Isparta Valisi Sn. Memduh Oğuz'a Açık Mektup (1)
Sayın Vali;
Hepimizin bildiği gibi Türkiye çok zorlu ve Karanlık ve tehlikeli bir labirentin içine sokulmuştur. Tüm Ulusal kaynaklarımız satılmıştır. Kan karşılığı kazandığımız topraklarımız haraç mezat yabancılara (işgal güçlerine) peşkeş çekilmektedir. Türkiye’nin yarısına yakın alan yabancı maden şirketlerine ruhsatlandırılmıştır. HES’lerle akarsularımız özelleştirilerek kurutulmaktadır.
ABD ve AB Türkiye’ye yeni Sevr’i dayatmışlardır. İkiz Sözleşmeler, AB uyum yasaları ile Türkiye’nin bağımsızlığına ipotek konmuştur.
AB ve ABD’nin projeleriyle Türkiye bölünmeye götürülürken, Kürdistan kurulmaktadır. GOP ve Ilımlı İslam projesi Türkiye’yi Küresel oyuncuların oyun sahası yapmıştır. Küresel oyuncuların Anayasa Mahkemesinden LAİKLİĞE KARŞIT ODAK olmaktan ceza alan bir hükümet iktidardadır.
Ekonominin dizginleri, küresel çetenin kanlı ellerine teslim edilmiştir. 92 yıl sonra Sevr yeniden sahneye sürülmüştür. Ordu, yargı, üniversiteler, sendikalar dernekler ve basın teslim alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin hiçbir döneminde Atatürk devrimlerine bu denli pervasızca, açıktan dil uzatılmadı. Bağımsızlık düşüncesi bu denli aşağılanmadı. Ulusal bayramlar, irtica odağı olan iktidar tarafından halkın elinden alınıyor. Atatürk anıtlarına çelenk koymak ise yasaklandı…
ABD ve AB yüzlerce yıllık deneyimi ile uyguladığı yüzlerce proje ile başaramadığını şimdilerde başaracağına inanıyor. Bu proje; Türk Milletinin devletin ‘den kopartılması, azınlıkların çoğunluğu yönetmesini sağlayan devlet yapılanmasını sağlamak. Ulus devlet ve üniter yapıyı tersyüz etmek. Türk e ait ne varsa anayasadan yasalardan çıkartmak, Türk Milletinin tarihi kimliğini unutturmak, Arap tarihini İslam tarihi gibi, Avrupa tarihi kültürü ve değerlerini çağdaş değerler ve kültürmüş gibi benimsetmek! Türk yurdunu kimliksizleştirerek yığınların ülkesi haline getirmek! Amaçlıdır.
Yazmadıklarım/yazamadıklarım, yazdıklarımdan bin kat daha çoktur… Kısaca, tüm ulusumuz ateş altındadır.
Sayın Vali;
Bu koşullar altında, Türk Ordusunun yeminli düşmanlarına maddi ve manevi destek sağlayan, yabancı devlet ve istihbarat örgütlerinin himayesi altında Türk Ordusuna meydan okuyan tarikat ve cemaatleri destekleyen, bu Cumhuriyetin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve anayasanın değişmez ilkelerini pazarlık masasına yatıran, aklını, kalemini, bilimini ve vicdanını yabancılara ve bölücülere teslim etmiş aymazlıklara karşı durmanız görevlerinizin başında gelmektedir.
Çünkü tüm halen yürürlükte olan Anayasamızın “Başlangıç” bölümünde;
“(Değişik: 23/07/1995-4121 K/1 – md.) Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;”
“…..Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün, tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâptan ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;…. FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA” denilirken, 11. Madde de ise,
“MADDE 11- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” amir hükmü yer almaktadır.
Sayın Vali; Bilineni yinelemek değil amacımız. Sizin 25 Mayıs 2012 de, Isparta Belediye Kültür Sarayı’nda İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ile Isparta Kültür ve Eğitim Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği, “Şiddet ve Tedavisinde Bediüzzaman Said Nursi’nin Müspet Hareket Yaklaşımı” başlıklı sempozyumda söylediğiniz,
a) “Bediüzzaman hazretlerinin Ispartalı olduğunun bilgisi buraya vali olarak geldiğimin üçüncü günü önüme koymuşlardı. Eğer manevi frekans şiddetini ölçen bir elektronik cihaz icat edilirse hangi alanda manevi frekans güçlü diye ölçüm yapılsa Isparta ölçülür. Bu şiddet Barla’da şiddetlenir, Çamdağı’nda cihaz elinizde fırlayacak gibi en şiddetli manevi frekans hissedilir” cümleniz,
b) Yine sizin T.C ISPARTA İLİ, İL GENEL MECLİSİ, 22. Dönem 06.12.2011 tarih 12/2–363 sayılı kararının “g” bendinde “Barla İlçemiz Ana yol kavşağına, ”BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” sloganı yazılması kararının, Anayasamızın 174/ ”7. 26 Teşrinisani 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanuna” ve hukuka aykırı olduğunu bilmenize karşın ne “yeniden görüşülmek üzere il genel meclisine iade” etmemeniz, ne de idari yargıya başvurmamanız, yeni yetki, görev ve sorumluluğunuzu yerine getirmemeniz,
c) 07 Haziran 2012 de Isparta da düzenlenen “Türkçe Olimpiyatları” konuşmanızda “Bu organizasyonun arkasındaki en büyüğü hürmetlerle selamlıyorum” sözleriniz,
d) Isparta’nın İslam açısından Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra geldiği yönündeki açıklamalarınız üzerine bu açık mektubu yazma kararı verdik.
Sayın Vali; Hatırlatırız ki siz Türkiye Cumhuriyeti Devletini Isparta da temsil ediyorsunuz. Bu temsil görevinizi yerine getirirken başta Anayasamız olmak üzere, tüm yasalara uymak zorundasınız.
13.04.2005/25785 tarih ve sayılı Resmî Gazete de yayımlanan “Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin” 9. Maddesinde “Kamu görevlileri; tüm eylem ve işlemlerinde yasallık, adalet, eşitlik ve dürüstlük ilkeleri doğrultusunda hareket ederler, görevlerini yerine getirirken ve hizmetlerden yararlandırmada dil, din, felsefi inanç, siyasi düşünce, ırk, cinsiyet ve benzeri sebeplerle ayrım yapamazlar, insan hak ve özgürlüklerine aykırı veya kısıtlayıcı muamelede ve fırsat eşitliğini engelleyici davranış ve uygulamalarda bulunamazlar.”
“Kamu görevlileri, takdir yetkilerini, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda, her türlü keyfilikten uzak, tarafsızlık ve eşitlik ilkelerine uygun olarak kullanırlar.”
“Kamu görevlileri, gerçek veya tüzel kişilere öncelikli, ayrıcalıklı, taraflı ve eşitlik ilkesine aykırı muamele ve uygulama yapamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef alan bir davranışta bulunamazlar, kamu makamlarının mevzuata uygun politikalarını, kararlarını ve eylemlerini engelleyemezler”
Elbette ki yukarıda sıralanan eylemleriniz ve konuyu uzatmamak adına diğer eylemlerinizle ilgili Anayasa ve yasa maddeleri yalnızca bunlar değil.
Sayın Vali; Eylem ve söylemlerinizle Anayasayı ihlal ediyorsunuz, Yasaları İhlal ediyorsunuz. Biz sizi “Devletin Valisi” olarak görmek ve bilmek isterdik. Ancak siz, Hükümetin değil bir siyasi partinin İl Başkanı gibi davrandınız, davranmaya devam ediyorsunuz.
Sayın Vali; Öncelikle belirtelim ki Said Nursi Ispartalı değildir. 1925’te patlak veren Şeyh Sait İsyanıyla ilgili görülerek İstiklal Mahkemesi’nce sürgün edilmiştir. Önce Isparta’ya, sonra Kastamonu’ya ve Emirdağ’a, sürülmüştür.
Yani Oturduğunuz Makamı size kan karşılığı kazanıp veren Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna karşı isyan bayrağı açanların önde geleni “Said Nursi” bir cumhuriyet düşmanıdır. Isparta’ya vali olarak gelişinizin üçüncü günü önünüze bubilgiyi koyanlar ya sizi aldatmışlar, ya da gerçekten art niyetliler.
Said Nursi, İngiliz Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Bağdat’tan yazılan gizli raporunda belirtildiği gibi “Kürtleri Türklere karşı kışkırtarak ayaklandırmak amacıyla kurulmuş olan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin kurucuları arasında Said-i Kürdi (Nursi) de vardır.” “sıkı bir kavmiyetçi olan” Said’i Nursi ve arkadaşları ABD’li komiserden “Kürt milli haklarının sağlanması konusunda kendilerine yardımcı olmalarını” da istemişlerdir. (Kadri Cemil Paşa, Doza Kürdistan, (Zinar Silopi) Haz. Mehmet Bayrak, Ankara, 1992, s. 57.)
Diğer taraftan, “Said-i Nursi, hem eski Almancı, yeni Amerikancı, hem İslam birliği yandaşı, hem Osmanlıcı, hem Kürt, hem hilafetçi olması bakımından Amerika’nın Bullit tarafından kurallaştırılan soğuk savaş stratejisinin Türkiye’deki kanaat önderi ve ruhani lideri” dir. (Cengiz Özakıncı, Türkiye’nin Siyasi İntiharı, Yeni Osmanlı Tuzağı, İstanbul, 2005)
Sayın Vali; Biz Ispartalılar Atatürk’e “Nefret-i amme’ye layık adam; İslam’ın en büyük fitne-i diniyelerinden biridir.” Yani, “Halkın nefretine layık adamdır. İslam dinini yıkmaya çalışan kişilerin en büyüğüdür.” (Alparslan Işıklı, Said Nursi, Fethullah Gülen ve Laik Sempatizanları, Ankara, 1994, s. 24.) diyen bir Kürtçü ile değil, Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kuran, meclis üyesi iken izin alıp cepheye giden, “Demiralay”ı kurarak savaşa katılan, Soyadı Kanunu çıkınca da kendisine Demiralay soyadı verilen Ispartalı din adamı Hafız İbrahim Efendi ile anılmayı yeğleriz.
Sayın Vali; Anadolu’nun işgali üzerine “gerçek din adamları” ya silaha sarılarak ya da cami cami dolaşarak halkı “kurtuluş için” harekete geçirmeye çalışmıştır. Hatta birçok din adamı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurarak bölgesinde silahlı direniş başlatmıştır. Kurtuluş Savaşı başlarında kurulan 47 Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde 84 din adamı yönetici durumundadır. Ayrıca bu 47 Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 16’sının başkanı din adamıdır. Ankara’da Müftü Rıfat Börekçi, Afyon’da Müftü Sait Efendi, Amasya’da Müftü Hacı Tevfik Efendi, Bilecik’te Müftü Mehmet Şükrü Efendi, Bolu’da Müderris Kürt zade Mehmet Sıtkı Efendi, Çankırı’da Müftü Bekirzade Ata Efendi, Denizli’de Ahmet Hulusi Efendi, Erzurum’da Hoca Raif Efendi, Hakkâri’de Müftü Ziyaeddin Efendi, Isparta’da Şeyh Ali Efendi canla başla Mustafa Kemal’e ve Türk Kurtuluş Savaşı’na destek olurken, Said-i Nursi bu sırada, İstanbul’da, Kürdistan Teali Cemiyeti’ni ve Kürt Neşriyat Cemiyeti’ni kurmakla meşguldür. (Mustafa Yıldırım, Meczup Yaratmak, Ankara, 2006, s.73,74; Mardin, age, s. 147.)
Görüldüğü gibi “manevi frekans şiddetini ölçen bir elektronik cihaz icat edilirse hangi alanda manevi frekans güçlü diye ölçüm yapılsa Isparta ölçülür. Bu şiddet Barla’da şiddetlenir, Çamdağı’nda cihaz elinizde fırlayacak gibi en şiddetli manevi frekans hissedilir” dediğiniz Said Nursi Türkiye’nin ateşle imtihan edildiği o günlerde, Türklüğü yeryüzünden yok etmek isteyenlerin safında “manevi frekansını“ şiddetlendirmekle meşguldür.
Sayın Vali; Said-i Nursi’ye göre, Atatürk, “TEK GÖZLÜ DECCAL”dır; SÛFYAN’dır. Yine Said-i Nursi’ye göre Atatürk, “Nefret-i amme’ye layık adam; İslam’ın en büyük fitne-i diniyelerinden biridir.” Yani, “Halkın nefretine layık adamdır. İslam dinini yıkmaya çalışan kişilerin en büyüğüdür.”
Nursi, Denizli müdafaasında da açıkça Atatürk’e saldırmış, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü azaltmaya çalışmıştır:
“Bu dehşetli kumandan(Atatürk) deha ve zekâvetiyle ordunun müspet hesanelerini kendine alıp ve kendinin menfi seyyielerini o orduya vererek.(…) Ben kırk sene evvel beyan ettiğim bir hadisin o şahsa vurduğu tokada binaen, sabık mahkemelerimizde bana hücum eden bir müdde-i umumiye (savcıya) dedim. Gerçi onu hadislerin ihbarıyla kırıyorum; fakat ordunun şerefini muhafaza ve büyük hatalardan vikaye ederim. Sen ise bir tek dostun için Kur’an’ın bayraktarı ve âlem-i İslam’ın kahraman kumandanı olan ordunun şerefini kırıyorsun ve hesenelerini hiçe indiriyorsun dedim.” (Şualar, s.319.)
“Kahraman ordunun zaferi ve şerefi ona verilemez. Yalnız onun bir hissesi olabilir. Nasıl ki ordunun ganimeti malları, erzakları bir kumandan verilse zulümdür, dehşetli bir haksızlıktır.” (Şualar, s.300,302)
“Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş, BİR ADAM hakkında 30 sene evvel bir hadis-i şerifin ihbarıyla KUR’AN’A ZARARLI öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi.” (Emirdağ Lahikası, C.I, s. 279.)
Nursi, açıkça Atatürk’e dost olmadığını da söylemiştir: “Evet, çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden Mustafa Kemal’e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır.” (Emirdağ Lahikası, C.I, s. 280)
Sayın Vali; 07 Haziran 2012 de Isparta da düzenlenen “Türkçe Olimpiyatları” konuşmanızda “Bu organizasyonun arkasındaki en büyüğü hürmetlerle selamlıyorum” dediğiniz Fetullah Gülen, Said Nursi’nin izinden giden, eğitimi kendinden menkul, emekli bir vaizdir.
Sayın Vali; Avrupalılar ile Türkler; Anadolu’ya sahip olmak için mücadele etmiştir. Haçlı savaşları bu kapsamda sürmüştür. Günümüzde; Roma’yı ABD temsil etmektedir. Dünyaya nizam vermek isterken, insan hakları, demokrasi, özgürlük uyuşturucusunu vererek köleleştirme projesi uygulamaktadır.
Batı’nın Türklere Türkiye ye bakışında ise değişme olmamıştır. Yok, etmeyi başaramayan batı, bu kez İslamcıları devşirerek kendinse bağlı kılmış, bu yolla denetimi ve kontrolü kurmayı başarmıştır.
CIA eski istasyon şeflerinden Paul Henze’nin Türkiye’ye ilişkin tahlilleri sıklıkla kamuoyunda yer alır. Hatırlayalım: Kemalizm’i tarihe gömerken, Türk devletinin ve Türk milletinin tarihe gömüleceğini bilecek kadar zeki, bilgili ve Türkiye’yi tanıyan biri olan Henze, Türkiye Raporu, hazırlamıştı.
Paul Henze raporunda; “Türkiye’de İran ve Arap parasıyla desteklenen köktendincilik Türkiye için tehlikeli değildir. Nurcular ilericidir, demokrattır. Nakşiler geriye dönük değildir. Türkiye’nin Yeni Dünya Düzeni içindeki yeri ılımlı İslam’dır. Kemalizm Türkiye’yi çağın gerisine itmiştir. Türkiye Kemalizm’i bırakmalıdır. Batı’nın çıkarı Türkiye’nin Batı ile ılımlı İslam yoluyla bütünleşmesidir. Atatürk ilkeleri Yeni Dünya Düzeni ile ölmüştür”. Demektedir. (20 Haziran 2011, 19:26 Nurullah Aydın)
CIA’nın Yakın ve Güney Asya Bölgesi İstihbarat Şefi olan ünlü stratejist ve İslam uzmanı Graham Fuller, “Siyasal İslam’ın Geleceği” adlı kitapta, ABD dış politikasının en önemli hedeflerinden birinin, özünde İslamcı ama aynı zamanda liberal bir İslam’ı teşvik etmek olduğunu, bu amaçla da Fethullah Gülen’in desteklenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Fuller, Türkiye’de 236 okulu, üniversiteleri, yurt dışında 280 okulu, 200 dolayında dini vakfı ve 211 ticari şirketi bulunan Fethullah Gülenciliğin, BOP’nin kapsama alanında olabilecek liberal bir İslamcı hareket olduğunu özellikle vurgulamaktadır.
Sayın Vali; Bu nedenledir ’ki, Gülen okulları Rusya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde, özellikle Türk cumhuriyetlerinde, istihbarat ve operasyon merkezleri gibi çalıştığı gerekçesiyle kapatılmışlardır. Türkiye’deki okulları da okyanus ötesine bir yandan istihbarat sağlarken, diğer yandan ABD’nin ülkemizde yapacağı psikolojik operasyonların merkezi, odağı ve üssü olarak görev yerine getirmektedirler. Büyük paralar harcanarak ve devletin olanakları kullanılarak organize edilen Türkçe Olimpiyatları bu kirli, yıkıcı faaliyetlerin üzerini örtmek, perdelemek amaçlıdır. Devletin koltuğunda oturan, Atatürk Cumhuriyetini Isparta da temsil eden bir Valinin okyanus ötesine selam ve hürmetlerini göndermesi, Cumhuriyete karşı yapılan, cumhuriyet yıkıcılığı ihanetinin, operasyon ve istihbarat faaliyetlerinin devlet olanakları kullanılarak desteklendiği ve onayladığı anlamına gelir. Atatürk cumhuriyetini yıkma operasyonunu şu veya bu şekilde destekleyenler, makamı ve mevkii ne olursa olsun suç işlemektedirler.
Sayın Vali; “…Bu şahsın (F.Gülen) yönettiği, körpe beyinlerin karanlık düşüncelerle köreltildiği ışık evlerinde, ‘Atatürk’ün bir gözünün öküzgözü olduğunun’ anlatıldığı herkesçe biliniyor; çünkü Said-i Nursi hazretleri, bir karşılaşmasında Atatürk’ün gözlerinden birini çıkarıp, onun yerine bir öküzgözü taktığını görmüştür! Nursi’ye göre sahtekâr doktorlar da Gazi’nin gözlerinden birinin öküzgözü olduğunu Türk milletinden saklamayı başarmışlardır.” (İlker Sarıer, “Hoşgörü Abidesinin Yıkılışı”, Sabah Gazetesi, 21 Haziran 1999.)
“…İfşaatta bulunan iki öğrencinin açıklamalarından öğreniyoruz ki, Fetullah cemaatinde Cumhuriyet’in adı ‘kefere düzeni’, Atatürk’ün adı ise ‘Deccal’dir.” (Alparslan Işıklı, Said Nursi, Fethullah Gülen ve Laik Sempatizanları, Ankara, 1994.)
Sayın Vali; Görüldüğü üzere; halkımızın milli kimliğe dönüştürüp içselleştirdiği din algısı, emperyalizm güdümündeki tarikat-cemaatlerin, kitleleri köleleştiren kayıtsız şartsız itaat-biat reçeteleriyle değiştirilmektedir.
Milli/Ulus devletin tasfiyesiyle, ekonominin, siyasetin, devletin denge kurumlarının, yani sistemin baştan aşağı emperyalizmin arzuları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi operasyonunu sürmektedir.
Kurumların suçlanıp itibarsızlaştırılması, aşağılanması, halkın kolektif gurur sembolü olmaktan çıkarılıp bir nefret simgesine dönüştürülmesi, Cumhuriyetin ve ulusal değerlerimizin tasfiye operasyonunun sonucudur.
Sayın Vali; Bu koşullar altında Ya; Sadrazam Damat Ferit Paşa hükûmetinin emriyle Sivas Kongresinin yapılmasını engellemeye ve Mustafa Kemal Paşa’yı ortadan kaldırmaya, Heyet-i Temsiliye ve Milli Mücadeleyi durdurmaya çalışan Elazığ Valisi Ali Galip Bey’in yolundan gitmek var, ya da 29 Ocak 1915′de vekâleten atandığı İzmir ve Aydın valiliklerinin yanı sıra 17. ve 25. Kolordu komutanlıklarını da yürüten, işgal devletlerinin taleplerini sert bir şekilde reddeden Sakallı Nurettin Paşanın yolundan gitmek. Tercih sizin Sayın Vali. Üzüntülerimle.
Mahmut ÖZYÜREK, 16 Haziran 2012
ADD Isparta Şube Başkanı