Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş May 03, 2012 16:01

"Libya silahları" Suriye’ye taşındı

Bu vahim iddianın sahibi CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, “Libya’daki çatışmalarda kullanılan uçaksavarlar, araçlara monte edilmiş hafif silahlar Türkiye üzerinden Suriye’ye gitmiş” dedi. Türkiye’nin artık savaşın içinde olduğunu da öne süren Eryılmaz, “ABD ve İsrail tampon bölge için sürekli bastırıyor” dedi.

“Libya’yı kana bulayan silahlar Hatay’da” iddiası

Bu ürkütücü iddianın sahibi CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, “Libya’daki çatışmalarda kullanılan uçaksavar silahlar Türkiye üzerinden Suriye’ye gidiyor” dedi.

Haber: Fatih Erboz
İç savaş sırasında Libya’yı kana bulayan ve sözde muhaliflerin kullandıkları ağır makineli silah yüklü araçların Hatay’da ortaya çıktığı iddia edildi. Suriye’den gelen mültecilerin barındırıldıkları Hatay’da aylardan beri süren belirsizlik ve gerginlik devam ederken, CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, sınırdaki hareketliliğe dikkat çekti.

Uçaksavarlı araçlar

Refik Eryılmaz, “Suriye’ye giden bir otobos şoförümüz, iç savaş sırasında Libya’da kullanılan araçların üzerine monte edilmiş hafif silahların Suriye sınırına doğru kaydırıldığını anlattı. Otobüs şoförü görmüş bana da aktardı. Libya savaşında kullanılan araç üzerine konuşlandırılmış uçaksavarların o şekildeki Suriye sınırına doğru kaydırıldığını söylediler. Bütün bu olup bitenler sınırın Türkiye tarafında yapılıyor” dedi.

ABD-İsrail güvencesi

YENİÇAĞ’a konuşan CHP’li Refik Eryılmaz, tampon bölgenin oluşturulması konusunda ABD ve İsrail’in Türkiye’ye güvence verdikleri duyumunu aldığını da açıkladı. “Suriye’ye müdahale niyetinde olan dış güçler bölgesel bir savaşın tetiklenmesi için çalışıyorlar” diyen Eryılmaz, konu ile ilgili olarak şöyle konuştu:

Türkiye savaşın içinde

“Bölgesel bir çatışmanın alt yapısını oluşturmaya çalışıyorlar. Bu bir domino etkisi yaratacak. Türkiye’nin oraya girmesi yaratacak. ABD ile İsrail Türkiye’ye hava operasyonları konusunda gerekli korumayı yapacaklarını açıklıyorlar. Benim duyduğum bu. ’Tampon bölgenizi oluşturun, biz size her türlü katkıyı sağlayacağız, özellikle de hava operasyonları konusunda güvenliği biz sağlayacağız’ demişler.” Suriye’de yaşanan çatışmalarda yararlananların ülkemizde tedavi altına alındığını anımsatan Refik Eryılmaz, Türkiye’nin açıkça taraf olduğunu söyledi. Ankara’nın Suriye’de yaşanan krizin içinde olduğunu ifade eden Eryılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

Suriye’yi bölme çalışması

“Suriye’deki çatışmalarda yaralananların tedavi altına alındığına ilişkin bilgiler de var. Şu anda çatışmalarda yaralananlar Türkiye’de tedavi ediliyor. Artık Türkiye ciddi olarak savaşın içinde. Muhaliflere açık destek veriyor. Bölge halkı bu gelişmelerden dolayı çok rahatsız. Orada çıkacak bir savaş burayı çok karıştıracak. İnsanlar olup bitenlerden dolayı kaygılı.” Eryılmaz, Suriye’yi fiili olarak üçe bölme çalışmalarının devam ettiğini ileri sürdü ve şöyle devam etti: “Bu üç bölge, Lübnan’a yakın yerde bir bölge, Türkiye sınırında bir bölge ve Kürtlerin yaşadığı bir bölge. BOP’a baktığınız zaman Suriye’nin üçe, hatta dörde bölündüğünü görürüsünüz. Bunun fiili olarak ciddi bir şekilde hayata geçirilmek istendiği söyleniyor. Sürekli Suriye’ye gidip gelen vatandaşlarımız dile getiriyor.”

YENİÇAĞ, 2 Mayıs 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Cmt May 12, 2012 8:06

SURİYE ÜZERİNDEN KÜRDİSTAN TEZGÂHI

Suriye ile ilgili gelişmeler artık ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Batının kılını dahi kıpırdatmadığı halde Türkiye'nin herkesten daha çok saldırgan tavır takınması kraldan çok kralcı olmak anlayışının yansıması olarak karşımızda durmaktadır. Bunu daha önce defalarca kez vurgulamış ve bu köşeden sizlerle paylaşmıştım.

ABD'nin Ortadoğu'yu istediği kıvama getirmek için eşbaşkanlığın kendisine verdiği yetkiye dayanarak (!) Türkiye ve Türk Milleti'ni tehlikeye atma konusunda gözü kara ve kendilerine yapılan uyarılar noktasında da umursamaz olan Başbakan Erdoğan'ın Suriye ile ilgili yapmış olduğu son açıklamalar da bu anlayışın birer ürünü olarak karşımızda durmaktadır.

Bir İtalyan gazetesine geçtiğimiz günlerde "Esad rejimi sona erdi. 10 bin ölü, Türkiye'ye sığınmış 25 bin mülteci var. Eğer bir devlet kendi halkına baskı uygularsa, insanlar kaçarsa adalet bunun neresinde? Durum çok vahim. Şu ana kadar Suriye'ye karşı sabırlı olduk ama hükümet hata yapmaya devam ederse bu artık 5. maddede zikredildiği gibi NATO'nun meselesi haline gelir. Askeri bir müdahale düşünüyor muyum? Bu sadece Türkiye'nin meselesi değil." açıklaması yaparak açık açık savaş isteğini beyan eden Başbakan'ın bu tutumunu anlamlandırmak mümkün değildir. Suudi Arabistan'ın Suriye'den demokrasi noktasında hiçbir gelişmişliği yokken, daha düne kadar Esad ile ailecek görüşüp iki samimi dost imajı sergileyen Başbakan Erdoğan'ı anlayabilmenin tarifi mümkün değildir.

Suriye'de yaşanan iç karışıklıklar başlamadan evvel Türkiye sınırına mülteci kampı inşa edilmeye başlanması aslında her şeyin özeti olmaktadır. Bunu göz önünde bulundurarak sormazlar mı adama, nereden biliyordun burada olayların yaşanacağını diye? Bu mantıkla hareket edersek AKP iktidarı ya Suriye'de yaşanan kargaşayı kendisi çıkarmıştır, ya bu kargaşaların çıkacağını bir başka yerden, eşbaşkanlığını yaptığı BOP'un uygulayıcısı kimse ondan haber almıştır. Aksi halde bunun izahı yoktur.

Suriye için kurgulanan tezgah tıkır tıkır işliyor, bundan sonra sırada Esad rejimine karşı askeri müdahale olduğu açıkça gözükmektedir. Genel Kurmay Başkanı Özel'in, ABD Genel Kurmay Başkanı'nın davetlisi olarak ABD'ye gitmesinin görünen kısmındaki algılanmasında bu olay yatmaktadır.

Irak'da 1,5 milyondan fazla Müslüman'ın katili olan ABD askerleri ile yine Müslüman kanı dökmek için onlara NATO şemsiyesi altında çağrıda bulunan bir anlayış Müslüman dünyasına kin, kan, göz yaşı ve nifak tohumları ekmekten başka bir şey yapmamaktadır. Bu gelişmelerin hemen ardından Suriye'nin uzun menzilli SCUD füzelerini Türkiye sınırına doğru kaydırdığı yönünde haberlerin gelmesi durumun ciddiyetini ortaya çıkarmaktadır. Müslüman'ın Müslüman'a kırdırılacağı bir savaşa doğru adım adım ilerlerken kimse işin sonunun nerelere varabileceğini düşünmemekte, milletimize de düşündürmemek için var gücüyle çalışmaktadırlar.


Ortadoğu'da son 10 yıldır atılan adımların tümünün bir tek hedefi işaret ettiği çok açık ve nettir. Bir taraftan Suriye meselesi Türkiye üzerinden kaşınırken, diğer tarafta sözde Kürdistan'ın kurulması meselesi de yine Türkiye üzerinden oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bütün bunlarda topluma "Yeni Osmanlıcılık" anlayışı olarak yutturulmaya çalışılmaktadır.

Bu anlayışın Türkiye'nin büyüme değil, bölünme stratejisinin ürünü olduğunu da daha önce belirtmiştim. Nitekim Leyla Zana'da bu konuyla ilgili Irak'daki Erbil şehrinde yayınlanan Rudaw isimli bir gazeteye "Osmanlı döneminde vilayet sistemi vardı ve bizim buna benzer bir federalizm türünü talep etmemiz gerekir gibi görünüyor" şeklinde demeç vererek "Yeni Osmanlı" anlayışının neyi ifade ettiğini açıklamıştır.

Son bir ay içerisinde yani Başbakan Erdoğan'ın ABD başkanı Obama ile Seul'de görüşmesinden bu yana kimler ABD'ye gitti bir düşünün. Önce çapulcu başı Barzani, ardından PKK'nın siyasi temsilcisi BDP'li yetkililer. Bu iki kesiminde ABD'ye sözde Kürt devletinin kurulması çalışmaları kapsamında gittiği artık yapılan açıklamalar ışığında ayan beyan ortaya çıkmıştır. Asıl ilginç olan ise bu iki kesimin ardından Necdet Özel'in ABD'ye gitmiş olmasıdır!

Neresinden bakarsanız bakın, çok ciddi ve bir o kadarda sıkıntılı gelişmelerle yakın tarihlerde karşı karşıya kalacağımız açık ve seçik bir biçimde ortadadır. Türkiye büyüyor yalanıyla bölünmeye doğru giden bir süreçtir bu. 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde küresel düzenin yeni oyun sahasında AKP sayesinde Türkiye yaptığı her hamlede dönüp arkasını ABD'ye bakmakta, bir sonraki hamlenin ne olacağına ilişkin kendisine gelecek haberi beklemektedir.

Bu düzen içerisinde kirli oyuna dur diyecek, herkesin bütün planını bir çırpıda yerle bir edecek, insana insanca bir yeri ve yaşamı yaratabilecek bir tek kesim vardır, o da Türk Milleti'dir. Olan biteni görüp susmayı tercih edenlere inat, yine her şeyin bilincinde olup ve sabredip yumruklarını sıkanlar günü geldiğinde mutlaka bu gidişe dur diyeceklerdir.

Nasıl olacak diye sormayın. Unutturulmaya, silinmeye ve yok edilmeye çalışılan 19 Mayıs 1919 tarihine, o günden sonra neler olduğuna bir bakın ve düşünün. Ne demek istediğimizi anlayacaksınız.


İsmail ÖZDEMİR - 11 Mayıs 2012
ORTADOĞU



Kürdistan kurulsun diye mi Esat gitsin

Tecrübeli gazeteci Sabahattin Önkibar‘ın “Esad giderse Kürdistan kurulacak” analizi gerçekten çok anlamlı. (Yeni Mesaj).Suriye’de fitne ateşini tutuşturanlar ve buna benzin dökenler, tıpkı demokrasi ve insan hakları (!) getirdikleri ülkelerde olduğu gibi (Afganistan, Irak, Libya, Mısır…) Suriye’de de bölünmeyi, ayrışmayı, çatışmayı murad ediyorlar.

ABD, Ortadoğuyu dizayn ederken, yeni harita çizerken Wilson prensiplerini hayata geçiriyor. Askeri karargâhlarında Türk subaylarının da tesbit ettiği gibi, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda Ermenistan ve Kürdistan devletlerini gösteren haritaları var. (Sevr haritası).

ABD eksenli batı ve İsrail, Büyük Kürdistan’ı teşekkül ettirecek siyaseti tavizsiz uyguluyorlar. Hem gözümüzün içine baka baka… Hem de Türkiye’yi yanlarına alarak…Barzani ve Talabani’ye destekleri ortada… PKK’yı başımıza bela eden ve sopa gibi üzerimizde sallayan onlar… BDP’nin, Waşhington ve Brüksel eksenli efelikleri devam ediyor:

“Kürt sorunu, bölgesel ve uluslararası bir meseledir. Bağımsızlık, özerklik istiyoruz.”

Lafın tamamı deliye denir:

“Büyük kürdistanı ku-ra-cak-lar!”.

Nerede?

Kuzey Irak’ı tamamen ayırmaya hazırlar… AKP döneminde “Kürt sorunu ve açılım” başlığıyla hayli mesafe aldılar. Anayasa değişikliği ile hukuki çerçeveyi (federasyon) bekliyorlar. İran tarafı sona kaldı.

Şu an Suriye (Kürdistanı) ısıtılıyor. Barzani, aktif şekilde oradaki Kürtleri organize ediyor, çatışmalardan uzak tutuyor. Tampon bölge ve insani yardım koridoru, tam da Suriye-Türkiye hududunda planlanıyor. Bir senedir konteynir kentlerle Türkiye tarafı hazırlandı. Tıpkı 1. Körfez Harbinde 36. Paralelin kuzeyi uçuşa yasak bölge ilan edilip, çekiç güçle (Türkiye’nin eliyle) Kuzey Irak’ta tampon bölge ve arkasından kürt oluşumu realize edildiği gibi…

Plan aynı…


Bu nedenle, tıpkı Saddam gibi Esad’ın gitmesi lazım… Koro halinde “Esat gitmeli” diyorlar… Türkiye başrollerde… Bölünmeye ve yeni haritalara giden bu yolda, dolu dizgin koşmak niye?

Kürdistan kurulsun diye mi Esat gitsin?

Çok yazık…

Dr. Abdullah Terzi - 4 Mayıs 2012
YENİ MESAJ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzr May 13, 2012 15:23

'Sabırsız Aslan' Kükremeye Başladı!

Ateşkesi çiğneyen işbirlikçilerin kanlı eylemleri sürerken NATO Ürdün’de “Sabırsız Aslan” kod adıyla tatbikat başlatıyor. Fransa ABD, Kanada ve İngiltere’den özel birliklerin katıldığı tatbikat gizleniyor!

İsrail’e yakın site duyurdu

Suriye’yi bölmek için sabırsızlanan Batı, “sıcak savaşın ayak sesleri” olarak nitelenebilecek ciddi bir adım daha attı. İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’a yakınlığıyla bilinen Debka internet sitesi, NATO’nun 17 üye ülkeden 12 bin askerle 15 Mayıs’ta 10 günlük tatbikat başlatacağını duyurdu.

Tatbikat, Suriye sınırında!

NATO’nun Ürdün’de, Suriye sınırına yakın bir bölgede gerçekleştireceği tatbikata Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar da destek verecek. Türkiye’nin desteği ise, istihbaratla sınırlı olacak. Debka, tatbikatta gerekli görülmesi halinde Suriye topraklarına girileceğini de iddia etti.

Suriye sınırında NATO tatbikatı

NATO üyesi 17 ülkenin 12 bin askerle Ürdün’de 10 gün sürecek bir askeri tatbikat yapacağı ileri sürüldü. Ürdün’de, Suriye sınırına yakın bölgede NATO’nun yapacağı askeri tatbikatın 15 Mayıs’ta başlayacağı belirtildi. İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’a yakınlığıyla bilinen Debka internet sitesine göre, NATO birliklerine Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar da destek verecek. Türkiye’nin desteği ise, istihbaratla sınırlı olacak. Tatbikata katılacak ABD, Fransa, İngiltere ve Kanada özel birliklerinin Ürdün’e gelerek, Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar askerleriyle birlikte tatbikat hazırlıklarına başladığı bildirildi. Debka, tatbikatta gerekli görülmesi halinde Suriye topraklarına girileceğini de iddia etti. NATO’nun “Sabırsız Aslan” adını verdiği askeri tatbikat, Suriye’de askeri hedeflerin birbiri ardına vurulduğu bir döneme denk geliyor. NATO tatbikatı, Esad’ın yanı sıra destekçileri İran ve Rusya’ya da kuvvetli bir mesaj niteliği taşıyor.

Halep’te patlama

Halep’te Baas Partisi binası yakınında patlama meydana geldi. Suriye İnsan Hakları Gözlem Merkezi, Cabiri Meydanı yakınında büyük bir patlamanın olduğunu duyurdu. Baas Partisi’nin bir şubesinin hedef alındığı belirtildi, patlamada ölen ya da yaralanan olup olmadığına ilişkin bilgi verilmedi.

Fransız elçi teftişte!

Türkiye’ye gelen Fransa’nın Şam Büyükelçisi Eric Chevallier, Gaziantep’in İslahiye ilçesindeki çadır kentte kalan Suriyeli sığınmacıları ziyaret edip, incelemelerde bulundu.

ABD’den Kürtlere özerklik rüşveti

ABD Dışişleri Bakanlığı, Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (KUK) Washington’a düzenlediği ziyaretin, ABD’nin, Kürtlerin Esad rejimine karşı halk ayaklanmasının kilit parçasını oluşturduğu yönündeki görüşünün altının çizilmesi bakımından fırsat sunduğunu belirtti. Suriyeli isyancı grupları geniş yelpaze altında toplamayı amaçlayan ABD’nin, işbirlikçilere yardım karşılığında Kürtlere özerklik teklif ettiği öne sürülüyor.

YENİÇAĞ, 13 Mayıs 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş May 31, 2012 22:43

Obama'dan CIA'ya Talimat: Esad'ı Bitirin!

Fransa’nın başı çektiği Avrupa’daki Hıristiyan koalisyonun “Amerika bir an önce devreye girmezse, El Kaide, Suriye’de lider güç olacak” baskısı üzerine ABD Başkanı Barack Obama’nın, istihbarat teşkilatına “Esad’ı bu yıl içinde devirin” talimatı verdiği ileri sürüldü.

Obama’dan Esad’ı devirin talimatı

Hıristiyan koalisyonun ısrarlı baskılarına dayanamayan Başkan Barack Obama’nın, ABD istihbaratına “Esad’ı bu yıl içinde devirin” talimatı verdiği ileri sürüldü. Fransa dahil çok sayıda müttefik ülkenin telkinleri sonucu Obama Esad’ın devrilmesi gerektiğine karar verdi. Bu ülkeler, ABD’nin devreye girmemesi halinde El Kaide’nin Suriye’de lider güç olacağını belirtti. Alınan karar doğrultusunda harekete geçen CIA, Özgür Suriye Ordusu’yla işbirliği başlattı. Bu arada, İsrail istihbaratına yakın Debka sitesi de Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin, Arap ülkeleriyle birlikte Esad’ın Şam’daki sarayının bombalanmasını önerdiğini iddia etti. Debka, Obama’nın bu planı kabul etmediğini öne sürdü.

YENİÇAĞ, 31 Mayıs 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Cum Haz 08, 2012 16:09

"Suriye’nin işgali için düğmeye basıldı."

Hama’daki provokatif saldırı sonrası Suriye’nin işgali için düğmeye basıldı. Clinton, Ban Ki-mun ve Annan ile Beyaz Saray yaptıkları açıklamalarla Esad’ın ipini çekti

“Ülkeyi terk etsin” çağrısı
TERÖRLE Mücadele Küresel Forumu için İstanbul’a gelen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Şam yönetiminin ısrarla “İsyancıların provokasyonu” dediği son günlerdeki kanlı saldırıları bahane ederek, “Esad ülkeyi terk etsin. Geçici hükümet kurulsun” dedi.

Annan da ağız değiştirdi
TezgahIn New York ayağında ise BM Genel Sekreter Ban Ki-mun ve özel temsilcisi Kofi Annan vardı. Ban Ki-mun, “Esad, meşruiyetini kaybetti” derken Annan da “Plan yürümedi” ifadesini kullandı. Washington’dan ise Suriye yanlılarına “Esad’a desteği çekin” çağrısı yapıldı.

Suriye’yi işgal
planları devrede!

Hama’daki provokatif saldırının ardından Hillary Clinton, Beşşar Esad’a “İktidarı bırak git” derken, BM Genel Sekreteri de Suriye liderinin meşruiyetini kaybettiğini söyledi.

Suriye için düğmeye basıldı. Hama’da onlarca kişinin öldüğü Suriye yönetiminin kabul etmediği provokatif saldırının hemen ardından ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte İstanbul’da Beşşar Esad’ı hedef alan açıklamalar yaptı. Bunu Suriye karşıtı cepheye katılan BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve Özel Temsilci Kofi Annan izledi. Daha sonra bir açıklamada Beyaz Saray’dan geldi. Böylece, Suriye’nin işgali planları devereye sokuldu. İstanbul’da dün düzenlenen Terörle Mücadele Küresel Forumu’nun ardından, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Amerikalı meslektaşı Hillary Clinton ortak bir açıklama yaptı. Açıklama, Türkiye’nin dış politikada ABD’nin peşine nasıl takıldığını bir kez daha göstermesi açısından çarpıcıydı. Suriye konusunda sert tutumunu sürdüren Clinton, “Esad iktidarı bırakıp ülkeyi terk etmeli” dedi.

“Başarılı olamadık”
Hillary Clinton şunları söyledi: “Bence herkes için gayet açık ki, Suriye’de şiddet devam ediyor ve daha da kötüleşiyor. Henüz başarılı olamadık. Kesinlikle birlikte olduğumuzun altını çizmek ve diğer uluslara mesaj vermek gerekmektedir. Esad’ı destekleyen ülkelere de mesaj vermeliyiz. Biz daha fazlasını yapmamız gerektiğinin farkındayız. Türkiye’nin muhalefetle bir toplantı yapacağını söyledim. Suriye’deki muhaliflerin ülke dışında bir toplantıya katılmaları zor. Kofi Annan ve planına son desteği vermemiz gerekiyor. İran’ın dahil edilebilecek bir katılımcı olduğunu düşünmüyorum. Esad’ın destekçilerine karşı diplomasiyi kullanmalıyız.” Davutoğlu ise, “Katliamlara sessiz kalınması uluslararası toplumda zaaf oluşturuyor. Esad’ın yöntemleri bölgesel istikrarı tehdit ediyor. Rusya ile temaslarımızı sürdüreceğiz. Zulme karşı tek bir ses ve tek yöntem belirlenmesi elzemdir” ifadelerini kullandı.

Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde Davutoğlu ve Clinton ile birlikte 16 ülkenin dışişleri bakanlarının katıldığı zirvenin sonuç bildirgesinde de Suriye muhalefetine destek sağlamak amacıyla bir Koordinasyon Grubu toplama konusunda mutabık kalındığı bildirildi. Bildirgede, “Suriye halkına ek destek dahil atılabilecek ilave adımları ve Esad sonrası bir Suriye’ye yönelik etkin ve muteber bir geçiş sürecinin koordinasyonunu ele alındı. Demokratik Suriye hedefine yönelik ortak çalışmalar devam edecek” denildi. Clinton ve Davutoğlu’nun açıklamarına BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’dan da destek geldi.

“Meşruiyeti kaybetti”
Ban Ki-mun, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Suriye’de son yaşananları “şok edici ve iğrenç” sözleriyle nitelendirdi. Genel Sekreter, Suriye’de yaşananlarla ilgili bilgi almaya çalışan gözlemcilere ateş açıldığını belirttiği konuşmasında, “Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad bütün meşruiyetini kaybetti” dedi. BM Özel temsilcisi Kofi Annan da, “Barış planı uygulanamadı. Şiddet sürerse tüm Suriyeliler kaybeder. Ülkede durum değişmezse iç savaş çıkabilir. Tek ses olursak Suriye’yi krizden kurtarabiliriz” diye konuştu. Beyaz Saray da, “Esad’a verilen destek kesilmeli” açıklaması yaptı.

Erdoğan: Esad gidici
Başbakan Tayyip Erdoğan da Suriye’deki gelişmeleri değerlendirdi. Erdoğan şunları söyledi: “Zulüm ile ayakta durulmaz. Hiçbir zaman bunun karşısında sessiz kalmayacağız. Çok açık net söylüyorum; Beşşar Esad gidicidir, burada kalamaz. Er veya geç gidicidir. Şu anda o da kendi sonu hazırlamaktadır. Kimler yardımcı oluyor onları da zaten biliyorsunuz.”


Türkiye Suriye’ye yaptırımı genişletti
Suriye Halkının Dostları bünyesinde yaptırımlar üzerinde çalışan Uluslararası Çalışma Grubu başkent Washington’da, ev sahibi ABD ile Türkiye ve Katar’ın eş başkanlığında 55’ten fazla ülke temsilcisinin katılımıyla ikinci toplantı düzenlendi. ABD Hazine Bakanlığı’ndan toplantıyla ilgili yapılan açıklamada, Türkiye’nin toplantıda, Suriye’deki rejimle bağlantılı önemli sayıda kişiyi yaptırım listesine ekleyerek, Esed rejimine yönelik yaptırımlarını genişlettiğini vurguladığı belirtildi. Toplantıda Türkiye’yi, Dışişleri Bakanlığı İkili Ekonomik İşler Genel Müdür Yardımcısı Murat Ülkü temsil etti.

Yeni katliam iddiası
Suriye’nin Hama bölgesinde aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun olduğu en az 86 kişinin öldürüldüğü bildirildi. Kubeyr ve Marzaf köylerinde yapılan saldırıda ölenler arasında 20’den fazla çocuğun ve 20 kadının olduğu ifade ediliyor. Suriye devlet televizyonu, güvenlik güçlerinin terörist gruplarla giriştiği çatışmanın ardından köyde cesetler bulduğunu açıkladı. Açıklamayı yapan devlet yetkilisi, bölgede meydana gelen ölümlerin terörist grubun köyde olduğu sırada gerçekleştiğini söyledi. Hükümet yapılan katliamlardan ülkeye dış müdahale olmasını isteyen silahlı grupları sorumlu tutuyor.


Kuzey Irak ile iki
yeni sınır kapısı

Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi, Ankara ile iki yeni sınır kapısı açma konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu. Bölgesel Başbakan Neçirvan Barzani’nin bürosundan yapılan açıklamada, “Türkiye ile ilişkileri kuvvetlendirmek için Türkiye-Kuzey Irak sınırına iki yeni sınır kapısı yapılması kararlaştırıldı. İki tarafın yetkilileri gelecek hafta biraraya gelecek” ifadelerine yer verildi. Açıklamada ayrıca, Barzani’nin İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu’nda Başbakan Erdoğan ile Türkiye - Kuzey Irak sınırı ve ham petrolün Türkiye rafinelerine taşınması konularını görüştüğü belirtildi. Habur sınır kapısından yıllık yaklaşık 12 milyar dolarlık ihracat yapılıyor.


Dağlık Karabağ çözüm bekliyor
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Azerbaycan’da temaslarda bulundu. ABD’nin 18 Haziran’da Paris’te Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yeni yaklaşımlar önereceğini belirten Clinton, Azerbaycan-Ermenistan sınırında yaşanan çatışmadan üzüntü duyduğunu kaydetti. Clinton, Bakü’den ayrılmadan önce Haydar Aliyev Havaalanı’nda Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ile ortak basın toplantısı düzenledi. Güvenlik, enerji ve demokratik reformlarla ilgili görüşmeler gerçekleştirdiğini belirten Clinton, Azerbaycan’ın Kosova, Irak, Afganistan’da uluslararası güvenlik konularında yaptığı katkının önemini vurguladı.

ŞİÖ’nün diyalog ortağı olduk
Çin Devlet Başkanı Hu Cintao, Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) diyalog ortağı olduğunu açıkladı. ŞİÖ üyesi ülkeler Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan devlet başkanlarının katılımıyla düzenlenen imza töreninin ardından konuşan Hu, Türkiye’nin üye ülkelerin ortak kararı ile ŞİÖ diyalog ortağı, Afganistan’ın ise gözlemci ülke olduğunu açıkladı. İmza töreninde konuşan Hu, “Pekin yönetiminin gelecek 10 yılda diğer beş üye ülkeye 10 milyar dolar kredi vermeyi taahhüt ettiğini” söyledi. ŞİÖ’ye, Moğolistan, İran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan gözlemci devletler, Belarus ve Sri Lanka, Türkiye gibi diyalog ortağı.

YENİÇAĞ, 7 Haziran 2012
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Cmt Haz 09, 2012 2:50

Suriye’de ne oluyor...

Suriye konusuna tam girmeden isterseniz bir başka konuya değinelim

Hani diyelim ki

Bazı büyük devletler bölgedeki çıkarlarını korumak amacıyla ülkemizdeki bazı örgütlere bol miktarda çeşitli adlar altında paralar dağıtsa.

Diyebilirsiniz ki…

Bu gün de dağıtılıyor.

Yani açıkçası bazı örgütler yıllardır Soros vakıflarından ve AB’den para almaktadırlar…

Hem zaten bunu bilince bu paraların nasıl ve hangi amaçlarla verildiğini de biraz düşüneceksiniz…

Önce şu soruyu kendi kendimize soralım…

Günümüzde kim kime karşılıksız para verir?

Bu işler öyledir; her gün para alırsınız karşılığında o an için bir şey yapmanız gerekmez…

Ama bir gün gelir, birileri sizden işte o verilen paraların diyetini ister…

İşte o diyet uşaklık mı?

Bağımsızlığınızın ortadan kaldırılması mı?

Mevcut yönetime karşı ayaklanma mı işte buna, o gün gelince karar verilir.

Ama bilinen bir şey… Her şeyin bir bedeli mutlaka vardır…

Neyse bu kadar ayrıntı verdikten sonra konumuza tekrar dönelim…

Bu paralarla birileri örgütlense…

Hatta sadece para da değil çeşitli iletişim araçlarıyla da bu örgütler desteklense.

Bununla yetinilmeyip…

Silahlandırılsa.

Baktılar ki…

Ellerine silah verildiği halde iyi bir şekilde kullanılamıyor…

Eğitim için o “demokratik” ülkelerden en gözde elemanları ülkemize gelse…

Sonrasında da o örgütlenen gruplar yeteri kadar güç kazandıklarını düşündükleri zaman…

Çoluk çocuk demeden saldırıya geçse, katliamlar yapsa…

Ve bu örgütün adı da Hür… Falan gibi demokrasi iddiası da taşısa…

İşte o zaman merak ediyorum?

Bizim ülkemizin yöneticileri ne yapar?

Nasıl davranır?

“Bunlar ülkemizin muhalefeti, taleplerini dikkate alalım…”

“Hatta yönetimi de bırakıp gidelim” mi denir…

Yoksa canlarını dişlerine takıp, bu dış destekli orduyu yok etmek için ellerinden gelen yapılır mı?

“Elbette bu yapılacak!”

“Başka ne yapılabilir, yönetim onlara bırakılabilir mi?” gibisinden düşünüyorsanız…

İşte Suriye’nin bu gün yaptığı da bundan farklı değil.

Bu arada

Bu örgütü destekleyenlerde biliyorlar ki bu Hür Suriye Ordusu devlet güçleri karsısında uzun süre dayanamayacak…

Amaç zaten muhalefeti silahla eziyorlar düşüncesiyle ülkeye NATO müdahalesinin yolunu açmak…

Bizdeki bazı örgütler de, hem terör yapıp, hem de neden ikide bir soluğu ABD’de alıyorlar dersiniz?

Sakın ola aynı nedenlerden olmasın…

Nusret KEBAPÇI - 09 Haziran 2012
Anayurt


Büyük Ortadoğu Projesindeki Free Kurdistan...Özgür Suriye...

Resim
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Deli Haydar » Cmt Haz 09, 2012 14:09

Ünlü İngiliz Gazeteciden Müthiş İddia!
Hürriyet Gazetesi / 8 Haziran 2012


İngiltere’de yayın yapan haber kanalı Channel 4’un önde gelen isimlerinden Alex Thomson, Humus’ta silahlı kişilerin kendilerine ateş ettiğini öne sürdü. Thomson, ateş edenlerin Suriye ordusu askerleri olduğunu ancak isyancıların gazeteci grubunu tuzağa düşürdüğünü savundu.

Thomson, Humus’ta yaşananları kanalın internet sitesinde yer alan blogunda anlattı.

Birleşmiş Milletler’in görevlendirdiği subaylar ve yerel polis güçlerinin eskortuyla Humus’un sakin bölgelerinden çatışmaların olduğu El Kuseyr kasabasına gitmek için yola çıktıklarını ifade eden Thomson, “Suriye ordusuna ait son kontrol noktasını geçtik. Çatışmadan eser yoktu. Sonra bir motosiklet bizi alarak Özgür Suriye Ordusu’nun ilk kontrol noktasına getirdi” dedi.

Türk Kahvesi İçiliyordu

Uzun bir yolculuktan sonra El Kuseyr'e geldiklerini ifade eden Thomson, burada BM temsilcilerinin sivil ve askeri liderlerle uzun bir toplantıya girdiğini anlattı. Thomson, ortamın Afganistan’daki şura zirvelerine benzediğini ama bir fark olduğunu ifade etti: “Çay yerine Türk kahvesi içiliyordu.

Çekim yapmak için kameralarını yerleştirdiklerini, kasaba halkının kendilerine portakal ve sandalye getirdiğini anlatan Thomson, “Çekimlerde kullanmamız için gülle parçaları getirdiler. Biz oradan ayrılır ayrılmaz bombardımanın başladığını anlattılar. Elbette ki bu iddiayı doğrulama şansımız olmadı ama kasabanın bazı yerlerinde bombardıman sonucu oluştuğu belli bir hasar vardı” dedi.

Kimlikleri Kabul Edilmedi

Yanlarında BM temsilcileri olmadan geri dönemediklerini, kendisini “isyancı istihbarat görevlisi” olarak tanıtan bir kişinin de Şam hükümetinin gazetecilere verdiği vizeyi kabul etmediğini belirten Thomson, “Onun kitabında yabancı gazeteciler Lübnan’dan kaçak olarak gelen kişilerdi. Ama biz bu profile uymuyorduk. Şoförümüzün ve çevirmenimizin kimlik ve ruhsat belgelerini de kabul etmiyorlardı” ifadelerini kullandı.

Bu düşmanca tavırla daha önce Humus ya da Hula’da karşılaşmadıklarını ifade eden Thomson, BM temsilcilerinin toplantısı sona ermediği için yeni bir eskort isteyip kasabadan ayrılmaya karar verdiklerini belirtti. Thomson şöyle devam etti:

“Bir anda siyah bir araçta dört kişi ortaya çıkıp onları takip etmemizi istedi. Yola çıktık. Bizi başka bir yola yönlendirdiler. Aslına bakılırsa doğrudan ateş etmenin serbest olduğu bir yere götürüldük. Özgür Suriye Ordusu bize kimseye ait olmayan bir bölgede kapatılmış bir yoldan gitmemizi söyledi.”

Bizi, Siyah Arabadakiler Tuzağa Düşürdü

Bir anda bir silah sesi duyduğunu, üç el ateş eden bir kişinin de buna yanıt verdiğini anlatan Thomson, “Çığlık çığlığa en yakın yere sığındık. Çıkmaz bir sokağa gitmiştik. Arabayı çatışmanın olduğu yere sürüp yönlendirildiğimiz yola girmekten başka çare yoktu. Tahmin edilebileceği gibi bizi buraya getiren siyah araba orada bekliyordu. Biz görünür görünmez onlar da gaza bastı” dedi.

İsyancıların Suriye ordusu bize ateş etsin diye tuzak kurduğundan eminim. Ne de olsa ölü gazeteciler Şam için kötü bir durum” diyen Thomson, bu inancının yarım saat sonra siyah araçtaki isyancıların, gazetecilerin BM temsilcilerine ulaşmasını engellemesiyle daha da güçlendiğini ifade etti.
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 12, 2012 18:09

Esad düşmanlarını artık bir Kürt lider yönetecek!

Irak senaryosunun tekrarı

ABD’nin istekleri doğrultusunda, Suriye Ulusal Konseyi’nin başına Kürt eylemci Abdülbasit Seyda getirildi. Böylece kalkışmaya Kürtler de lider seviyesinden katılmış oldu. Irak’ta da aynı senaryo sahnelenmiş, Talabani cumhurbaşkanı yapılmıştı.

Suriyeli işbirlikçilere Kürt lider seçildi

ABD’nin istekleri doğrultusunda Suriye Ulusal Konseyi, Burhan Galyun’un yerine Kürt eylemci Abdülbâsit Seyda’nın konsey başkanlığına getirildiğini açıkladı.

ABD’nin istediği oldu ve Suriye’de Esad yönetimini devirmeye yönelik başlayan Batı işbirlikçisi ayaklanmaya Kürtlerin de dahil olması yönünde önemli bir adım atıldı. Suriye Ulusal Konseyi, istifa eden Burhan Galyun’un yerine Kürt eylemci Abdülbâsit Seyda’nın konsey başkanlığına getirildiğini açıkladı.

Beyaz Saray, Suriye’deki kalkışmaya tüm Kürtlerin de katılması için bir süredir çalışma yürütüyordu. Bu amaçla, Kürt aşiret liderlerini Washington’da ağırlamış ve özerklik sözü vermişti.

Konsey Başkanı seçildikten sonra AFP’ye konuşan Seyda, “Kritik bir döneme giriyoruz. Suriye rejimi son kozlarını oynuyor. Katliamlar ve bombalamalar rejimin dağıldığını gösteriyor” şeklinde konuştu. 20 yıl İsveç’te yaşayan Seyda, hiçbir siyasi parti ile doğrudan bağlantısı olmayan bir isim. Yeni seçilen başkanın bu özelliğinin, Suriye Ulusal Konseyi içindeki rakip unsurların uzlaştırılmasında etkili olacağı belirtiliyor. Konsey yetkilileri de Seyda’yı uzlaştırıcı bir figür olarak tanımlıyor.

Hain plan

Suriye’de yapılan acımasız katliamlar üzerindeki soru işaretleri yavaş yavaş kalkıyor. ABD önderliğindeki Hıristiyan koalisyon, Hula, Hama ve Deraa’da yapılan kanlı katliamlardan hemen Esad yönetimini sorumlu tutmuştu. Oysa, katliamları dünya kamuoyunu Esad yönetimine karşı harekete geçirmek için El Kaide ve isyancıların yaptığı konusundaki şüpheler giderek güçleniyor. Devlet Başkanı Beşşar Esad “Biz yapmadık” dese de dünya olanlardan rejimi sorumlu tutuyor. Ama bir İngiliz gazetecinin anlattıklarıyla farklı senaryolar da dillendirilmeye başlandı.

İsyancıların oyunu

İngiliz Channel 4 TV’si için çalışan gazeteci Alex Thomson’un açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.

Thomson, Hama’da 88 kişinin öldüğü katliamdan bir gün önce işbirlikçilerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu askerlerinin kendisini Şam yakınlarında bir karayoluna güvenli diyerek yönlendirdiğini, ancak üzerlerine burada yaylım ateşi açıldığını anlattıktan sonra, “Canımızı zor kurtardık. Kurşunlar aracımıza isabet etti. Muhalifler bizi resmen ölüme gönderdi. Bir İngiliz gazetecinin öldürülmesinin, kendi işlerine yarayacağını Esad rejimi üzerinde de kötü etki yaratacağını biliyorlardı” ifadesini kullandı. Bir de El Kaide faktörü var. Örgütün Suriye’ye sızdırdığı militanlar ile Esad karşıtı eylemler yaparak isyancılara destek verdiği iddiaları görmezden gelinecek gibi değil.

“Beşşar Esad yardımcısına bıraksın!”

Suriye Ulusal Konseyi’nin yeni başkanı Abdülbasid Seyda. “Rejim, birkaç sokak ve cadde üzerinde denetimini sürdürebiliyor. (Yöneticiler) Büyük önlemler almadan Şam içinde bile artık rahat şekilde gezemiyor” iddiasında bulundu. “Öncelikle Esad’in yönetimi bırakması gerekiyor” diyen Seyda konuşmasını şöyle sürdürdü: “Esad, yönetimi yardımcısına bıraksın. Yardımcısı Faruk el-Şara’nın katliamlara doğrudan karıştığına dair bir tespitimiz henüz yok. Yönetimde bulunup katliamlara ortak olmayanlarla, yönetimi onlara bırakmak için değil; yönetimi nasıl ve ne şekilde hangi mekanizmalarla ve ne zaman bırakacaklarına karar vermek için masaya oturabiliriz.”

YENİÇAĞ, 11 Haziran 2012
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Prş Haz 14, 2012 22:44

'Kırmızı çizgileri' Clinton belirledi!

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye güçlerinin son iki gün içerisinde Halep çevresinde yığınak yaptığına dair bilgi edindiklerini belirterek, bunun, Türkiye için bir "kırmızı çizgi" olabileceğini söyledi.

Clinton, ABD'deki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile birlikte konuşmacı olarak katıldığı bir toplantıda Suriye ile ilgili soruları da yanıtladı.Bakan Clinton, bir soruyu yanıtlarken, "Edindiğimiz bilgiye göre, Suriye güçlerinin son 24-48 saat içerisinde Halep çevresinde yığınak yaptığı görülüyor. Bu, stratejik ve ulusal çıkarları açısından Türkiye için bir kırmızı çizgi olabilir. Dolayısıyla bunu çok dikkatle takip ediyoruz" dedi.

CUMHURİYET, 13 Haziran 2012


Suriyeli isyancıları ABD silahlandırıyor

Rusya, ABD’nin Suriyeli işbirlikçileri silahlandırdığını duyurdu. Böylelikle, Moskova yönetimi ilk kez açıkça ABD’nin adını vermiş oldu. Suriye yönetimini silahlandırdığı yolundaki ABD suçlamasına yanıt veren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD’nin Suriyeli işbirlikçileri silahlandırdığını söyledi.

Böylelikle ilk kez Moskova yönetimi açıkça ABD’nin adını vermiş oldu. Rusya daha önce isyancıların dış güçler tarafından silahlandırıldığını ileri sürüyordu ancak Lavrov ilk kez ABD’nin adını açıkça zikretti.

Tahran’a bir ziyaret düzenleyen Lavrov, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Brookings Enstitüsü’ndeki konuşmasında gündeme getirdiği suçlamalara yanıt verdi. Clinton’ın, “Rusya’nın Suriye’ye taaruz helikopterleri göndermekte olduğuna ilişkin bilgi edindik” sözlerini yalanlayan Lavrov, Suriye’ye yalnızca hava savunma sistemleri gibi konvansiyonel silahlar sağladıklarını belirtti. Bu durumun uluslararası hukuka uygun olduğunu kaydeden Lavrov tezat olanın ABD’nin Suriye yönetimine karşı savaşmaları için isyancılara silah sağlaması olduğunu savundu.

Ülke parçalanmasın

Lavrov, Suriye Devlet Başkanı Esad’ı desteklemediklerini, yalnızca bu ülkenin parçalandığını görmek istemediklerini kaydetti. Suriye ile ilgili yapılacak konferansa bölgede etkili olan tüm ülkelerin desteğini arzu ettiklerini belirten Lavrov, İran’ın bu toplantılara katılmasını istediklerini tekrarladı.

YENİÇAĞ, 14 Haziran 2012
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Cmt Haz 16, 2012 21:15

ABD’nin Suriye’ye müdahale planı

CNN televizyonu ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un Suriye’ye yönelik olası bir askeri müdahale için planlamayı tamamladığını kaydetti.

ABD’nin Suriye’ye müdahale planı Buna göre Amerikalı generaller Obama tarafından kendilerine operasyon emri verilmesi durumunda uygulamak üzere bir plan hazırladı ve harekatta hangi tip ünitelerin kullanılacağı, kaç askerle müdahale gerçekleştirileceği, ve potansiyel operasyonların maliyetleri gibi konularda detaylı hazırlık yapıldı.

ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada Suriye’deki durumun kendisine Irak Savaşı’nı hatırlattığını söylemişti. Bir ABD’li diplomat da ismini vermeden yaptığı açıklamada Suriye’de bir mezhep çatışması durumunda bu ülkede yaşanacak kaosun Irak’ı bile gölgede bırakacağını söyledi. CNN’e göre askeri planlamada şu detaylar yer alıyor:

- Uçuşa yasak bölge oluşturulması

- Kimyasal ve biyolojik silahların korunması

- Elektronik dinleme ve istihbarat faaliyetleri için 3 savaş gemisi ile bir denizaltının Akdeniz’de konuşlandırılması

- Senaryolar konusunda İngiltere ve Fransa ile koordine halinde faaliyet ile eğitim ve istihbarat paylaşımı konusunda Ürdün, Türkiye ve İsrail ile işbirliği.

Savunma Bakanlığı’ndan üç yetkilinin CNN’e verdiği bilgiye göre, ABD özel birlikleri Ürdün ordusuna, Suriye’deki olayların bu ülkeye sıçraması durumunda nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda eğitim veriyor.

Kara operasyonu Ürdün’den

Yetkililer, iki ülke arasında resmi bir anlaşma olmadığını ancak bazı durumlarda ABD’nin savunma ve destek amaçlı olarak Ürdün’ün yanında yer alacağını söyledi. Yetkililere göre, mevcut senaryolarda ABD askerlerinin Ürdün ya da Suriye’ye girmesi öngörülmüyor, ancak ABD’nin Ürdün birliklerinin sınıra sevk edilmesi durumunda hava desteği sağlayabileceği belirtildi. Ele alınan senaryoların en uç olanı ise küçük bir Ürdünlü askeri birliğin kimyasal ve biyolojik silahların bulunduğu alanların korunması için Suriye’ye girmesini öngörüyor. CNN’e konuşan ABD’li yetkililerden biri, ABD uydularının bu bölgeleri 24 saat izlediğini ve şu ana kadar kaygılanacak bir durum olmadığına inanıldığını söyledi. Ancak habere göre, Obama yönetiminin yaptığı değerlendirmelerde, söz konusu bölgelerin korunması için harekete geçmek zorunda kalınması halinde, belli bir ülkeden askerlerin birkaç saat içinde Suriye’ye girmesi gerektiği sonucuna varıldı.

Rusya’dan Suriye için radar resti

Rusya’nın, Suriye’nin Türk sınırına yakın Kesap bölgesinde gözlem amacıyla kullanılmak üzere bir radar tesisi kurduğu öne sürüldü. Fransız Le Figaro gazetesinin Batılı bir kaynağın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, Suriye rejimine sınırın iki tarafında bulunan muhaliflerin hareketlerini gözlemleme fırsatı veren bu tesis, Rusya’nın iki amacına birden hizmet ediyor. Rusya, radar tesisi sayesinde, hem başta İncirlik’teki ABD üssü olmak üzere Türkiye’deki NATO üslerini izliyor, hem de Suriye-Türkiye sınırının Türkiye tarafındaki muhaliflerin neler yaptığını Esad rejimine bildiriyor.

Lazkiye’nin 30 km kuzeyinde bulunan Kesap, eskiden Ermenilerin bulunduğu, şimdiyse Alevilerin yaşadığı bir bölge. Batılı kaynak Kesap’ı, “1300 metre yükseklikte bulunan ve Türkiye tarafında neler olup bittiğinin görülebildiği, Suriye rejimi için stratejik önemi olan bir bölge” olarak tanımladı. Kesap’ın diğer bir özelliği de muhaliflerin elinde olan ve Özgür Suriye Ordusu ile müttefiklerinin ‘kurtarılmış bölge’ haline getirmek istediği Cebel el Ekrad’daki bazı köylerin sadece 10 km uzağında bulunuyor olması. Esad’ın, kurtarılmış bölge planını, radar tesisini kullanarak engellemeye çalışacağı düşünülüyor. Ayrıca, bu tesis nedeniyle ABD gizli servisi CIA’in, Suriyeli muhaliflerle daha fazla istihbarat paylaşımına gidebileceği tahmin ediliyor. Rusya’nın, Şam başta olmak üzere bütün Suriye’de başka radar tesisleri kurması da öngörüler arasında yer alıyor.

Vatan, 15 Haziran 2012
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Hataylılara sığınmacı TERÖRÜ!

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Sal Haz 19, 2012 11:06

Hataylılara sığınmacı TERÖRÜ!

CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, Suriye’den kaçarak kentteki kampa sığınanların büyük huzursuzluk yarattığına dikkat çekti. İşte Eryılmaz’ın ağzından çok vahim iddialar:
“Sizi de öldürürüz” diyorlar
Suriye’deki yönetimi temizledikten sonra burayı da temizleyeceğiz gibi tehditler tedirginlik yaratıyor. Kendi vatanımızda tehdit! Polise saldırıyorlar; karışan yok, yol kesiyorlar; karışan yok; esnafa saldırıyorlar, müdahale eden yok!

Kartla mezhepçilik fişlemesi

Sığınmacılar arasında mezhep ayrımcılığı yapılıyor. Sığınmacılarla gelen vatandaşa verdikleri kartta dini Müslüman, parantez içinde Şii yazılmış. Kartın fotokopisi elimde. Ayrım yapacaksanız niye izin veriyorsunuz!

Suriyeli sığınmacılar kontrolden çıktı

Suriye’den kaçarak Hatay’a sığınanların başı boş davranışları kent sakinlerini huzursuz ediyor. CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, sığınmacıların işi halkı tehdit etmeye kadar vardırdıklarını belirterek, “Kamplarda, ‘Suriye’deki yönetimi hallettikten sonra sizleri de temizleyeceğiz’ gibi sözler ediliyor. Polise saldırıyorlar karışan yok, yol kesiyorlar karışan yok. Esnafa saldırıyor müdahale eden yok” dedi. YENİÇAĞ’a konuşan Refik Eryılmaz, bazı sığınmacıların polislere saldırıp yol kestiklerini ve esnafı rahatsız ettiklerini açıkladı. Eryılmaz, Hatay’da yaşananları şöyle anlattı: “En son olay Yayladağı’nda yaşandı. Suriye’ye gidenleri durduruyorlar. Herhalde kampta kalanların bir kısmı oraya gidip sonra saldırıda öldürüldüğü zaman bunlara haber geliyor onlar da tepki olarak olay çıkarıyorlar. Böyle değişik manzaralar oluşuyor. Sığınmacılar yerleşim birimlerinde dokunulmazlıkları varmış gibi davranıyor. 20 kişilik gruplar halinde gelip, hastanelerde bizim vatandaşlarımızın önüne geçiyorlar. Onlara öncelik tanınıyor. Hatta bu konuda hastanelerde tartışma yaşandı. Vatandaşlarımızın sırasını alıyorlar. Onlara vatandaşlarımızdan daha çok öncelik tanınıyor. Sağlık ihtiyaçları zaten devlet tarafından parasız karşılanıyor.”

Mezhep ayrımı

Sığınmacılar arasında mezhep ayrımcılığının yapıldığını da öne süren Eryılmaz, bu konuyu TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na taşıyacağını belirtti. Irak’tan Suriye’ye kaçan, oradan da sığınmacılarla Türkiye’ye gelen bir vatandaştan dinlediklerine inanmakta zorlandığını ifade eden Eryılmaz, şöyle konuştu: “Irak’tan Suriye’ye geçtikten sonra sığınmacılarla Türkiye’ye gelen bir vatandaşa verilen kartta, Müslüman ibaresinin yanında parantez içerisinde Şii yazılmış. Artık sığınmacıların mezheplerini de yazıyorlar kartlara. O kişi ‘Şii olduğum için bana maaşımı vermediler’ dedi. Kartın fotokopisi elimde. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nda da tartışma konusu yapacağım bunu. Kart verilmiş bir kere. Müslüman diyorsun da niye parantez içerisinde Şii diyorsun? O zaman bu adamlara ayrımcılık yapacaktınız neden oturma izni veriyorsunuz? Niye bu insanların mezhebini deşifre ediyorsunuz.”

YENİÇAĞ, 19 Haziran 2012
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 26, 2012 3:10

Irak Anayasası’nın 141. maddesi, Suriye, NATO, TSK ve PKK

Amerikan işgali altında yazılan yeni Irak Anayasası’nın 141. maddesi, bir ülkenin nasıl bölüşüleceğini özetlemektedir:

“1992 yılından bu yana Kürdistan bölgesinde çıkartılan yasalar yürürlükte kalmaya devam eder. Mahkeme kararları ve sözleşmeler dâhil olmak üzere, Kürdistan Bölgesel hükümeti tarafından alınan kararlar, Kürdistan Bölgesi yasaları gereğince ve bölgenin ilgili makamları tarafından değiştirilmedikçe, iptal edilmedikçe ve bu anayasayla çelişmedikleri sürece geçerli sayılır.”

Bu maddeden çıkaracağımız sonuçlar şunlardır:

- NATO kuvvetlerinin (Çekiç Güç’ün) 1991 yılında Irak’ın kuzeyinde “güvenli bölge” propagandasıyla oluşturduğu tampon bölgeye artık “Kürdistan Bölgesi” denilmektedir.

- Bu bölgede “Kürdistan Bölgesel Hükümeti” olarak adlandırılan bir yapılanma vardır.

- Bu bölgede 1992 yılından bu yana ayrı yasama-yürütme-yargı faaliyetinde bulunulmakta, yasalar çıkarılmakta, uluslararası sözleşmeler yapılmaktadır.

- Bu yasalara “Kürdistan Bölgesi yasaları” denilmektedir. Yeni Irak, bu yasaları ve uluslararası sözleşmeleri geçerli saymaktadır.

Arslan Bulut, o tarihlerde yazdığı Çekiç Güç’e karşı olan yazılarının sansüre uğradığını, yazıların ancak her şey olup bittikten sonra yayınlanmaya başladığını ifade etmektedir.(1)

Basındaki itirazların sansüre uğradığı dün “güvenli bölge” olarak tanıtılan, bugün “Kürdistan Bölgesel Hükümeti” olarak adlandırılan yapılanma, Irak topraklarında pay sahibi ortak statüsündedir; bölgeye ülke kaynaklarından adil bir pay tahsis edilecektir. (2005 Irak Anayasası md.121/3)

Fakat bölgedeki kaynaklar/ petrol bütün Irak halkına ait değildir, bölgenindir! “Kürdistan parlamentosunun” 2006 yılında çıkarılan petrol yasasında “üretime henüz başlanmamış topraklarda yer alan petrolün tamamı Kürdistan bölgesel yönetimine ait olacak” denilmektedir.

Petrol üretimi yapan şirketler de İngiliz, Amerikan ve Fransız şirketleridir!(2)

Irak’taki Türkmenler ise ayrı bölge imtiyazı elde etmek bir yana, uğradıkları zulümleri Türkiye’ye anlatamamışlardır bile. Türk yetkililer artık Musul’u değil iki bayraklı Erbil’i ziyaret etmeyi tercih etmektedir.

Oysa bundan dokuz yıl önce Nisan 2003’de Kerkük şehri peşmergelerin (ABD’nin) hücumuna uğradığında, “Genelkurmay, sınırdaki 2. Ordu Birliklerine Kerkük’e intikal edecek şekilde hazır olmaları emri verdi” şeklinde haberler veriliyordu!(3)

Kerkük’teki tapu daireleri ve nüfus müdürlükleri yağmalandıktan sonra ateşe verilmişti.(4)

ABD’li Powell Türk kamuoyunu teskin ederek “peşmergeler hemen Kerkük’ten çıkarılacak” demişti. Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı Dr. Nefi Demirci ise Powell’in güvencesinin inandırıcı olmadığını söylemiş, “…Peşmergeler yağma olaylarını ABD’lilerin gözetiminde yapıyor. Nüfus Müdürlüklerine yönelmeleri de amaçlarını ortaya koyuyor” demişti.(5)

Ne var ki dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, “ABD peşmergeleri kontrol altına aldı. Peşmergeler Musul ve Irak’tan çıkacak, orada kalmaları söz konusu olamaz. Bu konuda taviz vermeyiz. Hazırlığımız var, kimse endişe etmesin” diye konuşmuştu.(6)

Bölgeye gönderilen 15 kişilik Türk askeri ekibi “sistematik saldırı yok” raporu vermiş, 12 Nisan 2003’de ise Kerkük’ün 7 Türkmen, 7 Arap ve 7 Kürt’ten oluşan bir komite tarafından yönetilmesine karar verilmişti.(7) Böylece Kerkük Türkiye’nin hiçbir itirazıyla karşılaşmadan bir ortaklık şehri haline getiriliyordu.

Aslında Kerkük’ün ortaklık şehrine dönüşmesi, Irak’ın 2005 Anayasası ile Arap-Kürt ortaklık devletine dönüşmesinin de, “Kürdistan parlamentosunun” çıkardığı 2006 petrol yasasının da habercisiydi. Ancak Türkiye, Atatürk’ün 1937’de Irak, İran ve Afganistan’la birlikte Sadabad Paktı’nı kurarak büyük devletlerin Müslüman ülkelere müdahalesini önlediğini çoktan unutmuştu. O kadar unutmuştu ki 1991’de büyük devletlerin Irak’ın kuzeyinde tampon bölge oluşturması için NATO’ya destek vermişti.

Irak’tan ders alınmamış olacak ki bir senedir de komşumuz Suriye için “güvenli bölge” (tampon bölge) hazırlıkları vardır. Konuyla ilgili haber şöyledir: “İngiliz İndependent muhabiri Robert Fisk, Türk generallerin Suriye toprakları içinde ‘güvenli bölge’ oluşturmaya yönelik operasyona hazırlandıklarnıı iddia etti.” (31 Mayıs 2011, Milliyet)

Kısacası Suriye ikinci Irak olma yoluna itilmiştir. Türkiye yine destek vermektedir! Türk kamuoyu bir kez daha tutsaklığı özgürlük gibi görmeye zorlanmaktadır. NATO yine aklanmakta, müdahaleye itiraz edenler yine karalanmaktadır.
Atatürk, millî ordunun gerekliliğini şöyle ifade etmişti:

“Ordu istemeyen ve ordunun yüklediği maddi ve manevi özveriyi göze aldırmayan bir millet, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçirir.”
Maalesef bugün ordu konusunun NATO konusundan bağımsız olarak ele alınabilmesi mümkün değildir. Çünkü Atatürk’ün vefatından bir süre sonra Türk Silâhlı Kuvvetleri, Batılı devletlerin kurduğu NATO’nun bünyesinde görev alan bir ordu haline getirilmiştir.

Nitekim I. Dünya Savaşı’nda 3 milyona yakın şehit verdiğinde bile bağımsızlığından vazgeçmeyen, aç ve açıktayken bile İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan ordularına karşı yaptığı İstiklâl Savaşı’nı üç yılda kazanan bu milletin ordusu, 30 yıldır PKK terörünü alt edememektedir! PKK ile mücadele edenlerin de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması istenilmektedir. Bu hazin durumun sebebini TSK’nın NATO’nun bünyesinde görev alan bir ordu haline getirilmesinde aramak gerekir.

Ancak asla unutulmamalıdır ki dünyanın bütün orduları bir araya gelse, Türk milletinin gönlündeki bağımsızlık duygusunu alt edemez!

Dipnotlar:

(1) Arslan Bulut, Açılımın Şifreleri, Bilgeoğuz Yay., İstanbul 2010, s.59-60
(2) Oğuz Karaca, Lozan’dan Bugüne Musul-Kerkük ve Kuzey Irak, Resital Yay., İstanbul 2007, s. 167-168
(3) Bilâl N. Şimşir, Türk-Irak İlişkilerinde Türkmenler, Bilgi Yay., Eylül 2004, s. 298
(4) Aynı eser, s. 295 vd., yağma ve yangın haberleri için ayrıca bkz; aynı eser, s. 671 vd.
(5) Aynı eser, s. 299, 295-296
(6) Aynı eser, s.302
(7) Aynı eser, s.303

Av. Gülseren Aytaş, 24 Mayıs 2012
Yeni Mesaj


Arap Baharının “Üçüncü Cemre”si

Tarihten gelerek ve bütün tabloya bakarak bir komplo teorisi kadar heyecan verici konuşmak gerekirse; Türk keşif uçağının Lazkiye açıklarında düşürülmesinin mantıklı faili ancak MOSSAD olabilir. Tabii ki olayın arkasında NATO’yu harekete geçirmek isteyen CIA vardır. Ancak CIA’nın bölgede doğrudan aktif ajan kullanımı sakıncalı olduğundan 1967’den beri Suriye’de fink atan İsrail istihbaratından destek almış olmalıdır. Amaç Esad’ın bir NATO operasyonuyla devrilmesi ve Suriye’nin de "bahar görmemiş" her Arap devleti gibi “bahar”a kavuşturulmasıdır. Sonra da sıra İran’a gelecektir.

Uçağın, bir türlü çözülmek bilmeyen Suriye buzulunu ısıtmak için yapay bir “cemre” görevi yapması tasarlanmış olmalıdır. Bu operasyonda Türk güvenlik birimlerinin dahlinin bulunması da bir sürpriz ve ihanet değildir. Bir ihanet tartışması yapacaksak bunu “BOP eş başkanlığı” perspektifiyle yapmamız gerekir. ABD’nin Ortadoğu projesinde görev alan bir hükümetin Arap baharının tanziminde yan çizmesi beklenemez.

AKP hükümetinin Esad rejiminin bahara yani turuncu devrime direnmesi karşısında geçen yıl “U dönüşü” yaparak muhaliflere açık destek vermesi, Türk Dışişlerinin, (mütekabiliyet istisna olmak üzere) komşularının iç işlerine karışmama geleneğine aykırıdır. Bu aykırılığın nedeni, BOP’u uygulayan irade ile bağımsız Türk siyasi iradesi arasındaki korelasyon bozukluğudur.

Recep Tayyip Erdoğan, Basın, Yargı, Üniversite ve Orduyu dış destekli AKP eylem planıyla tanzim ettikten sonra büyük bir hevesle aldığı avansları artık rahatça harcayabileceğini düşünmüş, hatta bir ara İsrail’e “One Minute!” bile demişti. Niyeti, ilkokuldan beri gönül verdiği “necip” Arap dünyasının mazlum ve onurlu kesimlerinin de lideri olmak, onları İsrail’den kurtarmaktı. Bu duygusal süreç, fazla uzun sürmedi ve birdenbire kendimizi Kaddafi’yi deviren ve Esad’ı devirmeye çalışan “Siyonist bir cephenin içinde” bulduk.

Bu reel politik tabloyu, başka bir duygusallıkla yani Trablus’taki Sünusilere, Hama ve Humus’taki Sünnilere duyulan tarihi gönül bağlarıyla izah etmek de mümkün değildir.

Şu sıralarda AKP hükümeti, BOP tanzimcilerine kendi “bahar tekmilini” verdikten sonra Arap baharı için kendisine verilen diğer taşeron görevleri yapmaktadır. Dolayısıyla Esad’ı devirmeye çalışan tüm güçlerin elini kuvvetlendiren ve NATO’ya hareket kabiliyeti sağlayan bu uçak krizinin başıbozuk bir keşif kazası olduğunu düşünmek son derecede hatalı bir yaklaşım olacaktır.

Eğer bu vurulma, planlı bir operasyon ise uçağı vuran irade konusunda üç ihtimal ön plana çıkmaktadır.

1- Suriye ordusuna daha önceki Arap-İsrail savaşlarındaki gibi sızan ajanlar, büyük devirme planının bir parçası olarak tetiği çekmişlerdir.

2- Rusya’yla Esad’ın devrilmesi için gizli bir anlaşma yapılmış ve geçtiğimiz günlerde Lazkiye’ye gelen Rus gemileri, bu operasyonda uçağı düşürme görevini üstlenmiş olabilirler. Bu ihtimal, öncekinden zayıftır.

3- Esad rejimi, hava sahasına yabancı sinek bile girse vurarak; dosta (BAAS’çı azınlığa) güven, düşmana (Sünni çoğunluğa) korku ve müdahaleci dünyaya gözdağı vermiş de olabilir. Bu en zayıf ihtimaldir.

Tarihi arkaplan, dayatılan Türkiye turuncu devrimi- BOP- Arap baharı süreçleri ve yaşanan uçak olayı birlikte değerlendirildiğinde ufukta Esad rejimine karşı güçlü bir NATO hava harekatı görünmektedir. İşbirliği yapmayan hükümetlerin ve askerlerin akibetini bu kez “daha dikkatli” değerlendiren Türk yetkililer ise çuval veya 163 general yerine bu sürece ilk olarak iki pilotu feda etmiş görünmektedirler.

Saddam’ın Mezopotamya’sına ölüm getiren metal sağanağını, bahar yağmuru saymazsak; “Arap baharı”nın habercisi olan ilk cemre, 18 Aralık 2010’da Tunus’a düşmüştü. Sonra Kaddafi’nin devrilmesi ile ikinci cemre Libya’ya düştü ve bahar sıcağı iyiden iyiye hissedilmeye başladı.

Bize göre, Arap sularına düşen Türk uçağı, Beşşar Esad’ın “suyunu ısıtan” bir “üçüncü cemre”dir.

ŞÜKRÜ ALNIAÇIK , 25 Haziran 2012
haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Prş Haz 28, 2012 2:38

BARZANİ'YE HESAP SORAMAYANLAR NEYİN HESABINDA?

Suriye tarafından düşürülen uçağımız AKP'nin kokuşan dış politikasına ayna tutmamız için en önemli olay olmuştur. Olayları bu noktaya getiren Başbakan Erdoğan, suçlu kendisi değilmiş gibi yine esip gürlüyor. Türkiye'nin uçağı düşürülmüştür elbette Başbakanlık makamında oturan kişi esip-gürleyecektir. Ama bu konuda Recep Tayyip Erdoğan samimiyet testine tabi tutulsa sıfır puan çekecektir.

Suriye'ye esip gürlemesinin tek nedeni ABD-İsrail hedeflerine uygun atmosfer taşımak içindir.
Suriye'ye kafayı takan kendisi iken bu tavrına kanlı Arap Baharı başladığı günden itibaren devam etmektedir. Arap baharı başladığı güne kadar Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Recep Tayyip Erdoğan'ın kankası durumundaydı.

Ama şimdi Esad'ın adını bile değiştirerek hitap etmeye başladı. Mesele Suriye'deki özgürlükler, insan hakları savunması mı? Elbette değil… Öyle olsa iki milyon Müslüman'ı Irak'ta öldüren ABD askerlerine dua etmiş birisi olarak tarihe geçmezdi. Suriye'de rejim bir sene içinde mi diktatörlüğe dönüştü? Beşar Esad diktatördü de, aile boyu ne diye pozlar verip duruyordunuz?

PKK'lı alçaklar, küresel tasmalı Barzani'nin kontrolünde Irak'ın kuzeyinden gelip karakollarımızı basıyor, Recep Tayyip Erdoğan Barzani'ye kardeşi gibi muamele geçiyor. Ama bir senedir Suriye'ye müdahale etmek isteyen ABD'ye her türlü zemin hazırlamak için Beşar Esad'ı tehdit ediyor, bırak git diye bağırıyor.


Bu esip gürleyen Başbakan neden Barzani'ye iki çift laf edemiyor? Daha geçen hafta Irak'ın kuzeyinden gelen PKK'lı teröristler Dağlıca'da karakolumuzu basarak askerlerimizi şehit ettiler. Aynı günlerde Barzani TRT ŞEŞ ekranlarından den Türk milletine Bülent Arınç ile birlikte akıl dağıtıyordu.

Türkiye'ye her gün saldırıyı Irak'ın kuzeyinde beslenip, oradan gelip saldıran PKK'lılar yapıyor, o bölgenin sorumluluğu elinden olan Barzani denen soysuz birde bu milletin vergisiyle kurulmuş TRT'de ahkâm kesiyor.


Türkiye'nin hesap sorma önceliği Barzani mi yoksa Beşar Esad mı?

Türkiye'ye saldıran Barzani'yi kucağınızda gezdirip, Suriye'ye savaş açma noktasına gelmeniz nasıl bir anlayıştır?

Her gün askerimizi, polisimizi şehit eden PKK ile pazarlık masalarında yılışan, kırışan AKP iktidarı PKK'ya yol verirken Suriye'ye savaş çığlıkları atmasının anlamı nedir?

Barzani/PKK Türkiye'ye her gün saldırı organize ederken onlara dostluk duruşu sergileyen AKP iktidarı, daha dün dostum diye sarıldığı Suriye'ye bu sergilediği tavrı ABD dışında bir unsurla izah edebilecek var mı?

Başbakan Erdoğan son grup toplantısında Suriye Devlet Başkanı'nı yine hedef yaparak tehdit etti. Peki Barzani'ye bu tavırlar sergilenmiyor? Yeniden başlayan PKK açılımında başaktör yapılıyor?

Barzani'den hesap soramayan Recep Tayyip Erdoğan idaresindeki AKP iktidarı Suriye'den neyin hesabını soracaktır?

AKP attığı her adımını "ABD'ye yarıyor mu yaramıyor mu?" diye hesap etmektedir.

Barzani'ye göz yummakta ABD'ye yarıyor, Suriye'ye saldırmakta ABD'ye yarıyor…


O halde Türkiye'nin namusunu, şerefini, bağımsızlığını korumayı bu iktidardan bekleyen akıl sahibi var mıdır?

Yıldıray ÇİÇEK, 27 Haziran 2012
Ortadoğu


SOROS'UN KAN TÜCCARLARI

“Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü askeridir” bu söz George Soros’a ait. Çok uzun bir yazı yazmayacağım, sadece bazı gelişmeleri alt alta sıralayacağım bakalım ne sonuç çıkacak.

-Önce Balkanlar’da hemen ardından Rusya’nın etki alanı olarak gördüğü Gürcistan ve Ukrayna’da hemen ardından Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da karşı devrimler ve ayaklanmalar çıkarıldı. Bunların ortak özelliği bir şekilde “Soros darbesi” olarak adlandırılan eylemler şeklinde gelişti.


-Balkanlar’daki ilk Soros destekli hareket OTPOR isimli Sırp gençlik örgütüydü. İnsan hakları ve demokrasi talepleri öne çıkarılarak yönetimler devrildi.

-OTPOR oldu PORA oldu KMARA ve sonra 6 Nisan Gençlik Hareketi. Yani Ukrayna, Gürcistan, Mısır v.s.

-Bütün bunlar aslında esas hedefe giden yolda atılan adımlardı. Esas hedef her zaman Türkiye. Bu yüzden Türkiye’de Suriye kriziyle eş zamanlı gelişmeler yaşandı.

-Kürt sorununun çözümü için “Akil Adamlar” planı ortaya atıldı. Kim bu adamlar? Yazmıştık, Açık Toplum Enstitüsü tarafından desteklenen “The Elders” (http://www.theelders.org) Yani, Nelson Mandela, Marthi Ahtisaari, Kofi Annan, Jimy Carter v.b.

-Sonra sorunun çözümü için TESEV üyeleri planları devreye soktular.

-Nihayet Suriye kara sularında Türk uçağı düşürüldü. NATO toplantıya çağrıldı ama “5. madde gündeme bile gelmedi” denildi. Yani uçağımız düştü, askerlerimizden haber yok, Suriye’yle savaşın eşiğine geldik ama yalnızız. Batı planı açık: “Türkiye bizim adımıza Suriye’yle savaşsın.” Obama’nın açıkladığı 2012 stratejisi neydi: “Müttefiklerimiz bizim yerimize, bizim desteğimizle kriz bölgelerine müdahale edecek.

Ve Bam teli: Soros ne demişti? “Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü askeridir” Soros tek başına bir adam değil bir sistemin ve dayatmanın adı. Mesele Mehmetçiğin piyon olmadığını kavrama meselesi. Bunu da milletimiz biliyor. Sorun Soros’un ihraç ürünü olarak gördüğü Mehmetçiklerimizin kanını kimlerin pazarladığını bilmemiz. Bugün Suriye’ye müdahale yanlısı olan herkes Soros’un kan tüccarıdır o kadar.

Teoman ALİLİ, 27 Haziran 2012
Ulusal Kanal
Banu AVAR: :arrow:Suriye Zirvesi ve Türkiye’ye Biçilen Rol!
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Çrş Tem 11, 2012 17:56

KANDİL’İ BIRAK, SURİYE’YE BAK!..

Türkiye şehitlerine ağlarken, Ortadoğu”yu yeniden inşa eden güç, bölgedeki sınırları belirliyor.Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adım adım hayata geçiriliyor.Suriye, bu nedenle hedef seçiliyor.

Flaş…Flaş…Flaş!..

Ajanslar terör örgütüne yönelik operasyon haberlerini geçiyor.

Haberlere göre, Kuzey Irak sınırına yakın bölgelerde çatışmalar sürüyor.

Güvenlik güçleri, Kandil’den sızan teröristlere bomba yağdırıyor.

Çatışmalarda kayıplar veriliyor.

Hemen her gün bir şehit, son yolculuğuna uğurlanıyor.

Ateş düştüğü yeri yakıyor, anaların yüreği dağlanıyor.

Türkiye yıllardır aynı filmi gözyaşları içinde izliyor.

Yükselen güç Türkiye, burnunun dibindeki Kandil”i yerle bir edemiyor!



Herkes biliyor ki, Ortadoğu”yu yeniden yapılandıran uluslar arası ortaklık, “Kandil”i himaye ediyor.Bu gerçek, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel”in açıklamasıyla da belgeleniyor.Necdet Bey “Kandil”e operasyon için, Amerika”dan izin almamız gerekir!” diyor.

İzin gelmiyor, şehit cenazeleri geliyor!


Türkiye şehitlerine ağlarken, Ortadoğu”yu yeniden inşa eden güç, bölgedeki sınırları belirliyor.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adım adım hayata geçiriliyor.

Suriye, bu nedenle hedef seçiliyor.


KANDİL COMPANY, Suriye üzerinden İran”ı etkisiz hale getirmeye, Beşar Esad”ı devirip, bölgede kendisine hizmet edecek bir Kürt devleti kurmaya çalışıyor.

Yurt Partisi Genel Başkanı, Saadettin Tantan, “Bu senaryoyu sağır sultan bile duydu! Milleti enayi yerine koymaya kalkmayın!” diyor.

Efsane güvenlikçi Tantan, taşeron örgüt “PKK”nın yaptığı her eylemin de bu amaca hizmet ettiğini” söylüyor.

Hatta AKP hükümetinin düşürülen uçağımızın o bölgeye gönderilmesinden haberdar olmadığını ima ediyor. “ Uçağımız düştükten sonra 8 saat süreyle neden açıklama yapılmadı? Pilotlarımız teknolojik yanılgı operasyonu sonucu mu şehit edildi?” diye soruyor.

Susmuyor, sorguluyor, bazıları gibi uyumuyor, uyuyanları uyandırmaya çabalıyor.


PKK” yı taşeron olarak kullanan KANDİL COMPANY, dünyanın bu coğrafyasındaki enerji kaynaklarının üstüne oturmak istiyor.

Asya’daki uyanışı engellemeye, Çin’in enerjiye ulaşım yollarını kesmeye çalışıyor.

Giderek güçlenen para birimi Yuan’ın, dolaşım dışı kalmasına uğraşıyor.

Bölgedeki etkinliğinin tehlikeye girdiğini gören Rusya Lideri Putin ABD”yi kastederek “Aleyhimizde konuşanları tek tek not ediyorum!” diyor.

Arap Baharı, “Arap Kabusu”na dönüşüyor.

Demokrasi beklenirken kaos geliyor!

Libya ve Mısır”da demokrasi umutları, bir başka bahara kalıyor.


Türkiye haftalardır Suriye ile yatıyor, Suriye ile kalkıyor.

Başbakan Erdoğan “Uçağımızı düşürüp, pilotlarımızı şehit eden Esed, en sert karşılığı görecek!” diyor.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Ortadoğu”yu biz inşa edeceğiz.” diyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu”ndan “Küçük Enver” diye söz ediyor.

“Enver Paşa gibi hayalperestsin! Tehlikeli işler yapıyorsun!” demeye getiriyor.

Kamuoyu tırmanan krizi, merak ve endişeyle izliyor.

Herkes birbirine “Esad gidecek de, sonra ne olacak?” diye soruyor.


Flaş…Flaş…Flaş…

Ajanslar çatışmalarda bir askerimizin daha şehit olduğu haberini geçiyor!..

Uğur DÜNDAR - 11 Temmuz 2012
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Cmt Tem 21, 2012 3:15

Esad kuzeyden çekildi kontrol PKK’ya geçti

Esad’ın askerlerinin Şam’da muhaliflerle mücadele için ülkenin kuzeyinden çekilmesini fırsat bilen PKK’nın Suriye kolu PYD birçok kentte “kontrolü ele geçirdiğini” duyurdu. PYD “Türkiye müdahale etmesin” diyerek tehdit savurdu

Esad kuzeyden çekildi kontrol PKK’ya geçti

Suriye’de 17 aydır muhaliflerin isyanına direnen Devlet Başkanı Beşar Esad’a bir darbe de Kürtler vurdu. Başkent Şam’da geçen hafta düzenlenen bombalı saldırıda rejimin üst düzey dört isminin öldürülmesi, çatışmaların Şam’ın mahallelerine yayılması ve bazı sınır kapılarının muhaliflerin eline geçmesi Esad yönetimini çok zor bir duruma sürüklemişti.

‘6 kent ellerinde’

Son olarak Esad yönetiminin bu durumunu ve askerlerin büyük ölçüde Şam’a çekilmesini fırsat bilen PKK’nın Suriye kolu olarak bilinen PYD (Demokratik Birlik Partisi) ülkenin kuzeyinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde “yönetime el koyduğunu” ilan etti. Önceki gün ilk olarak Halep sınırları içinde yer alan ve Türkiye yakınındaki Kobani kasabasında “kontrolün ele geçirildiği” açıklanmıştı. Dün de Amude, Efrin, Terbaspi, Ayn El Arap ve Derik kentlerinin de tamamen Kürt grupların oluşturduğu Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi’nin yönetimine geçtiği ilan edildi. Kürt Uzlaşma Partisi lideri Fevzi Şanghal “Kürt şehirlerinde herhangi bir çatışma yaşanmadı. Esad rejimi güçleri bu bölgeleri terk etti. Suriyeli Kürt gruplar arasında 11 Haziran’da imzalanan Erbil Anlaşması’na göre Kürt Ulusal Konseyi ile Batı Kürdistan Konseyi bu bölgeleri ortak olarak yönetecek” dedi.

Orduya ultimatom

PYD liderlerinden Hüseyin Koçar ise “Kürt güçleri, Özgür Suriye Ordusu’ndan gelen teklifleri reddetmiş ve Kürtlerin kendi bölgelerini kontrol edeceğini ilan etmiştir. Türkiye bu duruma müdahale etmesin. Karşılık veririz” diye konuştu.

Kürt gruplar, Suriye ordusuna yönelik bir ‘ultimatom’ da yayınlayarak “Bölgemizde bulunan tüm Esad yanlısı güçleri barışçı bir şekilde geri çekilmeleri için uyarıyoruz. Aksi halde zorla çıkarılacaklardır. Bu bölgeler Kürt Halk Koruma Birlikleri tarafından korunacaktır” ifadesi kullanıldı. Kürt grupların Suriye’deki en büyük Kürt kenti olan Kamışlı’yı da hedef aldığı ve buradar çatışmaların sürdüğü iddia edildi. Kürt grupların bugün ele geçirilen bölgelerde “bağımsızlık ilan edecekleri” de iddialar arasında...

Öcalan posteri taşıdılar

Yüzleri örtülü silahlı kadın örgüt militanları sokaklarda devriye gezmeye başladı. Twitter’da ‘Bağımsız Kürdistan’ kampanyası başlatılarak fotoğraflar dünyayla paylaşıldı.

VATAN - 22 Temmuz 2012


PKK Suriye’de Kobani Kentini Ele Geçirdi

Suriye’de iç çatışma 10 Temmuz 2012 sonrasında iç savaşa dönüşme noktasını aşmış bulunuyor.

Esad rejiminin iç çekirdeğini oluşturan Savunma Bakanı Davud Rajha, Savunma Bakan Yardımcısı ve Esad ailesinin damadı Asaf Şevket, E. Genelkurmay Başkanı ve isyan sonrasında kriz yönetiminden sorumlu Hasan Türkmen, İstihbarat Başkanı Hişam Bahtiyar’ın 18 Temmuz’da bombalı bir saldırı ile öldürülmüşlerdir. Bu saldırı ve öncesindeki günlerde çatışmaların tırmanarak Şam’a sıçramış olması ve bazı bölgelerde güvenlik güçlerinin denetimi yitirmesi iç savaşın temel ölçütleri olarak kabul edilebilir.

Önümüzdeki günlerde Esad rejimine bağlı güçler bir karşı hamle ile dengeyi tekrar rejim lehine değiştirseler de Suriye her geçen gün biraz daha iç savaşa sürükleniyor. Çünkü muhalefet Esad rejimini devirebilecek güçte değil ise de Esad rejimi de kapsamlı bir dış desteğe sahip olan muhalefeti yok edecek/denetim altına alabilecek güce sahip değil.

Suriye iç savaşından en kazançlı çıkacak etnik grubun Suriye Kürtleri ve en kazançlı çıkacak oluşumun ise PKK olduğu görülüyor. Terör örgütünün bu sonuca 2011 ilkbaharında vardığı anlaşılıyor. PKK, Arap Baharının Suriye’ye ulaşması sonrasında Oslo müzakerelerinde elde ettiklerinden daha fazlasını elde edeceği inancı ile müzakere sürecini terk ederek terörü tekrar tırmandırdı. Tahran’ın da teşviki ile Esad rejimine destek vermek amacı ile Suriye’de yeniden örgütlenen PKK, Esad sonrasında Kuzey Suriye’de kendi alanını oluşturarak hem bir yandan Kuzey Irak’ın Kuzey Suriye’yi ekleyerek bu durumun yaratacağı sinerjiyi, Türkiye içine yansıtarak Ankara’yı daha derinden sarsmayı plandı.

Suriye’de Kürtler, 22 milyon 500 olan Suriye nüfusunun % 9’unu oluşturmaktadır. Kürt etnik nüfusu büyük ölçüde Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırında ancak dağınık bir şekilde yerleşmiştir.

Kürtler, Türkmenler ile birlikte Suriye’de en dışlanmış etnik grup niteliğine sahip olmuşlardır. İki yüz bin Kürt 6 Nisan 2011’e kadar Suriye’de vatansız konumunda denilebilecek bir hukuki statüde yaşamaya mahkûm edilmiştir.[1] Ancak BAAS sistemi özellikle 1980’lerden itibaren Suriye Kürtlerinin temsil ettiği memnuniyetsizlik potansiyelini Türkiye’ye karşı kullanmayı başarmıştır.

PKK’nın Suriye Kürtleri arasında politik-ideolojik çalışma yapmasının önünü açan ve kolaylaştıran Şam rejimi, PKK’nın dağ kadrolarına katılımı da teşvik etmiştir. Böylece Suriye bir yandan denetim altında tuttuğu Lübnan’daki Bekaa Vadisi’nde PKK’nın ana karargâhı kurmasını izin verir, A. Öcalan’ın Şam’da yaşamasını sağlar iken Suriye Kürtlerini de Türkiye’ye karşı sürdürdüğü dolaylı savaşta Türk Ordusuna imha ettirmiştir. Öte yandan PKK ise Suriye Kürtleri arasında yaptığı siyasi faaliyetler neticesinde Suriye Kürtleri arasında güçlü bir sosyal taban oluşturmuştur. Abdullah Öcalan’ın Suriye’den ayrılmasından çok sonra 2003’de PKK Suriye’de Demokratik Birlik Partisi (DBP) adlı bir parti kurmuştur.

Suriye’deki gerek PKK-DBP gerek Barzani yanlısı siyasal partiler/oluşumlar Türkiye karşıtı bir karaktere sahiptirler. Anılan bu partiler Türkiye karşıtı tavırlarını Suriye Milli Muhalefeti’nin Türkiye’deki toplantılarına katılmayarak ya da katıldıkları toplantıları protesto edip ayrılarak göstermişlerdir. Mart 2011’de başlayan isyanın ilk gününden bugüne değin Suriye’deki Kürt partileri bir yandan Şam rejimi ile temas içinde bulunmuş öte yandan muhalefet ile görüşmelerini sürdürmüşlerdir.

Suriye’deki Kürt partileri arasında da isyan sürecinde bir bölünme gerçekleşmiştir. PKK-DBP bir temel çizgiyi oluştururken, Barzani Suriye Kürt Milli Konseyi’ne üye olan partileri desteklemiştir. Türkiye ve batı ise Suriye Milli Konseyine katılan Kürt grupları desteklemişlerdir.[2] Bu bölünme 9-10 Temmuz 2012’de Mesud Barzani’nin Erbil’de liderliğinde gerçekleştirilen toplantı ile ortadan kaldırılmıştır. Toplantının en önemli sonucu PKK-DBP’nin de bu toplantıya katılması ve diğer partiler ile uzlaşmasıdır. Böylece, aslında KDP ile PKK arasında Suriye konusunda temel bir uzlaşma gerçekleşmiştir. Toplantından Suriye Kürt partilerinin Esad rejimine karşı ortak hareket etme kararı çıkmıştır.

10 Temmuz 2012 sonrasında Suriye’de isyancıların şiddetinin yaygınlaşması ve 18 Temmuz suikastinden bir gün sonra 19 Temmuz’da Kürt partileri Türkiye-Irak sınırında bulunan ve isyanı bastırmakla görevlendirilen ve bölgeden çekilen Suriye askeri birliklerinin güçlü bir şekilde temsil edilmediği şehirlerde yönetimi ele geçirmeyi denemişlerdir. Kobani kentinde PKK-DBP şehrin yönetimini ele geçirmiştir. Kobani 50 bin nüfuslu bir kenttir. Ayrıca Kuzeybatı Suriye’de Kilis-Halep arasındaki Efrin ve Kuzeydoğu Suriye’de Amude kentlerinin de Kürt partilerinin kontrolüne girdiğini iddia edilmektedir.

PKK ve DBP’ye yakın kaynakları kentlerin Halk Savunma Konseyleri adı verilen silahlandırılmış halkın olduğunu iddia etmektedirler. 20 Temmuz 2012’de Birgün gazetesinden Hamza Aktan’a demeç veren DBP Genel Başkanı Salih Müslim Halk Savunma Birliklerinin Kobani’nin savunmasını üstlendiğini amaçlarının halkı Suriye Ordusu ve muhalif güçlerden korumak olduğunu, iki tarafın da şehre girmesine izin vermeyeceklerini açıklamıştır. Bu ifadenin Türkçesi, “Araplar Kobani’ye giremez”dir. Bazı kaynaklar ise Kobani’de bir Kürt ordusunun kurulduğunu ileri sürmektedir.

Halen Kobani ve muhtemelen Dirbese ile Amude’de yaşananlar 1991’de Kuzey Irak’ta yaşananlara büyük ölçüde benzemektedir. Kuzey Irak’ta yaşanan süreci yerinde izleyen Alman gazeteci Lissy Schmidt 25 Nisan 1991'de Dohuk'da not defterine şunları kaydetmiştir: “Hala kenti terketmemiş olan yaklaşık 100 kadar Iraklı polisin ise hiçbir olay yaratmamak için azami çaba sarfettikleri görünüyor. Bunlar silahlarıyla beraber neredeyse utangaç bir şekilde cadde ve sokak başlarında bekliyorlar ve peşmergelerle gazetecileri nazik bir şekilde selamlıyorlardı. Bunlar tehlikeli değil derken bütün peşmergeler aynı kanıdaydı."[3]

Oysa Schmidt 6 Mayıs 1991'de yine Dohuk'da şunları yazıyordu: "Bugünlerde Dohuk kentinin Kürt sakinleri bütün ana cadde köşelerini tutmuş olan Irak polisinin varlığını bir tür provokasyon olarak görüyor. Geçtiğimiz iki hafta içerisinde yeniden gösteriler yapıldı ve bu gösteriler sırasında birçok polisin silahları ellerinden alındı." [4]

Suriye’nin bir iç savaşa sürüklenmesi durumunda ilk parçalanacak bölgenin Kuzey Suriye olduğu görülmektedir. Batı basınında da Suriye’nin parçalanması tartışmalarının başladığı görülmektedir. Time dergisi 19 temmzu 2012’de “Suriye’yi Yugoslavya benzeri bir parçalanmamı bekliyor?” başlıklı makalede Suriye’nin etnik ve mezhepsel fay hatları boyunca parçalanma ihtimali gündeme taşınmıştır. 19 Temmuz 2012’de Washington Enstitüsü Ortadoğu uzmanı Andrew J. Tabler, “Esad’ın Nihai Uyarısı” başlıklı makalesinde Nasurilerin rejimin çökmesi durumuna hazırlık olarak Hama ve Humus civarındaki köylerde yaptıkları etnik temizlik Akdeniz kıyısındaki tarihi yurtlarında bir sığınak oluşturduklarını“ ileri sürmektedir. Foreign Affairs dergisinin internet yayında ise Leon Goldschmith Suriye‘de Nasurilerin Lazkiye civarına göç ettiklerini belirtmektedir.

Suriye’nin bölünmesi meselesi sadece entelektüel stratejik tartışmaların konusu değildir. Moskova’da yapılan Erdoğan-Putin görüşmesinde de Suriye’nin toprak bütünlüğü konusu dile getirilmiştir. Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklediğini açıklamıştır. Ancak Ankara‘nın izlediği politika isyancıları cesaretlendirmekte, isyanı güçlendirmekte ve PKK’nın önünü açmaktadır. Kobani bunun ilk somut örneğidir.

Bu makalenin yazımındaki yardımlarından dolayı Sibel Kalemdaroğlu ve Turgay Düğen’e teşekkür ederim.

[1] Omer Hassanu ve İlhan Tanir, The Decisive Minority:The Role of Syria’s Kurds İn the Anti-Assad Revolution, The Henry Jakson Society, March 2012, s.2
[2] Omer Hassanu ve İlhan Tanir, a.g.e. s.2.
[3] Lisa Schmith, Özgürlüğün Bedeli: Irak Kürt Bölgesindeki Röportajları, 1991-1993, Belge Yayınları, 1993.
[4] Schmith, a.g.e.


Prof. Dr. Ümit Özdağ Enstitü Başkanı - 21 Temmuz 2012,
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsi
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x