İŞTE 2013 YILI, BAŞIMIZA GELECEKLER VE YAPACAKLARIMIZ!
Başımıza gelecekler ve getirilecekler açıktır; son on yıldır ülkemizde yapılanları alt alta sıralayın, bundan sonra bu AKP siyasetinin ne yapacakları da kendiliğinden ortaya çıkacaktır. 2013’te nelerin başımıza gelebileceğini doğru analiz edebilirsek, bizlerin ne yapması gerektiği de açıkça görülecektir.
İÇ SİYASET:
EKONOMİ: Başımıza gelecek ve getirilecekler; Son olarak otoyolların özele satışıyla, Özal’la başlatılan milli ekonomik kaynakların yabancılara satışı son hızla sürecek ve Türkiye’nin sahip olduğu yeraltı ve yerüstü ekonomik kaynaklarımızın yönetimi yabancıların eline geçecektir. Kaynakların üretimi, içe ve dışa satışı, fiyat politikası ve üretimde hammadde olarak kullanım politikası yabancılar tarafından düzenleneceği için, küçük ve orta ölçekli üreticilerimiz büyük sıkıntılara düşebilecektir. Dolayısıyla bu evimize yansıyacak, fakirleşme sürecimiz artarak devam edecek ve gelir dağılımdaki uçurum derinleşecektir.
Bu demektir ki Türkiye’de toplumun büyük kesimini teşkil eden memur, emekli, dul, yetim, işçi, küçük esnaf, köylü ve bu sınıfların emeklileri, bırakın sosyal yaşamı, sadece ve sadece boğaz tokluğuna yaşayacaktır. Yaşantımızda görülecek bu zorluk, ister istemez kişisel borçlanmaya yol açacak, yabancı bankalardan kredi ve kredi kartı kullanımı son hızla yayılacaktır. Bu borçlanmanın altından kalkamayan toplumun büyük kesimi elinde ne varsa satarak her geçen gün artan borçlarını ödemeye çalışacak, ama yeterli kaynağı olmadığı için mahkeme kapılarına düşmek durumunda kalacaktır. Hacizler başlayınca AKP Projesi devreye girecek, erteleme, faiz silme gibi suni çözümlerle halkımızın azıcık olsun nefes alması sağlanacak ama öte yandan bu süreç halkımızın AKP’ye bağımlılığını da arttıracaktır.
Açlık ve yoksulluk sınırlarında yaşayan milyonlarca insanımızın içine düştüğü bu yaşam zorlukları doğrudan öğrencilerimizi etkileyecek, aileler öğretim ve eğitime yeterli kaynak ayıramayacağı için gençliğimizin büyük bir kısmı gelecek kaygısına sürüklenecektir. Bu bunalımdan çıkış yolunu, istemese de, öğrencilere destek veren cemaat yapılanmalarında arayacaktır. Bu durumda akla ilk gelen de Fettullah Gülen Örgütü olacaktır. Zaten bu örgütün bizzat kendisi genç nesillerimizin bu duruma düşmesine yol açmış olduğu için, o da kendine yönelen gençliği dişlerine bakılıp seçilen atlar gibi, titizlikle seçecektir. En zeki, en fakir çocuklarımızı seçerek okutacak ve böylece, kendine kayıtsız şartsız biat eden bir gençliği önce kontrol ve denetimi altına alacak ve ardından da köleleştirecektir.
Gençlerimizin geri kalanı ise, eğitim ve öğretim kalitesi her geçen düşen devlet okullarında körleşecek, vasıfsız işçi durumuna düşecekler ve boğaz tokluğuna çalışarak yaşamlarını sürdürmeye çalışacaklardır. İşin kötü yanı ise bir kısmı da, kolay para diyerek suça yönelecektir. Sonuç ise değişmeyecektir; akıllı, zeki, fakir ve küresel sermayeye hizmet eden ve kendi kültürüne ve özüne yabancılaştırılmış yani devşirilmiş hizmetkarlar ile ya suça yönelmiş ya da yaşamını anca sürdürebilen hizmetkarlar!
Özeti şudur; Türkiye insan ve ekonomik kaynaklarının yönetimini yabancılara sattığı için, geleceği olmayacaktır, çünkü yetişen nesillerimiz bu kaynaktan pay alamayacağı için, bu kaynağı yönetenlerin hizmetine girecektir.
PEKİ, BİZ ÇARESİZ MİYİZ, BU AKINTIYA KAPLIP SÜRÜKLENİP GİDECEK MİYİZ?
Asla, asla çaresiz değiliz, buna karşılık bizim de yapacaklarımız vardır. Her şeyden önce, bir liramız da olsa harcamayacağız, hep tasarrufa yöneleceğiz. Dolayısıyla yeni yılda kredi kartlarını kullanmayın, zorunlu olursa eğer bir tane kullanın aile adına ve geri kalan tüm kartları iade edin, yırtın, atın, zorluk çıkarırlarsa eğer, kayboldu deyin ama yerine yenisini istemeyin, verirlerse almayın.
Kredi kartlarından kurtulmanın yollarını arayacağız; şimdilik tek kredi kartı kullanacağız, diğerlerini çöpe atacağız, elimize para geçtikçe kredi borçlarımızı ödeyip rahat bir nefes almaya çalışacağız, çocuklarımıza kredi kartı almayacağız, yeni elbise, ayakkabı gibi bir şey almayıp eskilerimizle idare edeceğiz. Yeni yılda kuru fasulye, kuru soğan, bulgur pilavı deyip ailemizle birlikte olacağız ve dışarı gidip aile bütçemize külfet getirmeyeceğiz.
Önce kişisel borcu yok edelim, sonra sıra devletimize gelecek! Amacımız; çocuklarımıza güçlü bir devlet ve huzurlu ve güvenli bir gelecek bırakabilmektir! O halde, varsa eğer para harcamayınız ve varsa eğer borçları ödeyip rahat bir nefes alınız ki geleceğe güvenle bakıp mücadele edelim! Bir yerden başlamalı, öyle değil mi, eğer ki söz konusu vatan ve çocuklarımız ise...
TOPLUMSAL BİRLİK: Başımıza gelecek ve getirilecekler; “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkı’na Türk Milleti denir” değeri ile “Anayasa’ya vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” kavramı kaldırılarak, “bu coğrafyada yaşayan tüm yurttaşlar bu coğrafyanın adı ile anılır ve tanınır” denilerek toplumun ulusal/milli kimliğini bozmak için ellerinden ne geliyorsa yapacaklardır. Bu da bizi sürü toplumuna sürükleyecektir; adı olmayan bir millet, adı olmayan bir tarih, kültür ve toplum. Çünkü TÜRK olan bir millete coğrafyanın adıyla TÜRKİYELİ demek, aynı coğrafyada yaşayan koyun ve kuzu sürüleriyle türdeş durumuna düşürmek demektir. Ve bu durum zamanla etnik köken ayrıştırmasını ve çatıştırmasını da beraberinde getirecektir, şimdi yapılan Türk-Kürt ayrımı gibi.
Milli/ulusal birlikte yapılmak istenen bu değişim dini inançlara da yansıtılacak, başlangıçta “herkes dini inancında özgürdür” denilerek önce bir özgürlük ortamı yaratılarak toplumun farklı dini inançlarına vurgu yapılacak, bu vurgu zamanla toplumu ayrışmaya ve nihayetinde çatışma riskini de beraberinde getirecektir, şimdi yapılan Alevi-Sünni ayrımı gibi.
Toplumda yapılacak etnik ve dinsel farklılıklar üzerinden ayrıştırma ve beraberinde getireceği çatışma riskleri koz kullanılarak, toplumumuza “KORKU” salmak, endişe salmak için kullanılacak, AKP siyaseti tarafından bu durum “İYİ POLİS- KÖTÜ POLİS” misalinde olduğu gibi, baskı unsuru haline dönüştürülüp herkesin AKP’nin eteğine yapışması sağlanmaya çalışılacaktır.
PEKİ, AYRIŞACAK MIYIZ?
Asla, asla ayrışmayacağız, ayrışmaya yol açacak sözlerden, hareketlerden kaçınacağız, daha çok birbirimize sarılacağız ve bizi ayrıştırmak isteyenlere karşı toplumsal tepkimizi meydanlarda göstereceğiz. 1970-80 döneminde yapılmış olan hatalara tekrar düşmeyeceğiz, sağ-sol çizgisinden uzaklaşıp “söz konusu vatan” diyerek bir araya geleceğiz. MHP-CHP ayrımına düşmeyeceğiz, söz konusu vatan olduğunda siyasi partilerimizi bir kenara koyup bu ayrıştırma siyasetine karşı müşterek tepki verecek ve birleşeceğiz.
Başta Atatürkçü Düşünce Dernekleri ve Ülkü Ocakları olmak üzere, teşkilatlı sivil toplumun bu ayrıştırma siyasetine karşı düzenleyeceği demokratik tepki gösterilerine hep birlikte katılıp daha güçlü ortaya çıkacağız. Yine bu teşkilatlı derneklerin ve ocakların yurdumuzun her köşesinde halka gitmesini, halkımıza oynanan bu oyunların iç yüzünün anlatılmasını sağlayacağız. Dolayısıyla güçlerimizi birleştireceğiz ve ardımıza alacağımız halkımızın desteğiyle ülkemizdeki bu ayrıştırma siyasetini ortadan kaldıracağız.
1. TERÖR: Başımıza gelecek ve getirilecekler; PKK Terör Örgütü Türkiye’nin bağrından çıkmış bir örgüt değildir. Küresel sermaye ve güçlerin siyasi hedeflerine ulaşmak için kurduğu ve kullandığı bir modern yüzyıl örtülü savaş aracıdır. Burada küreselin siyasi hedefi Kürdistan’ı kurmak yoluyla İran, Suriye ve Irak’ı ve de nihayetinde Türkiye’yi parçalamaktır. Küçülmüş bir Türkiye ve Müslüman halkı Hıristiyanlaştırılmış bir Türkiye AB için de, ABD-İsrail için de, Rusya için de ideal bir siyasi hedeftir. Bu hedefe ulaşmak için kullanılan araçlar; Türkiye’de PKK, Irak’ta Barzani, İran ve Suriye’de de bunların uzantılarıdır.
Türkiye’de terör bu bakış açısından değerlendirildiğinde, PKK Terör Örgütü siyasallaştırılarak yoluna devam edecektir. Burada can alıcı nokta; Türk Bayrağı altında bir ve bütün olarak yaşamak isteyen Kürt kökenleri insanlarımızın Türk Milleti’nden uzaklaştırılarak PKK ve Kürdistan siyasetine halk tabanı oluşturmasının önlenmesidir. Öyle ya ayrı bir devlet kurabilmek için, ayrı bir millet yaratmak gerekmektedir. İşte terör bu amaçla ve bu yolda hızla ilerleyecek, PKK’nın siyasi partisi BDP’nin gayretleri ve Kürdistan Projesi destekçisi AKP’nin çabalarıyla Türk Milleti “Kürt-Türk” şeklinde hızla ayrıştırılmaya devam edilecek ve Kürt’üm diyenlerin de hızla PKK’ya halk tabanı oluşturmasına çalışılacaktır.
Bu durumda, terör bahar aylarından itibaren yer yer şiddet gösterip Türk Milleti’nin evlatlarının şehit edilmesine çalışacak ve her geçen gün artacak olan şehit haberleriyle Türk Milleti’ni yıldırmak, bıktırmak, korkutmak ve sindirmek isteyecektir. Öyle bir noktaya toplum sürüklenmek istenecektir ki “artık yeter, ne olursa olsun” deme noktasına getirilmek amaçlanacaktır.
İşte tam bu noktada, AKP siyaseti adına Başbakan Erdoğan, işbirlikçi medya ve işbirlikçi sermayenin desteğiyle hem ekranlarda hem de meydanlarda boy gösterecek, “BEYAZ SAYFA”dan bahsetmeye, AF’tan bahsetmeye, cezaevinde yatanların çıkarılmasından bahsetmeye başlayacaktır. Bu durumda kod adı Ergenekon, Balyoz gibi siyasi davalarda tutuklu bulunanların tamamımın tıpkı Balyoz davasında olduğu gibi en ağır cezalara çarptırılması hiç de şaşırtıcı olamayacaktır, Örneğin; Öcalan’a karşılık olarak bir çok generalin ve diğer asker ve aydınların ölüm cezası karşılığı olan müebbet hapse mahkum edilmesi dahi beklenebilecektir. Bu da bizi, SÖZDE YENİ ANAYASA’ya yani tüm bu sayılanların anayasal garanti altında gerçekleştirilebilmesi için çıkarılacak olan anayasaya bizi sürükleyecektir.
Özetle, PKK şiddeti baharla sürecek, BDP sivil itaatsizlik eylemleriyle toplumun huzurunu bozacak, Türk-Kürt şeklinde ayrıştırma derinleştirilerek toplumun bir kesimin PKK’ya halk tabanı oluşturması sağlanacak, Silivri’de yatmakta olan aydın ve askerlerimize Öcalan’a karşılık olmak üzere ağır cezalar verilecek ve Beyaz Sayfa tezgahı ile Öcalan’a ev hapsi ve teröristlere af gündeme taşınacak, anayasa çalışmaları da bunlara hizmet edecek şekilde hız kazanacaktır.
PEKİ, BUNA SEYİRCİ Mİ KALACAĞIZ? BUNA İZİN VERECEK MİYİZ?
Asla, asla terörün bizi esir almasına izin vermeyeceğiz. Asla askerlerimizin ve aydınlarımızın cebren ve hile ile hapse atılmasına seyirci kalmayacağız. Anayasamızın bu kirli amaçlara alet edilmesine gözlerimizi kapatmayacağız.
BDP siyasetinin toplumsal çatıştırma oyunlarını bozacağız ve onların sivil itaatsizlik eylemlerine karışmayacağız. “Devletin polisi, jandarması var, onlar müdahale etsin, onlar önlesin” deyip bu olaylarda taraf olmayacağız. Ama buna karşılık, örgütlü sivil teşkilatların bu AKP-PKK siyasetine karşı düzenleyeceği her demokratik gösteriye katılacağız, demokratik tepkilerimizi bu siyaseti destekleyen hükümete karşı göstereceğiz. Allah göstermesin, eğer ki şehidimiz olursa, şehit törenlerinde ağlamayacağız, kahrolsun pkk demeyeceğiz, HÜKÜMET İSTİFA diyeceğiz, HÜKÜMET ŞEHİTLERİMİZİN HESABINI VER diyeceğiz.
Meclis’te en güçlü iki muhalefet partisi olan MHP ve CHP’yi yönetenlerin AKP siyasetine karşı açık ve net tavır koymalarını toplumsal baskı ile sağlayacağız. Yine bu yönetenlerin teşkilatlarıyla birlikte sivil toplum demokratik hareketlerini desteklemeleri için toplumsal baskı kuracağız. Eğer ki MHP ve CHP’yi yönetenler halkımızın bu sesine cevap vermez ve aldırmaz görünürse eğer, bu yönetimlerin değişmesi için yerel teşkilatları üzerinde halk tepkisini göstereceğiz.
Silivri’de tutuklu bulunan askerlerimiz ve aydınlarımıza karşı cebren ve hile ile mahkumiyet kararları verilmesini beklemeden, bu davada haksızlıklar ve hukuksuzluklara karşı tepkimizi açıkça ortaya koyacağız. Yeni yılla birlikte Silivri’de demokratik halk gösterilerinin başlatılması için halkımıza duyuru yapacağız ve gerekirse gidip Silivri önlerinde boy göstereceğiz. Silivri tezgahlarına karşı asla sessiz kalmayacağız ve MHP’yi yönetenlerin bu tepkimize ortak olmalarına sağlamak için çağrı yapacağız, duymazdan gelirlerse MHP’ye gönül vermiş insanlarımızın yönetime karşı baskı yapmaları için destek isteyeceğiz.
Yeni anayasa çalışmalarını yakından izleyeceğiz ve Yeni Anayasa Forumu’nun yaptığı çalışmaları destekleyeceğiz. Söz konusu vatan diyerek, bu siyasete karşı olan tüm güçlerimizi tek çatı altında toplamak için bu gayretlerimizi birleştirecek ve nihayetinde bu siyaseti durduracağız ve değiştireceğiz. Gücümüzü mevcut anayasadan alacağız, egemenliğin kayıtsız ve şartsız milletimizde olduğunu haykırıp gerekirse bu egemenliği doğrudan millet eliyle kullanılmasını sağlayacağız.
2. DIŞ SİYASET:
A. İSRAİL: Ortadoğu’da yaşananlar bir Arap Baharı değil, bir İSRAİL PROJESİ’dir. 1948’te kurulan ve kurulduğu günden bu yana Arap Müslüman dünyası ile savaş halinde bulunan İsrail’in iki temel korkusu vardır; biri, Müslümanların birleşip İsrail’e saldırması, diğeri ise nükleer silahların İsrail’e karşı kullanılmasıdır. Bu iki korkusunu yenmek ve güvenliğini sağlamak isteyen İsrail, nükleer silah kapasitesi bulunduğundan endişe ettiği İran’ı vurmak ve Müslüman coğrafyanın da birleşmesini engellemek için, Ortadoğu ülkelerini etnik köken ve dini mezheplerine göre ayrıştırmak ve çatıştırmak emelindedir. Öncelikle bu ülkelerin savaş güçlerini eritmek, savaş azimlerini kırmak ve savaş enerjilerini yok etmek peşindedir. Nihai olarak da bu ülkeleri parçalayarak, parçalar içinden İsrail’e müttefik devletler ve hükümetler kurmak peşindedir.
İsrail Planı işlemektedir; Irak parçalanmış ve İsrail’e müttefik Barzani Kürt Devleti kurulmuştur. Libya ve Mısır’da rejimler devrilmiş, İsrail’e müttefik yönetimler işbaşına getirilmiştir. Suriye’de iç savaş sürmektedir, bu şekilde İran yalnızlaştırılmaya ve ardından da vurulmaya hazırlanılmaktadır.
B. RUSYA, SURİYE, IRAK VE İRAN:
GELİŞMELERE DİKKATLİ BAKTIĞIMIZDA OLACAKLAR ŞÖYLE SIRALANMAKTADIR: Suriye’de Esad rejimi devrilecektir. Yeni yönetim İsrail yanlısı olacak ve İran’la bağını kademeli olarak azaltacaktır. Suriye’deki Kürdistan projesi ayakları güç kazanacak, PKK ve Barzani ile ilişkilerini geliştirecektir. İran’ın İsrail’e karşı kullanabileceği Suriye ve Lübnan’daki güç odakları etkisiz hale getirilecektir. Nihai olarak İsrail bir hava harekatı ile İran’ın nükleer tesislerini vuracak, ardından İran’daki muhaliflerin desteği ile İran’da ağır iç karışıklıklar çıkartılacaktır. Irak’ta Barzani Kürt Devleti’ni ilan etmese bile, ayrı bir devlet pozisyonunu güçlendirecek, hem Suriye, hem Türkiye ve hem de İran’daki uzantılarla bağlarını sağlama almak isteyecektir.
Rusya, Suriye’de Esad rejiminin sözüm ona halk tarafından devrilmesine ve yeni yönetim kurulmasına ses çıkarmayacaktır. Rusya, kısmi bir harekatla İran’ın birkaç tesisisin vurulmasına da, sessiz kalmasa bile müdahil olmayacaktır. Rusya için Suriye’de kurulacak yeni yönetimden pay alması, Akdeniz kıyısındaki üslerini koruması ve petrol paylaşımından pay alması yeterli olacaktır. Rusya bu tutumunu İran için de değiştirmeyecektir.
Çünkü asıl hedef; ne İran, ne Suriye, ne Irak’tır, asıl hedef Türk’tür, Türkiye’dir. Bütün oyunlar Türk ve Türkiye üzerinde oynandığı için, Ortadoğu’daki bu kirli savaş oyunları bu tezgahın örtülmesi amacıyla kurgulanmaktadır. Rusya, Türkiye’nin Asya’daki Türk dünyasına önderlik etmesine ve Türk devletlerinin birleşerek Rusya’ya karşı bir blok oluşturmasına karşıdır. AB-ABD-İsrail, o da buna karşıdır, dolayısıyla “düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek Rusya, ABD ile işbirliğine gitmektedir, kime karşı; Türk ve Türk dünyasına karşı.
TÜRKİYE: AKP siyaseti, Ortadoğu’da yaşanılacak olan bu gelişmelere ve oyunlara, sahip olduğu tüm güçlerle destek verecektir.
TÜRK MİLLETİ BU İHANET SENARYOLARINI BOZMAK İÇİN AKP SİYASETİ’Nİ TEZ ELDEN DEĞİŞTİRMELİDİR!
2013 yılı, Türk Milleti’nin masaya yumruğunu vuracağı yıl olacaktır. Bu küresel planlara karşı ve bu küresel planların uygulayıcısı AKP’ye karşı Türk Milleti birleşecektir. Bu demektir ki, AKP siyasetinin her türlü haksızlığına, hukuksuzluğuna karşı demokratik zeminde yapılacak olan toplumsal gösterilere birleşen Türk Milleti topyekun destek verecektir. Bu da demektir ki, yeni yılda AKP siyaseti ve uygulamalarına karşı çok geniş katılımlı, belki de milyonların bir araya geleceği demokratik gösteriler yapılacaktır. Silivri bu konuda ilk gösterilen adres olacaktır, peşi sıra da Tandoğan…
2013 yılı, Türk Milleti’nin masaya yumruğunu vuracağı yıl olacaktır. Bu küresel planlara karşı ve bu küresel planların uygulayıcısı AKP’ye karşı Türk Milleti birleşecektir. Bu demektir ki, Türk Milleti eskiden yapılan sağcı solcu ayırımına itibaren etmeyecek, söz konusu vatan diyerek halkta birleşecektir. Birleşen Türk Milleti’nin öncüleri adım adım halka gidecek, bu küresel ihanet oyunlarını anlatacak ve halkımızdan yardım ve destek isteyecektir. Bu da demektir ki, yeni yılda çok geniş katılımlı toplantılar ve mitingler yapılacaktır. Bu mitingler son hızla yurdun bütün sathına yayılacaktır.
2013 yılı, Türk Milleti’nin masaya yumruğunu vuracağı yıl olacaktır. Bu küresel planlara karşı ve bu küresel planların uygulayıcısı AKP’ye karşı Türk Milleti birleşecektir. Birleşen Türk Milleti muhalefetteki siyasetin yönetimine de müdahale edecektir. Başta Kılıçdaroğu ve Bahçeli muhalefet siyaseti ağır eleştirilerin hedefinde olacak ve bu iki siyasi liderin AKP’ye karşı açık ve net tavır koyması için Türk Milleti birleşik gücünü kullanacaktır. Bu da demektir ki; ya Kılıçdaroğlu ve Bahçeli bu küresel ihanet projelerine karşı açık ve net tavır alacak, bu siyaseti durdurmak ve değiştirmek için meydanlara çıkıp halkımızdan yardım ve destek isteyecek, ya da her iki liderin de liderliği bu iki partiyi desteleyen halkımız tarafından değiştirilmesi için toplumsal baskı kullanılacaktır.
Sonuçta bir yanda Atatürkçü Düşünce Dernekleri ve Türkiye Gençlik Birliği, diğer yanda Ülkü Ocakları tüm teşkilatlarıyla halka gidecek, bu siyasetin değiştirilmesi için halkımızdan yardım ve destek isteyecek ve halkımızdan alacağı güçle siyasetimize yön verecektir. Ülkü Ocakları Yönetimi ile MHP mevcut Yönetimi meydanlara çıkıp AKP siyasetini değiştirmek için halka gitmeyi reddederse eğer, bu milliyetçi harekete gönül vermiş vatan aşığı insanlarımız bu her iki yönetimi değiştirmesini de bilecek ve bunda asla tereddüt etmeyecektir.
2013 yılı, Türk Milleti’nin masaya yumruğunu vuracağı yıl olacaktır. Anayurdumuzu, tarihimizi, kimliğimizi, kaynaklarımızı, kültürümüzü ve varlığımızı hedef alan küresel planlara karşı ve bu küresel planların uygulayıcısı AKP’ye karşı Türk Milleti birleşecektir. Bu birleşen güç, Kuvayı Milliye, Milli Uyanış, Milli Birlik, Cumhuriyet için Güç Birliği ya da Yeni Anayasa Forumu gibi ama halkımızın tam destek vereceği bir ad altında sivil toplum gücüne dönüşecektir. Bu güç yurdun dört bir köşesinde halk desteği sağlayacak şekilde çalışacak ve ardına alacağı bu destekle Türkiye’deki bu siyasetin değişmesinde önemli rol oynayacaktır.
Buna inanınız ve 2013’te bir adım ileri atmak için şimdiden hazır olunuz.
2013, BU YILIN KUTLU OLMASI İÇİN ATACAĞIMIZ BİR ADIMLAR…
Bizi daha çok borçlandıracaklar; kuru ekmek yiyip alnımız dik gezeceğiz.
Kaynaklarımızı satın alacaklar; açık alınla meydanlara çıkıp buna karşı koyacağız!
Çocuklarımızı elimizden almaya kalkacaklar; kuru ekmek yiyeceğiz ama çocuklarımızın aklın ve bilimin yolunda yürümesini sağlamak için çalışacağız.
Silivri’de bizi idama mahkum etmek isteyecekler; Silivri hukukunu başlarına yıkacağız!
Terörle bizi sindirmeye çalışacaklar; halkımıza sahip çıkıp kışkırtmaya gelmeyeceğiz!
Bizi Kürt-Türk, Alevi-Sünni diye ayrıştırmak isteyecekler; daha da birbirimize kenetleneceğiz!
Bizim ordumuzu Barzani için kullanmak isteyecekler; meydanlar bizimdir, karşı çıkacağız!
Bizim ordumuzu Suriye’ye karşı savaştırmak isteyecekler; açık alınla meydanlarda engelleyeceğiz!
Bizi sürü yapmak isteyecekler; Türk milli kimliğine, kültürüne, tarihine, sahip çıkacağız ve Türk’ün etnik bir kimlik değil bir uygarlık, tarih ve kültür olduğunu meydanlarda göstereceğiz!
Bizim gönül verdiğimiz en büyük iki siyasi parti yönetimini ele geçirmeye kalkacaklar; hem yurdumuza, bayrağımıza ve adımıza, hem de siyasi partilerimize sahip çıkıp güvenmediğimiz parti başkanlarını değiştireceğiz!
BU ÜLKEDE SON SÖZ TÜRK MİLLETİ’NİNDİR!
BU ÜLKEDE EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ TÜRK MİLLETİ’NİNDİR!
ANAYASA’DAN ALDIĞI GÜÇLE TÜRK MİLLETİ EGEMENLİĞİNE SAHİP ÇIKMASINI MUTLAKA BİLECEKTİR!
İŞTE 2013 YILI, TÜRK MİLLETİ’NİN BÜTÜN GÜCÜYLE YUMRUĞUNU MASAYA VURDUĞU YIL OLACAKTIR!
HEPİMİZE KUTLU OLSUN!
Erdal SARIZEYBEK, 21 Aralık 2012