CUMHURİYET CEPHESİ (2)
‘Cumhuriyet Cephesi’ başlıklı yazımı yazdıktan sonra, Türkiye’de Cuhuriyetçiler ve Milliyetçiler birleşin diye bir afiş gördüm.
Bu sözde ‘Birleşik Cephe’de, Muharrem İnce’den, Ümit Özdağ’a, Mansur Yavaş’tan Tanju Özcan’a, Hüseyin Baş’tan Musavvat Dervişoğlu’na, Yavuz Ağıralioğlu’ndan bilmem hangi ‘kendinden menkul’ milliyetçiye yer verilmektedir.
Önce bu ‘Birleşik Cephe’ teriminin Bulgar devrimci Georgi Dimitrov’a ait olduğunu söyleyelim.
‘Cephe’nin birincil özelliği ‘Faşizm’e karşı olmasıdır.
Oysa Türkiye için önerilen bu ‘sözde Cephe’de yer alması gerekenlerin hepsi demesek bile çoğu zaten ‘faşizm eğilimli’ olanlar değil midirler?
Yani böyle bir ‘Cephe’ kurulmuş olsa bile Sinan Oğan’ı da içlerine alarak yeni bir ‘faşizm cephesi’ oluşturabilir ki, kendi payıma bu konuda yorum yapmaya bile gerek görmem.
Dimitrov’a gelince, o da, Cumhuriyet değil ama ‘Demokrasi’yi öncelediği için, o günün solcuları tarafından eleştirilmişti.
Ne var ki, ‘Halkçı Demokrasi’ (démocratie populaire) terimi de Dimitrov’un kuramlaştırma çabaları sonucu olarak doğmuş ve genelleşmiştir.
1920-1945 yılları arasında Fransa dahil dünyanın çoğu ülkesinde ‘Halkçı Demokrasi’ler faşizme karşı bir ‘Birleşik Cephe’ kurmuşlardır.
Dahası, Fransa’daki son seçimlerde solcu partilerin kurdukları ‘Cephe’ de, bir ‘Halkçı Demokrasi’ cephesi idi.
Otuzlu yıllara dönüldüğünde, Türkiye’nin kurucu partisi ‘Halk Fırkası’, 1933 yılında, adına ‘Demokrasi’ değil ama ‘Cumhuriyet’i ekleyerek, başlangıçtaki dört ‘ilke’sine de ‘Devletçilik’ ve ‘Devrimcilik’ ilkelerini eklemişti.
Şimdi yukarıda sözü edilen ‘sözde Cephe’ üyelerinden herhangi birine ‘Devletçilik’ veya ‘Devrimcilik’ nedir diye sorulacak olursa, içlerinden hangisi savunmak şöyle dursun ‘ne’ olduğu konusunda bilgi verebilir?
İşte o nedenle, Türkiye’de kurulacak bir ‘Halkçı Cephe’nin, ancak CHP önderliğinde olabileceğini ileri süreceğiz.
Başta İşçi Partisi olmak üzere, diğer sol, sosyalist ve komünist harteketleri içinde barındırabilir.
Ve halkçı bir ‘Demokrasi’ de böylece kurulabilir.
Devletçi bir ‘Demokrasi’ ve giderek Devrimci bir ‘Demokrasi’...
Yani şu ‘bizim CHP’liler’, biraz CHP tarihi ve ilkelerini bilebilseler, kendilerinin bir ‘yol haritası’ çıkarmalarına hiç de gerek yoktur.
Kurultay üzerine kurultay yapıyorlar, tüzüklerini de değiştirdiler ama henüz bir ‘Program’ları bile yok.
Oysa Program, Parti’nin ‘kuruluş ilkeleri’ diyebileceğimiz ‘dokuz umde’sinde zaten var ve şunlar:
1: Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur.
2:Türkiye halkının gerçek temsilcisi Türkiye Millet Meclisi’dir.
3: Ülkede güvenlik en önemli görevdir.
4: Adalet, Hukuk biliminin gereklerine göre yerine getirilecektir.
5: Tarım ve ticaret ulusun yararına uygun biçimde yönetilecektir.
Başta demiryolları olmak üzere, ulaşım çağın gereklerine göre düzenlenecektir.
Eğitimde, resmi dil olarak Türkçe tüm topluma gereği gibi öğretilecek, din temelli okullara kesinlikle yer verilmeyecektir. Ancak diğer Anadillerin özelde öğretilmesine de engel olunmayacaktır.
Genel sağlık Devlet’in gözetim, denetim ve sorumluluğundadır.
Doğal kaynaklar kesinlikle ‘özel sektör’e devredilmeyecektir.
6: Bedelli askerlik gibi soytarılıklara yer verilmeyecek, Ordu’nun kendi özerkliği sağlanacaktır.
7: Devlet memurlarının atanması, görevden alınması, rahat ve huzur içinde yaşamaları, dokunulmazlıkları, sorumluluk, emeklilik ve ödüllendirilmeleri bir yönteme bağlanacaktır.
8: Özel şirketlerin kurulup teşvik edilmesinde biricik ölçüt ulusal çıkarlar olacaktır.
9: Son dönemde gerek özelleştirme ve gerekse yolsuz biç biçimde verilen teşviklerden yararlanarak kamudan kaçırılan tüm menkul ve gayrimenkuller kamulaştırılacaktır.
Demek ki, bizim önerdiğimiz ‘Cumhuriyet Cephesi’ ancak bu ilkeleri benimseyenler tarafından kurulabilecektir.
Ki, gerçek bir ‘Halk Demokrasisi’ne de ancak böylece geçilebilecektir.