PARMAK SALLAMAK

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

PARMAK SALLAMAK

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Prş Eyl 05, 2024 12:32

PARMAK SALLAMAK
Bu ülkede sanki ‘Adalet’ varmış gibi, bir ‘Adalet Bakanlığı’ var.
Ali Dibo’dan sonra bir ‘Gevşek Bekir’ vardı.
Şimdi de sözde Yılmaz ve hem de Tunç olan bir ‘boş teneke’ o makamı işgal ediyor.
‘Yargı mensuplarına kimse parmak sallayamaz’ mı ne demiş.
Parmak deyince, benim değil, çünkü hiçbir zaman benim olmadı, kendi cumhurbaşkanının parmağı aklıma geldi.
Niye o ‘başparmağı’ kırık gibi duruyor acaba?
Attan düştüğü zaman kırılmış olabilir mi?
Yoksa başparmağından bir yere mi bağlanmış?
Ben gazeteci olmadığım için Washington Post’u okumam ve çok daha önemlisi gazeteciliğin en temel ilkelerinden olan ‘fikri takip’ de yapamam.
Ancak ‘bilim yöntemi’ ilkesine bağlı olduğum için, olgu ve olaylar arasındaki ‘ilişki’ ya da ‘bağ’ı araştırmayı en temel ‘ilke’ olarak bilirim.
Bu Tunç Yılmaz’ın cumhurbaşkanı tam on beş yıl önce, Davos’ta, Ekonomik Forumu moderatörü olan David Ignatius’a mı yoksa İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e mi olduğu bilinmeyen bir ‘one minute’ çekmişti.
Bugün Yılmaz Özdil’den öğrendiğimize göre, bu Amerikalı gazeteci David İgnatius, 2011 yılında, Beyaz Saray tutanaklarından alıntı yaparak, bugün çok daha ilgimizi çekecek olan bir makale kaleme alıyor.
O günlerde dünya gündemine oturan ‘Arap Baharı’nı yönlendirmek için, geri planda kalmayı tercih eden ABD yönetimi, bu işe en uygun kişi olarak Yılmaz Tunç’un cumhurbaşkanını seçti diyor.
Çünkü İslam ülkelerindeki ‘Ilımlı İslam’ eğilimli parti ve liderleri arasında, o günlerde, ama sadece o günlerde, saygınlığı olan AKP’nin Genel Başkanı en uygun kişi idi.
Yani ABD geri planda duracak ama ‘Arap Baharı’ denilen hengamede, Orta-Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin iç karışıklıklarını ‘manipüle’ etmek için, bir ‘lider’e gereksinme vardı.
Türkiye’de ‘Dünya Liderliği’ diye pazarlanan ‘bu görev’ için Yılmaz Tunç ve diğer tüm ‘siyasal parti’ genel başkanlarının ‘sayın cumhurbaşkanı’ seçilmişti.
Kuşkusuz o arada, bu kişinin bir genel oylamayla ‘Halk tarafından seçilmiş’ olması için ne gerekiyorsa yapılacaktı.
Beyaz Saray yönetimi Başkan Obama’nın ilk yurtdışı gezisini Türkiye’ye yapmasına da karar vermiş ve Obama da Türkiye’ye gelerek gezmediği yer bırakmamıştı.
‘Müslüman Obama’ya Türkiye’de gösterilen ‘hürmet’ ve ‘izzet-i ikram’ örnekleri için Yılmaz Özdil’in bugünkü yayınına bakılabilir.
Benim dikkatimi ise, en çok, Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Çavuştepe köyünde, 44ncü ABD Başkanı Obama için 44 kurban kesilmesi ve bu işi organize eden Abdulkerim Kulaz isimli yurttaşımızın ‘Obama’nın arkasındayız’ diye basın açıklaması yapması olmuştur.
Bu Abdulkerim Kulaz şimdi nerededir, ne yapmaktadır bilemem.
Ama Van’ın bir dağ köyünde Obama şenlikleri yapılması ve bir kerede 44 kurban kesilmesi öyle sıradan bir ‘eylem’ olmasa gerektir diye düşünüyorum.
İşte Türkiye’de ‘Seçilmiş cumhurbaşkanı’ seçmek için nasıl bir ‘kampanya’ yapılmış olduğuna belki buradan da bakmak gerekmektedir diyelim.
Ancak ve ne var ki, önce ülke cumhurbaşkanı ve ardından ‘Dünya lideri’ olmak demek, öyle ‘başıboş’ bırakmak demek değildir.
En azından ‘Başparmağı’ndan sıkıca tutmak gerekmektedir.
Hani ‘parmağında oynatmak’ deyimi var ya, tam onun gibi bir şey.
Başparmağından sıkıca tuttunuz mu, önce Suriye’ye sal-dır-mak, Kıbrıs’ta Denktaş’ı ‘hain ilan etmek’, Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’ye girmesine olanak vermek, Ege’deki ada ve adacıkları Yunanistan’a vermek, Doğu Akdeniz’deki haklarınızdan vazgeçmek, Irakta bir Kürt Devleti kurulmasına doğrudan katkı vermek vb onlarca konuda ‘Dış Politika’ yanlışı ve hatta ‘ihanet’ denilebilecek ‘karar’lara da imza attırabilirsiniz.
Parmak kırılırcasına sıkıldı mı, Türk Ordusu’nu toptan ‘imha etmek’ zorunda bile kalabilirsiniz.
Denilebilir ki zaten içinde böyle bir ‘kin’ vardı.
Ee Beyaz Saray ya da Pentagon da, insanın salt boyu ve posuna değil ama onun ‘temel yapısı’na bakmayacak kadar aptal değildir.
Koç olacak kuzu diye, daha hiçbir resmi kimliği yokken, davet edip ‘Yahudi madalyası’ takmazdı değil mi ama?
O insanın ‘gerektiğinde papaz elbisesi’ giyebileceğini biliyordur herhalde.
Örnekler çoğaltılabilir ama burada keselim ve şu basında ‘kanaat önderi’, ‘siyasî danışman’, ‘siyaset uzmanı’, vb ıvır-zıvır titrlerle, “Aslında o değil ama ‘çevresi’ kötü” diyen aklı evvellere soralım.
Üç sözcükten birinde ‘inisiyatif kullanması’nı, ‘aldanmaması’ gerektiğini çünkü özde onun da ‘insanî’ duyguları olabileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
Peki ama onun ‘başparmağı’ndan bağlı olduğunu da mı göremiyorsunuz?
Hâlâ el sallarken ‘kırıkmış’ gibi durmuyor mu?
Bence ‘sayın cumhurbaşkanınız’ı bir ‘sağlık kontrolü’nden geçirin.
Unutmadan söyleyeyim; Devlet Bahçeli de yine düşmüş.
Bir yerleri kırılmış olmasın.
Bakın Özgür Özel’in de ayak başparmağı kırılmış diyorlar.
Kısası, sizin şu ‘siyaset’ dediğiniz ‘şaklabanlık’ var ya, neresinden bakılsa kırık-dökük.
Bu kez, Devlet Bahçeli’den bir sözcükle bitirelim; kendisi dahil ‘Alayı’ bozuk bunların.
Aklı-evvellerimiz ise ‘sayın cumhurbaşkanım’ diye önünde diz çöktükleri adamın başparmağından bağlı olduğunu ya bilmiyorlar ya da bile bile lades diyorlar.
Ve bu ‘kırık parmak’ her gün her yöne doğru sallanmaya devam ediyor.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1634
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x