İŞTE AMERİKALILAR’IN ERGENEKON POLİSLERİNE VERDİĞİ EĞİTİMİN BELGESİ
Bu görüntüler Ergenekon Davası’nın kaderini değiştirecek
Yarbay Mustafa Dönmez, Zir Vadisi’nde bulunan askeri mühimmatın sorumlusu olarak 2 yıldan beri tutuklu. Ergenekon üyesi olmakla suçlanıyor. Dönmez bugün savunma yapmaya başlayacak.
Aşağıda Dönmez’in yargılandığı davayla ilgili olarak sizi şok edecek 3 video bulacaksınız.
Ancak videolardan önce bugün davada savunmaya başlayacak yarbay ile ilgili önemli bilgiler verelim…
SAKINCALI PİYADE
Yarbay Mustafa Dönmez, TSK’nın içindeki “sakıncalı piyade”lerden. 68 kuşağından gelen bir babanın çocuğu olan Dönmez, 1980’de ODTÜ’de öğrenciydi. Üniversitede sol görüşe yakın olan Dönmez, bir eylemde yaralandı. Bundan sonra okulu bıraktı. Ailesinin desteği ile Kara Harp Okulu sınavlarına girdi. Sınavda 6. oldu. Harp Okulu’na girdi ve 1985 yılında mezun oldu.
Mustafa Dönmez, muharip değildi. Karargahta görev yapıyordu. Tutuklandığında “ikmal subayı” olan Dönmez, bugüne kadar milyonlarca liralık satın alma gerçekleştirdi ve bilinen usulsüzlüğü olmadı. Aziz Nesin’den Attila İlhan’a kadar pek çok isimle tanışıklığı olan Dönmez’in kendisinin de pek çok dergi de yazısı çıktı. Dönmez’in son yazısının başlığı “Mustafa Kemal ve Tam Bağımsız Türkiye”. Dönmez’in yazdığı dergi, tutuklanmasının ardından kapatıldı.
Peki Dönmez’in başına bunların gelmesini sağlayan başka bir özelliği var mı?
TSK’DAKİ CEMAATE KARŞI
Mustafa Dönmez, orduda cemaate karşı kişiliği ile biliniyor. Cemaate mensup pek çok subayı deşifre eden Dönmez, TSK içinde mevcut yapılanmanın ev toplantıları ile örgütlendiğini ortaya çıkardı. Cemaate alternatif olarak TSK’da kültür çalışmaları yapan Dönmez’in hayatı 2009 yılının Ocak ayında önce Sapanca’daki yazlık evinde, ardından da orada bulunan bir kroki aracılığıyla Zir Vadisi’nde askeri mühimmat bulunduğu iddiasıyla değişti. Dönmez bu nedenle tutuklandı.
Şimdi size Dönmez’in adının gündeme gelmesine neden olan Zir Vadisi kazılarıyla ilgili üç görüntü izletelim…
AMERİKALILAR KURS VERDİ
İlki Zir Vadisi’nde bulunan bir mühimmat ile ilgili. Bombanın adı “datasheet” okunuşu “detaşit”. Zir Vadisi’nde bulunan malzemenin içinde çıkan bu bomba türünü Türk polisi tanımaz diyebilirsiniz. Gerçekten de polisin bu bombayı aldığı eğitimle tanıması mümkün değil. Ancak aşağıda izleyeceğiniz görüntülerde bu bombayı tanıma konusunda polisin Zir Vadisi kazısından sadece 2 gün önce Amerikalı uzmanlardan eğitim aldığını bizzat polislerin ifadesi ile izleyeceksiniz.
İnsan sormadan edemiyor. Polis iki gün önce ABD’lilerin aldığı eğitim sayesinde tanıdığı bombayı iki gün sonraki kazıda nasıl buluyor? Bu ne tesadüf. Mustafa Dönmez de kazının olduğu gün Zir Vadisi yakınlarındaki 5 ABD’li istihbaratçının ne işi olduğunu soruyor haklı olarak?
Bu kadar değil…
YOUTUBE’A BİZDEN ÖNCE KOYMA
Aşağıda izleyeceğiniz görüntülerde ise polis, Amerikalı eğitmenlerine “Abi” diye hitap ediyor. Ve içlerinden biri cep telefonuyla mühimmatın görüntülerini çekiyor. Bir diğer polis çeken polisi uyarıyor: “Youtube’a bizden önce atmayın!” (Mühimmatlarla ilgili bir başka polis videosu haberimiz için tıklayın )
Mühimmat ile ilgili olarak ilginç bir ayrıntı verelim. Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin başına gelenlerin bir benzeri Yarbay Mustafa Dönmez’in de başına geliyor. Polisin gönderdiği belgelerde Dönmez’de bulunduğu hakkında rapor verilen 472 adet merminin, gerçekte Dönmez’de bulunmadığını Emniyet mahkemeye yazdığı yazıyla kabul ediyor. Kısacası 473 mermi “sehven” Mustafa Dönmez’de bulunuyor.
MALZEME “SIFIR”
Son görüntülerimiz ise Zir Vadisi’nde bizzat kazıların yapıldığı noktadan. Kazıya tanık olan bir binbaşı ile bir başçavuşun konuşması. İkili arasında geçen konuşmadan hem bulunan malzemenin hem de kutularının “sıfır” olduğu anlaşılıyor. 7 Ocak 2009 günü yapılan konuşmada yapılan tespit, bulunan mühimmatın henüz kar görmediği hatta hiç ıslanmadığı. Sadece bir hafta önce Ankara’da okulların kar nedeniyle tatil edildiği hatırlanırsa bu biraz garip bir durum. Buradan hareketle iki asker malzemelerin “en fazla iki günlük” olduğu sonucuna varıyor. Malzemenin üzerindeki gazetelere bakıldığında ise gazetelerin de yeni olduğu görülüyor. Binbaşı kazıyı inandırıcı bulmadığını “eski kitaplar bunlar” sözleriyle gösteriyor.
KAZILAR NEDEN GECE YAPILIYOR
Son olarak şunu söyleyelim. CMK’nın 118. Maddesi yapılan aramalar için şu kısıtı koyuyor: “(1) Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz. (2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz. (CMK 118. Madde)” Bu kazılarda 2. Fıkraya dair hallerin olmadığı açıkça ortada olmasına rağmen, polis bu aramaların tamamını gece yapmayı tercih ediyor. Aramaların gündüz gözüyle yapılmasını nedense uygun bulmuyor.
Bugün savunmasını yapmaya başlayacak “sakıncalı piyade” Mustafa Dönmez, ne zaman ağzını açsa kendisine bir “polis komplosu” yapıldığını anlatıyor, TSK ve emniyette cemaat örgütlenmesine vurgu yapıyor.
Görüntülere bakınca Mustafa Dönmez’e “haksızsın” demek mümkün mü?
Barış Terkoğlu
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=iste-amerikalilarin-ergenekon-polislerine-verdigi-egitimin-belgesi-1402111200
“EŞEĞİMİZİ SAĞLAM KAZIĞA BAĞLAYALIM”
Yarbay Mustafa Dönmez Ergenekon Davası tutuklusu.
Zir Vadisi’nde toprak altında bulunan silahlarla ilişkili olmakla suçlanıyor.
Ancak Yarbay Mustafa Dönmez her hafta Ergenekon Davası’nda söz alarak sadece bir dakikalık sunum yapıyor.
Sunumunda silahları polislerin koyduğunu iddia ediyor.
Yarbay Mustafa Dönmez’in kanıtları düşünüldüğünde bu iddia üstünden atlanacak gibi değil.
Hele de arka arkaya yaşanan hukuk skandalları düşünüldüğünde mesele daha da şüphe çekiyor.
İsterseniz önce buna bir örnek verelim.
12 Ocak 2009 tarihinde Zir Vadisi’nde toprak altında silahlar bulundu. Bu silahlar emniyet kuvvetleri tarafından kameraya kaydedildi. Bu kayıtları da davanın görüldüğü mahkemeye gönderdi.
Kamera kayıtları teknik olarak incelendiğinde 2 saatlik çekim boyunca tam 104 kez kesildiği ortaya çıkıyordu. Oysa olayı soruşturan polislerin olay üzerine şüphe yaratmamak için çekimlerin ham halini mahkemeye göndermesi gerekliydi. Polis bunun yerine hemen hemen her dakikası makaslanmış bir görüntüyü mahkemeye gönderiyordu.
Yarbay Mustafa Dönmez buna itiraz etti.
Mahkemeden görüntülerin orjinal halinin emniyetten istenmesini talep etti.
Mahkeme heyeti bu kararı yerinde bularak emniyetten görüntüleri istedi.
Bir görüntünün gönderilmesi kaç gün alır?
Hele Ergenekon Davası gibi aylardır tutuklu olarak yargılanan sanıklar düşünüldüğünde bu süre hiç mi önemli değildir?
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Silivri’deki mahkemeye ilk kez gönderdiği tarihten dört ay sonra (19 Mart 2010) gönderdi.
Görüntüler açıldığında ilk görüntüler ile aynı olduğu anlaşıldı. Yani gelen görüntüler yine montajlıydı. Polis, yine görüntülerin ham halini göndermemişti.
Üstelik montajlanmış bu görüntüler bile dikkatli incelendiğinde içinde ilginç ifadeler vardı.
Görüntülerde yer alan konuşmaların sesi açıldığında (aşağıda sesi yükseltilmiş görüntüyü izleyebilirsiniz) polislerin arasında ilginç bir konuşma geçiyordu.
Şöyle ki...
Silahları bulan polislerden biri kamera çekimini yapan polise: “Nasıl olsa kazık... Ses yok değil mi, sesi kapat”
2. polis kamera çekimi yapan polise: “Sesi hallediyorsunuz değil mi sonra”
1. polis kamera çekimini yapan polise: “İşimiz sağlama alalım, eşeği sağlam kazığa bağlayalım”
Türkiye’nin kuşkusuz en önemli davasının, en önemli kanıtında polisler arasında geçen diyalog bu şekilde.
Polisler burada yapılan konuşmada neyi kastediyorlar?
Sesin kapatılmasını neden ısrarla istiyorlar?
Nasıl olsa kazık olan ne?
Sağlama alınacak iş ne?
Görev sınırları dahilinde düşündüğümüzde biz buna bir anlam veremedik.
Daha doğrusu insanın ilk aklına gelen anlamı düşünmek bile istemiyoruz.
Ancak “darbecilerle yüzleşiliyor” iddiasıyla yürütülen bu davada görev alan bazı kamu görevlilerinin biraz ciddiyete ihtiyacı yok mu?
Barış Terkoğlu
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=esegimizi-saglam-kaziga-baglayalim-1904101200