Hristiyan İslamcılar
Bilinen haberleşme vasıtalarıyla görüşmeyi herhâlde görevinin gizliliği icâbı sakıncalı bulmuş olacak ki, ileri yaşına rağmen kalkıp, bizzât kendisi gelmiş.
-Nereden gelmiş?
-Kanada’dan!
Arkadaşlar, Kuzey Kutup Dairesi’nin oralarda, bir yerlerde bulunan Kanada ile Türkiye arasındaki mesafenin 10 bin kilometre civarında olduğunu söylediler. Yolculuk uçakla 9 saat falan sürüyormuş.
Vay be!
Hangi vatan hainine, hangi mesajı vermek için bu meşaketli yoluculuğa katlandığını bilmiyorum, kendisi Türkiye’ye geliş sebebini açıklarken şöyle bir kılıf uyduruverdi:
-Ülkenizi çok seviyorum!
Bir zamanlar CIA’nın İstasyon Şefi olarak Türkiye’de görev yapan Graham Fuller’den bahsediyorum.
Bakın ne diyor:
“-Kemalizm bitti, bütün dünyadaki liderler gibi o da sonsuza dek yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kuran veriyor. Bu nedenle kendisine entellektüel güven duyan Türkiye, İslâm’ın günlük hayattaki yerini almasını yeniden düşünmelidir!”
Bu adam bir Protestan İslamcı!
Kemalizmin bittiği ve İslâm’ın günlük hayattaki yerini yeniden alması gerektiği üst düzey bir CİA ajanı tarafından seslendiriliyorsa, oturup derin derin düşünmek gerekir.
Biliyoruz ki: AKP’nin iktidara getirilişinden yıllarca önce siyasî İslamcılığı desteklemeye başlayan Amerika bu konuda yalnız değildi.
Lütfen şu sözleri dikkatle tahlil eder misiniz:
“-İran İslâm Cumhuriyeti son derece ileri bir İslâmî düzendir. Yüzyılın en önemli olaylarından biri olan İslâm devriminin başarısı nasıl İslâm dünyasına öncülük ettiyse, bu son proje de (Hatemi’nin projesini kastediyor) başarıldığında İran, İslâm dünyasına tekrar rehberlik edecektir!”
Bu sözler Hümeyni’ye ait değildir. Rafsancanî’ye ait değildir. Herhangi bir imama, ayetullaha da ait değildir. Bırakın demokratik rejimi, temel insan haklarının bile bulunmadığı ve esâsında İslâm’ın temel hükümleriyle bile ihtilaflı olan İran rejimini göklere çıkaran bu zât kimdir biliyor musunuz?
Bütün masraftan Alman Dışişleri Bakanlığı tarafından karşılanan Hamburg Doğu Enstitüsü’nün İstanbul Şubesi’nin Müdürü!
Yani o da protestan veya katolik bir İslamcı!
Alman istihbarat Örgütünün emrinde olduğu anlaşılan bu enstitünün müdürüne göre de Türkiye’deki “laiklik dinsizlik demektir! İslâm düşmanlığı demektir! Atatürkçülük de din demektir!”
Türkiye’de sorunun ne olduğu ise, sözünü ettiğimiz enstitünün başkanı Udo Steinbach tarafından şöyle açıklanmıştır:
“-Sorun Kemalizm ve Kemalizmin milliyetçilik ilkeleridir!”
Bu sözler Türkiye’deki bazı yetkililerin iddialarıyla ne kadar örtüşüyor değil mi. Mesele herhangi bir yorum yapmaya ihtiyaç göstermeyecek kadar açık olduğuna göre öyleyse bütün gücümüzle Kemalizmi savunmak zorundayız.
Önemli Bir Açıklama:
Sayın Erdem Karakoç’un iftar ziyafetinde ısrar üzerine bütün davetlilere hitaben bir konuşma yapmıştım. Konuşmamda AB’nin ABD’nin MHP’ye Genel Başkan arayabileceğini ve kimin hesabına çalışıyorsa bir işadamının da MHP’ye Genel Başkan bulmak için harekete geçtiğini söylemiştim. Sözlerimin, bazılarında Sayın Ümit Özdağ’ı imâ ettiğime dair bir izlenim uyandırdığını öğrendim. Sayın Özdağ benim dostumdur. Onu imâ ettiğimin düşünülmesinden bile fevkalâde müteessir oldum. Kendisine başarılar diliyorum.
Necdet SEVİNÇ, Yeniçağ, 12 Kasım 2004