BİLİM ‘ÜZERİNE’ (11)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

BİLİM ‘ÜZERİNE’ (11)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Ağu 05, 2024 12:39

BİLİM ‘ÜZERİNE’ (11)
Tarihsel maddecilik ve diyalektik maddecilik denildiğinde kimi kesimlerin buz kesip, dudak bükeceklerinden emin olarak açıklamalarımızı sürdüreceğiz.
Ta ki, gerçekten bizim bilmediğimiz yerleri de varmış diyecekleri yere kadar.
Örnek olsun, komünist düzende ne ‘piyasa ekonomisi’ olur ne de ‘özel mülkiyet’ diyen ve bunu bir ‘bilgi’ sanan aklıevvel ile bu aklıevvele böyle olduğunu anlatan ‘bilim adamı-aklıevvel’ler, yanılmamaktadırlar.
Doğrudan yalan söylemektedirler.
Daha kibarca söylenecek olursa, en azından bilmemektedirler ve üstelik bilmediklerinin bile ayırdında değildirler.
‘Piyasa’ denilen ‘Pazar’, Fransızca ‘yürümek’ten (marcher) gelip, ilk çağdan buyana, çoğu kez, ‘kale içinde’ değil ama ‘dışında’ yer alıp, kale, şato ve site (Cité)’den yürünerek gidilen yer demek.
Yani, Türk köylerinden, gereksinmelerini gidermek üzere ‘şehire gitmek’ dedikleri durum gibi bir şey.
Ve insanlığın topluluklar oluşturduğu günden buyana ‘var olmuş’ ve insanlık var oldukça var olacak bir ‘olgu’dur.
Ancak bugün çoğu alış-verişin internet üzerinden yapılması dolayısıyla, ‘Pazara gitmek’ yerine ‘Pazar evimize’ gelmiş bulunmaktadır.
Yani ‘Pazar ekonomisi’ kalkmamış ama biçim değiştirmiştir.
Tarihsel materyalizmin ‘Pazar ekonomisi’ ile anlatmak istediği ise, ‘öz’ olarak, emek gücünün bir başkası tarafından parayla ‘satın alınması’, akademik deyimiyle ‘ücretli emek’ piyasasının sonlandırılmasıdır.
Kırk yıldan fazla ekonomi öğrenimi sürdüren biri olarak, tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki, Türkiye’de ‘emek piyasası’, ‘emek-memek’ diyen ekonomi hocalarının yüzde doksanı, marksizimin bu ‘ücretli emek’ kavramını bil-me-mek-te-dir-ler.
Ya da kendilerince bildikleri bir ‘emek piyasası’ kavramı vardır diyelim.
Bu konuya, Marksizmin ‘ekonomik’ yaklaşımını anlatırken geleceğiz.
Gelelim, o ikinci en büyük ‘yalan’a: Marksizm ‘özel mülkiyet’e karşıdır.
Değil mi ki, Marx’ın da esinlendiği söylenen Proudhon ‘mülkiyet hırsızlıktır’ demişti.
Öncelikle Anglo-saksonların ‘özel’ değil ama ‘kişisel mülkiyet’ (personal property) dedikleri mülkiyetin örneğin Fransızca’daki karşılığı (propriété privée) değildir.
Yani ‘özel mülkiyet’ ile ‘kişisel mülkiyet’ kavramları bir ve aynı şeyler değildirler.
Ama Deniz Baykal’a, Kemal Kılıçdaroğlu’na, Tansu Çiller ve Meral Akşener’e ‘akıl verdiğini’ ileri süren akıl-dane, marksizm ‘özel mülkiyet’e karşıdır, o nedenle ben komünist değil ama ‘liberal sosyalistim’ diyebilmektedir.
Çünkü öyle öğrenmiş zavallı.
Çünkü onu okutan hocalar ile kendisinin Türkçe’den okuduğu, ki eğer okuduysa, kaynaklar ‘özel mülkiyet’ diye kesip atmışlardır.
Demek ki, ‘özel mülkiyet’ ile ‘kişisel mülkiyet’ arasındaki ayırımı bilmeden, derin felsefî ve bilimsel yorumlarda bulunmak, en azından ‘ayıp’tır.
Tarihsel Materyalizm konusunda, en ‘bilgi yoğun’ kaynak, herkesin göz attığı ‘Komünist Manifesto’dur.
Ki, toplamı otuz-kırk sayfalık bir ‘broşür’, adı üzerinde ‘Bildirge’dir.
Ancak, önsöz, sonsöz, yeni baskıya önsöz vb eklerle yüz-yüzelli sayfayı bulan bir kitapçık haline gelmiştir.
Öyle ki, her tümcesi ağır, üzerine yeni broşürler yazılacak önemdeki bir yoğunluktadır.
Ama eğer, Türkçesi kıt ve konuyu derinliğine bilmeyen kişiler tarafından çevrilmiş ise, hiçbir şey anlaşılmaz ve hatta, tersine her şey yanlış anlaşılmış olabilir.
Örneğin Marx, Kapital’de Goethe’nin şöyle bir mayotik sorgulamasına gönderme yapar: -senin zenginliğin nereden geliyor; - babamdan, - ya babanınki, -dedemdem, -peki ya dedeninki (…) sonunda ‘ilkel bririkim’e ve onun da gerçek bir ‘haksız elkoyma’ya dayandığını anlatmaya çalışır.

Hele ‘Manifesto’dan yirmi yıl sonra yazılan tuğla kalınlığındaki Kapital ve Grundrisse gibi kaynakları çözümlemek, her babayiğidin kârı değildir.
Ancak bir önceki sayıda ‘bilimin her insanın kârı’ olabileceğini söylemiş olmakla, kendimizle çelişkiye düşmüş olmayacak mıyız?
Hayır.
Çünkü hangi konu olursa olsun, ama örneğin şimdi ele alacağımız Tarihsel maddecilik ve diyalektik maddecilik konusunda, işte önce bu tür ‘bilerek’ ya da ‘bilmeyerek’ yapılan yanlış yorum ve ‘iftira’ları temizlememiz gerekmektedir.
Ki, o zaman herkes önce ‘neyin ne’ olmadığını sonra da ‘neyin ne’ olduğunu anlayabilsin.
(Sürecek)
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1634
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x