Öncelikle Hüseyin Üzmez kimdi kısaca bir hatırlayalım.
Üzmez 1952 yılında bir lise öğrencisiyken, Malatya’yı ziyaret etmekte olan yazar Ahmet Emin Yalman’ı ateş ederek ağır yaraladı. 10 yıl hapis cezası aldı. Cezasının bitiminden sonra çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Milliyetçi yapıdan gelmesine rağmen “İslamcı yazar” ünvanıyla tartışma programlarına konuk oldu. 2003 yılında kendinden 50 yaş küçük 22 yaşındaki bir kızla evlendi. 2009 yılında Bursa’da 14 yaşında küçük bir kız çocuğuna tacizden 13 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası alıp tekrar hapse atılmıştır. Hapisteyken psikolojik sorunlar ve prostat rahatsızlığı bahanesiyle Cumhuriyet savcısı tarafından ‘cezanın infazının ertelenmesi’ kapsamında tahliye edilmiştir. Üzmezin de arkasında devletin muhtelif güçleri vardı. Korundu kollandı hatta kimilerince idolleştirilmeye bile çalışıldı. Ancak sonuçta bir katil adayı ve çocuk istismarcısıydı.
Gelelim Osman Sarıgüne, inek hırsızlığından hapis yatmış son çalıştığı işyerinden hırsızlık suçlaması ile atılmış en son Çubuk ilçesinde Kılıçdaroğluna yumruk atarak gündem olmuştur. O da sağlık nedenleri ile tutuklanmamış devlet korumasına geçirilmiş belli bir parti sempatizanları veya üyeleri tarafından sosyal medyada destek bulmuş hatta bir de elleri öpülmüştür.
Bir toplumda bundan daha büyük bir akıl tutulması yaşanabilir mi?
Bu kişilerden biri okumuş üniversiteye gitmiş ama gene bağnaz diğeri ise cahil cühela. Her ikisinin de ortak noktası cahilliğin, yobazlığın, yüzsüzlüğün, taciz ve hırsızlığın vücuda gelmiş olma halleri.
Ülkem insanı artık bilim, sanat, edebiyat ve sporla elde edilmiş/edilecek başarılarla öğünmek kıvanmak yerine hırsızla, uğursuzla, katille öğünüyor bunlarla gurur duyuyor. Ne hazin.
Ülkenin ana muhalefet partisi başkanına yapılan saldırı sonucunda gündem belki değişti ama ekonomik veriler değişmiyor günden güne daha da kötüleşiyor. Yani ne yapsanız nafile.
Evin mutfağı ile ilgili gündemi belki birkaç gün öteleyebilirsiniz. Ancak evin hanımı pazara ve markete gittiği an gündem tersine döner. Mesela beyaz ete bir ayda yapılan zam %67 bu tüm gündemi değiştirir. 12 liralık tavuk 20 lira olduysa yani eskinin bir kilo kıyma parasına eriştiyse memlekette çok ciddi bir enflasyon ve zam dalgası vardır. Üstüne bir de %26,7 (resmi rakam) işsizliği koyun. Gene resmi rakam 893bin çocuk işçiyi ilave edin. Hadi bir de sınırlarda yaşanan kepazelikleri ilave edin. Ege yani doğu Akdeniz’de adaların Yunan’a teslim edilmesi kıta sahanlığımızın bizim aleyhimize daraltılması doğu Akdeniz’in bir Yunan gölü haline getirilmek istenmesi. Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkartılmak istenmesi Kıbrıs’ın Rumlara peşkeş çekilmeye çalışılması. İki ada halkı yerine Türklerin azınlık olarak tanımlanmak istenmesi. Fransa ve Amerika’ya adada yeni üs yerleri verilme pazarlıkları. Akdeniz’de GKRY, İsrail, Mısır, ABD ile birlikte kaya gazı sondajları. Suriye sınırından ülkemize yeni bir göç dalgası gelmesi. Sınırda eğitilip donatılmış Amerika güdümündeki kürtlerin ülkemize ve askerlerimize yaptıkları saldırılar. ABD’nin yapabileceğimiz askeri bir harekât için devamlı ülkemizi tehdit etmesi ve engellemesi. Irak’ta çok uluslu güçlerin kurmuş oldukları ve o coğrafyaya demir atmaları anlamına gelecek üsleri. İran ile aramızın ve ülke barışlarının bozulmaya çalışılması. Yukarı doğru çıktığımızda ise Ermenilerin Türk sınır kapısının açılma talepleri, dünya üzerinde, olmayan/yapılmamış n Ermeni katliamı yaygaraları tüm bunlara karşın bizim Van’da Ermeni kilisesini restore etmemiz (O kilisede Ermenilerin Türklere yaptıkları mezalimlere ve tarihsel hafızamıza ihanet olarak) Geçelim Trakya’ya her sene rutin olarak fazla yağış olduğunda Bulgarların baraj kapaklarını açarak Edirne köylerini su altında bırakması. Sınırdan o tarafa transit geçen tırlara karşı yaptıkları kötü muameleler. Karadeniz’in bir Emperyalist ABD, İngiltere, Fransa gölüne çevrilmek istenmesi ve bu yolda çok uluslu güçlerin çalışmalar yapmaları.
İhtiyaç ve lüzumu olmadığı halde ekonomik tetikçiler kanalı ile ütopik projeler hazırlanıp (kanal İstanbul ve ülkemizde her nehir /ırmak üzerine baraj yapılması) parasal kaynaklarımızın erimesi/eritilmesi. Ülkemize dost kardeş denilerek Suriye nüfusunun 6-7 milyon insanının getirilmesi bunlara ülke bütçesinden büyük paralar harcanması ve bir de üstüne çoğuna vatandaşlık verilerek insan popülasyonumuzun genetiğimizin bozulması. Ülkemizin bir Ortadoğu ülkesine dönüştürülmek istenmesi.
Şunu kabul etmek gerekiyor. Ülke değişti ülke insanı değişti. Hiçbir şey eskisi gibi değil.
Bunu görelim artık günümüz insanı kendinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen umursamayan garip canlılara dönüştü.
İşte tam da bu yüzden ülke bitmiş ayağının altındaki toprak gitmiş, bağımsızlık gitmiş, ülke geleceği bitmiş ne gam yeter ki cebimize dokunmasın, evimize, arabamıza, işimize dokunmasın gerisi çok önemli değil.
Sarı öküzü verdiğinde idam fermanını imzaladın. (Cumhuriyeti yıktın) Artık ne yapsan ne etsen de kurtuluşun yok sadece kısa vadeli geçici çözümler var.
Geriye dönüp bir anlamaya çalış yok, anlamak işine gelmezse en yakından gidip biraz kına al lazım olacak.
Zafer ATUN
27/04/2019
zaferatun.wordpress.com