KADİM DOSTUM ORA. GÜNER'İN TÜYLER ÜRPERTEN FERYADI...

KADİM DOSTUM ORA. GÜNER'İN TÜYLER ÜRPERTEN FERYADI...

İletigönderen Noyan Umruk » Cum Kas 08, 2013 14:31

KADİM DOSTUM, KARDEŞİM ORA. GÜNER’İN TÜYLER ÜRPERTEN FERYADI !
Dr. Noyan UMRUK
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: Tülay Özüerman
Tarih: 7 Kasım 2013 21:08
Kime:

Her kelimesine bütün gönlümle imza atabileceğim kardeşim Nusret Güner’in namuslu ve yürekli feryadını lütfen son satırına değin dikkatle ve hissederek okuyun.!!!
İstifasıyla kamuoyunda çok konuşulan Oramiral Nusret Güner bir
gazeteci ile yaptığı ancak yayımlanmayan mülakatı twitter hesabından
paylaştı. İşte gündeme bomba gibi düşecek o açıklamalar.
Balyoz ve İzmir’deki casusluk davalarını gerekçe gösterip, Donanma
Komutanlığı’ndan istifa eden Oramiral Nusret Güner ile Hürriyet
gazetesi bir röportaj yaptı. Ancak gazete röportajı yayımlamadı. Bunun
üzerine röportajı Twitter adresi üzerinden duyurarak farklı bir
adresten yayımlayan Güner, savcının kendisine şantaj yaptığını ve kızı
üzerinden kendisine mesaj verildiğini anlattı. Her şeye rağmen geri
adım atmadığını söyleyen Güner “kızıma bir şey olursa hesabımı kendim
görürüm” dedi.
İşte her satırı bomba etkisi yaratacak o röportaj:
İSTİFA KARARINI BALYOZ KARARLARI AÇIKLANDIĞI GÜN ALDIM
Bu davaların başından beri, iddiaların doğru olmadığını ben ve benim
gibi işin içindeki tüm subaylar biliyordu. Ama yine de devlet adabı
neyi gerektiriyorsa onu yaptık. Bunu yargıya güvendiğimiz için yaptık.
Ama zaman geçtikçe gördük ki, yargıya nerede güveneceksin? Adamlar
savunma yapıyor. Yargıç başka tarafa bakıyor. Yargıya nasıl
güveneceksin? Benim için kırılma noktasi 21 Eylül 2012 tarihidir. Ne
oldu o gün? Mahkeme karar verdi. Benim 160 tane pırıl pırıl silah
arkadaşımı 18 yıla mahkum etti. Ben hamaset yapmıyorum. Ben bu
denizcileri tanıyorum. Yüzde 90′ı ile beraber çalıştım. Ben bu
insanları tanıyorum. Bu insanlar pırıl pırıldır. Bunlara 18 yıl hapis
cezası veriyorsun. Olacak şey değil. Çıldırdım. O an benin kırılma
anımdır.i
İSTİFAMI BİR HAFTA BEKLETTİM
Balyoz kararlarının verildiği 21 Eylül 2012 günü, istifa etme kararını
verdim. Ancak kendi kendime dedim ki, “Nusret bir hafta bekle.
Demesinler ki, hemen feveran ediyor”. Bir hafta sonra da 28 Eylül günü
istifamı verdim.
SİVİL OLARAK MÜCADELE ETMEK DE GÖREVİM
Sivil olarak mücadele etmek de benim görevim. Ben Oramiral oldum.
Harbe hazırlıktan sorumlu insanlardan birisiydim. Türk Silahli
Kuvvetlerinin harbe hazırlığından sorumlu 14 Orgeneral/ Oramiralden
biriydim artık. Ben öyle hissediyordum. Ama bir baktım ki, Deniz
Kuvvetleri büyük bir zaaf içine düşürülmüş. Bu da kimsenin umurunda
değil. Bunun böyle olduğunu gördüm. Kimsenin umurunda değil, kimse
sesini çıkartmıyor. 160 tane pırıl pırıl insan gitmiş. Ben bunları
Yüksek Askeri Şura’da anlattım. Sorumlu olan insanlara bunu anlattım.
Hani beni kale almadıysalar, ben de onları kale almadığım için
istifamı verdim. Beni kale almıyorsa, ben onun emrinde nasıl
çalışabilirim? Saygımı yitirdiğim anda da çekip giderim. Ben saygımı
yitirdim. Bir dakika bile duramazdım artık.
GENELKURMAY BAŞKANI’NA ÜZÜLÜYORUM
Hani diyor ya şimdi Başbakan, Cumhurbaşkanı “Necdet Özel arkadaşlarını
savunuyor bize” diyor. Ben çok üzüldüm, Genelkurmay Başkanı için. Sözü
dinlenmiyor demek ki. Ben o sonucu çıkartıyorum. Arkadaşlarını
savunacak argumanları söylüyor. Ama takmıyorlar. Ben de Donanma
Komutanı olarak arkadaşlarımın suçsuzluğunu anlattım. Beni
takmıyorsanız, Allahaısmarladık dedim. Ben seninle sorumluluğu niye
paylaşayım ki? Türk milletine şu mesajı vermek istedim: “Ey Türk
milleti uyanın. Bunlar böyledir. Benim hiçbir beklentim yok.”
DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI’NIN İSTİFA EDECEĞİNİ DÜŞÜNDÜM
Balyoz kararlarının açıklanmasından sonra, Deniz Kuvvetleri
Komutanı’nın istifa edeceğini düşündüm. Ondan önce istifamı verip, onu
ezerim diye endişe taşıdım. Kendisi Karamürsel’e geldi. Geldiğinde
görüştük. İstifa etmeyeceğini anladım. Dilekçemi o gün verdim.
İSTİFADAN VAZGEÇİRMEYE ÇALIŞTILAR
Ankara’ya çağırdılar. Deniz Kuvvetleri Komutanı çağırdı. Genelkurmay
Başkanı çağırdı. Beni istifadan vazgeçirmeye çalıştılar. Orada onlara
da söyledim. Beni istifadan vazgeçirmeye çalışmanız benim ela gözüme
aşık olmanızdan değil, Hükümeti düşündüğünüzden benim istifa etmemi
istemiyorsunuz. Açık açık söyledim bunları.
BU MİLLET ARTIK BİZE GÜVENMİYOR
“Bu millet artık bize güvenmiyor” diyorum. “Nereden çıkartıyorsun bunu
diyorlar”. “Ben demiyorum ortaya çıkan Büyük Resim bunu diyor” dedim.
Mahkemeler Türk milleti adına karar veriyor. Beni Türk milleti mahkum
etmiş, 160 tane pırıl pırıl insanımızı Türk milleti mahkum etmiş, bir
kısmı da sırada bekliyor. “Bakın” dedim; “istifamı geciktirdiğiniz her
gün bu şebekeler benim hakkımda da birtakım tasarruflar yapacaklar”
dedim. Bunu özelikle Deniz Kuvvetleri Komutanı’na söyledim. “Olur mu
canım öyle şey?” dedi. Bak oldu sonunda, gördünüz mü?
MERCEDES YERİNE RENAULT’A BİNDİM. AMİRAL RÜTBESİYLE ALBAY KATLARINDA KALDIM
İstifa dilekçeniz, yasal olarak Temmuz Ağustos veya Ocak Şubat
aylarinda yürürlüğe girebiliyor. Onun dışında, Kuvvet Komutanı isterse
istifanızı kabul etmez. Benim istifamı yürürlüğe sokmadıklar için 1
Ocak 2013 tarihine kadar bekledim. Bu arada, rutin çalışmalar için,
3-4 defa Ankara’ya gittim. Kuvvet Komutanına her seferinde “Ocak
ayından sonra ben yokum, planlamalarınızı ona göre yapın” dedim.
Ankara’ya bu gidişlerimde Orduevi’nde general katlarında kalmadım.
Albay katlarında kaldım. Mercedes makam arabamı bıraktım. Bu millet
bana bunu layık görmüyor dedim. Renault otomobile bindim. Ama ben
tepkimi başka nasıl gösterecektim? Basına gidip konuşamazdım ki.
ASKERİ ŞURADA KONUŞTUM
30 Kasım 2012. Yüksek Askeri Şura toplantısı. Şöyle dedim; “Sayın
Başbakanım, Sayın Milli Savunma Bakanım, Donanma Komutanı’nız Deniz
Kuvvetleri’nin düşürülmüş olduğu durum hakkında ne düşünüyor bilmek
istersiniz” diyerek konuşmaya başladım. Olanı biteni ve düşüncelerimi
söyledim. Özgürlükse özgürlük. Ben komutanlarıma düşüncemi anlatırım.
Dinleyen dinler, dinlemeyen dinlemez. Ben komutanlarımın verdiği emri
son dakikaya kadar uygularım yine. Baktım ki saygımı yitirdi, çeker
giderim. Ocak ayını beklememin şu yararı oldu. Milli Savunma Bakanı ve
Başbakan beni dinlemiş oldu. Diyemezler ki, biz bu anlatılanları
bilmiyorduk.
KIZIM ÜZERİNDEN MESAJ VERDİLER
Yüksek Askeri Şura cuma günü geç saatte bitti. Cumartesi günü Gölcük’e
döndüm. Pazartesi sabahı da gemilerimizle seyre çıktım. Küçük çaplı
eğitimler de olsa personelime moral vermek istedim. Seyirdeyken,
pazartesi öğleden sonra, bir de öğreniyorum ki, 16 yaşındaki kızımı
savcılığa çağırıyorlar. Neymiş, mağdurmuş. Çıldırdım. Bana şu mesajı
veriyorlar; “Ey Nusret Güner, sen istifanı madem geri almadin. Biz de
sana bunu yaparız.” Bu, bu kadar açık.
KIZIMA BİRŞEY OLURSA KENDİ HESABIMI KENDİM GÖRÜRÜM
Çıldırdım, ama kendime hakim oldum. Dişlerimi sıktım. Ankara’dan
telefonlar geldi. “Benim kızım gidecek savcılığa” dedim. “Beni kimseye
borçlu bırakmayın” dedim. Benim kızım 16 yaşında. Bu olay meydana
geldiğinde 14 yaşında, kızımın 14 yaşındayken odasına güya kamera
koymuşlar. Görüntüler vb. Bir de benim tüm faaliyetlerimi rapor
etmişler. Bugün şunla görüştü vb. Güya benim astsubaylarım yapmış
bunları. İddianamede böyle yazıyor. Kuvvet Komutanına dedim ki,
“Kızıma bir şey olursa dağıtırım ortalığı. Kendi hesabımı kendim
görürüm. Ben 5 yaşından 60 yaşına kadar idealist yaşadım
İSTİFA ETMEYEYİM DİYE DAVA AÇMAYACAKLARDI
22 Ocak 2013 tarihinde, yani İzmir’deki, önceleri kamuoyunda Askeri
Casusluk diye bilinen Gizli Bilgi Temin Etme/ Bulundurma davası
iddianamesi çıktığında istifamı tekrar verdim. 1 Ocak’tan sonra
iddianamenin çıkışını beklemiştim. Bakalım ne olacak diye. İnanıyorum
ki, sırf ben istifa etmeyeyim diye Casusluk davasını ortadan
kaldıracaklardı. Ama içerde uzun zamandır tutuklu olan 40-50 kişi
vardı. Onlara ne diyeceklerdi? Tutukluluklarının hesabını nasıl
vereceklerdi? Bunun için davayı açmaya mecbur kaldılar. Bunlar benim
değerlendirmelerim.
İSTİFAMI TEK ŞARTLA GERİ ALIRDIM
Bana dediler ki, bizden ne istiyorsun dilekçeni geri almak için. Bunu
bana Kuvvet Komutanı söylüyor, ama eminim ki bunu bana daha
yukarılardan soruyorlar. “İstifadan vazgeçmek için ne istersin”
diyorlar. Çünkü, bu; hükümet içinde ve özellikle TSK’nın içinde çatlak
gibi düşünülüyor. Bakın dedim, bütün yargılananlar tutuksuz
yargılanacak diyeceksiniz. Hayır. Hepsini af edeceğiz, af çıkaracağız
diyeceksiniz. Hayır. Bir tek şey diyeceksiniz: Biz hata yapmışız.
Bütün davalar düşecek.
DOLMABAHÇE’DE 55 DAKİKA
Başbakan benimle görüşmek istemiş. Başbakan ile hem şehriyiz
biliyorsunuz. Ben de aslen Rizeli’yim. Sağolsun kendisi ile askeri
ortamlarda bir araya geldiğimizde annemin bile hatırını soran bir
insan. Aynı mahallenin, aynı sokağın havasını koklamış insanlarız. Ama
bu devlet işi, kendisini yanıltabilirler. Dostluk başka, alışveriş
başka. Ben Allah’a da hesap vereceğim. Bunun sorumluluğu da
omuzlarimda. Dolmabahçe’ye çağnldım. 25 veya 26 Ocak. İstifamı
verişimden birkaç gün sonra. Giyindim resmi elbiselerimi. O sırada
biri telefon etti, ismi lazım değil. “Aman efendim sivil elbise ile
gidin, basın sizi görmesin” dedi. Kimi kimden gizliyorsunuz. Neyse
sivil gittim. Başbakan ile 55 dakika görüştük. Başbakan’a orada
herşeyi anlattım. 5 yaşından 60 yaşına kadar nasil idealist bir
şekilde yaşadığımı söyledim. Şimdi “Siz bana istifanı geri al
diyorsunuz, bu bana Tetiği Çek anlamına
gelir” dedim. “Ama bu insanlarin başına gelenleri düzeltin, ben
köşemden sizin sağlığınıza dua edeyim” dedim. Başbakan iyi niyetle
beni istifadan vazgeçirmek istedi. “MİT Müsteşarı da zor durumda
görüyorsun” dedi. “Yargıyı görüyorsun vb.” dedi.
EMEKLİ OLDUKTAN SONRA KİRADA OTURDUM
İstifa ve emekliliğimin onaylandığı 28 Ocak 2013 günü, Deniz
Kuvvetlerinin tüm birliklerine bir veda mesaji gönderdim. Saat
17.15′te. O saat o dakika güneşin batım vaktidir. Benim için de
meslekte güneşin bakma vakti gelmişti. Ertesi gün devir teslim töreni
yaptım. Personeli sinema salonunda topladım. Vedalaştım. Bu arada,
kızımın okulunu tamamlaması için bir süreliğine Izmit’te ev kiraladım.
Herhalde emekli olduktan sonra kirada oturan ilk oramiral benim.
DARBEYİ YARGILIYORLARSA KARACILAR NEREDE ?
Dün ( 24 Ekim 2013) tekrar hapishaneye silah arkadaşlarımı ziyarete
gittim. İçim sızladı. Arkadaşlarım içerdeyken ben nasıl Deniz
Kuvvetleri Komutanı olacaktım! Kimse bana, Balyoz/ Darbe davasında,
neden 140 kişi Deniz Kuvvetleri’nden, 40 kişi Kara kuvvetlerinden
mahkum olmuş anlatamaz. Bunu ilk 28 Eylül 2012 tarihinden itibaren
Deniz Kuvvetleri Komutanı’na da, Genelkurmay Başkanı’na da ,
Başbakan’a da söyledim. Türkiye’nin başına bu belaları getirenlere
sesini çıkarmayanlar, şimdi nifak sokuyorlar diyebiliyor. Benim
dediğim şu; “Balyoz, Ergenekon, Kafes , Amirallere suikast vb. tüm
davalara bakın, sadece askerler için demiyorum, siviller de dahil.
Kesinlikle tüm davaların çürük olduğunu anlamak için iki tane gerekçe
hazır diyorum. Bir: Darbe olacaksa 140 Denizciye 40 Karacı olmaz. İki:
Türkiye’nin hiçbir kurumundan bu kadar yüksek oranda, hele Deniz
Kuvvetleri’nden 100 küsür casus
çıkmaz. Bu iki iddia bile tüm davaların nasıl kurgu, nasıl yalan
olduğunu ortaya koyuyor. Ben bunu olayın çarpıklığını anlatmak için,
tüm davaların gerçek olmadığını vurgulamak için söylüyorum.
ÇOK SADIK OLANLARDAN KORKACAKSINIZ
Bakın sadık olmak iyidir de, çok sadık olmak iyi değildir. Bakın ben
sadık bir insanım. Beni bir göreve getirirler, sadakatla çalışırım son
dakikaya kadar, Komutanlarıma/ Amirlerime inandığım bütün doğruları
hiç birşey gizlemeden söylerim ve emirlerini uygularım. Ama Saygımı/
sadakatimi kaybettiğim anda “Allahaısmarladık” derim. Kalmam görevde.
Ama sen beni bir şekilde hakkım olmadığı halde bir yerlere getirmiş
isen, ben sana çok sadık olurum. Mecburum çünkü çok sadık olmaya.
Çünkü her şeyimi sana borçlu olurum. Onun için çok sadık olanlardan
korkacaksınız.
GENELKURMAY BAŞKANI PERSONELİNE SAHİP ÇIKMIYOR
Ben diyorum ki, Genelkurmay Başkanı tüm personeline olduğu gibi, Deniz
Kuvvetleri personeline de sahip çıkmalı. Çıkmadığına göre demek ki
onların suçlu olduğuna inanıyor. Genelkurmay Başkanı personeline sahip
çıkacağına yukarıya sahip çıkıyor. Komutan lider olursa komutan olur,
aksi halde kendi emreder, kendi uygular. Genelkurmay Başkanı şimdi ben
kamu görevlisiyim diyor. Benim bildiğim Komutanlar, gerektiğinde
“ölmeyi emreder”ler. O halde ben de teklif ediyorum: Türk Silahlı
Kuvvetleri’nde “komutan” kelimesini kaldırsınlar artık. Emniyet
teskilatinda olduğu gibi, birbirlerine “amirim” desinler, “Komutanım”
demesinler.
GENELKURMAY ÇOK HATA YAPTI
Bana göre, Genelkurmay çok hatalar yaptı. Silahlı Kuvvetler hakkında
bir çok aşağılayıcı şeyler söyleniyor, ama Genelkurmay susuyor. Adamın
gözünü bağla, kapat. Sonra geç boks yaptır. Genelkurmay Baskanı
Başbakan’a anlatmalıydı. Ben, Genelkurmay’ın Basına konuşmasına
karşıyım. Ama siz konuşmazsanız, Amiriniz sizin yerinize konuşacak.
Şimdi gazeteler sürekli yazıyor, 1 Mayıs katliamını askerler
yapmıştır, 12 Eylül ortamını askerler hazırlamıştır, cami
bombalayacaklarmış vb. O zaman gideceksin Başbakan’a diyeceksin ki,
“Başbakanım bu olmaz, asker cami bombalamaz”. Başbakan da susuyorsa,
şüpheleneceksin artık, demek ki sana güvenmiyor. Genelkurmay ırım
kırım ediyor. Sen açık açık izah etmezsen insanlara, ırım kırım
edersen adamların amacına hizmet etmiş olursun. Adamların amacı zaten
TSK’yı aşağılamak.
AMAÇ TSK’YI BİTİRMEK
Bizi bu hale getirenlere “X Mafya Grubu” diyorum. Gizli-Organize-Suc
Örgütü. Bana göre en tehlikeli özellikleri de “Allah’tan korkmuyor
olmalarıdır”. Ben hem bunları, hem de bu duruma sessiz kalan
yetkilileri ve ilgilileri protesto ediyorum. Türk Deniz Kuvvetlerinin
gelecek 50 yılı çalınmıştır. Bu belgeler nerden çıkıyor diye kimse
sormuyor. Sorulacak soruların hiçbirini kimse sormuyor. Emekli
Orgeneral Çetin Doğan diyor ki, “Komutan benim, beni yargılayın; madem
suç görüyorsanız beni yargılayın”diyor. Ama kimsenin işine gelmiyor.
Amaç suçu bulmak ve suçluyu cezalandırmak değil ki. Amaç TSK’yı
bitirmek. Neden Teğmen’inden Orgeneraline/ Oramiraline kadar herkesi
yargılıyorlar. Baştaki 5 kişiyi yargılasalardı. Problem olmaz, TSK da
itibar kaybetmezdi.
SAVCI BANA ŞANTAJ YAPTI
İzmir’deki askeri casusluk iddianamesinde beni mağdur olarak
yazmışlar. Güya Kızımın odasına gizli kamera koymuşlar, aslında
telefonunuzu dinledik diyemiyorlar. İddianameye öyle yazmışlar ya. Ne
olursa olsun, önemli değil. Böyle bir şey olsa da önemli değil. Bunlar
bana ve eşime de olmadık şeyler söyleyebilirler. Söyledikleri gerçek
de olsa, hiç önemli değil. Bana şantaj yapamazlar. Bana esas şantajı
kim yaptı biliyor musunuz? Bana şantajı Savcı yaptı. Bana şantajı
yapacaklar ne diyeceklerdi? Bak elimizde böyle bir kaset var
diyeceklerdi. Dediklerimizi yap, yoksa kaseti ortaya çıkartırız
diyeceklerdi. Şantaj böyle olmaz mı? İddianameyi hazırlayan Savcı
ahlaksız ifadelerin yanına kızımın adını açık açık yazdı. Kızım 14
yaşında, o tarihte. Açık açık yazıyorsun. Şimdi burada şantajı kim
yapmış oluyor? Bunlar bizleri geri zekalı mı zannediyorlar!
X MAFYA GRUBU İNSANLARI BİRBİRİNE VURDURTACAKTI
X Mafya Grubu; benim Amiral arkadaşıma diyor ki: “Sekreteri ile
ilişkisi var”. Sekreter de, Amiralin gemisinde çalışan bir yüzbaşının
eşi. Gerçek olmayan bu ifadeleri kullanmak nasıl bir söylem?
Birbirlerini mi vurdurtmaya çalışıyorsunuz insanları? Bunlar
vicdansız. Bunların vicdansız olmasını normal karşılıyorum. Ama sesini
çıkartmayan kendi adamlarıma kızıyorum. Böyle şeylere nasıl sessiz
kalırsın sen. MİT Müsteşarının ayağına basınca hemen tedbir
alıyorsunuz. Bunlarda neden sessiz kalıyorsunuz?
TEK RÜTBEM KALDI O DA ŞEHADET

Benim bir tek rütbem kaldı. Şehadat rütbesi. En ufak bir korkum yok.
Beni ortadan kaldirabilirler. Hapiste olan silah arkadaşlarımı ve
Komutanlarımı kanımın son damlasına kadar savunacağım.
Bana diyorlar ki istifa etmeseydin, mücadele etseydin. Bana yasa dışı
hiçbir şey teklif edemezler. Deniz Kuvvetleri Komutanı olsaydım kime
karşı mücadele edecektim? Komutanıma ve hükümete karşı mı mücadele
edecektim? Onlar beni dinlemiyorlar. Havlu attım. Hayatımda ilk kez
havlu attım. Kimle mücadele edeceğim? Ha ortada bu işleri yapan
birileri, bu komploları hazırlayan X Mafya Grubu var. Görevdeyken
onlarla benim direkt mücadele edecek durumum yok ki. Demokrasinin
olmazsa olmazları Muhalefet ve Medya yandaş olmuş, İktidarla birlikte
el ele gidiyorlar.

IŞIK PAŞAYI TAKDİR EDİYORUM
Işık Paşa’yı takdir ediyorum. Amirlerine durumu anlatmaya çalıştı. Kim
amiri? Başbakan. Baktı ki dinlenmiyor, istifa etti. Işık Paşa takdir
ettiğim bir insandır.
İLKER BAŞBUĞ KOZMİK ODA KONUSUNDA HATALI
Bir askerin kozmik bürosuna girebilirler mi ? Orgeneral İlker
Başbuğ’un anında istifa etmesi gerekirdi. Anında. Büyük hata
yapmıştır. Ben karşı gelsin demiyorum. Bir asker Genelkurmay Başkanı,
Başbakan’ın emrindedir. Kesinlikle emrindedir. Ama sen bana
güvenmiyorsun, Genelkurmay Başkanı olarak, 35-40 yaşındaki Hakime
güveniyorsun. Nasıl? Bilemiyorum. Lafını dinletemiyorsan, bırakıp
gideceksin. Yoksa kimse sana saygı duymaz. Sen emir verdim
zannedersin. Kendin emir verir, kendin dinlersin. Öl dersin, insanlar
ölmez.

DEVLETİN OLANAKLARI İLE RİSK ALINMAZ
Ülkeyi idare eden hiç kimse ülkenin kötülüğünü istemez. Ancak öyle bir
politika uygulanır ki, yanlış yöne gider. Şimdi gördüğüm kadarı ile
herkes ile kavgalıyız. Şimdi Davutoğlu’nun kötü bir niyeti mi var?
Yok. Ama Hükümet yanlış politika uyguluyor. Sen şimdi kendi paran
kendi servetin ile riske gir. Sen devlet ile riske giriyorsun.
Devletin olanaklari ile risk olmaz.
ŞİİLERE KARŞI SUNNİLERİ DESTEKLİYORUZ
Tüm operasyonların ana amacı Büyük Ortadağu Projesi’dir. Bölgenin
şekillendirilmesi. ABD bunu açık açık ilan etti zaten. Bunda gizli
saklı birşey yok. Küresel güçler bölgeyi şekillendirirken, Süper Gücün
bir takım amaçları var, Türkiye’yi yönetenlerin de bazı amaçları var.
Burada önemli olan, sizin çıkarlarınızla Süper Gücün çıkarlarının aynı
parallelikte gitmesidir. Bunda bir problem yoktur.
Büyük Ortadoğu Projesinin ana felsefesi nedir? Bana göre; Özerk
Kurdistan ve Şiilere karşı Sünni bir kuşak yaratmaktır.
İran’a karşı sünni kuşak yaratıyoruz. Suriye’deki azınlık dediğimiz
aleviler devrilsin, çoğunluk olan sünniler geçsin başa diye
uğraşıyoruz. Amaç paralel. Tunus’ta da. Mısır’da da aynı. Biz neden
destekliyoruz? Hepsi sünni olduğu için destekliyoruz.
Bu felsefenin uygulanabilmesi icin Turkiye’de yapılan operasyonun
askeri hedefi de, Silahlı Kuvvetlerin demokratik kontrolü kapsamında,
siyasilerin hareket serbestisinin arttırılması ve bunun için de
TSK’nin susturulmasıdır. Bu benim değerlendirmemdir.
ABD TEREDDÜTTE
ABD tabi ki Süper Güç, tabi ki kendi çıkarlarına hizmet edecek, tabi
ki buna büyük saygı duyuyorum. Ama son zamanlarda gördüler ki, sünni
kuşak da şiiler kadar tehlikeli olabiliyor. O yüzden ABD şu anda biraz
tereddüt ediyor, diye düşünüyorum. Her türlü dinin radikalizmi
tehlikelidir. Dini radikalizm ne yapar biliyor musunuz? Siz kendinize
çok iyi bir Müslümanım dersiniz (Hristiyanlarda da aynı şey geçerli);
adamı öldürürsünüz, ciğerini de yersiniz, bunu da inanarak yaparsınız.
Veya Halife olursunuz, 21 tane cenazeyi peş peşe gönderirsiniz. Ben
bunları Allah için, din için yaptım dersiniz. Tabi bunlar Allah
katında inandırıcı değil. Dolayısı ile dini radikalizm çok
tehlikelidir.
TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL GÜÇ OLMASI ENGELLENDİ
Şimdi gelelim Türkiye’deki Operasyonun sonuçlarına. Oldukça güçlü olan
Türk Donanması zayıflatılarak, Türkiye’nin Genişletilmiş Bölgesel güç
olması engellenmistir. Akdeniz, Pasifik ve Hint Okyanusu’nu da
kapsayan bir çevrede, Türkiye; ancak, Donanması ile etkili olabilir.
Eğer Donanmanız yoksa, oturur Kara Kuvvetleri ile birlikte kendi
sınırlarınız içinde piknik yaparsınız. Siz bunlarla başka maksatla
işbirliği yaparken, sizin Donanmanızı çökerttiler. Demek ki ortada
yanlış bir politika var. Aslında küresel güçler, Türkiye’nin,
donanmasını ortadan kaldırarak Genişletilmiş Bölgesel Güç olmasını
engelliyor. Hükümet düşünsün. Uygulanan politikalarla ne hale
gelindiğini düşünsün.
TÜRK SAVUNMA SANAYİNE DARBE VURULDU
Türkiye’deki Operasyonun ikinci sonucu, Deniz Kuvvetleri’ndeki
teknolojik atılımların engellenerek, Türk savunma sanayine darbe
vurulmasıdır. Bu darbedir. Ne hava, ne kara’yadır. Darbe esasen Deniz
Kuvvetleri’nedir. Yok tank yapıyormuşuz, yok uçak yapıyormuşuz.
Millilik oranı yüzde 5-10′u geçmez bunlarda. Biz de 40 senedir harp
gemisi yapıyoruz, yerlilik oranı düşük. Ama Türk Deniz Kuvvetleri son
yıllarda atılım içerisinde. Bunda son 50 yılın emeği ve birikimi var.
Başarılı Subaylarımız Donanmada 3-5 yıl çalıştıktan sonra yurt dışı
üniversitelerde Master, Doktora yapar; sonra döner Tersanelerimizde,
Okullarimizda son teknolojik gelişmeleri aktarır. Sayın Başbakan
yırtınıyor araba yapalım diye. Türk Deniz Kuvvetleri arabadan belki
1000 misli daha zor Korveti/ MILGEM’i yaptı. Yerlilik oranı yüzde 70’e
yakın. Deniz Kuvvetleri yapacağım diyor ve başarıyor. Deniz Kuvvetleri
savunma
sanayinde lokomotiflik yaptı. Siz bitirdiniz, bunların çoğuna casus
dediniz, mahkum ettiniz. Özellikle Askeri Tersanalerimizde ve
Türkiye’nin en iyi Arastirma Merkezindeki mühendisler hedef alındı.
Geri kalana da, kaçın gidin dediniz, sizin de başınız belaya girecek
dediniz. Bu vicdanların alamayacağı birşey. Benim bunları Milletime
söylemem lazım. Yere göğe sığdıramayacağın, pohpohlayacağın adamlara,
casus diyorsun. Türk Deniz Kuvvetlerine ve dolayısıyla Türkiye’ye
yapılan kötülüklerin boyutlarını kimse bilmiyor.
1 MART KRİZİNİN FATURASI
Türkiye’deki operasyonun üçüncü sonucu 1 Mart krizinin faturasının
Deniz Kuvvetleri’ne kesilmesidir. ABD’lileri aylarca denizde
dolaştırıyorsun. Adamlara ümit veriyorsun. Adam bunun intikamını
alıyor. Bunu TSK’ya yıktılar. TSK da Deniz Kuvvetleri’ne yıktı.
TSK’NIN DİSİPLİNİNİN ORTADAN KALDIRILMASI
Bence Türkiye’de yapılan operasyonun en önemli sonucu, 1000′lerce
yıllık Türk Ordusuna özgü disiplinin zaafa uğratılmasıdır. Artik
astlar, Komutanın verdiği emirleri sorgulayacak, teğmen de orgeneral/
oramiral de ayni cezayı alıyor, sorumluluklarımız aynı, bu emir belki
kanunsuz olabilir diyecek, ast üst arasında sevgi/ saygı
kalmayacaktır.
DENİZ KUVVETLERİNE YETERİNCE SIZAMADIKLARI İÇİN HEDEF YAPTILAR
Sonuç olarak; siyasilerin hareket serbestisini arttırmak için, korku
salınarak, TSK susturuldu. “TSK sussun ki, biz rahat hareket edelim”
dendi. X Mafya Grubunun, daha önce, Deniz Kuvvetlerine yeterince
sızamamış olması, Deniz Kuvvetleri’ni hedef yaptı. Söz konusu Mafya
Grubu, Emniyete sızmış, Yargıya sızmış. Büyük Resim diyor ki TSK’ya da
kısmen sızmış.Yeterince sızamadıkları Deniz Kuvvetlerini dağıtmak
zorundaydılar.
Türkiye’yi dönüştürürken Türk Silahlı Kuvvetleri’nden destek
gerekiyordu. Bu destek ihtiyacını en kolay nasıl sağlayabilirsiniz???
KARA KUVVETLERİNDE 1500 KİŞİ CEZA ALSAYDI, NECDET ÖZEL YERİNDE KALABİLİR MİYDİ ?
Simdi soruyorum size, “Eğer Balyoz Darbe Planı gerçek olsaydı, Kara
Kuvvetleri’nden 40 kişi yerine 750-1500 kişi mahkum olacaktı; bu
durumda, Genelkurmay Başkanı görevde kalabilir miydi?”

HÜKÜMET/ MUHALEFET/ TBMM’ne TEKLİFİMDİR
3 yıl evveline kadar olduğu gibi; “Hakim/ Savcıların verdikleri
kararlardan doğabilecek tazminatların, devlet yerine, kendileri ve
birinci derece akrabaları tarafından ödenmesi için son 5 yılı da
kapsayacak şekilde yasal düzenleme yapılması.”
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1060
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

cron

x