İTİBARDAN TASARRUF
Türkiye’de Kaçak Saray’ın giderlerinin Milyon Tl’leri bulduğu ve her geçen gün arttığı şekilde haberler yapılmakta.
Bu şaşaanın savunulması ise, ‘itibardan tasarruf olmaz’ biçimde olmaktadır.
Ki, artık halk tarafından benimsenmiş olduğu bile söylenebilir.
Neo-patrimonial sultanlık, ‘Şahsım Devleti’ ya da ‘Tek Adam’ rejimlerinde ‘itibar’ın nasıl sağlandığına ilişkin dünya genelinde örnekler ise az değil.
Bugün Yılmaz Özdil’in Youtube kanalından aktardığı örneklere bakılacak olursa; örneğin Yemen’i bugünkü iç ve dış çatışma ortamına sürükleyerek kaçan ‘Tek Adam’ı Ali Abdullah Salih’in 32 Milyar Dolar çaldığı ortaya çıkmış.
Cumhurbaşkanlığına ‘seçim’le gelen bu Ali Abdullah seçimlerde %90’lara varan oy alabiliyormuş.
Yani ‘Millî irade’ hep böyle tecelli ediyor, Ali Abdullah Salih’in ‘itibar’ı yüzde doksanları buluyormuş.
Yemen halkının Ali Abdullah’ı halife ilan etmek için çalışıp çalışmadıklarını bilmiyoruz ama büyük olasılıkla ülkeden kaçmadan önce ‘Yüce Adam’ diye tasavvur edildiğine kuşku yok.
Sudan’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir’in ise Interpol tarafından kırmızı bültenle aranırken, çat kapı Türkiye’ye gelip-gittiğini biliyoruz.
El Beşir’in Sudan halkından iç ettiği para ise 20 Milyar dolar.
Kaçmadan önce ‘Saray’ında yapılan aramalarda 130 Milyon nakit para ele geçiriliyor. Ki ‘devede kulak’ dense yeridir.
Tunus’un seçimle gelen Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Binali’nin saptanan çalıntı serveti 15 Milyar dolarmış.
Kaçmadan önceki dönemde, kamu ihalelerinden aldığı pay ise %20 imiş.
Malezya’nın seçilmiş Cumhurbaşkanı Necip Rezak’ın ise ne kadar çaldığı henüz tam saptanamamış.
Ancak Sarayda yapılan aramalarda 567 adet çanta ve 72 bavul içinde 1200 parça mücevher bulunmuş. Toplam 273 Milyon dolarlık bu mücevherler 1400 gerdanlık, 2100 bilezik, 2800 küpe, 2200 yüzük, 1600 broş, 423 saat, 272 Hermes çanta ve 14 Taç’tan oluşuyormuş.
Ayrıca 26 farklı torbada 28 Milyon farklı para biriminden nakit para.
Halk kahramanı Yaser Arafat’ın ise İsviçre’deki ilk gizli hesabı 50 000 dolarla başlıyor, ki bunun o günlerde gerçekten Filistin’in ‘haklı davası’ için olduğu tahmin edilebilir.
Ancak Arafat orada kalmamış, özellikle kendisinden çok küçük olan eşiyle evlendikten sonra olsa gerek, ölümünden sonra 6,5 Milyar dolar servet edindiği ortaya çıkmış.
Bu servetten Londra’da yaşayan kızı 750 Milyon dolar, eşi ise 20 Milyon dolar almışlar.
Ancak Filistin hükûmeti eşine hâlâ 10 000 € ödemeye devam ediyormuş.
Örnekler çoğaltılabilir ve Yılmaz Özdil gibi gazeteciler tarafından kısmen yansıtılabilir.
Ancak ne muhalefet partileri tarafından ve ne de bağımsız ekonomistler tarafından açıklanıp üzerlerine gidilemez.
Çünkü, adı üzerinde, ülke ve Devlet ‘seçilmiş Cumhurbaşkanları’ tarafından yönetilmektedir.
Geçen gün Sabahattin Önkibar, bir önceki ‘seçilmiş Cumhurbaşkanı’ Abdullah Gül’ün oturduğu ev 40 Milyon dolar diyordu.
İnsanın sadece o kadar koklatılmışsa iyi diyesi geliyor.
17/25 Aralık’ta seçilmiş Başbakan ve atanmış bakanların evlerinden neler çıktığını ise sadece duyabildik.
Çünkü, nice ‘Yüksek Bürokrat’, ‘Yüksek Savcı ve Yargıç’ ve ‘Yüksek İmam’ların kenarından köşesinden nemalandıkları gün gibi ortadadır.
Bitirirken, bir öngörüde bulunmak gerekirse, mademki sizinki ‘Dünya Lideri’dir, o zaman serveti de yukarıda sayılan örneklerinin toplamı olan (32+20+15+6,5) 70 Milyar Dolardan daha büyük olmalıdır diyeceğim.
Nitekim Rıza Zarrap, pardon Necip Rezak’ın serveti henüz tam olarak saptanamamış diyorduk.
Ne bilelim biz?
Denir ya, zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış.
Kaldı ki ‘hele şu seçimler de geçsin’ diye avunmak da var, değil mi ama?