Musa'nın Çocukları

Genel & Güncel Konular

Musa'nın Çocukları

İletigönderen cafersadık » Pzt May 28, 2007 11:11

Musa'nın Çocukları
Neval KAVÇAR


Başbakan Erdoğan, sözcüsü Beki yazınca "Musa soyundan" olmakla gurur duyuyor da Ergün Poyraz yazınca niye mahkemeye veriyor onu anlayamadım?
--------------------------------------------------------------------------------

Başbakan Erdoğan, Ergün Poyraz'ın yazdığı "Musa'nın Çocukları, Tayyip ve Emine "adlı kitabın toplanılması için mahkemeye başvurmuştu biliyorsunuz. Kitap Erdoğan ailesinin kökeni konusunda çarpıcı bilgiler veriyordu. Bu sebeple, Ankara 19. Asliye Hukuk mahkemesinde, "kitabın toplatılması ve yayının durdurulması" için dava açtı Erdoğan.



"Buyrun benimle ilgili şimdi kitaplar yazılıyor. Yahudi deniliyor, kimisi Rum diyor, kimisi Musa'nın çocuğu diyor. Arkadaşım Abdullah Bey için Musa'nın Gülü deniliyor."( Hürriyet- 23 Mayıs 2007)



Ankara 19. Asliye Hukuk, Erdoğan tarafından açılan bu davayı ret etti. Çünkü kısa bir süre önce Başbakanın danışmanı ve basın sözcüsü Akif Beki'nin de yayınlanmış böyle bir kitabı vardı. O kitapta Erdoğan'ın Musa'nın soyundan geldiği belirtiliyordu.

Başbakan Erdoğan, sözcüsü Beki yazınca "Musa soyundan "olmakla gurur duyuyor da Ergün Poyraz yazınca niye mahkemeye veriyor onu anlayamadım?



Burada kıstas Erdoğan'ın siyasi kariyeri boyunca bu konuda gösterdiği performans olmalıdır. Bilhassa AKP iktidarı süresince yapılan icraatların semeresini kimler görecektir? Bunun cevabı verildiğinde kendisinin "Musa'nın çocuğu" olup olmadığı netleşecektir.



Başbakan Erdoğan'ın Anafartalar'da ki hain pusunun ertesi günü TÜSİAD' DA yaptığı konuşmada "uluslararası ortak bir mücadele platformunu oluşturmak suretiyle buna karşı mücadele etmeye mecbur olduğumuz bir konu" sözünü tekrarlamasına dikkat çekiyorum. 1984 yılından beri Batının PKK üzerinden Türkiye'ye saldırarak, binlerce canını almasına rağmen Erdoğan, "terörün çözüm adresi" olarak batının kuracağı bir oluşumu arıyor olması aidiyetini göstermiyor mu?



Katilin silahını yargıladığının örneği tarihte var mıdır?



Türkiye'de temiz siyaset yapacaklarını, çağ atlatacaklarını ve başörtüsünü namus olarak gördüklerini ifade ederek 3 Kasım 2002 de iktidar oldular. Önce ekonomiye bakalım. Bunun için ilk göstergesi ceplerimizdir. Çevrede ki esnaf, çiftçidir. Üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamamış gencimizdir. Evine ekmek götüremeyen aile reislerimizdir. 4,5 yılda ekonomik alanda bizi rahatlatacak ne yapılmış? KİT lerin kalanı, limanların tamamını ve topraklarımızın yabancılara satılmasının rahatlama yaratması mümkün müdür?



Başörtüsünü namusları olarak gördüklerini söyleyen Arınç ve "bu konuda söz mü verdik ?" Diye soran Erdoğan ikilemine bakarak denilebilir ki, bu konu üzerinden siyaset yapabilmeleri için hep problem olmasını sağlamaktan başka icraatları olamaz



Gelelim ilkeli temiz siyaset yaptıklarını söyleyen AKP Genel Başkanı, başbakanımız Erdoğan ve yakın silah arkadaşı Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek'e.



Ankara Belediye Başkanı Gökçek de mahdumuna 1,5 milyon dolarlık villa alıyor. Oysa mal varlığını açıklarken ve Emin Çölaşan'a saldırırken dürüst belediye başkanı imajı çizmeye çalışıyor ve " gel mal varlıklarımızı değişelim" diyordu. Kamuoyu olarak bildiğimiz sadece, 1,5 milyon dolarlık villadır.



Demek dürüst, temiz ilkeli siyaset yapabilmenin yolu milyon dolarlık villaları götürmekten geçiyor.



Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek bunu soran Tempo dergisi muhabirini "mercek" altına almakla tehdit ediyor, kendisine 1,5 milyon dolarlık villayı nasıl olup da 750 milyara aldığı sorulduğunda:



"Ben belediye başkanıyım, adamdan nazımı kullanıp ucuza alırım."

(Tempo Dergisi) diyor.



Bu naz Türk Milletine kaça mal olmuştur dersiniz? Melih Gökçek'in nazını çekmeye karşılık bahsi geçen müteahhit ya da paravanlına belediye kesesinden neler yaptırılmıştır? Hele ki Ankara Belediyesi borç içinde yüzerken.

Geçtiğimiz yıl Mossad ajanı David Kimche ile birlikte yapılan Global Foruma katkılarını sunan Gökçek de Musa'nın manevi oğlu olmayı hak etmiyor mu?



Başbakan Erdoğan'ın Çamlıca sırtlarında denize nazır villaların yapıldığı alana verilen imar izni, tapuda 1.000.000 YTL görünmesine rağmen o civarda ki eş değer yapıların fiyatının 2 milyon dolara alıcı bulduğunu belirtelim. "Başbakanın nazı kime geçmiştir acaba?"

Üsküdar ve Büyükşehir Belediyesi, bu işe soyunan müteahhit ve başbakan Erdoğan'ın nazının faturası Türk Milletine kaça mal olmuştur?



Üsküdar, Kısıklı mahallesi, Avcıkazım sokakta ki "Ahmet Burak Erdoğan ve Necmeddin Bilal Erdoğan" üzerine ortak olarak kayıtlı ve satış bedeli olarak "1.000.000 TYL" olarak gösterilen villayı bu iki mahdum hangi kazançları ile almıştır? Üstelik o civarda eş değer olan yapıların miktarı milyon dolarlarla karşılık bulurken. Başbakanın mal varlığında görülmeyen oğul ve kardeşlere tapulu villalara bakarak, Başbakanın nazı Gökçek'e göre daha üst düzeyde diyebiliriz.



Oğul Burak'ın askere gitmemek üzere çürük raporu aldığı, 5 milyon dolarlık gemiye sahip olduğu, diğer mahdum Bilal'in ABD de 261 bin dolara daire ve Çamlıca sırtlarında ki Villalara bakarak, "temiz siyaset" oldu mu böyle olmalı diyoruz.



23 Temmuz sabahı Musa'nın soyundan Erdoğan, Çamlıca'ya teşrif edecektir.

"Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz Aşk bahçesinin bülbülüyüz " şarkısını terennüm ederek günlerini geçirecektir muhtemelen bundan böyle.
Kullanıcı küçük betizi
cafersadık
Üye
Üye
 
İletiler: 198
Kayıt: Sal Mar 20, 2007 20:22

İletigönderen Hasta » Pzt May 28, 2007 11:22

:mrgreen: Yalçın Küçük zamanında yazdı...Adamı hafife alıyorlar ama zaman hep onu haklı çıkarıyor...Teşekkürler,cafersadık...
Kullanıcı küçük betizi
Hasta
Satılmıştır
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 14:52

İletigönderen Ram » Pzt May 28, 2007 21:10

cafersadık, teşekkürler.

NuNNi, Çat çat çat, şak şak şak, şık şık şık, buldum. (Unuttuğu bir şeyi hatırlamaya çalışırken; eller üç kere dize vurur, üç kere el çırpılır ve akabinde üç kere parmak şıklatılır. :mrgreen: ) Hoca tam çılgın yahu. :)

http://www.paylasimboard.net/forum/guen ... t4436.html 8)
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x