Kanlı Tuzak!
Türk milleti çok büyük bir tuzağın içine hızla itilmektedir. Bu tuzak daha önce “Bayan Demokrasi” kılığına bürünmüş, turuncuya boyanmış devrimin(!) çocukları, küresel çetelerin oyununa gelerek, ülkelerini kan gölüne çevirmişlerdir.
Libya, Tunus, Mısır, Cezayir bu tuzağın içinde farkında olmadan özgürlük çığlıkları atarak düşmüştür. Diktatörlere baş kaldıranlar, “Bayan Demokrasi”nin travesti olduğunun farkına varmadan, ellerine aldıkları baltalarla, kendi kafalarını kesmişlerdir.
Bu oyunun adı “Arap Baharı”dır. Kan kırmızıdır. Kuzey Afrika ülkeleri küresel çetelerin insafına terk edilmiştir.
Şimdi akıllarınca sıra Türkiye’de! Ancak Türk’ün yurdu için kurulan tuzak, küresel çetelerin yüz yıllık planının devamıdır.
PKK tarafından kalleşçe şehit edilen Uzman Çavuş Musa Sumay’a, sessiz kalan Türk milletini sorgulamayı, biraz erteleyerek, Berkin Elvan için sokağa dökülenleri ve olayları irdelemeden önce Sn. Sefa M. Yörükel’in, Türk milleti ve benim yazılarımda sık, sık sizlerle aynanın sırlı tarafındaki gizleri göstermek amacıyla paylaştığım “2011 Türkiye İç Savaş Raporu”nun, gündemle ilgili bölümünü hatırlamamız gerekmektedir.
“Sefa M. Yürükel, raporun en önemli bölümünü şöyle açıklıyor; "Türkiye Batı’ya göre çok büyük bir ülke. AB yetkililerinin demeçlerinde de var bu. Türkiye’yi küçültmek istiyorlar. ABD’ye direnemeyecek bir Türkiye olmalı ve haritası değiştirilmeli. Amaç bu. Kürdistan kurularak Türk devletinin zayıflatılması ve boyun eğdirilmesi amaçlanıyor. Bu da kendilerinin hassas olarak tanımladıkları, karışık bölgelerdeki etnik çatışmalar çıkartılarak yapılacak. Çünkü bu dünyanın en tehlikeli işidir."
"HERKES ETNİK KÖKENİNE GÖRE YOLUNU SEÇEBİLİR"
Raporun en dehşet bölümünü ise rapordaki şu cümleler oluşturuyor;
"Türkiye’ de herkes kendi etnik kökenine göre yolunu seçebilir. Mesela ordu ve polis içindeki Kürtler de Türkler de büyük bir çatışmada yolunu seçebilir. Bu Yugoslavya’da olmuştur.
Raporda iç savaşın büyüyeceği ve bu çatışmalar sırasında ordu ve polis içindeki Kürt kökenlilerin karşı tarafta yer alacağı vurgulanıyor. Raporda ayrıca Türk devletinin böyle bir çatışmayı önleyemeyeceğine dikkat çekiliyor.”
Berkin Elvan,
Merhaba çocuk…
Her akşam olmadan önce solgunlaşır gökyüzü
Ve her şey geçer usulca
Ve her şey daha yorgun sessiz
O zaman daha da çoğalır denizler
Merhaba çocuk…
Tam 269 gün direndi O’nun çocuk yüreği. Sonra şiddete, hukuksuzluğa, hırsızlık ve yolsuzluğa isyan edercesine sessizce kalbi durdu. Seninle bir daha “Merhaba Çocuk” şarkısını söyleyemeyeceğiz Berkin.
Etnik kökeni, mezhebi, siyasi fikri ne olursa olsun Berkin bizim çocuğumuzdur. Yaşamı tıpkı Burakcan, şehit polis Ahmet gibi yaşam hakkı Anayasa’nın, teminatı altındadır.
Berkin’in ve Burakcan’ın katilli kim? Bu sorunun tek cevabı vardır. Katil bellidir, ”Küresel Çeteler” Tetikçiler bu çetelerin işbirlikçileridir. Üniformalı, yüzleri maskeli bölücüler, çok meşhur bir siyasi partinin biat kültürüyle yoğrulmuş gençlik kolları…
Ayrıca Başbakan; Gezi olayları için “Polisimiz destan yazdı”, “Emri ben verdim” asıl suçlunun kim olduğunu da bizzat itiraf etmiştir.
Hepsi “Büyük Abi”nin köleleridir. Kaos yaratmak, meydanlarda kan dökmek için ve en önemlisi bu ülkeyi bölmek için kurgulanmış robotlardır.
Bunun yanı sıra iktidarın başı her zamanki alışkanlığıyla, dün aynı yatakta koyun koyuna yattığı, geçmişinin “zat-ı muhterem- Hoca Efendi Hazretleri”ni dahi suçlayarak 17 Aralık depremi ve onun artçı sarsıntılarından kurtulmaya çalışmaktadır.
En çok tek yürek olmaya ve birbirimize tutunmaya gereksinimiz olduğu bu günlerde küresel çetelerin ve onların piyonlarının oyununa gelmemiz bir tesadüf olamaz.
Erdoğan, kaostan nemalanmayı adeta meslek edinmiştir. Bu nedenle meydanlarda yaptığı konuşmalarda özellikle gerilim stratejisi uygulamakta ve Türk’ün son yurdunda insanları etnik, siyasal, dinsel ve mezhepsel temellerine göre ayrıştırmaktadır.
“Bizden olanlar-Bizden olmayanlar” Erdoğan için anahtar sözcük budur. Berkin’in çocuk yaşta, bizzat kendisinin verdiği emir nedeniyle fütursuzca uygulanan şiddet sonucu toprağa verilen Berkinİn ardından kullandığı ifade ibretliktir.
“Marjinal sol örgütler, anarşistler, Vandallar işte bu CHP ile MHP ile Pensilvanya ile BDP ile ittifak halinde sokakları karıştırmak istiyor. Biz bütün bunların hesabını soracağız.”
Hesap sormak! Ayrışan, damarlarına kin ve nefret tohumları şırınga edilen toplumun gözlerini elbet de kan bürüyecektir.
Şimdi Berkin Elvan’ın katledilişini kınamak için meydanları dolduranların tamamının amacı, canından can kopararak dünyaya getirdiği evladını toprağa veren bir ananın acısını paylaşmak mıdır? Ne yazık ki hayır!
Sosyal kamplaşma, kin, nefret tohumlarının yarattığı kaostan faydalanan bölücüler de küresel çetelerin savaş arabalarının dümenine oturmayı planlayacaklardır.
Türkiye’yi bir iç savaşa sürükleyecek provokasyonlardan kaçınmak zorundayız. Unutmamamız gereken bu kargaşalığın ülkeyi ya otoriter bir rejime ya da bölünmeye götüreceğidir.
Bu kargaşayı fırsat bilen BM güçlerinin dahi ülkemize müdahalesi söz konusu olabilir.
Eylem doğru yerde ve doğru zamanda yapılmalıdır. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Türk milletini etnik kökenlere göre bölmeyi, ayrıştırmayı planlayanlar yeni bir senaryoyu sahneye koymanın hazırlığını yapmaktadırlar. Alevi-Sünni çatışması…
Ancak bu çatışmadan karlı çıkacak olanlar küresel çetelerin para baronları olacak ve Türk milletinin kanını içeceklerdir.
Türk milleti bu oyuna gelmemelidir. Eğer tarih tekerrür ediyorsa- ki ediyor-bu yüce ulus tıpkı bağımsızlık Savaşı’nda olduğu gibi aralarındaki her türlü farklılıkları öteleyerek bir araya gelecek ve emperyalizmin, paralı kuklalarının bu kanlı tuzağını bozacaktır.
“Türk milleti şuurla ve bunca bin senelerin açtığı devasız yaraları acele tedavi etmek ıstırabıyla, hakikat denilen cevheri bulmuş olduğuna inanarak, uzun adımlarla kurtuluş aramaya karar vermiştir. Bunun önüne set çekmek isteyeceklerin âkıbeti Türkün kuvvetli ayakları altında ezilmektir. Silâhı ile olduğu gibi aklı ile de mücadele mecburiyetinde olan milletimizin birincisinde gösterdiği kudreti, ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Milletimizin sâf seciyesi istidat ile doludur.” (15 Temmuz 1921)
Son söz Mustafa Kemal Paşa’nındır. Zafer ise Türk milletinindir.
Figen ÖZEN, 17 Mart 2014