İhvancılık dış politikayı esir aldı
Türkiye’nin Kıbrıs çevresindeki sondaj faaliyetine karşı ABD’den gelen tehdide, bir tehdit de AB’den eklendi: AB Genel İşler Konseyi, Türkiye’nin “yasadışı sondaj faaliyetlerine karşı gerekli tedbirlerin” alınmasını istedi. (18.06.2019)
Daha önce de ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matthew Palmer, “Türkiye, Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetlerini durdurmalı” demişti. (08.06.2019)
Kısacası, aslında uzun zamandır ortada olan ama iktidarın pek üzerinde durmadığı en önemli sorunlarımızdan Doğu Akdeniz sorunu, adım adım tehdit boyutu yükselerek ülkemizi sıkıştırıyor.
Doğalgaz nereden taşınacak?
Doğu Akdeniz, iki nedenle büyük önem kazandı: Birincisi doğal rezervleri bulundu, ikincisi de Rusya Doğu Akdeniz’e indi.
Doğalgaz rezervleri, önce İsrail ile Yunanistan-Rum Kesimi ikilisini müttefik yaptı; ardından ihvan nedeniyle AKP iktidarının diplomatik ilişkileri kestiği Mısır yönetimi de bu ittifaka katıldı.
Doğalgazın Avrupa’ya nasıl taşınacağı sorusunun iki yanıtı vardı: Türkiye ve Yunanistan. Kıbrıs’tan Ceyhan’a kolayca taşınacak doğalgaz, Avrupa’ya transferin en az maliyetli olanıydı. Girit Adası’na, oradan Yunanistan’a doğalgaz taşımak ise maliyetliydi.
Fakat daha az maliyetli Türkiye güzergâhının önündeki engellerden biri Kıbrıs anlaşmazlığı, diğeri de AKP iktidarının İsrail politikasıydı. Gerçi İsrail’le ticaret her yıl artıyordu, Barzani’nin Ceyhan’a taşınan korsan petrolleri AKP hükümetinin oluruyla oradan İsrail’e sevk ediliyordu ama iç politikada İsrail karşıtlığı propagandası AKP hükümeti için hep ihtiyaçtı!
Sonuçta güzergâh konusu hâlâ kesinlik kazanmış değil.
Askeri cepheleşme
Doğu Akdeniz’i önemli kılan ikinci önemli gelişme ise Rusya’nın Suriye nedeniyle bölgeye inmesiydi. ABD saldırılarına karşı Suriye’yi savunan Moskova bu süreçte Doğu Akdeniz’deki Tartus üssünü genişletti, çok önemli bir hava üssü inşa etti ve Doğu Akdeniz’de ve Suriye açıklarında gemi yüzdürmeye başladı.
Bu gelişmeler Rum Kesimi’ne ve AB ülkelerine de yeni fırsatlar doğurdu. Örneğin Rum Kesimi, Fransa ile bir anlaşma imzalayarak bu ülkeye deniz üssü verdi. Fransa böylece hem Suriye saldırganlığı için bir harekât sahası elde edecek, hem Doğu Akdeniz’deki enerji savaşında kendi şirketini koruyacak, hem Türk müdahalesini caydıracak, hem de Rusya’nın varlığına karşı ABD ve İngiltere’ye destek verecekti.
Öte yandan İngiltere de 121 adet F-35 uçağını Kıbrıs’taki üssüne yerleştireceğini ilan etti.
Müttefiklerimiz kim?
Bu durumda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki müttefikleri aslında kimdir?
Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerden Suriye, yukarıda özetlediğimiz cephenin hem dışında kalan, hem de o cephenin ağır toplarının saldırısı altında olan bir ülke. Bu nedenle aslında nesnel olarak Türkiye’nin müttefiki olabilecek ülkedir.
Ancak AKP hükümetinin Esad karşıtlığını sürdürüyor olması, bu olası müttefikliğin önündeki engeldir. Oysa Ankara, Şam’la anlaşsa hem Rusya’yla yavaş yavaş tansiyonu da yükselten İdlib yükünden kurtulacak, hem de Doğu Akdeniz’de İsrail-Yunanistan-Rum Kesimi üçlüsüne karşı güç birliği oluşturacak ve coğrafi üstünlük sağlayacak.
Diğer yandan İhvancılık nedeniyle diplomatik ilişkilerin kesildiği Mısır’la ilişkilerin düzeltilmesi de, bölgedeki dengeleri Türkiye adına değiştirebilecektir. Mısır’ı İsrail-Yunanistan-Rum Kesimi cephesinden koparmak, hatta Türkiye-Suriye-Mısır cephesi inşa edebilmek olası...
Türkiye’nin sorunu: İhvancılık
Türkiye’nin bu dış politika ihtiyacının önündeki engel ise AKP hükümetinin İhvancılığıdır!
Erdoğan, İhvancı Mursi’yi şehit ilan ediyor, onunla “aynı yolu” yürüyen kardeşlerine başsağlığı diliyor, mevcut Mısır yönetimini İhvana karşı tutumu nedeniyle kınamaya devam ediyor.
Erdoğan yönetimi, hükümetine İhvanı monte etmediği için devirmeye kalktığı Esad’a karşı olan pozisyonunu sürdürüyor; Esad yönetiminin kendi topraklarında -İdlib’te- yürüttüğü terörle mücadeleye karşı askeri olarak konumlanıyor!
Kısacası Türkiye’nin dış politika ihtiyaçlarıyla AKP’nin İhvancılığı çelişiyor, çatıyor!
Mehmet Ali GÜLLER, 20 Haziran 2019