Uygarlık gelişiminin temelinde eğitim, eğitimin temelinde de kitap ve kağıt vardır. Kitaba, kağıda, matbaaya ve kütüphanelere verilen önem, uygarlaşmanın göstergesidir.
Antik Çağ’da; Mısırlılar ‘papirüs’ü, İranlılar ‘tirşe’yi (hayvan derisi), Bergamalılar ‘parşömen’i, Persler ‘bambu örgüsü’nü kağıt olarak kullandılar. Çinliler M.S.2. yüzyılda kağıdı, bol ve ucuz olarak üretilen bir sanayi ürünü haline getirdiler. Dut ağacı elyafı, eski paçavralar ve kenevir artıklarından kağıt yaptılar.
Kısa bir süre sonra Türkler, ipek elyafından elde ettikleri hamuru tokmaklayarak kakat ya da kakaç adını verdikleri daha nitelikli kağıt üretmeyi başardılar. Kakat sözcüğü, daha sonra kağıt olarak Arapça ve Farsça’ya yerleşti. 1
Kağıt yapımının en ucuzu olan Çin yöntemiyle, 7.ve 8. yüzyıllar’da Semerkant’da bol miktarda kağıt üretiliyordu. Üretim teknikleri ve kağıt hamuru formülleri, Abbasi Halifesi Harun Reşit döneminde (793) Türkler tarafından Bağdat’a, 11. yüzyıl’da Sicilya’yı ellerinde bulunduran Araplar tarafından İtalya’ya götürüldü. 14. yüzyılda Avrupa’ya buradan yayıldı.
Kağıt imalatı ve kitap basım tekniklerinin Pekin, Semerkant, Bağdat ya da Şam’da gelişmiş olması; yalnızca teknolojik ilerlemenin değil, onunla birlikte bilime ve eğitime verilen önemin doğal sonucuydu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme döneminde, her alanda olduğu gibi kitap ve kağıt konusunda da tam anlamıyla bir çöküş yaşandı. Sayıları onbinleri bulan ve dini kitap yazan el yazıcıları (hattatlar), matbaayı yasaklattılar, kağıt üretimini geliştirtmediler. 20. Yüzyıla gelindiğinde, koskoca imparatorluk neredeyse kağıtsız, bağlı olarak kitapsız bir ülke haline gelmişti. Gereksinim duyulan az miktardaki kağıt tümüyle Avrupa’dan geliyordu.
BİRİNCİ MECLİS VE TUTANAKLAR
Kurtuluş Savaşı; yapımı henüz bitmemiş bir binada, memur olarak lise öğrencilerinin çalıştığı ve milletvekili sıralarının Ankara Lisesi’nden getirildiği bir binadan yönetildi.2
Birçok akşam, ‘bir kahveden ödünç alınan’3 petrol lambalarına gaz bulunamadığı için, Meclis mum ışığında çalışıyor, milletvekilleri sabahlara dek süren ‘ateşli tartışmaları’, birbirlerini tam olarak görmeden yapıyordu.4
Meclis tutanaklarının tutulması başlı başına bir sorundu. Yazıcı eksikliği yanında ana sorun kağıt yokluğuydu. Mustafa Kemal, meclis çalışmalarını gerçeği yansıtarak tarihe taşıyacak tutanak yazıcılığına büyük önem veriyordu. Bu nedenle, kağıt yokluğunun sıkıntısını en çok o çekmişti. Meclis tutanakları; dilekçe kağıtlarına, mektup kağıtlarına, hatta kese kağıtlarına yazılıyordu.
Kağıt yoksunluğu nedeniyle çekilen sıkıntıyı hiç unutmadı. Kitaba ve okumaya önem veren yapısıyla, kağıdı uygarlığın ölçütü olarak görüyordu. Kağıt konusunu ilk çözülecek sorunlar içine aldı ve kurtuluştan sonra kağıt sanayisi kurmayı başardı.
1933 yılında yürürlüğe sokulan, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda kağıt ve karton fabrikalarının kurulması öngörüldü. Önce bir kağıt fabrikası kurulacak, ardından ikinci kağıt fabrikası ile selüloz fabrikası yapılacaktı. Bu iş için, Sümerbank’ta, kağıt sanayisinin simge ismi Mehmed Ali Kağıtçı görevlendirilmişti.5
İlk fabrikanın temeli, 14 Ağustos 1934 tarihinde İzmit’te atıldı ve yirmi ay sonra 18 Nisan 1936’da Cumhuriyet ilk kağıdını üretti. Bu fabrika, uzun yıllar Türkiye’nin kağıt ihtiyacını karşıladı.6
SEKA D, 1991 yılındaki 31. Sayısında, bu konuda şu bilgiyi vermiştir; “Atatürk, kağıt konusunun ele alındığı Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık ederken elinde, Mehmed Ali Kağıtçı’nın ‘Selioz ve Kağıt’ adlı kitabı vardı. Kitabın ilk sayfalarının ara başlığı şudur: Selülöz sanayiinde tüketen değil, üreten olmalıyız. Ve anlaşılmıştır
ki, milli kağıt gerçek, düşünce özgürlüğünün, kültür haysiyetinin ve milli savunmanın da temel varlıklarından birisidir.”7
DALAMAN VE BALIKESİR SEKA
1971 yılında Dalaman’da, SEKA bir fabrika daha açtı. Bu fabrika; kağıt, karton türleriyle selüloz ve kimyasal mamuller alanında çalışan büyük bir entegre tesisti. Kağıt sektöründe yalnızca Türkiye’nin değil Ortadoğu ve Balkanlar’ın da en büyük tesisiydi. Günde ortalama 200 ton kağıt, 130 ton karton, 120 ton kuşe kağıt ve 230 ton sülfat ve viskos selülozu üretiyordu.8
Viskos selilozu, Dünyada yalnızca 9 tesiste imal ediliyordu ve bu değerli maddenin üretiminde SEKA-Dalaman Fabrikası üçüncü sıradaydı.9
1981 yılında Balıkesir’de bir fabrika daha açıldı. Fabrikanın kuruluş maliyeti 198 milyon dolardı. İzmit ve Balıkesir fabrikaları yerli gazete ve kitap kağıdı üretiyordu. İşletme binaları, 1200 dönüm arazisi, 60 bin metrekarelik kapalı olanlı fabrikası ve 203 lojmanı vardı.
SEKA’NIN TALANI
Dünya Bankası (emperyalizm diye okuyabilirsiniz) SEKA’nın özelleştirme adıyla tasfiye edilmesini ısrarla istiyordu. Tesisler, bu isteğe uygun olarak önce etkisizleştirildi. İşçi çıkarmaları yapıldı. Tesisler yenilenmedi ve daha sonra üretime son verildi. Ardından, çok düşük bedellerle satıldı.
İlk uygulama, Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı, Mesut Yılmaz’ın Başbakan olduğu 1998’de yapıldı. Kocaeli’nde (Gölcük-Kavaklı) SEKA’nın 1600 dönümlük değerli arazisi, üzerindeki doğal varlıklarla birlikte ücretsiz olarak otomobil devi Ford’a bedelsiz verildi. Demirel temel atma töreninde; “Ben böyle yatırımlar için Çankaya’nın bahçesini bile veririm” dedi. Mesut Yılmaz, yargının verdiği yürütmeyi durdurma kararını kast ederek; “kuru gürültüye pabuç bırakmadık” dedi.10
Balıkesir SEKA kâğıt fabrikası AKP hükümeti tarafından önce kapatıldı. Ardından 2003 yılında satıldı! Kentin neredeyse içerisindeki yüzlerce dönüm arazisi; binaları, lojmanları, ambarları, fabrikaları ve makineleri dahil yalnızca 1 milyon 100 bin dolara yani İstanbul’da ortalama bir daire fiyatına satıldı.11
Danıştay 13. Dairesi, söz konusu satışı iptal etti. Alıcı şirketin itirazları sonrasında 5 kez daha iptal kararı aldı. Danıştay kararında, “Balıkesir SEKA Kağıt Fabrikası bu rakamlara özelleştirilemez. Kamuya iade edilmelidir” diyordu.
Fabrika iade edilmedi. Üstelik satış taksitleri de düzenli ödenmedi.12 Aradan 9 yıl geçti. Hükümet yasal bir düzenleme yaptı ve “özelleştirme ihaleleri konusunda yargının verdiği kararlarda son sözü bakanlar kurulunun söylemesini” kabul etti. Bakanlar Kurulu, Balıkesir SEKA Kağıt Fabrikası’nı şirkete verdi. Fabrika kapatıldı. 2018 yılında yeniden üretime başlayacağı duyuruldu. Üretim hâlâ başlamadı.13
GELİNEN YER
Türkiye’de bugün, kağıt gereksiniminin hemen tümü dışarıdan geliyor. Dolar kurundaki hızlı değişim, kağıtla ilgili bütün alanları olumsuz etkiledi. Gazeteler ve kitap yayıncıları güç duruma düştü. Kağıt maliyetleri sürekli artıyor, fiyatı saat başı değişiyor. Kağıt fiyatları 2 yıl içimde iki katına çıktı. Kitap kağıdının da tonu bir ay içinde 750 Euro’dan 900 Euro’ya yükseldi. Hem maliyet hem de kur arttı.14
Dünya Bankası aracılığıyla SEKA’ya yöneltilen saldırının nedenini en güzel SEKA’nın kendisi açıkladı. SEKA Dergisi’nin 1991 yılında yayınlanan 37. Sayısında şu saptama yapılmıştı; “Kağıt ve Selüloz Sanayinin kuruluşunu, diğer herhangi bir fabrikaya benzetmek hatadır. Emperyalizm, düşünceyi ve dili sonsuzlaştıran kağıdı ‘ithal maddesi’ olarak bıraktığında; ülkelerin geleceğinin, ordusunu silahsız bırakmaktan farksız olacağını elbette biliyordu. Bu nedenledir ki, selüloz ve kağıt sanayinden yoksun bir Türkiye düşünenler, gerçek bağımsızlığın anlamını bilmeyen inanç yoksunu kişilerdir…”15