İhanetin belgesi: "Atatürk ve Arkadaşlarının İdam Kararları"
Padişah Vahdettin, Atatürk ve arkadaşları hakkında 4 ayrı idam kararını onayladı. Onlar, boyunlarında idam fermanlarıyla Milli Mücadele'yi kazandılar.
Bugün 11 Mayıs; emperyalist işgale karşı direnen Atatürk ve silah arkadaşlarının, İstanbul Saray Hükümeti'nin düzmece bir mahkemesiyle gıyaben idama mahkûm edilişlerinin 100. yıldönümü.
Bugün, İstanbul Saray Hükümeti'nin, Atatürk ve arkadaşları hakkında tam 100 yıl önce verdiği gıyabi idam kararlarını ve bu idam kararlarının Halife Padişah Vahdettin tarafından onaylanma sürecini anlatacağım; Halktan saklanmak istenen veya çarpıtılan “ihanetin belgelerini” hatırlatacağım.
MİLLİ MÜCADELE'YE KARŞI İÇ SAVAŞ
5 Nisan 1920'de kurulan 4. Damat Ferit Hükümeti Milli Mücadeleye karşı bir “iç savaş” başlattı. (1)
11 Nisan 1920'de İstanbul Saray Hükümeti'nin Şeyhülislamı Dürrizade “Kuvayı Milliyecilerin katli vaciptir” diyen fetvalar yayınladı.
11 Nisan 1920'de İstanbul Saray Hükümeti'nin sadrazamı Damat Ferit, milli hareketi, “fitne ve fesat”, millicileri ise “isyancılar” diye adlandıran bir “hükümet bildirisi” yayınlandı. Bildiride “pişman olanların affedileceği” milli harekete katılmaya devam edenlerin ise cezalandırılacağı belirtiliyordu.
Damat Ferit, 8 Nisan 1920'de Ahmet Anzavur'a “paşalık“ rütbesi verip Balıkesir Mutasarrıflığı'na atadı. Anzavur, 16 Nisan'da Kuvayı Milliye kuvvetleriyle savaştı, ancak yenilerek geri çekildi. Böylece resmi iç savaşın ilk muharebesinde saray yenilgiye uğradı, ancak vazgeçmedi. (2) 10 Mayıs 1920'de Adapazarı'nı işgal eden Anzavur kuvvetleri, 22 Mayıs'ta Kuvayı Milliye'ye yenilip dağıldılar. 23 Mayıs 1920'de Adapazar'ı geri alındı.
İstanbul Saray Hükümeti, 18 Nisan 1920'de Kuvayı Milliye'ye karşı Kuvayı İnzibatiye'yi kurdu. Kuvayı İnzibatiye'nin iki önemli özelliği vardı: Birincisi, doğrudan doğruya Padişah Vahdettin'e bağlıydı. Bu nedenle “Halifelik Ordusu” adıyla anılıyordu. İkincisi, bu bir paralı orduydu. Kuvayı İnzibatiye için tam 1 milyon 250 bin 836 liralık olağanüstü bir ödenek ayrılmıştı. (3) 14 Haziran 1920'de Kuvayı İnzibatiye İzmit'te Kuvayı Milliye'ye saldırdı, yenildi; silahlarını İzmit'teki İngilizlere teslim edip İstanbul'a geri döndü.
İstanbul Saray Hükümeti, 28 Nisan 1920'de, Milli Mücadele'yi bastırmak için “Anadolu Fevkalade Müfettişi Umumiliği”ni kurdu.
Milli Mücadele'ye karşı sadece fetvalar, bildiriler, Anzavur ve Kuvayı İnzibatiye tertipleri, müfettişlikler ile yetinilmedi, bunlara ek olarak gıyabi idam kararları çıkarıldı.
DİVANI HARBİ ÖRFİ VE NEMRUT MUSTAFA PAŞA
16 Aralık 1918'de İstanbul'da olağanüstü askeri mahkeme “Divanı harbi Örfi” kuruldu. Mahkemenin kuruluş amacı “tehcir suçlarına” bakmaktı.
Divanı Harbi Örfi, 8 Nisan 1919'da işgal kuvvetlerine yaranmak için düzmece deliller, yalancı tanıklarla Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in “tehcir suçlusu” diye idamına karar verdi. Kemal Bey, 10 Nisan 1919'da idam edildi. (4)
Damat Ferit, 16 Nisan 1920'de bu mahkemenin başkanlığına Nemrut Mustafa Paşa'yı getirdi. Damat Ferit'in, daha önce, 25 Eylül 1919'da Bursa valiliğine tayin ettiği Nemrut Mustafa Paşa, Bursa'ya giderken yanında Anzavur'u da götürüp orada Milli Mücadele karşıtı bazı tertipler düzenlemişti. Nemrut Mustafa Paşa, Bursa valiliğinin onuncu gününde Bursa'dan kovulmuştu. Çünkü Bursa'da yaptığı bir konuşmada I. Dünya Savaşı'nda şehit düşen Türk subaylarının ve erlerinin “köpek ölüsünden” farkları olmadığını söylemişti. Nemrut Mustafa Paşa, buna benzer açıklamaları ve bazı suiistimalleri nedeniyle 20 Ocak 1920'de yargılanmaya başlanmış, ancak beraat etmişti. (5)
Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki Divanı Harbi Örfi, önce eski Zor Mutasarrıfı Zeki Bey'i “tehcir suçlusu” diye 28 Nisan 1920'de “gıyaben” idama mahkûm etti. Sonra eski Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'i, yalancı Ermeni şahitlerin iftiralarıyla 15 yıl kürek cezasına çarptırdı. Ancak Nemrut Mustafa Paşa bu kararı beğenmeyerek bazı mahkeme üyelerini değiştirdi, yeni yalancı şahitler buldu. Sonunda “tehcir suçlusu” ilan edilen Nusret Bey, 5 Ağustos 1920'de idam edildi. (6)
Divanı Harbi Örfi'deki suiistimalleri ayyuka çıkan Nemrut Mustafa Paşa ikinci kez yargılandı. 21 Aralık 1920'de sona eren yargılamada Nemrut Mustafa Paşa ve bazı arkadaşları suçlu bulundu. Nemrut Mustafa Paşa'ya 7 ay, arkadaşlarına da 3 ile 5 ay arasında hapis cezaları verildi. Divanı Temyizin de onayladığı kararı Padişah Vahdettin onaylamadı. Padişah Vahdettin, 6 Şubat 1921'de söz konusu kişilerin tutukluluk sürelerini dikkate alarak cezalarını affetti. Oysaki Nemrut Mustafa Paşa ve arkadaşları sadece 85 gün tutuklu kalmıştı. (7)
Mahkeme kararlarını hiçe sayıp Nemrut Mustafa Paşa ve arkadaşlarının cezalarını affeden Padişah Vahdettin, aynı Nemrut Mustafa Paşa'nın başkanlığındaki Divanı Harbi Örfi'nin Atatürk ve silah arkadaşları hakkındaki idam kararlarını ise affetmemiş, onaylamıştı.
ATATÜRK VE ARKADAŞLARININ İDAM KARARLARI
Daha önce sadece “tehcir” davalarına bakan Divanı Harbi Örfi, 23 Nisan 1920 tarihli bir kararnameyle Osmanlı'nın iç ve dış güvenliğini ihlal eden bütün suçlara bakacaktı. Mahkemenin kararları kesin olup temyiz edilemeyecekti. Mahkemeler kapalı yapılacak ve mahkemede avukat bulundurulmayacaktı. (8) Böylece Divani Harbi Örfi, 23 Nisan 1920'de Milli Mücadele'ye karşı bir “hukuk silahı” haline getirildi.
25 Nisan 1920'de Ali Kemal, “İdam! İdam” diye haykıran bir yazıyla “Ankara'daki haydutlar” dediği “millicilerin” idamını istedi.
Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki 1 numaralı Divanı Harp, 11 Mayıs 1920'de Atatürk ve bazı arkadaşlarının gıyaben idamlarına ve mallarının haczine karar verdi. Karara göre suç, Kuvayı Milliye adı altında “fitne ve fesat” düzenlemek, buna özendirmek, ayrıca anayasaya aykırı olarak halktan zorla para ve asker toplamak, bu isteğe uymayanlara “işkence ve eza” yapmak ve “tahribi bilada” yani “ülkeyi yıkmaya” kalkışmaktı. İdam kararında Atatürk'ten, “Üçüncü Orduyu Hümayun Müfettişliği'nden mazul ve askerlik mesleğinden çıkarılmış Selanikli Mustafa Kemal Efendi” diye söz ediliyordu. Atatürk, askerlikten istifa etmiş olmasına rağmen “askerlikten çıkarıldığı” ifade ediliyor ve Atatürk'e “paşa” değil, “efendi” deniliyordu. Karara göre Atatürk'ün yanında, eski 27. Fırka Komutanı İstanbullu Kara Vasıf Bey, eski 20. Kolordu Komutanı Salacaklı Ali Fuat Paşa, eski Ankara Mebusu ve Washington Sefiri Midillili Alfred Rüstem Bey, eski Sağlık Müdürü İstanbullu Dr. Adanan Bey, eski Darülfünun Batı Edebiyatı Öğretmeni İstanbullu Halide Edip Hanım da idama mahkûm ediliyordu. (9)
Alemdar gazetesi bu haberi, “Mustafa Kemal ve Hampalarının İdam Kararı” diye duyurdu. (Alemdar, 13.5.1336).
Padişah Vahdettin, Atatürk ve arkadaşlarının idam kararını 24 Mayıs 1920'de onayladı. (Takvimi Vekayi, 27.5.1336). (10)
Vahdettinciler, Vahdettin'in bu idam kararını onaylayan iradesindeki “gıyaben verilen idam ve karar, tekrar yargılanmak üzere tasdik edilmiştir” cümlesine dayanarak Vahdettin'i aklamaya çalışır. Ancak birincisi, sanıklar ele geçirilemediği için yargılama mecburen “gıyaben” yapılmıştır. İkincisi, o zamanki Osmanlı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 382. maddesine göre gıyaben verilen kararlarda sanıklar yakalandığında yeniden yargılanmaları zorunludur. (11)
Divanı Harbi Örfi, 24 Mayıs 1920'de Fevzi (Çakmak) Paşa'yı da “gıyaben” idama mahkûm etti. Kararda, Fevzi Paşa'nın asilere katılmak üzere “firar ettiği”, asilerin meclislerine girip “fesat bir söylev” verdiği ve “Harbiye Nezaretini üstlenerek” hilafet ve saltanata karşı “bilfiil düşmanlığa kalkıştığı” belirtiliyordu. Padişah Vahdettin, bu idam kararını da 27 Mayıs 1920'de onayladı. (Takvimi Vekayi, 30.5.1336). (12)
Divanı Harbi Örfi, 6 Haziran 1920'de bir grup Kuvayı Milliyeciyi daha “gıyaben” idama mahkûm etti. İdamlıklar Miralay İzmirli İsmet (İnönü), 3. Kolordu Komutanı Miralay Hüseyin Selahattin, 12 Kolordu Komutanı Miralay Fahrettin, 14. Kolordu Komutanı Mirliva Yusuf İzzet, 10. Fırka Ahzı Aker Kalemi Reisi Miralay Yanbolulu Abbas Hilmi, 56. Fırka Komutanı Miralay Bekir Sami, Mütekait Ferik İsmail Fazıl, eski Erzurum Mebusu Celalettin Arif, Beyrut ve Halep eski valisi ve eski Amasya Mebusu Bekir Sami, eski Antalya Mebusu Hamdullah Suphi, eski Aydın Mebusu Cami, eski Isparta Mutasarrıfı ve eski Denizli Mebusu Hakkı Behiç, eski Sinop Mebusu Rıza Nur, Yusuf Kemal, yeni Eskişehir Mutasarrıfı Fatin, eski Karacabey Müftüsü Mustafa Fehmi ve eski Ankara Müftüsü Mehmet Rifat (Börekçi)'ydi Padişah Vahdettin bu idam kararlarını da 15 Haziran 1920'de onayladı. (Takvimi Vekayi, 21.6.1336. Alemdar, 22.6.1336). (13)
İdamlıklar içinde Rauf (Orbay) ve Kazım (Karabekir) yoktu. Saray, belli ki Milli Mücadele'nin öncü kadrosu arasına “nifak sokmayı” hesaplıyordu. Ayrıca Rauf Bey Malta'ya sürüldüğü için onu İngilizler cezalandıracaktı.
Divanı Harbi Örfi, 14 Temmuz 1920'de aralarında Refet (Bele)'nin de olduğu çeşitli rütbelerden 63 subayı daha idama mahkûm etti. Padişah Vahdettin bu idam kararını 25 Temmuz 1920'de onayladı. (Takvimi Vekayi, 29.7.1336). (14)
19 Haziran 1921'e kadar tam 823 Kuvayı Milliyeciye çeşitli oranlarda cezalar verildi. Ancak “Mevcut Osmanlı hükümeti ve İslam hilafeti aleyhine çeşitli suçlar işleyen Mustafa Kemal'in ve onun hareketinin teşvikçisi olanların tutuklanıp idam edilmelerinin şart olduğu” vurgulandı. (ATASE Arşivi, İSH Koleksiyonu, 1085, 36, 36-1). (15)
Sözün özü şu ki: İstanbul Saray Hükümeti, İngilizlerin desteği ile Milli Mücadele sırasında bir “iç savaş” başlattı. İhanet fetvaları, Anzavur ve Kuvayı İnzibatiye tertipleri derken düzmece bir mahkemeyle Atatürk ve arkadaşlarını idama mahkûm etti. Bütün bu idam kararlarını, Halife Padişah Vahdettin onayladı. Atatürk ve arkadaşları boyunlarında halife padişahın idam fermanı ile onca iç isyanla boğuşarak Milli Mücadeleyi kazandılar. Bu idam fermanları “ihanetin belgesi” olarak hep hatırlanmaya devam edecek.
KAYNAKLAR, DİPNOTLAR:
1- Sina Akşin, İç Savaş ve Sevr'de Ölüm, İstanbul, 2010, s. 4
2- Akşin, s. 25, 26.
3- Akşin, s. 27, 28
4- Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri, Ankara, 2012, s. 101
5- Ferudun Ata, Süleymaniyeli Nemrut Mustafa Paşa ve Bir İşbirlikçinin Portresi, İstanbul, 2009, s.42, 45, 48,49, 53-61.
6- Ata, s.64, 65.
7- Ata, s. 78
8- Akşin, s. 30, Ata, s. 22, 85.
9- Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.3, Ankara, 1995, s. 35,36. Akşin, s. 32,33, Ata, s.85, 86, Selahattin Tansel, Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, C.III, İstanbul,1991, s.106.
10- Akşin, s. 32, Murat Bardakçı, Şahbaba, İstanbul, 2006, s.159.
11- Bardakçı, s.160,161
12- Akşin, s. 33. Sarıhan, C.3, s. 54, 58.
13- Sarıhan, C. III, s.72, Akşin, s. 33.
14- Akşin, s. 33.
15- Ata, s. 86.
Sinan MEYDAN, 11 Mayıs 2020
https://twitter.com/smeydan