İÇ SAVAȘ HALİ
Yalçın Kūçūk, 15 Kasım 2013 tarihli Odatv’de “Burası hapishane değil..” bașlıklı yazısında “Buradan çıkan ilk sonuç, Silivri’de tutuklu yoktur ve sadece tutsaklar vardır. Bu ise, bir iç savaş hali ve arızi sonucudur. İç savaş hali yayılmaktadır.” diye yazmakta.
“Şimdi Odtü-Yüzüncü Yıl, Tuzluçayır, Eskişehir, Antakya, ve Hatay sözcüğü yanlış, iç savaş alanlarıdırlar.”
Kuramsal olarak, iç savașlar, “iki otoriteden birisinin mutlak gücünü yerleştirememesidir. Hal budur. »
Demek ki, halimiz ‘ne’ imiș?
Bir ‘iç savaș hali’ imiș.
Yalçın Kūçūk’ūn sıraladağı yerlere Anadolu’nun dört bir bucağında, ‘HES’lere karșı verilen ‘savașım’lar, tașeron ișçilerinin verdikleri ‘savașım’lar da eklenebilir.
Bunlar ‘cephe’nin bir yanı olsun.
Cephenin ‘öteki yanı’na, Meclis’e ‘tūrban’ın girmesi, HSYK ve Yargıtay’a toplu atamaların yapılması, seksenbir ile ‘badem vali’lerin atanması, yargı kararlarının uygulanmaması, Sayıștay’ın ‘kamu harcamalarını’ denetlemekten alıkonulması, bașbakanın ‘vicdan ve insaf’ına bırakılan örtūlū ödenek harcamalarında ‘kantarın topuzu’nun kayması ve ilah..da eklenebilir.
Ancak, çok daha önemlisi, Barzani’nin ‘Diyarbakır çıkarması’dır.
Komșu bir ūlkenin ‘așiret reis’lerinden biri Tūrkiye’de ‘devlet bașkanı’ gibi karșılanmıștır.
Tūrkiye Cumhuriyeti Devleti’nde hiçbir ‘kamu görevlisi’nin, yūrūrlūkteki anayasa hūkūmleri ve ‘devlet geleneğimiz’ uyarınca, bu tūr bir ‘resmî kabul’ yapmasının olanağı yoktur.
Ancak yapılmıștır.
Bu da ‘öteki cephe’nin kazandığı bir bașka ‘muharebe’dir.
Dahası, ‘milletvekili’ sıfatı tașıyan birinin, bu ‘muharebe’nin ardından, “artık laik kemalist devlet çöpe atılmıștır” diyebilmiștir.
Bu ‘milletveli’, uzun sūreden beri ‘laik değil, șeriatçıyım’ diye avazı çıktığı kadar bağırabilmektedir.
Daha seçilmeden “Kemalist Devlet”i yıkmak karar ve azminde olduğunu kamuoyu önūnde açıkça ve yūzlerce kez dillendirmesine karșın, Yūksek Seçim Kurulu, ki kararları bozulamayan bir yūksek mahkemedir, tarafından ‘milletvekili adaylığı onanmıștır.
Bu ‘herif’in seçilmesi bile, bir bașına, ‘bir muharebe’ kazanmak değil de nedir?
Doksan yıllık ‘Cumhuriyet’, yūzdoksan yıllık ‘çağdașlık’ savașımında geldiğimiz noktaya bakın.
Pekiyi, bu ‘savaș ortamı’nda, ‘Cumhuriyet’in partisi ne yapmaktadır acaba?
Kemal Sarıgūloğulları’na ‘Gandi’-mandi yakıștırması yapılıyor ya; o da kimsenin anlayamadığı bir ‘olgunluk’la olanları yorumlamakla yetinmektedir.
‘Meclis’te ‘çatıșma’ istememeyi bir bașarı gibi gösterebilmekte, kaybedilen her ‘mevzi’yi sineye çekebilmektedir.
‘Sandık’ı bekliyor hazret..
Sandığa gömūlmeyi de denilebilir.
Bu Y-CHP, sadece Cumhuriyet Halk Partisi’ni batırsa iyi.
Cumhuriyet’in tūm kazanımlarını ‘karșı cephe’ye kaptırmakla görevli sanki.
Ne mutlu ki, ‘savașımı sūrdūrenler’in Y-CHP’den būyūk beklentileri yok.
‘Devleti ișgal edenler’i zorlayanlar Y-CHP yönetimi dıșında kalanlardır.
Bugūn Tūrkiye’de gerçek bir ‘halk savașı’ verilmektedir.
Topa karșı kalem, tanka karșı defterle..
Toma’ya karșı limonla yūrūyor kitleler.
Ve kazanacaklardır.
Kazma, kūrek ve tırpana gerek kalmadan kazanmalarını umut edelim...
Habip Hamza Erdem