Kağıttan kelebekler…
Başbakan kestirip attı...
-Her tarafın anayasa hukukçusu olsa ne yazar. Bu tür kişiler akademisyen olamaz. Bu kişiler hukukçu da olamaz. Bu kişiler sadece kitap ezberlemiştir.
Tabii onun bu sözlerini büyük bir heyecan ve mutluluk içinde alkışlayan AKP'li milletvekillerinin bir tanesinin bile aklından “Yahu bizim Bülent Arınç, daha kısa bir süre önce ordumuz için
-Biz bu ordu ile mi savaşa girecektik? Bu ordu ortadan kaldırılmalı ve yeniden kurulmalıdır.
dememiş miydi?
ya da
-Bizim başbakan da şehitlerimizden kelle diye bahsetmemiş miydi?
ya da
-Daha 3-4 ay önce bizim Ömer Çelik, Çankaya’daki resepsiyona katılmayan askerleri emre itaatsizlikle suçlamamış mıydı?
soruları gelmemiştir eminim.
Televizyon kanallarında ki Süheyl Batum’a ve onun üzerinden CHP’ye sallama programlarından birinde telefonla yayına katılan kişi Mümtazer Türköne. Süheyl Batum’a ve tabi onun üzerinden CHP’ye sallayıp duruyor. Sözkonusu kağıttan kaplan ifadesini anlamlandırıyor da anlamlandırıyor. Oysa ki daha kısa süre önceye kadar “orduyu tasfiye edelim” diyordu. “Tamamen profesyonellerden oluşan bir ordu kuralım” diyordu. TSK’nin yapısını baştan aşağıya eleştiriyordu. Üstelik işin daha da ilginç yanı, eleştirdiği Süheyl Batum’dan çok daha önce ve hem de tıpa tıp aynı ifadeyi, evet evet, tıpatıp aynı ifadeyi asker için kendisi kullanmıştı 15 Temmuz 2010 tarihli yazısında. Ama bu memlekette Dün(HER ZAMAN) dündür, bugün(HER ZAMAN) bugündür…Bunu çok iyi biliyordu Mümtazer Türköne’de. Nasıl olsa milletin büyük çoğunluğu okumaz. Düşünmez. Kendisini dşündürecek zihinsel aktivitelerden kaçınır. Beslenme şekli zaten büyük oranda karbonhidrattır. Sadece televizyon izler ve izlediğini de anlayacak, yorumlayacak kapasiteden çok uzaktır.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’de esip gürlemişti Süheyl Batum için
-Talihsiz olduğu kadar, şuurunu kaybeden bir siyasetçinin hezeyanlarından başka bir anlama gelmemektedir.
demişti. Oysa ki onu dinleyen MHP’lilerden hiç kimse, “Sayın Bahçeli, Süheyl Batum’un söylediklerinin tamamını izlediğinizde ya da dinlediğinizde TSK’yi darbeye çağırdığını ya da TSK’yi küçük gördüğünü söyleyemeyiz. Batum sadece mevcut olan biten karşısında, özellikle TSK’nin üst düzey yönetiminin göstermesi gereken tepkiyi göstermediğini vurgulamak istiyor. Yoksa TSK’nin gücünü küçümsemek ya da hafife almak amacı yoktur.”demedi. Türkiye’de siyaset böyle bir şeydi çünkü.
Üstelik Batum’a mensubu olduğu partinin genel başkanı bile sahip çıkmamıştı.
-CHP’de TSK’yi eleştirmek sadece genel başkanın yapacağı iştir.
diyerek kestirip atmıştı Kılıçdaroğlu. Daha sonra Batum’un istifasını isteyip istemediğini soranlara da
-Kendi takdiridir.
gibilerinden anlamı gayet açık cevap vermişti...
TSK’ne 16 ay, hem de isteyerek(benimle birlikte salonda bulunan herkes kısa dönem askerlik isterken, beklerken ben uzun dönem askerlik istedim) yedek subay olarak hizmet ettim. Bu can bu bedenden çıkmadan önce gerekirse bir 16 ay daha ve hatta senelerce hizmet etmeye hazırım. 16 aylık askerlik hizmetimden ve gerekirse her zaman silah altına koşarak girmeye hazır olan bir kişi olduğumdan kendimde az sonra yazacaklarımı söyleme ve düşünme hakkını buluyorum. Neticede TSK’nin ne kadar güçlü, ne kadar büyük bir güç olduğundan emin olan ve bundan asla ve hiçbir zaman şüphe etmeyen ve etmeyecek bir kişiyim.
Az önce yine televizyonlardan duyduk...Balyoz ismi verilen dava da emekli general, amiral, subayların yanı sıra muvazzaf pek çok subay-üst düzey komutanın tutuklanmasına karar verilmiş.
Ben TSK'nin yedek subayı olarak, TSK'nin hiç bir personelinin TERÖRİST olamayacağına yürekten inanıyorum ve buna inanmaya devam edeceğim. TSK'nin hiç bir personelinin Atatürk'ün hem Gençliğe Hitabe'de, hem Anayasa'da ve hem de Bursa Nutku'nda(son zamanlarda böyle bir nutuk olmadığını iddia edenler var ama bu tavır kasıtlıdır, Atatürk’ün Bursa Nutku vardır, gerçektir) kendisine verdiği görevleri zamanı geldiğinde yerine getirmeyeceğine de inanmak istemiyorum.
Ancak TSK’nin başındaki kişilerin, muvazzaf ve emekli personeline TERÖRİST suçlaması ile suçlandıkları bir ortamda sahip çıkmaları gerektiğine inanıyorum. Sahip çıkmaktan kastım kesinlikle söz konusu kişilerin yargılanmalarının engellenmesi falan değildir. Ancak yıllardır tutuklu olanların bir an önce davalarının sonuçlandırılması için gereken kurumsal tavrı ortaya koymaktır. Henüz tutuklananların da davalarının bir an önce sonuçlandırılması gerektiğinin altını çizmektir. Üyelerinden hiç kimsenin TERÖRİST olamayacağına olan inancı defalarca kamuoyu önünde belirtmek, vurgulamaktır. Münferit bir takım yanlışların ise kişilerin özelle-rinde değerlendirilmesi gerektiğini, bu kişiler üzerinden TSK’ne karşı yapılan mücadelenin FARKINDA OLUNDUĞUNUN vurgulanması gerekmektedir. TSK’nin herhangi bir kuvvet komutanının asla ve asla TERÖRİST olamayacağına olan inancın vurgulanması gerekmekte-dir.
Sahip çıkmazlarsa...
İşte o zaman tam da Süheyl Batum'un kullandığı KAĞITTAN KAPLAN ifadesi daha bir anlam kazanacaktır.
Ve hatta diyorum ki, belki de KAĞITTAN KELEBEK en doğru ifade olur o zaman kendine hizmet eden komutanlarına, subaylarına, astsubaylarına sahip çıkamayanlar için...
Kaplan neticede belli bir saygınlığı olan, etrafındaki diğer canlıları korkutan, ürküten bir canlıdır. Ancak kelebek hiçbir canlıyı ürkütmez ve hatta meraklısı ya yakalayıp kurutup duvarlara asar ya da resimlerini çekip biriktirir.
(12.02.2011 tarihinde Objektif Bakış haber sitesinde yayınlanan yazım...
Bu siteyi cemaat site sahibinden satın almış arkadaşlar, artık Habernot.com'da yazıyorum, bilginize.)