
Yarama dayandım da, bu pişkinliğe dayanamadım.
Bir günde sekiz cenaze kalkıyor. Reşadiye’de katledilen yedi asker ve İstanbul’da molotoflarla yakılan Serap.
Ama birileri, başka hesaplar peşinde.
Zaman gazetesi, yorum bile değil, haber olarak şunları yazmakta hiçbir beis görmüyor.
“Ergenekon tutuklu sanığı İbrahim Şahin'in Reşadiyeli olması dikkat çekici bulunuyor. Ona bağlı hücrelerin ilçede bulunabileceği üzerinde de duruluyor. Uzmanlar, yine saldırının hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Barack Obama ile görüştüğü bir günde hem de DTP'nin kapatılmasının gündeme geldiği bir günde yaşanmış olmasını manidar buluyor.”
Kim üzerinde duruyor, kim manidar buluyor?
Star gazetesinde, ayni teraneler. Mehmet Altan, Bingöl’de şehit edilen 33 askerimizi hatırlatarak, Reşadiye’ye ilişkin soru işaretleri oluşturmaya çalışıyor.
Haber 7 yazarı Nevzat Tarhan, “Reşadiye’nin seçilmesi milliyetçi duyguların yüksek olduğu Orta Anadolu olması nedeniyle anlamlıdır. Dursun Çiçek Albayın memleketidir. Bir yerlere mesaj vardır.” Diyor. Sonra da ekliyor; “Asker gelsin diyenlerin acımasız son çırpınışları olarak düşünmek en akla uygun açıklamadır yani olayların dili böyle söylüyor.”
Bu yaklaşımları çoğaltmak mümkündür.
Benzerlerini, İstanbul Güngören’de 27 Temmuz 2008 günü yaşamıştık. 17 masum vatandaşımızın katledildiği, 154 kişinin yaralandığı vahşi saldırı sonrası, ayni korodan, benzer nağmeler dinlemiştik.
Sonunda failler yakalanıp, bizzat İçişleri bakanı tarafından PKK’lı oldukları açıklandığında, kendilerinden hiçbir yorum duyamamıştık nedense.
Hadi diyelim ki, Reşadiye henüz faili meçhuldür. Serap için hiç mi yüreğiniz sızlamıyor? O Molotofları atanların hiç mi kabahati yok? Onların bu eylemi niye yaptıkları da mı henüz meçhuldür? Onlar da sizin işaret ettiğiniz odakların adamlarımıdır?
Hadi diyelim ki, Reşadiye’de karanlık işler var. Günlerdir Türkiye’yi bir savaş alanına çevirenlere söyleyecek hiç mi sözünüz yok? Hepsi birer masum hak arama eylemimidir?
Yoksa, şu dağdan inenlerin seyahatleri, memleket hasretindenmidir?
Bütün taşlı, Molotoflu, havai fişekli gösterilerde yer alanların DTP’li olması bir tesadüfmüdür veya DTP de o çok tehlikeli örgütün piyonumudur?
Reşadiye’deki katliamın yaşandığı gün, Batman’daki askeri lojmanlara yapılan saldırıyı da mı sizin kastettiğiniz yerler gerçekleştirmiştir?
Son on gündür, Diyarbakır’da, Şemdinli’de, İzmir’de, İstanbul’da, Yükekova’da polise, askere saldıranlar, Türk bayrağı yakanlar, İstiklal marşı yerine Kürt marşı istiyoruz diyenler de mi ayni organizasyonun parçalarıdır?
8 Kasım 1984 günü, Karageçit köyünde 4’ü çocuk, 5’i kadın 9 kişiyi katlederek yola çıkanlar, o günden 2009 yılına kadar, 4.241 askerimizi, 217 polisimizi, 1378 köy korucusunu, 116 öğretmeni, 27 din görevlisini şehit edenler de yine bu güzide medyamızın işaret ettiği derin odaklar mıdır?
Siyaset ve iktidar hırsı bu kadar mı gözünüzü bürüdü?
Rövanş ve intikam duyguları bu kadar mı başkalaştırdı sizi?
Nedir bu teröristleri masum gösterme telaşınız?
Halkı devletine ve kurumlarına güvensiz hale getirme çabanızda, hiç mi insaf ölçünüz, hiç mi vicdanınız kalmadı?
Hata yapanları, yanlış işlere karışanları ayıklayalım, en ağır şekilde cezalandıralım.
Ama 40.000’den fazla insanın katili bir terör örgütü hiç yokmuşçasına, bunun Meclisteki ayağı parti çok masummuşçasına, şehirleri yakıp yıkan şımarıklık sanki başka ülkede yaşanıyormuşçasına, Türk insanını birbirine düşürecek şekilde ölçüleri kaçırmanıza söyleyecek söz bulmak zor.
Söyleyecek söz var elbette. Ama şükürler olsun ki, bizim hırslarımız henüz o kadar gözümüzü kör etmedi. Biz halen, tepelerde neler döndüğünü, neler planlandığını kestirsek bile, bir masum insanımızı rencide ederiz korkusuyla, Allah korkusuyla, insaflı, vicdanlı ve sağduyulu olmayı sürdürebiliyoruz.
Altan brothers ile sizi halen ayni kefeye koyamamakta bizim zayıflığımız olsa gerek.
Cüneyt ÖZTÜRK / Haberiniz.com, 9 Aralık 2009