İKTİDARA KARŞI ÇIKMAK VE İÇ DİNAMİKLER / Mithat AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

İKTİDARA KARŞI ÇIKMAK VE İÇ DİNAMİKLER / Mithat AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Cmt Eyl 16, 2017 13:49

Bir İktidar İç Dinamiklerle Ortadan Kaldırılmalı
Resim

Bir ülkede, politik iktidarın yapısal dönüşümü ancak o ülkedeki iç dinamiklerle gerçekleştirildiği zaman meşru, kabul edilebilir olur. Dış dinamiklerin etkisi ve yönlendirmesiyle mevcut iktidara karşı gerçekleştirilen teşkilatlanma, eylem, propaganda ancak küresel güç odaklarının menfaatine uygun bir iklim yaratır.
Politik iktidardan hoşnut olmayabilir, hatta ondan nefret edebilirsiniz ki topraklarımızda Atatürkçü, ulusalcı, Türkçü, milliyetçi olarak kendisini adlandıran Milli Kuvvetler tam da bu duygu ve düşünce içerisinde bulunmaktadır. Ancak mevcut iktidara karşı tutum belirlerken iki etmene dikkat edilmeli:

Bir, sorunun çıkış noktası doğru saptanmalı ve doğru tanı koyulmalıdır. Yani, tek bir siyasi parti ya da birey üzerinden gitmek yerine, içinde yaşadığımız sorunun bir SİSTEM SORUNU olduğu, iktidara gelen partinin adı - siyaseti ne olursa olsun, küresel merkezlerin programına göre iktidara geldiği açıklıkla tespit edilmeli. İki, temel çelişkiler doğru tespit edilmeli ve temel istemlerimiz, temel sorunlarımızla birlikte tanımlanmalı.

Bunları neden ifade etmek zorunda kalıyorum? ABD, Fransa, Almanya, Belçika gibi Batı merkezli devletler; bir ülkeye müdahale edecekleri zaman kimi söylemleri ve istemleri kullanırlar. Nedir bu söylemler? "Demokrasi", "eşitlik", "adalet" gibi istemlerin öne çıkmasının yanı sıra, ortadan kaldırmak istedikleri devletin "halkına zulüm ettiği" yönünde bir algı oluşturarak dış müdahaleye "meşru" bir zemin oluşturacak söylemlerdir bunlar. 1999'dan bu yana Yugoslavya, Afganistan, Irak, Libya, Mısır, Tunus, Suriye'ye dönük doğrudan işgal ya da iç savaş yoluyla gerçekleştirilen müdahaleler, yukarıdaki sıraladığımız söylemler üzerinden gerçekleşmiştir. Ancak hepimizin gördüğü üzere, "demokrasi getirme" gerekçesiyle bu ülkelere yönelik gerçekleştirilen müdahaleler bölünme, daha fazla kargaşa, terörün artması ve daha fazla kanın akmasıyla sonuçlanmıştır.
Resim

Son günlerde kimi siyasi partilerin ve sözde "sivil" toplum örgütlerinin "TSK sivilleri öldürüyor" propagandasını bolca yaptığını, "Adalet" söylemi üzerinden bölücü terör örgütü ile "sıkı bir ittifak" yapılması gerektiğini, "demokrasi" söylemleri üzerinden farklı devletlere parmak kaldırıldığını görüyoruz. Aynı anda Batı'lı devletlerin ve bu ülkelerdeki yayın organlarının Türkiye'de demokrasi olmadığına, bir dikta yönetiminin oluşmaya başladığına yönelik propagandasına tanık oluyoruz. Bir muhalefet ortaya koyulurken, mevcut söylem yabancı devletlerin söylemleriyle örtüşüyorsa orada kocaman bir sorun var demektir.
Yine ifade etmekte fayda var. Burada soruna, bir parti ya da şahıs üzerinden değil, nesnel bir temelde ve genel sistem üzerinden bakmaya çalışıyorum. Türkiye’de adalet ve demokrasi olduğunu ifade etmiyorum.
Ancak, dış dinamiklerle değil, kendi dinamiklerimizle bu soruna dikkat çekmek gerektiğini belirtiyorum.

Peki, iç dinamiklerle bu sorun nasıl ortadan kalkacak? Birincisi, yukarıda iki madde halinde ifade ettiğim gibi, temel sorun ve çelişki doğru tespit edilerek. Türkiye'nin temel sorunu, bağımsızlık ve milli egemenliğini yeniden tesis etme, ulusal - bölgesel ve küresel belirleyenler gözetilerek temel tehdit algısının doğru anlaşılmasına bağlı olarak kendi milli güvenlik anlayışımızın oluşturulmasına bağlı sorunlardır. Yani milli bağımsızlık ve Türk ulusunun egemenliğini göz ardı eden bir karşı çıkış ya da muhalefet, dayanakları olmayan bir "muhalefet" etmeye yol açar. Türkiye'nin içerideki temel tehdidi ve milli varlığına kast eden iki temel odak vardır. Bunlar gericilik ve bölücülüktür. Bu iki odak, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana, Batı devletlerinden destek alarak Türk milletinin varlığı karşısında konumlanmışlardır. Yani, emperyalizmin içerideki bağlantıları doğru anlaşılmazsa, gerçekleştirilen karşı çıkışlar sadece bir "gölge dövüşünden" ibaret olur.
Peki, hiç mi "demokrasi" üzerinden talep ya da istemimiz olmayacak? Tabi ki olacak, ancak demokrasi istemini öne sürerken Türk Devletinin kurucu ilkelerini esas alarak bu istemi öne sürmeliyiz. Atatürk'ün "Medeni Bilgiler" kitabında ifade ettiği gibi. "Bizdeki demokrasi, halkçılık ilkesi ile ifade olunur." demezsek, demokrasi kavramını doğru bir zemine oturtamayız.

Küresel merkezlerin desteklediği gerici - bölücü ittifaka karşı Milli / Üniter devlet yapısını esas almayan, Halkçılık ve Milliyetçilik ilkelerinden yoksun bir "muhalefet", günümüzde olduğu gibi ancak Batı devletleriyle ağız birliği yaparak yabancı güçlere çanak tutacaktır.

İktidarın yapısal dönüşümü ise ancak "Kuruluş Ayarlarına Geri Dönmek" ile mümkündür. Tabandan gelen, partiler üstü zeminde, Müdafaa- i Hukuk teşkilatlanmasını esas alan bir yapı, bu kuruluş ilkelerini yeniden egemen kılmamızı sağlayacaktır.


Mithat Akar
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 9 konuk

x