı"nı ifşa etmiştir. İfşaat, iddia olarak gündeme getirildiyse de ayrıntılar önemli değildir çünkü kamuoyunun aklının bir köşesinde "Sabiha Gökçen" ve "Ermeni" sözcükleri yan yana getirilmiştir.

Hürriyet gazetesi bir sonraki gün bu kez bir başka iddiayı gündeme taşımış ve Sabiha Gökçen'in Ermeni değil, Boşnak olduğunu yazmıştır.

Bu iş Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün yazdığı gibi "Cem Karaca'nın annesinin Ermeni olması neyi değiştirdi ki, Sabiha Gökçen'in mazisi bir şeyleri değiştirsin" denecek kadar özensiz bir magazin konusu ya da Ertuğrul Özkök'ün adamlarından Fatih Altaylı'nın yazmaya çalıştığı gibi "Atatürkçü geçinen birilerinin Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olmadığını kanıtlamak için müthiş bir uğraş içine girmeleri" kadar basit değildir.

Bu işin altında, Genelkurmay Başkanlığı'nın açıkladığı gibi neyin amaçlandığının sorgulanması gerekir.

Bu işin aslı, asılsız iddialarla kamuoyunun gündemini işgal etmek ve birilerinin "damardan kan temizleme" operasyonuna çanak tutmaktır. Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'un içimizden hainlerden söz etmesi boşuna değildir.


Deniz Som



Zaman gazetesindeki yazıları ile adını sık sık duyuran, diaspora belalısı Hrant Dink*, Türkiye Cumhuriyeti'ni 10 Kasım 1938'den sonra ele geçiren derin küresel devletçe öldürülmüştür.

Gençliğe Sesleniş'teki durumu yaratmak ile görevli olan bu şeytani yapı, Dink'e bunları söyleyebileceği ortamı sağlamış, ardından kendisini öldürtmüş ve sonrasında da yeni Ermeni mağduriyeti üzerinden yeni bir ikna aşamasına geçilmiştir. Derin devletin bunca dillendirildiği bir ortamda, bunları söylememizin garipsenecek bir yanının olmayacağını umarak, Cengiz Çandar'ın sevgili eşi Tuba Ablamız ve ekibine çalışmalarında başarılar dileriz... Yıldızları parlasın!

Taşnak ve Hınçak'ın yemlerini yutmayan zamanımızın Agop Dilaçar'ları, Artin Penik'leri... Sizlerin de sesiniz çıksın artık!

*
Hrant Dink'ten
Cumhuriyet Gazetesi / 25 Şubat 2004


Haftalık Ermeni gazetesi Agos'un genel yayın yönetmeni Hrant Dink, "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asıl damarında mevcuttur. Yeter ki, bu mevcudiyetin farkında olunsun" şeklindeki görüşü üzerine şu açıklamayı yaptı:

"Yazımdan alıntıladığınız bölümler diaspora Ermenilerine yapılmış bir çağrıdır ve bizim literatürümüzde Türkiyeli Ermeniler diaspora değildirler. Söz konusu ettiğiniz yazı 'Ermeni kimliği' üzerine yapmaya çalıştığım denemelerin sekizincisine aittir ve öncesindeki yedinci ve altıncı yazılar da tamamen bu konuyla ilgili sürekliliği arz eder. Bu yazılar birbirine bağlı yazılardır ve devamlılığı içinde değerlendirilmesi gerekir.

Altıncısı olan 'Ermeni'nin Türk'ü' başlıklı bölümde Türk olgusunun Ermeni kimliğinde yarattığı tarihsel etkiler irdelenmiş ve özellikle bugün diaspora Ermenileri'nin kimliğinde Türk olgusunun yarattığı olumsuz etkiye dikkat çekilerek bu etkinin Ermeni kimliğinde bir zehir ama diyalog kurulabilirse aynı zamanda da panzehir rolü oynayabileceği dile getirilmiştir. Nitekim panzehir rolünün örnekleri bizzat Türklerle bir arada yaşayan biz Türkiyeli Ermenilerde görülebilir ne var ki diasporalı Ermenilerin böyle bir şansı yoktur.

'Türk'ten kurtulmak' başlıklı yedinci deneme ise Ermeni kimliğinin sağlıklı bir huzura kavuşması için kendi kimliğinden bu düşmanlık temelli Türk olgusunu dışlaması gerektiği üzerine örülmüş, dünya çapında yürütülen soykırımı tanıtma çabalarının gereksiz çabalar olduğu salık verilmiş ve denemenin sonu şöyle bağlanmıştır: 'Ermeni kimliğinin Türk'ten kurtuluşunun yolu gayet basittir: 'Türk'le uğraşmamak... Ermeni kimliğinin yeni cümlelerini arayacağı yeni alan ise artık hazırdır: Gayrı Ermenistan'la uğraşmak.' Sözünü ettiğiniz paragraflar ise bir sonraki hafta yayınlanan sekizinci denemenin devamı niteliğinde paragraflardır ve diaspora Ermeni gençliğinin asimile olma sorununa açılımlar getirmeye çabalar. Bölümün girişi de zikrettiğiniz gibi 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur' şeklindedir. Sunmaya çalıştığım bütünlük içinde yazılarımın Türk kimliği ve Türk kimliğine hakaretle uzaktan yakından ilgili olmadığı gibi Türkiye Ermenileriyle bir bağlantısı da şu ana kadar yoktur. Türkiye Ermenilerinin kimlik sorununa ilişkin bölümler ise halen yayın sırasını beklemektedir.

Asıl niyetimin Ermeni kimliğinin sağlıklı bir zemine oturtulmasıyla ilgili olduğu sanırım bu açıklamamdan sonra siz ve okurlarınızca yeterince anlaşılır.
"


Deniz Som
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 8 konuk

x