YUSUF TEKİR’İN ‘İDEOLOJİK AYGIT’I
Yine yazılarım arasında dolanırken, 2013 yılı 21 Ekim’inde yazdığım ‘Devletin İdeolojik Aygıtları’ başlıklı bir yazıma rastladım.
O dönemde Doçent olan Yusuf Tekin, bugün ‘Maarif Bakanı’ olarak Tekir’leşmiş bulunmaktadır.
Yazıya bu yazının alt bașlığı «Devletin ideolojik aygıtları olarak ‘ūniversitelerimiz’» ve/ya da «ideolojik bir aygıt olarak Doç. Dr. Yusuf Tekin » olabilir” diye başlamışım.
Çünkü ‘üniversitelerimiz’ ve o arada bu siyaset doçentinin Star gazetesinde yayımlandıktan sonra memurlar.net sitesinde de yayımlanan «Devletin ideolojik aygıtı olarak Andımız» başlıklı makalesi bunu fazlasıyla hakketmektedir diye eklemişim.
Louis Althusser’in ‘Devletin İdeolojik Aygıtları’ çalışmasıyla ‘bilim dili’ne giren Fransızca ‘appareil’ sözcüğünün Türkçe karşılığı ‘aygıt’tır.
Ne var ki, bu sözcük, üniversitelerimiz ve ‘entelektüellerimiz’ arasında da, halk arasında kullanıldığı biçimiyle ‘alet, edavat, makina’ anlamında kullanılmaktadır.
Büyük olasılıkla Althusser’in çevirmeni de bundan ilerisini görmemiş olabilir.
Oysa Althusser’in çalışmasında sözü edilen ‘Aygıt’, Kant’taki ‘kategori’lerin karșılığı olup, ilk kez Manheim tarafından ‘aygıt’ olarak adlandırılmıștır (1929).
Entelektüellerimizin ‘entelekti ya da genel olarak insan ‘idrak’ının ‘ekipman’ı olduğu kadar, ‘kanı’ ve ‘bilgi’lerimizin kaynağını da dile getirmek için kullanılmıştır
Kısaca doç.dr. Yusuf Tekin’in ‘bilgi’ ve ‘bilim’ adına söyleyip yazdıklarının yanısıra, sıradan bir Yusuf Tekin olarak aldığı ‘aile terbiyesi’, dinsel inancı’, ‘ahlâkî değerleri’nin tümü de bu ‘aygıt’ın içindedir.
Yusuf Tekin, kıt bilgisi ve son dönemde dillendirildiği biçimiyle söylendikte, ayırdında olmadan yükümlendiği ‘enstrümanlık’ güdüsüyle, ‘And’ımızın okunmayacak olmasını bir ‘bireysel özgürlük’ olarak değerlendirmektedir.
Hatta ‘yanlıș’ tarih ve politika ‘bilinti’sine ‘bilimsel’ bir ‘hava’ vermek için ‘paradigma’ değișikliğinden vb. sözetmektedir.
Doçent doktorumuz, “ulus devletlerin hali pür melalini”nden yakınırken, bir akademisyene yakıșmayan tümce kurulușuyla yazısını “Demokrasimizin güçlenmesini istiyorsak, temel hak ve hürriyetlerimizin mücadelesini bizzat vermemiz gerekiyor, insan olarak da, vatandaş olarak da.” diyerek sonlandırmakta.
Ve böylece Althusser’in anlatmaya çalıștığı ‘ideolojik aygıt’ların iyi bir ‘enstrümanı olmaya güzel bir örnek olușturmaktadır.
Ne var ki, yazarımız Althusser’den ‘haberi olmadığı’ gibi, adını andığı ne Renan, ne Foucault ve ne de Hegel’i tanımaktadır.
Sözgelimi “Renan'ın tabiriyle ulus devletler, diyor doç doktorumuz, bu sembolik evreni devletin ideolojik aygıtları olarak adeta "her gün tekrarlanan zorunlu bir plebisit" biçiminde kullanırlar.
Oysa, Ernest Renan (1823-1892), ‘Devletin İdeolojik Aygıtları’ kavramının ileri sürülmesinden (1969) tam yūzyıl önce yașamıștır.
Hegel ise “bir adım daha ileri giderek ve eğitimin insanla devlet özdeşleşmesine kadar varan bir süreç olduğunu ifade eder” imiș.
Hegel’in, bu konuda söylediği, insan ‘entelekt’inin, müdrikesinin, onun ‘toplumsal kalıtının bir parçası olduğu’ ve içinde yaşadığı toplumun gelişmesiyle birlikte geliştiğidir.
Bu toplumun, Hegel’in ‘ulus’ olarak değerlendirmesinden, yazarımızın modern zamanların ‘devlet-ulus’ların ‘eğitim sistemi’ne ‘sıçraması’na geçişiyle bağdaştırmasının, herhangi bir ‘diyalektik sıçrama’yla bağdaștırmanın olanağı yoktur.
Genel olarak felsefe ve giderek çağdaș ‘bilim felsefesi’, insanların ‘bilinç’lerinin içinde yașadıkları ‘maddî yașam koșulları’ tarafından belirlendiği așamasına gelmiștir.
Doçent doktorumuz, ‘Bilgi Sosyolojisi’nin ‘toplumsal çerçeve’, ‘sosyal habitat’ kavramlarını duymuș mudur acaba?
‘And’ımızın ‘toplumsal yapımızdaki yeri’ni hiç değilse bu ‘bağlam’da ele alabilseydi.
Althusser’in ‘ideolojik aygıt’larına dayanarak bir çözümleme yapabilmek için öncelikle ‘praxis felsefesi’ni bilmek gerekmektedir.
Bu da, değil Yusuf Tekin kardeșimizin ‘boyu’, ‘ideolojik bir aygıt’ olarak üniversitelerimizin ‘boyu’nu da așan bir konudur.
Yazıyı böyle bitirmişim ama, aradan geçen on yıldan sonra Doçdr Yusuf Tekin Profdr olmakla kalmayıp ‘Maarif Vekili’ olmuştur.
Sözü edilen ideolojik ‘aygıt’ ise, tam anlamıyla bir ‘rotatör’, bir ‘biçer-döver’, bir ‘eksvatör’ gibi ana okulundan ilk okula, imam hatip lisesinden üniversitelerimize kadar toplumu temelinden kazıyıp harmanlayan dev bir ‘alet-edavat’a dönüşmüştür.
Althusser’in ‘ideolojik aygıt’ı ise, çarpıtılarak anlaşılmamak üzere felsefenin tozlu yaprakları arasına terkedilmiş olmaktadır.