İktidarın Son Hâkim Atamalarının Atatürkçe Yorumu İçin Malzeme
Gazetelerde bir manşet: Cemaat Gitti AKP’liler Geldi.
Haber şöyle: “Üyelerini hâkim olarak atayan AKP, yargıyı arka bahçesi yaptı. Partili Cumhurbaşkanı’nın ardından partili yargı da oluşmaya başladı. Yargıda FETÖ ile ilişkili olduğu şüphesiyle atılan hâkim ve savcıların yerine AKP üyeleri alınıyor. Adalet Bakanlığı’nın 24 Nisan’da avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavıyla aldığı 1341 hâkimin yüzde 90’ı AKP’nin il ve ilçe teşkilatlarından seçildi.”
Bir Atatürkçü olarak bu olayı nasıl yorumlarız?
Tabii bunun için önce Atatürkçü öğretinin, başka bir deyişle ortak düşünme sistemimizin adliye teşkilatı, yargı ve yargı bağımsızlığı ile devlet işlerinde ahlak konularıyla ilgili “yönelti”lerini hatırlamamız gerekiyor. İkinci olarak, seçtiğimiz “yönelti”lerden en uygun gördüğümüz bir veya birkaçını esas alarak kendi yorumumuzu yapmamız lazım. Bu yola gidildiğinde daha onlarca yazı, bir sürü yeni düşünce üretilebilir. Ben yazımı kısa tutmak için sadece birinci işlemle yetineceğim. Diğerini değerli okurlara bırakıyorum.
Atatürk adalet, yargı bağımsızlığı, yargıçlar ve devlet işlerinde ahlak konularında neler söylemiş? Olayla yakından ilgili olan "yönelti"leri aşağıda sunuyorum.
ADALET
-İnsanlar huzur ister, huzur içinde çalışmak, vicdan özgürlüğüyle çalışmak ister. Bu ise devlette ve hükümette adaletin mutlak egemen olmasına bağlıdır. Bugün hükümet için asıl olan kurallardan biri adalettir. Bunu sağlayacak olan, adliyedir. Bir ülkede adalet olmazsa, o ülkede anarşiden başka bir şey yoktur. Orada hükümet yoktur, orada hiçbir şey yoktur. Herkes, hükümet, cumhurbaşkanı adalete hürmetle yükümlüdür.
-Hak kuvvetin üstündedir. Devlet olarak teşkilatlanmış bir toplumda, adalet kuvvetinin bağımsız olması son derecede önemlidir. Milletlerin yargı hakkı, ulusal bağımsızlığın birinci koşuludur. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin devlet olarak varlığı kabul edilemez. Hükümet, ülkede kanunu egemen kılmakla ve adaleti iyi dağıtmakla yükümlüdür.
-Hükümet ülkede yasaları hâkim kılmak ve adaleti iyi dağıtmakla yükümlüdür. Adalet, geç de olsa mutlaka yerine gelir. Bu, Yaratıcı Güç’ün değişmeyen bir kanunudur. Bir hükümet de ancak adalete dayanabilir. Bağımsızlık, özgürlük, gelecek, her şey adaletle ayaktadır. Bu itibarla adliye işi pek önemlidir.
- Bizim ulusumuzun adalet hususundaki derecesi hiçbir zaman diğer uluslardan aşağı kalmamıştır. Belki onlardan çok, adaleti yerine getirmiştir.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE HÂKİMLER
-Türkiye’de yargı yetkisi millet adına yasalar ve usuller çerçevesinde bağımsız mahkemelerce kullanılır. Mahkemelerin mutlak dokunulmazlığı ve bağımsızlığı üzerinde söz yoktur. Adalet bir devletin esası olduğuna göre, mahkemelerin sözde değil, gerçekten tarafsızlığını sağlamak her işin başında gelir.
-Bizim kanaatimizce ülkede Devrim’in savunulması, cumhuriyetçi ve halkçı bir idarenin bütün nimetlerinin gelişmesi ve Cumhuriyet prensiplerinin ve nimetlerinin kötü maksatlı adamlar elinde bizzat Cumhuriyet ve cumhuriyetçiler aleyhine kullanılmasının önlenmesi, mükemmel ve çağdaş bir adliye ile ve onun muktedir hâkimleri ile mümkündür.
–Cumhuriyet adliyesine mensup olanların, en küçük memurlarına kadar bilim bakımından yeterliliği ve Cumhuriyet ülküsüne sahip olmaları için sarf olunan gayret sevindiricidir. Hâkimler ve adliye mensuplarının çok iyi yetişmiş olmaları, hizmet şerefleriyle orantılı üstün liyakate sahip bulunmaları adliyemizin ruhu derecesindedir. Yargıçlar görevlerini yaparken hem yurttaşların özgürlüğünü düşünmeli, hem de devlet otoritesinin güçlü kalmasına dikkat etmelidir. Kararlarını yurttaşı ve devleti birlikte düşünerek, her birinin hakkını gözeterek vermelidir.
- Ne mutlu ki, yurttaşlarımızın güvenliği Türk Cumhuriyeti kanunlarının, Türk yargıçlarının teminatı altında en ileri şekilde mevcuttur. Adlî yapımızın ve yasalarımızın, daima bu yönde yapılacak incelemelerle Türkiye’nin dinamik hayatına uygunluğunu sağlayalım.
-Hukukta, medenî hukukta, aile hukukunda takip edeceğimiz yol ancak uygarlık yoludur. Hukukta idarei maslahat, işleri oluruna bırakmak ve hurafelere bağlılık; milletlerin uyanmalarını engelleyen en ağır bir kâbustur. Türk milleti, üzerinde kâbus bulunduramaz.
DEVLET İŞLERİNDE AHLAK
-Benim gözümde başka hiçbir şey yoktur, ben yalnızca liyakat âşığıyım. Ben işi hep ehline verdim, ehliyetsiz olanı devlet görevinde tutmadım. Devlet makamlarına liyakatli, yetenekli, uzak görüşlü, namuslu elemanlar, müdürler, memurlar atanmasını istedim.
-Arkadaşlarıma demişimdir ki, benden iltimas beklemeyin. Ama hepinize göstereceğim hedef yüce, kutsal bir hedeftir. Hanginiz daha güzel şekilde, başarılarla oraya ulaşırsanız, onu, ellerimi çatlayıncaya kadar alkışlayacak, takdir edeceğim. Adam olanlar, insan olanlar, fikirleri olanlar, yüksek ideali olanlar değerlerini göstersinler.
- Devlet hizmetine namuslu insanlar alınmalıdır, namuslu insanlar tavsiye edilmelidir. Bu kişiler güvenilir, görüş sahibi, yurtsever olmalıdır. Ulusal birliğimiz bu sayede sarsılmaz temeller üzerine oturur. Bir kurumun yaşaması, gelişmesi, başarılı olması; o kurumun başına geçenlerin iyi ahlaklı, dürüst, inançlı ve özverili kişiler olmasına bağlıdır. Bir millet ancak bu niteliklere sahip insanlar tarafından yönetilirse, geleceğinden emin olabilir. Yiyici, rüşvetçi, ahlaksız insanlar yüce ve kutsal gayeler için, ulusal hizmetler için bir lekedir.
–Bir devlet kişisel görüşlerle yönetilemez; hizmette hatıra, dostluğa bakılmaz, millet macera aracı yapılamaz. Ülkemiz bu yüzden krizler ve felaketler gördü. Kâh Avrupa’yı taklit etmek, kâh devlet işlerinin idaresini kişisel görüşlere göre düzenlemeye çalışmak, kâh Anayasa’yı bile kişisel ihtiraslara oyuncak etmek gibi pek acı sonuçları olan basiretsizliklere uğradı.
-Devlet işleri çocuk oyuncağı değildir. Bir devlet adamı; kendi beşerî duygularının tutsağı olarak devlet sorunlarını halledemez, o yetkiye sahip değildir. Çünkü ülke kimsenin malı, mülkü değildir. Ülke ve millet işlerinde, hakikî işlerde duygu olmaz; hatıra, dostluğa bakılmaz.
Prof. Dr. Cihan DURA, 5 Mayıs 2017