ISLAK ASKERî ȘÛRA
Geçen yıl Temmuz ayında MGK toplandığında șöyle yazmıșım:
“Muhterem Gülen Kurulu’muz da toplandı sonunda.
Bașında Gül, sağında Erdoğan solunda Bașbuğ hazretleri.
Karșıda Bülent Ersoy (Arınç diyecektim), yanında Ali Dibo. Biraz komutan, biraz da bakan-makan.
Açılıș konușmasından sonra, Bülent Ersoy söz aldı: Arınç gibi kıvırtarak, “sayın pașam, dedi, dıșarıda sizin için atıp-tuttuğumuza bakmayın, biz sizden çok mennunuz çook”.
Bașbuğ gülümsedi, rahatlamıștı.
“Sayın bașbakan yardımcım, ben zaten Baykal’ın Bașbakanıyla sürekli görüșüyorum. Hatta dün de görüștüm, bende çekinilecek bir yan yok”.
Devamla, “Zat-ı velileri nasıl bakanlarını kapı önüne atıyorsa, ben de yarbay ve albaylarımı kapı önüne koyabilirim. Hatta buraya gelmeden sekiz-dokuzunu İstanbul’a gönderdim bile. Tanrının izni, Zekeriya’nın gayretleriyle inșaallah geri gelmeyeceklerdir”.
(...)
Sonra Gül, Bașbuğ’a dönerek o kıvrak sesiyle “pașam Bülent bey hep doğruyu söyler. Biz de onun görüșlerine itibar ederiz. Ve sizi bir dönem daha Genel Kurmay Bașkanı olarak görmek istiyoruz, ne dersiniz?” dedi.”
Demek ki neymiș?
İlker Bașbuğ hazretleri Alaca Karanlık Hükûmetiyle ‘roman gibi’ bir uyum içinde imiș.
Hani bizde ‘asker arkadașlığı’ denir ya, iki yıllık bir arkadașlık neredeyse kardeșlik onuruna ve orununa yükseltilir; bunların iki yıllık ‘iç-dıșlılıkları’ da ‘mezara değin’ gidecek bir bağ olușturmuș gibi görünüyor.
Zaten Dr Recep, adlarını anmaya gerek yok, eski genel kurmay bașkanları ile de çok uyumlu çalıșmamıș mı idi?
‘Askerî vesayet’ diye yaygara eden ıvır-zıvır yayınlara bakmayın siz.
Askere karșı psikolijik-msikolojik savaș-mavaș da yapılmamaktadır.
Türk Ordusu doğrudan ‘gerçek’ bir savaș içindedir; hem iç ve hem de dıș.
Ve bu savașta Türk Ordusu’nun Genel Kurmay Bașkanı en çok ‘zaiyat’ veren komutan olarak tarihe geçmiștir.
Diyelim Balyoz sorușturması ile zan altına alınan yüksek rütbeli subaylar șimdilik terfi ettirilmelidiler.
Mahkemeleri ne zaman?
Aralık Askerî Șûrasına bir hafta kala..
O arada ne olacak?
Zan altından ‘gözaltına’ alınacaklar, sonra da ‘gözlem altına’.
Demek ki neymiș?
Dr Recep hukuku ile İlker Bașbuğ hazretlerinin ‘hukuka saygısı’ Türk Ordusu’nu ‘süt dökmüș kedi’ye çevirmiș bir kez.
Hukuk dedikleri de Fenerbahçe mi Galatasaray mı yoksa Beșiktaș hukuku mu ne?
Yalancı tanıktan ‘kanıt’, iftiradan ‘sanık’ yaratan bir hukuk..
Hukuk, devletin ‘ideolojik aygıtları’nın en bașında gelir oysa.
‘Zekeriya Hukuku’ demek ki eski Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en moda ‘ideolojik aygıtı’dır.
Bu aygıta takılan ‘aslan’ olsa, kapana takılan ‘aslan’dan öteye gidemez.
Eylül 2009’da ‘Bu Bașbuğ’dan Bir B Olmaz’ diye yazdığımda çok eleștiri almıștım.
Șu son ıslak askerî șûra’dan çıkana bakın da öyle karar verin isterseniz.
İlker Pașa șimdi ayıklasın pirincin tașını da görelim.
‘Hukuk içinde’ herșey yoluna girecek mi dediniz?
Iyi de hangi ‘hukuk’?
Hukuk diye hukuk diye Ordu’yu esir halkı ‘asi’ ettikten sonra.
Habip Hamza Erdem