Cenazede kahreden an

Genel & Güncel Konular

Cenazede kahreden an

İletigönderen alp » Cmt May 26, 2007 9:00

Resim

Vedat Dayıoğlu Şırnak'ta hain tuzak sonucu şehit oldu. Ama bu fotoğraf her şeyi özetliyordu. 7 aylık kızı babasının resmine son kez dokunuyordu.

Gönül telinin titrediği anlar bu anlar.. Genç yaşta kara toprağa giden babanın arkasında bıraktığı bu yavrunun son dokunuşlarıydı.

O babasına, babası ona doyamamıştı. Daha onu kucağına alıp sevecekti. Ama olmadı, ona bu sevgiyi, çok gördüler..

7 aylık Azra olanı biteni anlamaya çalışıyordu. Gözlerini yeni açtığı dünya ağlıyordu.

Babasız bırakanlara lanet okunuyordu törende..

kaynak
Kullanıcı küçük betizi
alp
Üye
Üye
 
İletiler: 335
Kayıt: Sal Nis 03, 2007 18:33

İletigönderen Ayberk » Cmt May 26, 2007 9:23

pae, vay bbe yazık Küçücük yaşta :(

Sağol haber için.
Kullanıcı küçük betizi
Ayberk
Üye
Üye
 
İletiler: 1400
Kayıt: Prş Mar 01, 2007 21:04

İletigönderen Çetin Taş » Cmt May 26, 2007 9:45

Irak'ın parçalanmasına karşıyız da Irak parçalanmış,belli bu.Bu saatten sonra Irak'a girersek uluslararası kamuoyunda kendi tezimizle çelişiriz,zor durumda kalırız demenin mantığı nedir?Halı hazırda orada bulunan ABD-İngiltere zorla BM kararı aldırdı işgalden sonra da ne oldu?Çok mu haklı pozisyondalar yani dünyaya karşı?20 bin mil öteden Irak'a gelip terörü bahane edenlerin doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'nin olmak-olmamak mücadelesine doğru hızla ilerleyen sürece,Türkiye'nin dur demesine diyecek sözleri sadece,"burada benim planlarımı bozuyorsun,girme,çık"olabilir.Bu durumda da son 50 senenin müttefiklik-stratejik ortaklık tanımlamalarının tekrar gözden geçirilmesi gerekir.Çünkü ülke cidden uçurumun eşiğindedir.
Şehitlerimize Allah gani gani rahmet eylesin,yetimlerimize de umarım "babalarınız boşuna şehit olmadı çocuklar"deme şerefini elde ederiz.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen shadow39 » Cmt May 26, 2007 10:19

Once Meclisi temizlemek lazim
Dağda üç Beş domuz Sürüsü
Tutturmuş Bir kürdistan Türküsü
Eline Almış Bayrak Diye Bir Masa örtüsü
Satsan Beş Para Etmez Ne Dirisi Ne De ölüsü
Soyu Soysuz Olan Sensin Toprak Senin Neyine
İte itlik Yapıp Kafa Tutma Beyine
Anlasa Dediğimi Sokaktaki Köpek Ağlar Haline
Duy Ulan Soysuz
Ne Mutlu TÜRK'üm Diyene!!!
....
Bu da can d..... efendiye olsun. belgeselci.
"Siz Mustafa demeye devam edin, biz de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk"

Resim
Kullanıcı küçük betizi
shadow39
Üye
Üye
 
İletiler: 2230
Kayıt: Cmt Mar 03, 2007 20:27

İletigönderen Hasta » Cmt May 26, 2007 10:31

shadow39 yazdı:Once Meclisi temizlemek lazim

Ayrıca,derhal İstiklal Mahkemelerinin kurulması şart oldu
Kullanıcı küçük betizi
Hasta
Satılmıştır
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 14:52

İletigönderen Naima » Cmt May 26, 2007 11:06

Mesaj tarafımdan düzenlenmiştir. Yorumlar bana aittir. Kaynak benim :wink:
NuNNi yazdı:
shadow39 yazdı:Once Meclisi temizlemek lazim

Ayrıca,derhal İstiklal Mahkemelerinin kurulması şart oldu

:mrgreen: :mrgreen:

Anlayamadım gerçekten... Ne için kurulmalı istiklal mahkemeleri? Meclisi temizlemek için mi?

Halkın seçtiği meclisi ancak böyle durdurabilirsiniz... Başka bir yolu yok. Bunu siz de biliyorsunuz...

1925 tarihinde takrir - i sükun kararı ile yürürlüğe giren ve iki yıl sonra kapatılan taş devrini andıran kararlarıyla insanların tüylerini ürperten bir nevi engizisyon mahkemesi.

İstiklal mahkemlerinin kuruluş amacı, esaslı olarak muhalefeti susturmak amacını taşır. Adeta düşman adına milletten intikam alan istiklal mahkemeleri, Lozan ile kurulmuş ve 4 mart 1925 tarihinde icraatlarına başlamıştır. Bu anlamda bu mahkemeyi kurduran asıl gücün, Lozan Barış Konferası temsilcileri olduğunu söyleyebiliriz, yaptıklarına ve hizmetlerine bakarak... Lozan ın belki de gizli, bilmediğimiz anlaşmalarından biridir belki de... İstiklal mahkemeleri kanununun birinci maddei, irtica ile mücadeleden bahsediyordu. Topyekün bir milleti vatan müdafası için ayağa kaldırarak zafer kazandıran o çelik irade, artık iç tehdit ve irtica sayılıyordu.

Engizisyon mahkemelerini aratmayan bu mahkemeler, Fransız devrim mahkemeleri örnek alınarak kurulmuş ve her türlü hukuki ve kanuni denetimden uzak olarak çalışmışlardır. İki yıl boyunca insan kıyımı yapan bu mahkemeler, bütün ülkeye ve milletin üzerine dehşet saçmışlardır. Devrimlere sıcak bakmayan ve şapka giymeyen on binlerce masum ve günahsız insanı dar ağaçlarında hunlarca sallandırmıştır. Bu insanların yegane suçu, dini hassasiyet sahibi olmaları ve inançlarını yaşamak istemeleriydi. Dinlerine, inançlarına, ahlaklarına ve bin yıllık gelenek ve kültürlerine sahip olmaya çalışmalarıydı.

Ayrıca hükümet, yani Kemal Paşanın tek parti sistemli mevcut iktidarı, kendisine muhalif olan bütün grupları bu mahkemeler marfifetşyle bastırarak susturdu. Seyyar olarak dolaşıp görev yapan bu mahkemeler, gittikleri her ilde, daha önce önce eşi benzeri yalnızca orta çağda görülmüş bir insanlık kıyımı yaptı. Hükümet görevlileri tarafından hazırlanarak ellerine tutuşturulan listelerden sağ olarak kurtulanların sayısı yok denecek kadar azdı. Adeta insan kanına susamış bu mahkeme yargıçlarının hiç birisinin hukukçu olmayışları da, ayrı bir facia idi.

Ortaçağ engizisyon mahkemelerine rahmet okutacak tarzda bir mezalim sergileyen istiklal mahkemeleri, yakın siyasi tarihimizin bir yüz karası olarak hiç bir zaman unutulmayacaktır.

kazım karabekir paşa ve arkadaşlarının, kemal paşa nın partisine muhalif olan partinin de yargılandığı, hatta tüm muhaliflerin ve kazım karabekir paşanın dahi idama mahkum edildiği, nedeni belli olan mahkemelerdir. kurtuluş savaşının en büyük kumandanlarından birine bu yapılan revamıydı ? kazım paşa yı çok seven ve izmir garnizonun da görev yapan eski bazı silah arkadaşları olayı duyup , koşup mahkeme salonuna gelmeseler idi, bu paşalar çoktan idam edilip, hain damgasını yemişlerdi.

bu mahkemeler, işgal altında bulunan yurdunu düşmandan kurtarmak isteyen anadolu insanının üzerine adeta bir terör havası estirmiştir. millet, bin yıllık tarihinde böyle şiddet ve vahşete hiç bir zaman tanık olmamıştır. kurtuluş savaşından yeni çıkmış bir millete bu kötü muamele layık mıdır ?

1924 tarihinde kurulan terakkiperver cumhuriyet fırkası, 1925 senesinde kapatılmıştır ve 1926 da da başta genel başkan kazım karabekir olmak üzere bütün kurucuları idamla yargılanmak üzere izmir istiklal mahkemeleri huzuruna çıkarılmışlardır.

resmi tarih, bu mahkemelerin askerden kaçanları yargılamak için kurulduğunu yazmaktadır. ancak, bize okutulan resmi tarihin her harfinin yalan dolan olduğu gibi, bu gerçek dışı beyanat da bir takım gerçekleri ört pas etmek için uydurulmuştur.

bu mahkemeler, atatürk devrimlerinin sağlamlıklarını korumak, yeni rejime ayak uyduramayanları, şapka talmayanları (!) ve atatürk ün tek parti iktidarına mulalefet olanları asmak için kurulmuştur. yani bir nevi meşru suikast aracıdır bu mahkemeler. varlığından rahatsız olduğun birine suikastta bulunmak yerine, bu mahkemelere sevk ederek burada gayet meşru bir şekilde o kişiyi idam ettirme hakkınız vardır. bu hakkı atatürk ve ismet inönü, yandaşları, çok kez kullanmışlardır.

hatta öyleki, kendi eceli ile ölmüş olan fakat bu mahkemelerin aradığı vatandaşlar bile mezarlarından çıkarılıp asılmıştır. bunları elbette resmi tarihte bulmak veya okumak imkansızdır. ancak, kurtuluş savaşı ile kazanılan zafer, hilafetin kaldırılması, cumhuriyetin kurulması, batıdan kopya edilen ilkelerin tümünün en katı ve militarist düşünceler ile halka dayatılması, istiklal mahkemeleri ve lozan ile hezimete uğramıştır.

Hadi kurun İstiklal Mahkemelerini... Bakın, bakalım " halk " neler yapacak?
En son Naima tarafından Cmt May 26, 2007 13:37 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
Naima
Üye
Üye
 
İletiler: 28
Kayıt: Pzr Nis 29, 2007 13:27

İletigönderen Hasta » Cmt May 26, 2007 11:12

İlk İstiklal Mahkemeleri kurulduğunda ne yaptıysa,onu yapacak,yani;Hiç!!! :mrgreen: :twisted:
Kullanıcı küçük betizi
Hasta
Satılmıştır
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 14:52

İletigönderen Naima » Cmt May 26, 2007 11:22

İlk İstiklal Mahkemeleri kurulduğunda ne yaptıysa,onu yapacak,yani;Hiç!!! :mrgreen: :twisted:

İyi deneyin bakalım... Ne oluyormuş hep beraber görürüz :mrgreen:

Osmanlı'da halkın elinden yeniçerileri kimse alamıyordu, böyle giderse halkın elinden birilerini alamayacağız :mrgreen:
Kullanıcı küçük betizi
Naima
Üye
Üye
 
İletiler: 28
Kayıt: Pzr Nis 29, 2007 13:27

İletigönderen Hasta » Cmt May 26, 2007 11:25

Naima, akacak kardeş kanlarından mutlu olacak birine benziyorsunuz ama şiddetle yanılıyorsunuz.12 Eylül öncesinde meydanları dolduran,demokratik haklarına sahip çıktığı sanılan halk,1 gecede,güce nasıl boyun eğdiyse,yine öyle eğer...
Kullanıcı küçük betizi
Hasta
Satılmıştır
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 14:52

İletigönderen Naima » Cmt May 26, 2007 11:30

NuNNi yazdı:Naima, akacak kardeş kanlarından mutlu olacak birine benziyorsunuz ama şiddetle yanılıyorsunuz.12 Eylül öncesinde meydanları dolduran,demokratik haklarına sahip çıktığı sanılan halk,1 gecede,güce nasıl boyun eğdiyse,yine öyle eğer...

İstiklal Mahkemelerinde asılanlara bakarsanız asanların bundan nasıl bir memnuniyet ve keyif aldığını göz önünde bulundurursanız kardeş kanlarından kimlerin mutlu olduğunu göreceğiz?

Asma kararı verenlerin bir de arkasına bakmak lazım... Onlar da koltuklarından olan bitenleri keyifle izliyorlardır.

Not: Kaynak belirtmeme gerek yok... Çünkü onlar İstiklal Mahkemesi yorumlarım

Halk bu sefer bir gecede boyun eğecek mi? Bu kadar emin konuşmayın :wink:
Kullanıcı küçük betizi
Naima
Üye
Üye
 
İletiler: 28
Kayıt: Pzr Nis 29, 2007 13:27

İletigönderen Hasta » Cmt May 26, 2007 11:37

Siz ne kadar eminseniz ben sizden daha da fazla emin olabilirim çünkü benim analiz imkanım,halkın sürekli içinde olan biri olarak ve mesleki olarak epey sağlam ...Hem,karşı çıkan 28 Şubat'ta karşı çıkardı,biz burada bir avuç molla güruhundan sözetmiyoruz...Ayrıca,İstiklal Mahkemelerini kuranlar,bugünkü iktidarlar gibi,arkalarına birilerini almadılar ve attıkları adımı zorunluluk olarak,yaptıklarından hiç de zevk almadan yaptılar.En azından,Menemen'de Kubilay'ın kanını akıtanlarınki gibi ağızlarından salyaları akmıyordu...



Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet içinde bulunabilirler.Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.



Ey Türk İstikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!


Devir bu devir...
Kullanıcı küçük betizi
Hasta
Satılmıştır
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 14:52

İletigönderen Naima » Cmt May 26, 2007 14:01

Ayrıca,İstiklal Mahkemelerini kuranlar,bugünkü iktidarlar gibi,arkalarına birilerini almadılar ve attıkları adımı zorunluluk olarak,yaptıklarından hiç de zevk almadan yaptılar.

Tabii hep aynı masal... Hep birileri bu masallar karşısında uyuyor ama uyanma vakti... Er ya da geç herkes tarihiyle yüzleşecek! O zaman ne yapacaksınız? B - Masalınızda var mı acaba? :roll:
En azından,Menemen'de Kubilay'ın kanını akıtanlarınki gibi ağızlarından salyaları akmıyordu...

Fahrettin Altay’ın anılarında geçer. Olayın hemen ardından Ankara’da toplanan bir toplantıda, Atatürk, İnönü, Kâzım Özalp, Şükrü Kaya ve Savunma Bakanı Zekai Bey alınacak tedbirleri görüşürler. İnönü burada ilginç bir ayrıntıdan bahseder. Der ki:

“...Bir tertip olduğu aşikârdır. Köylüler bir jandarma karakolunun basılmasını teklif ediyorlar, bunlar [mürteciler] “Jandarma ile işimiz yoktur” diyor. Kuvvete çarpmak istemiyorlar, sonra bir subayı vuruyorlar, irticaî bir hareketle büyük bir halk kitlesini elde etmek istiyorlar, askeri de tabiatı ile alacaklar... Rovelverle vurulmuş olması ahali tarafından vurulduğunu gösteriyor. Tetkili lazımdır.” (Bkz. Altay’ın On Yıl Savaş ve Sonrası adlı hatıraları.)

Bu notların profesyonelce alınmadığını göz önünde tutsak bile İnönü’nün sözlerinden Savcı’nın iddianamesinde dahi bulunmayan birkaç ayrıntı öğrenmek mümkün oluyor. Mesela tertipçilerin köylülere değil, tam tersine, köylülerin tertipçilere jandarma karakolunu basmayı teklif etmiş olmaları ve buna karşılık ele başıların “Jandarma ile işimiz yoktur” demiş olmaları.

Kubilay’ın rovelverle ve ahali tarafından vurulduğu iddiası üzerinde daha sonra nedense hiç durulmamıştır. Nitekim Savcının Mütalaanamesi’nde geçen bir ifadede, ilk mermi atıldıktan sonra “ağır bir surette” yaralanan Kubilay’ın hükümet konağının arka kapısına doğru gitmek için cami avlusuna girdiği ve kurşunu sıktığı söylenen Giritli Mehmet’in “her nasılsa” onun avluya yıldığını haber aldığı ifade edilmektedir.

Menemen kimin işine yaradı?

Yakın tarihimizdeki pek çok olayda olduğu gibi, Menemen olayını ya bir “irtica” ayaklanması ya da düpedüz bir “komplo” suretinde ele almak ortak alışkanlığımız oldu galiba.
Peki Menemen olayına bir de İsmet İnönü ve CHP örgütü açısından bakmaya ne dersiniz? İşte o zamanki adıyla Başvekil İsmet Bey’in, Menemen olayı üzerine TBMM’de yaptığı 1 Ocak 1931 tarihli konuşmadan bir pasaj:

“Bizim çektiğimiz sıkıntı nedir? Muhalefet havasında, tenkidatta, muhalif neşriyatta memleketin ve devlet otoritesinin çektiği sıkıntı, memleket alınganlığının suistimal edilmesidir. Nasıl mevkii iktidar sahibi, memleketin tahammülü yoktur vesilesini siper ittihaz ederek kendisini lâyuhtî mevkiinde göstermeğe istidatlı ise fırsat ve imkanı bulunca tenkit etmek vaziyetini takınmış olan adam da bütün şahsiyetleri, devletin bütün kanun ve kuvvetlerini ayak altına almak için hiçbir hudut tanımamaktadır (Doğru sesleri, bravo sesleri).”

Şimdi ne anlamalıyız bu konuşmadan? Öncelikle itiraf edilmeyen bir sıkıntı olduğunu kabul etmektedir. Ancak sıkıntı tek taraflı değildir.

İnönü’ye göre devlet otoritesi sıkıntılıdır, çünkü “Muhalefet havasında, tenkidatta, muhalif neşriyatta”, yani Fethi Okyar’a kurdurtulan Serbest Fırka’nın getirdiği hürriyet ortamında hükümete yönelik eleştiriler “memleket alınganlığını” suistimal etmekte, kötüye kullanmaktadır. Bu “memleket alınganlığı” meselesi çok mühim. Ülke CHP’nin icraatından neden alınmakta olsun? Çünkü CHP’yi istemediğini, “yiyiciliğini”, kendisine yabancılaştığını Fethi Bey’in İzmir mitinginde en açık biçimde göstermiştir. Seçimlerde Ege Bölgesi silme Serbest Fırka’ya oy vermiştir. Menemen CHP’nin değil, Serbest Fırka’nın adayını seçmiştir. (Tabii Samsun ve Silifke de. Silifke o tarihte il merkeziydi. Seçimde muhalif partiye oy verdiği için cezalandırılacak ve ilçe yapılacaktır.)

İşte bu serbestlik ortamından ve “Yarın”, “Son Posta” gibi muhalif gazetelerin eleştirilerinden fena halde rahatsız olan İnönü, “fırsat ve imkanı bulunca tenkit etmek vaziyetini takınmış olan adam” dediği Fethi Okyar’ın Meclis’teki yaylım ateşinden şikayet etmektedir. Menemen olayından 3 gün önce Okyar’ın Meclis’e bir soru önergesi verdiğini bilirsek CHP’nin nasıl köşeye sıkışmış olduğunu daha iyi anlarız. Bu soru önergesinden, İzmir basınında çıkan haberlerde Değirmendere bucağında, Ahmetli köyünde halkın sefaletinden bahsedildiğini, halkın açlık yüzünden sadece ahlat ve otla beslendiğini öğreniyoruz. Dikkat buyrulsun, Orta ve Doğu Anadolu’dan bahsetmiyoruz, nispeten müreffeh bir bölgede, İZMİR’İN KÖYLERİNDE 1930’LARDA İNSANLAR OT YİYORDU ve bu haberler, CHP’nin bütün baskılarına rağmen basına taşabiliyordu.

Fethi Okyar’ın uyarıları devam ediyordu. Mesela Adana’nın eski ve yeni belediye başkan ve üyelerinin “yiyicilikten suçlu oldukları halde” ve Danıştay da suçlarını kabul ettiği halde CHP tarafından neden korunduğunu ve mahkemeye sevk edilmediklerini soruyordu. Öte yandan Arif Oruç, “Yarın” gazetesinde İnönü ile bu işin yürümeyeceğini ve Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığından istifa edip Başbakanlığa geçmesini, Fevzi Çakmak’ın Cumhurbaşkanı olması gerektiğini yazabiliyordu.

İşte 23 Aralık 1930’daki Menemen olayı, CHP’nin bu sıkışık konumunda, ona bir nefes alma imkânı sağladığı gibi, ülkede yavaş yavaş serbestleşen tartışma ortamını boğmak için de eline altın bir fırsatı tepsiyle sunmuş oluyordu. Nitekim Menemen olayının ardından yapılan tutuklamalar ve sindirme siyasetiyle, yine İnönü’nün baskısıyla kapanmış ama yine de kökü temizlenmemiş olan Serbest Fırka’nın bütün tortularının kazındığına ve CHP’nin kendisine çekidüzen verdiğine şahit olacağızdır.

Ama nasıl bir çekidüzen?

CHP’nin halktan koptuğunun ayan beyan ortaya çıktığını görünce Atatürk 17 Kasım 1930-2 Mart 1931 tarihlerinde iki büyük yurt gezisi düzenleyecek ve böylece halkın nabzını tutmak ihtiyacını hissedecekti. İşte Menemen olayı tam da bu gezinin ilk kısmındayken patlak vermişti.

Gezi notlarında Atatürk’ün bazı “itirafları” dikkat çekicidir. Mesela halkın şikayetlerinden söz etmektedir. Beraberce okuyalım:

“Bu seyahattaki temaslar bize halk şikayetlerinden devlet işlerinin nasıl yürüdüğünü anlamak faydasının çıkarılabileceğini gösterdi. ŞİKAYETLER... BÜYÜK HALK TABAKALARININ HANGİ IZDIRAPLARLA MAHMUL OLDUĞUNU GÖSTERİYOR.”

Şaşırtıcı görünüyor, değil mi? Atatürk, halkın şikayetlerini dinliyor ve ızdırap içinde kıvrandığını tespit ediyor. Bu metin ise 6 Ocak 1931’de, yani Menemen olayından 14 gün sonra biten gezisinin ilk kısmının sonunda yazılıyor. Ama tabii daha şaşırtıcı olan nokta, gezisi sırasında sık sık Atatürk’ün önüne çıkıp bağıran köylülerin varlığıdır. Alpullu İstasyonu’nda köylünün ihmal edildiğini, gırtlağına kadar borca battığını, parasızlıktan hayvanlarını sattığını bağıranı mı istersiniz, yoksa Edirne’nin bir köyünde hayvanlarının suya gidecek yolunun bulunmadığını söyleyeni mi?

İşte bence Menemen’in gerçek sebebini komploda veya irticada değil, burada, yani halkın içerisine düştüğü memnuniyetsizlik ve ilgisizlikte aramak lazım. İnönü’nün Meclis konuşmasında Kubilay’ın öldürülmesine Menemen halkının seyirci kalmasına, hatta alkış tutmasına inanamayışı, onun halktan kopuşunun en çarpıcı itirafını oluşturmaktadır. Eğer o da Atatürk gibi Anadolu halkının dünyasına eğilmek lütfunu gösterseydi, karşılaşacağı manzaranın çok daha feci olacağını, Gazi’ye bu kadarını söyleyenlerin, onun yüzüne kimbilir hangi acı hakikatleri haykıracağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok.

Ancak Meclis’te İsmet Paşa’ya cevap vermek için kürsüye gelen Serbest Fırka’nın kurucularından Ağaoğlu Ahmet Bey’in sert tespiti bile uyandırmaya yetmemiştir CHP’yi. 1935’e giden yolda partiyi devletle bütünleştirmek için CHP Genel Sekreteri Recep Peker tarafından faşistçe bir program hazırlanmış ve Meclis’in devre dışı bırakılması öngörülmüştür. Hasan Rıza Soyak’ın aktardığına göre bu girişim karşısında Atatürk, kendisinin de tasfiye edilmek istendiğini fark ederek “bu tam bir faşizm” diye isyan edecekti. Ancak 1935’ten sonra zaten Atatürk, ahtapotlaşan CHP örgütüyle başa çıkacak kudretten yoksun durumdadır. İşte Menemen, şu bu değil, bu ahtapotu harekete geçiren olaydır.

Mustafa Armağan


Bu olayda birilerinin ağzından " salya " aktığı kesin de görebilmek önemli :)
Kullanıcı küçük betizi
Naima
Üye
Üye
 
İletiler: 28
Kayıt: Pzr Nis 29, 2007 13:27

İletigönderen Hasta » Cmt May 26, 2007 14:11

Belli zihniyetlerin,değişmediği,değişemeyecekleri aşikar,gerçeklerin tahrifatı ile kendinizi kandırın,çünkü bir avuç başını kuma gömenden başka bu mavallara inanan okumuş yok,okumamışlara,az okumuşlara,lumpenlere ise zaten sözüm yok...Medyası ile,Milli(!) Eğitim'i ile,kimlerin elinde nasıl yönlendirildikleri belli...Zaten onun için,halk için,halka rağmen ilericilik ve aydınlık mücadelesi... :wink: Masallarla,kimlerin,nasıl uyutuldukları ise son yıllarda sayıları hayli çoğalan medya ve üniversite(Bilimsel çalışma ve zihniyetlerin nasıl baltalandıkları...)analizlerinde mevcut.Ama bir laf vardır;''Güneş balçıkla sıvanmaz''.Çoğunluk,haklılık demek olmadı ve olmayacakta... :wink:

Burada,teröre kurban verdiğimiz,üniformalı ya da sivil insanlar ve bunlara acizce seyirci kalan hükümet söz konusu.Bu ülkenin,dürüst,onurlu,düşünen ve hissedebilen insanları,hainlere gereken cezayı verecek,öyle ya da böyle...Bu vatan,ABD'de,kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla elde edilen iktidarlara ve BOP eşbaşkanlıklarına peşkeş çekilemeyecek kadar değerli.Her gün gelen şehit haberleri,bu gerçeği anlatamıyorsa,artık her mücadele mübahtır.
Kullanıcı küçük betizi
Hasta
Satılmıştır
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 14:52


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x