'Merhametsizlik de şiddettir'
Şiddet üçlemesini, yeni filmi "Sözün Bittiği Yer" ile sürdüren İsmail Güneş, bir babanın dramı etrafındaki hikâyesi için; "Şiddet ille de dayak ve işkence değildir. Merhametsizlik de şiddettir." diyor.
Bundan sekiz sene evvel, 1999'da "Gülün Bittiği Yer" filmini çeken İsmail Güneş, ailede, okulda, askerde kısacası hayatın her evresinde var olan şiddeti ele alıyor ve ekliyordu: "Bu bir üçleme, şiddet üzerine eğilmeye devam edeceğim." Bunun üzerinden çok zaman ve üçlemenin bir parçası olmayan bir de film (The İmam) geçti ve nihayet Güneş, şiddet üçlemesinin ikinci filmi "Sözün Bittiği Yer"le bir kez daha sinema salonlarında yerini aldı.
Film, okullarda palyaço ve ibiş gösterileri yaparak kıt kanaat geçinen Turgut'un hikâyesi. Bir tutunamayanlar cumhuriyeti vatandaşı Turgut'un esas derdi, kendinden ziyade oğlu için güzel bir hayat hazırlamak. İlkokuldaki oğlu Umut'a bir yaşından, yani Umut'un annesi, Turgut'un karısı Simay gittiğinden beri tek başına bakan Turgut için öldürücü darbe, oğlunun lösemi olduğu haberiyle gelir. Simay'ın yıllar sonra çıkagelmesi ise iyice karıştırır işleri. Filmde Volkan Severcan, Tardu Flordun, Ahmet Yenilmez, Emin Gürsoy ve Ahmet Özhan gibi isimlerin yanı sıra esas yükü taşıyan yeni simalar var: Umut rolündeki Okan Tangücü ve Turgut'u başarıyla canlandıran Mehmet Özgür gibi. Filmin hikâyesi ve hatta belki seyrederken kimi yerler "Bu kadar da olur mu!" dedirtebilir. Ama neredeyse filmdeki her şeyin gerçek hayatta bir karşılığı mevcut. Mesela yönetmen için çıkış noktası, okullarda gösteriler yapan Turgut isimli bir arkadaşı olmuş. Filmde sürekli oğluna pembe yalanlar söyleyen Turgut ise aslında yönetmenin babası! Güneş, tıpkı Umut gibi, babasının ağzından Tepegöz'ü nasıl öldürdüğünü dinleyerek büyümüş. Ve en acı rastlantı; Turgut'u canlandıran Mehmet Özgür'ün, kısa bir süre önce oğlunu aynı şekilde kaybetmesi, hatta aynı senaryodaki gibi küçük 'vosvos'unu bu sebeple satması...
"Sözün Bittiği Yer", bir şiddet üçlemesinin parçası olamayacak kadar dramatik görünüyor. Yönetmense "Şiddet ille de dayak ya da işkence şeklinde olmaz." diyor. "Başkası üzerinde resmî ya da gayriresmî görevini, gücünü baskı için kullanmak şiddettir. Merhametsizliği şiddet sayıyorum. Sözün Bittiği Yer'den sonra ne var? diyorlar. Merhamet var, bundan sonra tek ihtiyaç duyduğumuz şey merhamet." Bir yandan da tadını çok iyi bildiğimiz o eski Türk filmlerine fena halde benziyor film ki yönetmenin de bir itirazı yok: "Bunun için yaptım." diyor hatta. "Filmde Sadri Alışık filmi seyrettirmem tesadüf değil ki! Ah Güzel İstanbul'u özellikle aradık. Oradaki karakter de çaresizdir, başarısızdır ve ben hem o filme hem de o tarz filmlere bir selam olsun istedim. Bu bir Türk sineması remak'idir. 'Bu da mı ofsayt?' der ya Sadri Alışık; hatta bizim mahkeme sahnesinde de benzer bir savunmanın ardından, tam Alışık selamı değil; ama onu hatırlatan bir selam verir adamımız. Filmin anlatımı da çok yalın; neredeyse açı-karşı açı. Çünkü o dönem Türk sineması böyleydi, aynı yöntemi kullanmak istedim." Hemen her yönetmen yeni bir dil, yeni bir anlatım peşindeyken Güneş'in bu tercihini ilk başta anlamak zor. O ise tercihini, bizzat seyircinin yönlendirdiğini söylüyor: "Seyircinin bu tarza hazır olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir kuşak bu filmleri seyretti ama biz o filmlere düşman yetiştirildik. Bizden sonrakiler, şimdi yirmili yaşlarda olanlar, özel televizyonlar sayesinde bu filmlerle yeniden tanıştı. Bizse onlardan farklı filmler yapmak üzere yönetmenliği seçtik. Oysaki onlar bizimdi, bizi anlatıyordu. Bizi diğer sinemalardan farklı kılandı; o yüzden yeni klasik sinema diye üzerinde ısrarla duruyorum."
'Bize pazarcı muamelesi yapıyorlar'
"Beyoğlu'nda çekim yaparken zabıtalar bizi kovaladı. Saatine 250 bin lira para istiyorlar. 10 saat çalışırsan 2,5 milyar! Ben de Beyoğlu'na para vermem diyorum; çünkü Beyoğlu benim, sinemasının kalbi burası. Ertesi gün de 14 Kasım, Türk sinemanın doğum günü! Belediye başkanını aradım, 'Para almayı sürdürdüğün sürece dramatik olarak seni tarihe yerleştireceğim.' dedim. Filmde de bundan bahsediliyor işte. Tavır değişmedi, şu anda mahkemeliğiz. Gıyabımızda ceza kestiler, biz de yürütmeyi durdurma talebiyle başvurduk. Beşiktaş Belediyesi de öyle; sahil sahneleri için 2 milyar ödedik. Aynı yasadan istifade eden Maltepe Belediyesi yapmıyor bunu. Pazarcılardan alınan parayı almaya çalışıyorlar. Bu ülkede film çekmek zor, bir de belediyelerle uğraşmayalım."
Elif Tunca zaman