İÇ GÜVENLİĞİ ‘YENİDEN DÜŞÜNMEK’
AKP’nin CB’sinin « Kentlerin güvenliğini yeniden düşünmemiz gerekir » türü sözleri, kimi çevrelerde kimi kuşkulara yol açtı.
Hep olduğu üzere, herkes kendince bir yorum getirmeye yöneldi.
Her ne kadar, Dr Recep’in aklından geçeni biz bilmiyorsak da, şu ‘Yeni Güvenlik Anlayışı’ üzerinde dünyada neler oluyor diye bakmamız gerekebilir.
Örnek olsun, Fransa’da ‘Kurmaylık’ gibi, görevdeki subayların eğitildikleri bir ‘Ecole de Guerre’ var.
Ve Rémi Noël adlı bir ‘süvari bölüğü komutanı’nın 2016-2017 yılında hazırladığı bir ‘bitirme tezi’ var.
Başlığı; “Güncel güvenlik sorunları karşısında silahlı Ulus kavramı” (*)
Komutanın yararlandığı kaynaklara baktım, Thomas Hobbes, J-J Rousseau ve Alexis de Tocqueville gibi bilinen isimlerin yanısıra Antoine de St-Exupéry gibi bir pilot, Pierre Buhler gibi bir diplomat ve 2016 yılında kişisel silahlanma üzerine yazan John Lott (The War on Guns, 2016) var.
Diğer kaynakların tümü enternet üzerinden alınmış yazı ve makaleler.
Oysa, Fransa’da ve o arada dünya genelinde, bizim ‘Asker Millet’ anlayışımıza benzer bir ‘Asker Ulus’ kavramının felsefî ve bilimsel temellerini koyan bir Jean Jaurès (1859-1914) yok.
Üzerinde çalışıp, okuyucularla paylaşmakta olduğum ‘yazı dizileri’nin arasına, ister istemez bu ‘bireysel silahlanma’, resmî ve özel ‘milis güçler’ ve ‘Asker Millet’ ya da çok daha doğru biçimde, Jaurès gibi denildikte ‘Asker Ulus’ (Armée Nation) konusuna girmek durumunda kaldım.
Ki, bu ‘Asker Ulus’ kavramını ele almayı çok daha önceleri tasarlamıştım.
Jean Jaurès’in bu kavramı nasıl ele aldığına girmeden, süvari bölüğü komutanımızın, güncel güvenlik sorunları karşısında düşündüğü ‘Silahlı Ulus’ kavramına yakından bakalım.
Tam da, AKP’nin CB’sinin ‘yeniden düşünmek istediği’ ‘güvenlik sorunu’ gibi çünkü.
Söylemeye gerek yok ki, ‘Asker Ulus’ ile ‘Silahlı Ulus’ arasında, dağlar değil ama sıradağlar kadar bir fark bulunmaktadır.
Komutanımız Thomas Hobbes’un “İnsan insanın kurdudur” (L’homme est un loup pour l’homme) sözünden hareketle, doğanın ‘sürekli bir savaş durumunda’ (état de guerre permanente) olduğu saptamasında bulunuyor.
Anımsanacaktır, bu ‘tez’, Darwin’in Spencer’ce yorumu olduğu kadar, doğrudan XVIIyy Doğabilimcilerinin tezidir.
Fransa’da köktenci islamcıların Charlie Hebdo, Bataclan vb yerlerde yaptıkları ‘terör eylemler’den hareketle, yeni bir ‘güvenlik anlayışı’ geliştirmek zorunluluğuna değiniyor.
Bunun için de, diğer ülkelerdeki ‘bireysel silahlan’ma örneklerine başvuruyor.
ABD’yi saymıyorum, çünkü onu herkes biliyor diyelim.
İsrail’deki ‘asker yurttaş’ (le citoyen soldat) durumu da ‘kendine özgü’ olsun.
Ancak, doğrusunu isterseniz İsviçre’de halkın % 45’inin silahlı olduğunu ben de ilk kez duyuyorum.
Sanki Türkiye’deki AKP yandaşları gibi !
O nedenle, kanımca AKP Hükûmeti, olması gerekenlerden çok ‘gerçekleşen bir duruma yasal dayanak’ yaratmak için böyle bir ‘yeniden düşünme’ bahanesini ileri sürmüş olabilir.
Kuşkuda ileri gittiğimin ayırdındayım ama, onca olandan sonra kuşkulanmamak için de herhangi bir gerekçe bulamıyorum.
( ister istemez -Sürecek)
(*) Rémi Noël, « Le concept de Nation en armes face à nos enjeux de sécurité »
Resituer le rôle de l'État