18 Şubat 2008
İş ahlakının dışındakilere işsiz denir
"insanlığı 'düzeltmek', herhalde benim vaat edeceğim en sonuncu iş olurdu. yeni putlar dikmiyorum ben; önce eskiler öğrensin, balçıktan ayakları olmak ne demekmiş. putları devirmek- zanatım asıl bu benim. insanlar ülküsel bir dünyaya uydurdukları ölçüde gerçeğin değerini, anlamını, doğruluğunu harcadılar."
nietzsche
Herşey çirkin.
Şehir, Türklerde ev ve dükkan yığınıdır. İstanbul'un üslubu yok. İstanbul, üç Roma'ya karşı işlenmiş en büyük suçtur. Kimliksiz, hiçbir sanat anlayışını yansıtmayan, doğayı tamamlamayan, şekil haline gelmiş melodisi olmayan bir yığın. Hayatın yağma iktisadı olarak görülmesi. Uygarlıkların temeli olan adalet ilkesinin hiçleştirilmesinin ilanı. Geçici olarak olmak durumunun göstergesi. İçinde yaşayanlar, İstanbul'da tutsaktır.
Bitirilmeyen bir savaş.
Clausewitz'in önermesi çevrilirse yeni bir teori ortaya çıkar: 'politika, savaşın başka araçlarla sürdürülmesidir.'
Türkler, yenilerde bir başka savaşın içindedirler. Hep öyledir. Savaş, bir kardeş savaşı olarak yeniden hazırlanıyor. Yeni bir savaş var. Türkler, kardeş savaşının hazırlık aşamasında. İnsanlar, gerçeklik için savaştıklarını sanırlar. Savaş, iktidar içindir. Foucaultcu iktidar durmaksızın sorar, insanları sorguya çeker, durmadan izler, kaydeder, gerçeklik arayışını kurumsallaştırır, bunu meslekleştirir, ödüllendirir. Foucault'da gerçeklik, iktidar tarafından üretilir. Gerçeklik üretilmek zorundadır. İktidar gerektirir. Yeni savaş, ilklere karşı başlatıldı.
Savaşı başlatanlar, ilklerin ürettiği gerçeklike karşıdırlar. Bir başka gerçeklik üretiyorlar. Merkez, onun hakları, iktidarı, iktidarının olası sınırları. İlkler, kuruculardır. Türkler, girmedikleri ikinci dünya savaşında yenildiler. İkinci dünya savaşı, ikincileri ortaya çıkardı. İkinciler, yeni dünya sisteminin içerdeki partisidir. İkinciler, dünya sistemine intibak ettiler. İkincilerin karşısındaki parti, intibakçı olmayanlar oluyor. Savaş karşısında sessiz kalmak, savaşın onaylanmasıdır. Savaştıran taraf, Türklerden hep memnundurlar.
Müthiş bir suistimal.
Düşmanın silahını kullanmak, en büyük ahlaksızlıktır. Bu ahlaksızlık yüceltiliyor. Düşmanın silahını kullanmak, düşmanı onaylamaktır. Yok olmaktır. Yanlışlık karşısına yanlışlık çıkarmaktır. Siyasal alanda herşey suistimal edilir. Vatanı kurtarmak Türk siyasalında soygun teklifi sayılır. Yerli olduğunu ilan eden yabancıdır. Dindar görünen yahudi çıkıyor. Ticaret, politikadır. Tüccar, zekanın imkanlarını suistimal eder.
Ticaret, alınan karşılığında verilenin en azlaştırılması politikasıdır. Batı'da iş, kutsaldır. Batı'da iş, ibadet olarak gerçekleştirilir. Türklerde iş, görüntüdür. Sade bir uğraşmadan ibarettir. Türklerde, işin sonu yoktur. Türkler, uğraşının olmasını iş olarak tanımlarlar. Türklerde işin bir sonuca bağlanması, birşeyin üretilmesi, bir şeyin ortaya çıkması, işten bağımsız kabul edilir.
Türkler, cep telefonu kullanırlar. Türklerde cep telefonu kullanımının nedeni iş yapmak değildir. Olmadık yer ve zamanda cep telefonu çaldığında, arayan: 'bir arayayım' diyor. Onun bu sözü analiz edilirse sözün içinde şu düşüncenin gizlendiği görülür: "Senin hiçbir işinin olmadığını bilirim. Yine bilirim ki sen zaman öldürmek veya dedikodu yapmak için elinde cep telefonu rastgele birisinden gelecek telefonu beklemektesin.
İşte ben aradım. Aklına gelebilecek herhangi bir şeyden konuşabiliriz. Senin çözmek istemediğin sorunlarından söz edebiliriz. Emin olmalısın ki aynı dertler benim de başımda. Bir türlü sorunlar üzerinde düşünmeye, onları çözmeye vakit bulamıyorum. İstersen politika, iktisat, hukuk, uluslararası ilişkiler alanlarında da konuşabiliriz. Bu alanlarda konuşmak için uzman olmaya, bu alanlardaki temel bilgilere sahip olmaya ne gerek yok.
Yorulana kadar konuşuruz. Belki de yorulmadan birimizden birinin aklına yapacak birşey gelir görüşmeyi keseriz." Problemler konusunda düşünmemek normal sayılıyor. Müzik, edebiyat ve televizyon; üzerinde düşünülmemesinin normal sayıldığı problemlerin yok sayılması için gerekli tını ve alışkanlığı devreye sokuyor. Ara durum konuşmalarındaki tarz, herşeyin tiye alınması ve gerçek olanın sahte sayılmasına ilişkin imkan veriyor. Ara durum, tamı kapsamaya başladı.
Yokedici bir nihilizm. Tam bir hareketsizlik.
Nihilizm, anlam bunalımı ve değer çöküşüdür. Kötülüğün nedenleri saklıdır. Düşüncenin insan hayatını değiştireceğine ihtimal verilmiyor. Nietzsche şunu yazdı: 'Türk yazgıcılığının temel yanlışı, insanları ve yazgıyı birbirinden ayrı iki şey olarak karşı karşıya koymasıdır: İnsan yazgıya karşı koyabilir, onu bozmaya çalışabilir, ama sonunda kazanan hep yazgı olacaktır, der bu yazgıcılık. Bu yüzden boyun eğmek ya da gelişigüzel yaşamaktır en akıllıcası, diye düşünülür.
Hakikatte ise her insan yazgının bir parçasıdır, yazgıya belirtilen biçimde karşı koyduğunu düşünüyorsa bunda da yazgı tecelli etmektedir; savaşım vermek bir kuruntudur, ama yazgıya boğun eğmek de öyle. Tüm bu kuruntular yazgıya dahildir. Çoğu kişinin istencin özgür olmayışı öğretisinden duyduğu korku, türk yazgıcılığından duyulan korkudur. İnsanın, hiçbir şeyi değiştirmek elinde olmadığı için, geleceğin karşısında zayıf, boyun eğmiş ve ellerini önüne kavuşturmuş bir biçimde durcağını düşünürler. Ya da bir defa belirlenmiş olan daha da kötü olamayacağına göre, tam dengesizliğinin dizginlerini bırakacaktır.
İnsanın aptallıkları da, akıllılıkları gibi yazgının bir parçasıdır. Yazgıya inanmaktan duyulan korku da yazgıdır. bizzat sensin, zavallı korkak, olacak olan her şey hakkında tanrıların da üzerinde hüküm süren, yenilmez moira. Sensin hayır ya da lanet ve her halükarda en güçlünün bağlandığı zincir, tüm insanlığın geleceği sende belirlenmiştir önceden, bir yararı olmaz sana, kendi kendinden korkarım.'
Tam bir kafa karışıklığı.
Türkler batılılaşmak isterken Batı'nın bilimini alıp ahlakını almama kararını verdiler. Türkler, bilim ve ahlakın aynı kökten geldiğini bilemediler. Bilim gökten inmiyor. Bilim toplum içinde ortaya çıkıyor. Türkili'nde şu plan vardır: "Batı bilimde ilerlemiştir. Batı'da ahlak düşük. Bizim ahlak değerlerimiz onlarınkinden yüksek. Batı'nın iyi şeylerini alalım. Batı'nın ahlakını almayalım." Batı'da fenalıklar vardır.
Batı'daki fenalıklar, Batı ahlakı değildir. Batı'daki fenalıklar Batı'daki ahlakın düşmanıdır. Batı'da ortaya çıkan rönesans ve felsefe bir ahlak eseridir. Batı'da ahlakın temel şartı, insanın değerli olduğunu kabul etmektir. İnsana dokunulmaz. İnsan hürriyet sahibidir. İnsan aşağılanmaz.
Hakaret köpeğe yapılır. İnsan istismar edilmez. Batılı çocuktan başlayarak insana saygı gösterir. Batı'da şu prensipler geçmez: "O bilmez, ben bilirim. Benim yeteri kadar param olduğuna göre istediğimi öldürebilirim. Ben hiçbir yerde kuyrukta beklemek zorunda değilim.
Toplum halinde değil doğa halinde yaşandığına göre istediğim araziyi işgal ederim. Devlet benim kişisel refahımı artırmam için bir araçtır. Hukuk bana işlemez. Ben yeteri kadar oy aldığıma göre istediğim kadar yasal soygun yapabilirim." Batı ahlakının bir diğer şartı, isyan ahlakıdır. Türkçe'de isyan, düzenin yıkılmasına yönelik hareket sayılır. Batı dillerinde isyan, haksızlığa başkaldırmak anlamındadır.
Kaynak: Gerçek Gündem