Hukuka güven olmayınca - Taha Akyol

Hukuka güven olmayınca - Taha Akyol

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzr Mar 23, 2025 4:17

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “turpun büyüğü” operasyonunu başlatırken bu kadar büyük tepki çıkacağını düşünmüş müdür?

Yahut, emrindeki devlet kuvvetlerine bakarak, tepkiler ne olursa olsun, bastıracağını, muhalefeti daha bir zaafa uğratacağını mı hesaplamıştır?

Tam olarak bilemeyiz ama benim tahminim bu ikincisidir.

Cumhurbaşkanı, polis gücüne ve soruşturma aşamasında savcıya ve sulh hakimine emir verebilir! Zira TCK’nın 277. maddesinde yapılan değişiklikle bu kapı kanunen açılmıştı zaten. (18 Haziran 2014 günlü Torba Yasa.)

Cumhurbaşkanı devletin bütün yürütme güçlerine olduğu gibi yasamaya da hakimdir. İşte Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikler ve konulan ek maddeler…

Zaten “kuvvetler ayrılığının ayak bağı” olduğu görüşünde. Sekiz yıl önce Venedik Komisyonu, CB sisteminde kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin “otoriter ve şahsi bir rejim tehlikesi” yaratacak şekilde geriletildiğini rapor etmişti. (9-11 Mart 2017, paragraf 133)

Cumhurbaşkanı, temelinde kuvvetler ayrılığı bulunan liberal demokrasinin “eski itibarını ve etkisini yitirdiğini” söylüyor. (24 Şubat 2025) Bu bakımdan, Batı’dan da büyük tepkiler beklemiyor olsa gerek. Trump zaten “dostum”dur.

Böyle bir güç, insanları olaylara öncelikle güç açısından bakmaya yöneltir.

EKONOMİNİN TEPKİSİ
Fakat siyasette güç hesabı her zaman beklenen sonucu vermez. İşte, İBB operasyonu ekonomide büyük bir türbülans yarattı.

Ekonomi dünyasının saati saatine izlediği Blooomberg şu bülteni geçti:

“Siyasi tansiyonun yükselmesi Türk lirası ve borsa üzerinde sert baskı yarattı. Bu hafta içinde lira ve Borsa İstanbul’daki hisseler, dünya genelinde en fazla değer kaybeden yatırım araçları arasında yer aldı. Türk tahvillerinde de sert düşüşler yaşandı.”

Financial Times’ın haberi:
“İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası TL’de yaşanan sert değer kaybını durdurmak için Merkez Bankası, tarihte eşi görülmemiş bir müdahaleyle 12 milyar dolar sattı... Üç gün içinde piyasaya verilen toplam döviz desteği 26 milyar doları buldu… Acil toplanan Para Politikası Kurulu, gecelik faiz oranını da yüzde 46’ya çıkardı…”

Ekonomist Serkan Özcan “15 milyar doların üzerinde sıcak paranın ülkeyi terk ettiğini” söyledi.

TEMELDEKİ PROBLEM
Türkiye zaten 7-8 yıldır enflasyonla boğuşuyor, iki yıldır milyonları yoksulluğa mahkûm eden bir “dezenflasyon” dönemi yaşıyordu. Biraz iyi işaretler çıkmaya başlıyordu ki…

Financial Times dünyaya şu haberi geçti:
“Hukukun üstünlüğüne yönelik endişelerin artması Mehmet Şimşek’in piyasa dostu politikalarını zora soktu ve yatırımcı güvenini sarstı… Bu durum Cumhurbaşkanı’nın 10 yıldır izlediği otoriterleşme yolunda daha da ileriye götürdüğüne dair korkuları artıracaktır.”

Bütün mesele bu: Hukukun üstünlüğüne yönelik endişeler!

Hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı olsaydı ne İBB soruşturması böyle yapılır, ne de bu ekonomik türbülans olurdu.

Türkiye on iki yılda uluslararası Yolsuzluk Algı İndeksi’nde 52. sıradan 115. sıraya düştü… Yolsuzluğun en önemli kaynağının Kamu İhale Yasası’nda yapılan ‘kolaylaştırıcı’ değişiklikler olduğu açıklandı… AB, ısrarla Yolsuzlukla Mücadele yasalarının çıkarılmasını istiyor… Bunlara kulak tıkayıp göz kapatan iktidar İBB’de yolsuzlukla mücadele ediyor!

Yargının muhalefeti “silkelemek” için kullanıldığı belli.

KUVVETLER AYRLIĞI YOKSA
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 28 Şubat ve vesayet döneminde kendilerine yapılanların şimdi İmamoğlu’na yapıldığını belirterek şu son derece önemli uyarıda bulundu:

“Bu tür çalkantılar, Türkiye’de hiçbir kesime, ne iktidara ne de muhalefete hayır getirmedi, getirmez de. Hukuk ve hakkaniyeti kaybetmemeliyiz. Yoksa Türkiye kaybeder.”

Kaybediyor… İşte yıllardan beri yatırım gelmiyor, yetişmiş beyinler ve sermayeler dışarıya gidiyor!

Cumhurbaşkanı’nı hukukun felsefi ilkeleri ikna etmiyor. Zaten kuvvetler ayrılığı gibi temel kavramları ağzına bile almıyor. Acaba, diyorum, sonunda kendisine de oy kaybettireceği için ekonominin maruz kaldığı ağır hasarı Şimşek gibi iktisatçılar anlatsalar, ikna edebilirler mi? Otoriterleştikçe ekonominin bozulduğunu görür mü?

Seçimlerde elbette görür ama o zaman kadar ülke çok kayba uğrar.

Artık milletçe görmeliyiz, hukuk milli iradeden üstündür, bütün siyasetlerden ve ideolojilerden üstündür.

Kuvvetler ayrılığı yoksa anayasa yoktur, adalet yoktur, yatırım güvenliği de yoktur…

NOT: Yıllar sonra Gezi soruşturması başlatmak kesin siyasi bir tavırdır. Tutuklanmaktan ev hapsiyle kurtulan gazeteci arkadaşımız İsmail Saymaz’a geçmiş olsun diyorum. Darısı Ayşe Barım’a.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2184
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x