5651 Sayılı Kanunu Genişleten Yeni İnternet Kanun Teklifi Ne Getiriyor?
Yazan: Fusun S.Nebil 03 Ocak 2014, Cuma
17 aralık 2013 tarihinde TBMM'ye ulaşan bir kanun teklifi, o günden bu yana internet camiasında tartışılıyor. "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" AKP MKYK üyesi Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu tarafından verildi ve 26 AKP milletvekili tarafından da imzalandı. Teklifin sunumunda "İnternetin dağıtık ve dinamik yapısı, yeni ihtiyaçları ortaya çıkarmıştır....... bu kapsamda 5651 sayılı kanunun mevcut maddelerinde değişiklik ve yeni eklemeler öngörülmektedir" deniliyor.
17 aralık 2013 tarihinde TBMM'ye ulaşan bir kanun teklifi, o günden bu yana internet camiasında tartışılıyor. Kanun teklifi içerik konularını düzenlemekte olduğu halde "sivil inisiyatif"miş gibi gösterilen devlet kontrolünde bir erişim sağlayıcılar birliği kurulmasını gerektiriyor. Bu haliyle de "üstü kapalı sansür" düşüncesi yaratıyor.
"İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" AKP MKYK üyesi Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu tarafından verildi ve 26 AKP milletvekili tarafından da imzalandı. Teklifin sunumunda "İnternetin dağıtık ve dinamik yapısı, yeni ihtiyaçları ortaya çıkarmıştır.../.../.. bu kapsamda 5651 sayılı kanunun mevcut maddelerinde değişiklik ve yeni eklemeler öngörülmektedir" deniliyor.
Teklif Edenlerin Kanun Teklifi Sunumunda Neler Var?
Yine kanunun sunumunda; yeni getirilen hususlar şu şekilde özetleniyor;
Teklif ile;
*hapis cezalarının adli para cezalarına dönüştürülmesi,
*'uyarı yöntemi', 'içeriğin yayından çıkarılması' ve 'erişimin engellenmesi' kavramlarının tanımlanması,
*bu mekanizmaların işlerliğini sağlayacak 'irtibat bilgisi' kıstaslarının oluşturulması,
*içeriğin yayından çıkartılması ve içeriğe erişimin engellenmesi kararlarının infazı ve bu kararların uygulanmasını sağlayacak muhatapların belirsizliği gibi sorunların çözüme kavuşturulması amacıyla Erişim Sağlayıcılar Birliği şeklindeki sivil inisiyatifin kurulması,
*nefret söylemi içeren yayınların katalog suçlar(örgütlü terör vb.) kapsamına alınması ve böylece bu tür yayınlara karşı da erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanabilmesi, yer sağlayıcılara 8. madde kapsamında hapis cezası uygulamasının kaldırılması,
*yer sağlayıcıların trafik bilgisi tutma yükümlülüğünün yasal dayanağının güçlendirilmesi,
*yer sağlayıcılık faaliyetinin yetkilendirme çerçevesinde değil bildirim usulüne bağlı olarak gerçekleştirilmesi,
internet kafeler gibi ticari amaçla toplu kullanım sağlayıcılara yönelik yaptırımlarda kademeli sisteme geçilmesi,
suça konu olmasa dahi özellikle çocukların fizyolojik gelişimlerini olumsuz etkileyen içeriklerle ilgili olarak da sadece kafe vb. yerlerde tedbir (filtreleme vb.) alınabilmesi olanağına ilişkin yasal dayanağın güçlendirilmesi,
*erişimin engellenmesi kararlarında bulunacak hususlara ilişkin yönetmelikte düzenlenmiş hususlara yasada yer verilmek suretiyle özellikle erişimin engellenmesi yönündeki kararların ölçülülük ilkesine uygun olarak alınması ve uygulanmasının kolaylaştırılması,
*Başkanlığın(TİB-Türkiye İletişim Bşk.lığı) mevcut düzenlemede var olan katalog suçlar kapsamında çalışmalar yapma, çalışma kurulları oluşturma yetkisinin internetin güvenli kullanımı ile ilgili hususlar bakımından da geçerli hale getirilmesi,
*erişimin engellenmesi tedbirine iş bölümü çerçevesinde HSYK tarafından görevlendirilmiş mahkemelerce karar verilebilmesi
Özetle görüldüğü gibi, devlet içeriğin geliştirilmesine yönelik hiç bir geliştirme yapmıyor ama engellemesi için yeni bir kanun çıkarıyor[1].
Kanunla İlgili Düşüncelerimiz
Kanunla ilgili olarak verilen bu sunumlardan, adı İnternet olan bir kanunun, hiç de interneti düşünmediğini görüyoruz. Daha doğrusu bu kanunda aslında bir mantık hatası var. İçerikçileri düzenliyor ama erişimcilere birlik kurduruyor. Ama neden? Detaylı bakalım..
Yurtdışında içerikçilerin oluşturdukları örgütler var. Bu örgütler aynen "Basın Konseyi" gibi davranıyor. Ama ülkemizde içerikçilere yönelik zorluklar (mesela hosting ücretlerinin 2 kat pahalı olması ve reklamın sadece eskiden gelme gazetelerin sitelerine dağıtılması) nedeniyle zaten sektör gelişemiyor ve dolayısıyla biraraya da gelemiyor.
Kurulacak olan Erişim Sağlayıcılar Birliği üzerinden içerikçilerin kontrolü isteniyor. Bunun anlamı "Sezardan çok Sezarcılar"ca sansür gibi gözüküyor. Erişim sağlayıcılar kendilerine bela çıkaracak içerikçileri almayabilecek ya da gönderebilecek. Yani devlet kendisi sansür yapmamış olacak ama bu erişim sağlayıcılar birliğinin kendi düşüncesi (korkusu) ya da bizzat yapılacak baskı ile sansür uygulaması her an mümkün hale gelebilir.
Madde 4'de "böylece sivil inisiyatif etkin kılınmış ve gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara paralellik sağlanmıştır" ifadesi adeta şaka gibi; Sivil toplum örgütü olması gereken bu birliğin kurulmasını mecbur ve tüzüğünü de BTK'ya onaya tabi kılıyor. Üstelik merkezi Ankara'da (ISS'ler İstanbul'dayken). Telekom sektörü devlet tarafından yönetilmeye başlıyor ya da diğer deyişle devletleşiyor anlamına gelir bu. Sivil inisiyatif neresi acaba?
Birliğin masrafları yine erişim sağlayıcı firmalarının gelirlerinin bilmemkaçta biri ile sağlanacak. Yani vatandaşın internetine yeni bir külfet geliyor. Üstelik AB İlerleme raporunda, BTK'nın internet-telekom firmalarından almakta oldukları yıllık ücretin aşırı yüksek olduğu tespit edilmesine rağmen[2]. BTK'nın bu gelir olmadan, 2014 bütçesinin 1,8 milyar TL olduğunu ve bunun % 72'si olan 1,2 milyar TL'sini devlete aktaracağını da hatırlatalım[3]. Bu da üstü örtülü bir vergi gibi zaten.
Erişim engelleyicilere getirilen kontrol ve para cezası maddeleri (bu arada hapis cezasının kaldırılması olumlu), yukarıda da belirttiğimiz üzere erişim engelleyicilerin, bazı içerik sağlayıcılarına yer sağlamaktan kaçınmasına da neden olabilir. Bu da bir sansür çeşidi olabilir.
Bu sansür aynı şekilde yurtdışından gelecek trafiğe uygulanabilir. Çünkü 2004'de güya serbestleşen ülkemizde, 2014'e geldiğimizde 10 yıl içinde, internet servis sağlayıcı sayısı artacağına, azaldı. Böyle bir birlik durumunda da, çeşitli hareketler, bu servis sağlayıcıların lisanslarını bağladıkları BTK üzerinden lisans ya da cezalarla erişim engellemeye zorlanabilir.
Ama zaten yeni getirilen uygulamalarla “adeta Türkçe içerik istenmiyor" diye düşünmeye başladık. Bu kanun içinde sürekli içeriğin kontrolü ve yükümlülükler yer alıyor ama Türkçe içeriğin yeşermesi için gereken hiçbir adımın bugüne kadar atılmadığı bir yana, bugün bu kanunda da sadece yükümlülüklerin arttırılması çok düşündürücü.
Bu kanunla birlikte içerik yurtdışına kaçabilir diyeceğiz (zaten içeriğin bir kısmı yurtdışında). Ama dediğimiz gibi ülkede İnternet Servis Sağlayıcıları iyice azaldı. Yurtdışından gelecek trafiği kontrol ederek yurtdışından gelecek sitelerin engellenmesi de son derece kolay. Zaten kalan ISS'lerin de fiber yatırım yapması engelleniyor. (daha önceki bir yazıda belirttiğimiz üzere[4]) Bunun da anlamı dolaylı bir "sansür" gibi gözüküyor.
Ayrıca Aile Filtresi olarak sunulan filtre sistemi de her an uygulanabilir bir sansür gibi gözüküyor. Örneğin yurtdışından yayın yapan sitelere erişim doğrudan ISS'den olmadı diye erişim sağlayıcılar birliğinden engellenebilir.
Madde 5 ile senelerdir kötülenen internet kafelere yeni uygulamalar gelecek gibi gözüküyor.
Doğrudan bu konu ile ilgili değil ama böyle bir merkezin, üstelik Ankara'da kurulması, dinleme operasyonunu (18 temmuz tarihli BTK kararı çerçevesinde) rahatlatır diye düşünüyoruz.[5]
Özetle bu kanun, internetle ilgili kişilere danışılmadı bile. Geçen sene hazırlanan 5651 değişiklik teklifi üzerine, bu sene Gezi Olayları vs gibi durumları da içerecek şekilde AKP tarafından hazırlanmış ve TBMM'ye sunulmuş. Ama özetle "bu kanun içerikçileri-katılımcıları istemiyor" diye yorumluyoruz.
Demokrasi, İnternet Erişiminin Gelişmesiyle Doğru Orantılı
Bugün yayınladığımız New York Belediye Başkanlığına seçilen Blasio'nun hikayesine bakın. Güç gazetelerin elinden gitti, TV'ların hala biraz elinde ama hızla internete kayıyor[6]. Bu konuda yapılmış bazı akademik çalışmalar da var.
Tabii internetin olduğu ortamda mümkün olduğunca şeffaf olmak lazım. Yoksa birden bir yerlerden bütün belgeler ortaya dökülebiliyor. Örneğin Edward Snowden, örneğin Wikileaks ve hatta RedHack. Yani normal şartlar altında internetin kontrolü zor. Hele saklanması gereken çok şeyleri olan bir devlet varsa.
Fiber ile ilgili yazımızda belirttik; interneti sansürlemenin bir yolu da, bant genişliğini belli bir seviyede tutmak, gelismesini engellemektir. Buna "network neutrality" engellemesi deniliyor. Servis sağlayıcılar bunu rakiplerini engellemek için kullanıyor. Ama ya devletler?
Diğer yandan doğrudan sansür yapınca içeriden ya da dışarıdan pek çok noktadan ses çıkıyor. İşte böyle bir ortamda bu kanunla karşılaşmak hoş değil. Bu kanun dolaylı bir sansür taşıyor diye düşündürtüyor. Çünkü nedense herşey tek elde toplanmaya çalışılıyor.
17 aralıkla birlikte ortaya konulan pek çok şey korkutucu. Bu kanunla birlikte vatandaşın elindeki en önemli parça da gidiyor gibi gözüküyor. Bahsettiğimiz kanun TBMM'de Adalet Komisyonunda görüşülecek ve ana metinde biraz değişiklikler olduğunu duyuyoruz. Moda deyimle soralım; "evet ama yeter mi?"...
[1] TBMM - İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
[2] Türkiye'nin AB Üyeliği Yeni İlerleme Raporunda Bilgi Toplumu ve Medya Başlığının Analizi Yayınlandı
[3] BTK 2014’te Diğer 7 Düzenleme Kurumu’nun Toplam Bütçesinin 2 Katı Bütçeye Sahip
[4] 2013 Biterken İnternete Bir Bakış; 3 Yıldır Istanbul'da bir Metre bile Yasal Kazı Yapılamıyor, Fiber Döşenemiyor - 1
[5] Akşam 6'da Türk Telekom Networkü Çöktü
[6] Sosyal Medya Seçim Kazandırır mı? Bill de Blasio Örneği