" İran - Türkiye " savaşına gidiyoruz. #MezhepSavaşı
İran izlediği politikayla Türkiye- Ortadoğu arasındaki sınır hattını Şİİ HİLAL doktrini çerçevesinde Şiileştirerek Türkiye bölgeye hapsedildi.
Ortadoğu'da bizim haberimiz olmadan yaprak kıpırdamaz diyenler girdikleri havadan hala çıkamamışlar .
Bir Musul veya bir Halep gündemiyle acaba 82.İl mi olacak veya hangisi 83 .İl manşeti atan havuz medyası bugün vatana ihanetten ipe çekilmeli.
Gelinen tablo ise gerçekten vahim .
Erdoğan ve AKP politikaları sonucunda Türkiye bölgede hemen hemen herkes tarafından dövülür hale geldi.
Bu politikanın mimarları bugün BAŞKOMUTAN sıfatı ile MİLLİ SEFERBERLİK ilan ediyorlar.
Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan 2016 yılı Çanakkale savaşları kutlamalarında " KURTULUŞ SAVAŞI VE SEFERBERLİK " ilan edeceğini açıklamıştı.
2014 yılı Cumhurbaşkanlığı seçim konuşmalarında " ORDUYA BAŞKOMUTAN " lazım demişti.
BAŞKOMUTANLIK unvanı askerler aittir.Tarih hiçbir sivilin BAŞKOMUTANLIĞINI kaydetmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayata geçerken BAŞKOMUTANLIK makamı ASKERLER tarafından doldurulması konusunda SİVİL ve ASKER arasında mutabakat sağlanmıştı.
ABD destekli 12 Eylül darbesinin bir numaralı sivil ismi Turgut Özal amaçları içerisinde Türkiye Cumhuriyetini federal yapıya götürmek iddiasıyla bu süreci ABD desteğiyle başlattı.
Ve bugün SİVİL CUMHURBAŞKANLARI Türkiye için tehdit ve tehlike arz ediyor.
1980-88 yılları arasında 8 yıl süren İran-Irak savaşı kimler tarafından çıkarıldı ise, bugün yaşanan birçok olayın arkasındaki fesat şebekesinin de o (Batı) olduğunu, söylemeden de geçmeyeceğim.
Fakat oyuncuyum diye ısınmadan oyuna girersen böyle oluyor.
Rusya dış işleri sözcüsü geçtiğimiz yıl " Madem Osmanlıcılık yaptığınızı söylüyorsunuz o halde kaldığımız yerden Çarlık Rusya'sı ve Osmanlı olarak kaldıkları yerden devam edelim " demişti.Kısaca işgal ettiğimiz Osmanlı coğrafyasında kaldığımız yerden devam edeceğiz demek istemişti.
Abdullah Gül ismi TÜRKİYE için tarihe çok kötü olarak geçecek bir isimdir.Bugün yaşananların temelinde Gül ve İngiliz derinlerinin ilişki ağının yansımaları vardır.
Bundan üç yıl önce Gül bir Cuma namazı çıkışında " Müslümanların tıpkı Avrupa gibi mezhep savaşları yapması gerektiğini söylemiş ve bugünleri işaret etmişti."
Çünkü planın önemli piyonlarından birisiydi.
Araplara “demokrasi” getireceğiz diye bizatihi AKP maskesiyle İSLAMCILIK peleriniyle türetilen “Arap baharı”, dolu olup Müslümanların başına yağdı.
Mısır’da zulüm, kan ve gözyaşı, Libya’da aynı, Irak’ta, Suriye’de ve diğer yalancı baharı yaşamak zorunda kalan ülkelere hep aynı trajedi yaşatıldı.
Bu sahte bahardan sonra, Ortadoğu’da ayakta sadece hatırı sayılır üç ülke kalabildi: Türkiye, İran ve Suudi Arabistan.
Ve şimdi sondan bir önceki perde sahneleniyor. Sağlam kalan üç ülkeden ikisi İran ve Suudi Arabistan, Yemen’de karşı karşıya getirildi. Tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi.
Resmi tam olarak görmek zorundayız.
Bir zamanlar rahmetli ceddimizin gidip de geriye dönemediği Yemen’de gerçekte neler oluyor?
Önce, Aden ve Sana başkentli iki devlet türetildi. Ne tuhaftır ki, aynı hamurda yoğrulmuş Üveys El-Karani’nin manevi temsilcileri Yemenliler, bu suni bölünmeden sonra bir daha bir arada yaşamayı beceremediler.
Sonuçta, İran destekli Şiiler, yönetimi ele geçirerek, Suudi destekli Sünni yönetimi Başkent’ten uzaklaştırdılar.
Ve işler tam da kurguladığı mecrada akmaya başladı.
Suudiler, yanlarına aldıkları birkaç ülke ile Batı’nın gösterdiği hedeflere sorti yaparken, İsrail’den aldığı silahlarla İran’da Husileri silahlandırarak meydana sürmeye devam ediyor.
Suriye’de çok sayıda olmak üzere türeyen örgütler vasıtası ile Irak ve Suriye’yi parçalayıp, güçsüzleştirerek yutulacak kıvama getirmeye uğraşanlar , Yemen’de de Husilerin karşısına çok büyük ihtimalle eski gözdesi El Kaide’yi çıkararak, Yemen’in belini kırmayı amaçlamaktadır.
Aklı olan herkes, puzzle’ın parçalarının planlandığı şekilde yerleştirilmeye çalışıldığını kolayca görebilir.
Nihai hedef, SÜNNİ-Şİİ çatışmasıdır.
Çünkü Batıya şalvarıyla gidip orada yaşayan Müslümanların kimliksiz ve kanun tanımaz özellikleri ayrıca devamlı sorun teşkil etmeye başlamaları batıda huzursuzluğa sebep oldu.
Suudi Arabistan - Türkiye gibi ülkelerin yönetimleri dünya üzerinde yaşanan para bolluğundan kendi kendilerine bölgesel güç masalları sonucunda kanun koyucu konumunda ki batı bu oyunda koskocaman ülkeleri piyon haline getirip kukla gibi birbirine karşı kullanmaya başladı.
Acı olan şudur!
Şeriat devleti İran ittifakını Ortodoks Hristiyan Rusya ile...
Şeriat devleti Suudi Arabistan ise Hristiyan ABD ile ittifak halindedir.
İslamcı AKP ve Erdoğan ise bazen Rusya - ABD son zamanlarda ise Çin ile hatta Siyonist İsrail ile ittifak yapmaktadır.
Ve taraflar tekbir getirerek birbirini boğazlamaya başladı bile.
Bir yandan Papa babalarının işareti doğrusunda “soykırım masalını” çiğneyen Batı, öte yandan Türkiye’yi olası bir kargaşanın içine ne pahasına olursa olsun itmeye çabalamaktadır. Bunun için de bütün piyonları sahaya sürmektedir.
Çünkü iktidar koltuklarını onlar vermişti.
Aslında, Alevi vatandaşları ile zaman zaman sorunlar yaşamasına rağmen, Türkiye’yi bu tuzağa çekmenin kolay olmadığını en iyi, oyunu planlayanlar biliyor.
Bu nedenle bunu başarmak için, her yolu deneyecekleri şüphesizdir.
İşte bu amaca gidecek yollardan biri de labirentlerden de oluşsa, İran-Suudi çatışmasıdır.
İran, Suudileri vurmakla tehdit ediyor. Suudiler de şüphesiz bu tehdide boyun eğmeyecektir.
İran’ın İsrail’den silah aldığının açıklanmasının seçilen zamanlaması, bu hassas dönemde Türkiye’ye alttan alta bir fitil vermeye yöneliktir.
Geçen hafta İran tarafından kışkırtıcı açıklamaların yapıldığı da dikkate alındığında, ana hedefin Türkiye ve İran kapışması olduğu ve bu kapışmanın sonucunda tıpkı Irak sendromunun taraflardan birinde yaşanması kesindir.Darbenin en can alıcı noktası budur. oluşturduğu aşikârdır. Bunu başarırlar mı bilemem, ama şu anda HALEP ve MUSUL üzerinden bunun alt yapısı hazırlanmış durumda .
Her şey sadece bir kıvılcıma bakar.Sonuç ise kifayetsiz politikacılar ülkelerini her zaman batağa saplamışlardır.
Unutmayalım son günlerde bazı kendini bilmezler Alevi kardeşlerimizi bu yönde tehdit etmektedirler.Ve bu yapılar direk olarak AKP ile bağlantılı kişilerdir.
Türkiye için çanlar çok hızlı çalıyor.
Hüseyin Hakkı Kahveci
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE