Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Pzt Tem 23, 2012 6:40

The Taraf''tan Özgür Suriye Haberi...
İkinci Kürdistan kuruluyor

İç çatışmaların hız kazandığı Suriye’de çok çarpıcı bir gelişme yaşanıyor. Suriyeli Kürtlerin yoğunlukta olduğu Türkiye sınırına yakın Kobani ve Afrin şehirleri ile Cindires, Amude ve Tirbespi kasabaları tamamen Suriye’deki Kürt partilerinin eline geçti. Kamışlı, Sere Kaniye (Ras el Ayn) ve Derik’te de resmi yönetim olmasa da kontrol Kürtlerde bulunuyor.

PKK’nın Suriye uzantısı olarak kabul edilen ve bu bölgelerde yönetimi fiili olarak elinde tutan Demokratik Birlik Partisi (PYD) lideri Salih Müsli, “Çatışmaların bölgemizde de yaşanmaması için halk bunu yaptı” dedi. PYD güçleri “Halk Savunma Birlikleri” adı altında örgütlendi ve resmi binalara Kürt bayrağı çekti. Silahlı militanlar da sokaklarda devriye gezmeye başladı.

Suriye’de Esed rejimi ile muhalifler arasındaki çatışmalar şiddetlenirken, Halep’e bağlı Kobani kasabasını ele geçiren Kürtler, Hür Suriye Ordusu’nun, çatışmaları Kürt bölgesine yaymaması amacıyla yönetime de el koydu. Kasabada aralarında devlet daireleri, belediye ve askeri merkezlerin de bulunduğu 15 kurum ele geçirildi.

Kürtlerin kendi içlerinde oluşturduğu milislerin yol kontrolü yaptığı, kente giriş-çıkışları da denetim altına aldığı görüldü.

Suriye’de adeta küçük bir Kürdistan görünümü veren bu girişimin lideri olarak PYD öne çıkıyor. Kobani başta olmak üzere adı geçen bölgelerde yönetime el konduğunu doğrulayan PYD lideri Müsli şöyle konuştu: “Kobani’de devlet kurumlarında çalışanlar şehri terk etti. Kalanlara isterlerse çalışmaya devam edebileceklerini ama yönetimin bizde olacağını söyledik.”

Sınırda Kürt askerleri hazır bekliyor

Suriyeli Kürt, insan hakları aktivisti Hafiz Abdurrahman ise ilginç bir iddiayı dile getirdi. Suriye ordusundan kaçıp Irak Kürdistanı’na giden Kürt askerlerinden 700 kadarının sınırın Kürdistan tarafında hazır bekletildiğini öne süren Abdurrahman, “Sere Kaniye ya da Kamışlı’da yönetim Kürtlere teslim edilmezse ve çatışma çıkarsa bu askerler bölgeye Kürtlere yardıma gidecek” dedi.

“PYD ile KNC anlaşmış görünüyor”

Kürt kontrolüne alınan bölgelerde yönetim tamamen PYD militanlarının elinde görünüyor. Bu durumun bir anlaşma sonucu olduğunu savunan yerel kaynaklar PYD dışındaki diğer Kürt partilerinin kurduğu Kürt Ulusal Konseyi’nin (KNC) gelişmeleri takip ettiğini belirtiyor. PYD ile KNC’nin bugüne kadar pek karşı karşıya gelmemeye özen gösterdiğini belirten aynı kaynaklar Kobani’de devlet kurumlarına PYD bayrağı asılırken Amude ve bazı diğer bölgelerde PYD bayrağının yanı sıra KNC’nin bayrağının da asılmasını bu uzlaşmanın göstergesi olarak değerlendirdi.

MUHALİFLER TÜRK TIRLARINI YAKIYOR

Suriye’deki iç savaş Türk TIR şoförlerini de vurdu. Muhaliflerin eline geçen sınır kapılarında bulunan çok sayıda Türk TIR’ı yakıldı. Cilvegözü sınır kapısında TIR’ları yakanlar ise bağımsız gözlemcilere göre muhalifler ve Hür Suriye Ordusu militanları. Henüz doğrulamayan iddialara göre Türkiye’deki mülteci kampında kalan Hür Suriye Ordusu militanları da kamptan çıkıp bu saldırıya katıldı, TIR’ları yakıp, freeshopları yağmaladı

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.taraf.com.tr/haber/ikinci-kurdistan-kuruluyor.htm



Suriye’de PKK’yı meşru savunma gücü ilan ettiler

Esad rejimine sadık askerlerin terk ettiği kentlerde şimdi PKK ve Kürt bayrakları dalgalanıyor

Suriye’deki Kürtler (Suriye Kürt Ulusal Konseyi- KNC) adı altında 2011 yılının 26 Ekim’inde Kuzey Irak’ın Erbil kentinde imzalanan anlaşmayla tek bir çatıda toplandı. Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani’nin arabuluculuğunda biraraya gelen 16 Suriyeli Kürt grubu Abdul Hakim Başar’ı KNC’nin başkanı olarak ilan etti ve ortak hareket etme kararı aldı. PKK’nın Suriye’deki kolu olan ve aynı PKK gibi Öcalan’ı liderleri olarak kabul eden PYD ise KNC ile yaptığı müzakerelerde anlaşma sağlanamayınca bağımsız olarak hareket etme kararı aldı. PYD ile KNC, Esad rejiminin Kürt bölgelerinden çekilmesi sonrasında ilk kez uzlaşma sağladı. Afrin, Derik ve Kobani gibi büyük Kürt kentlerinin ele geçirilmesinden sonra buradaki devlet kurumlarındaki bayraklar indirildiğinde yerine ortasında güneş bulunan Kürt bayrağının yanısıra PYD’nin örgüt bayrakları da asıldı. Ardından KNC tarafından yapılan açıklamada Suriye’deki tüm Kürt grupların artık en ufak bir ayrılık olmadan bir araya geldiği duyuruldu. PYD böylece ‘Halk Savunma Birlikleri’ (YPG) adını alarak KNC’nin silahlı kolu oldu. 2 bin PKK militanı hemen bu Kürt kentlerine konuşlandırıldı ve kontrol noktaları oluşturuldu.

2 bin PKK’lı konuşlandı

Kürtler dün ele geçirdikleri kentlerde yönetimi de resmen devraldıklarını duyurarak Kürt bölgelerinin yönetimini tek elde toplayan bir ‘yüksek komite’ ile eğitim, sağlık, güvenlik alanında faaliyet gösterecek komiteler kurduklarını duyurdu. Tüm bu gelişmeler olurken Şam’da Esad’a sadık askerlere karşı büyük bir mücadele içinde olan muhaliflerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu (FSA) ise gelişmeleri sessiz bir şekilde izledi. Muhaliflerin Türkiye’de oluşturduğu Suriye Ulusal Konseyi ile KNC arasında aylardır devam eden görüşmeler, Kürtler’in özerklik talebi nedeniyle sekteye uğramıştı. Bu nedenle muhalifler Kürt bölgelerine asker göndermek istedikleri zaman Kürt ittifakından, ‘Biz kendimizi koruruz’ yanıtını aldılar. Oluşturulan kontrol noktalarından muhaliflerin geçişine de izin verilmedi. Suriye ordusundan kaçan 650 Kürt askerin de Barzani’ye bağlı peşmergeler tarafından Erbil’de verilen eğitimin ardından bu Kürt kentlerine gönderildiği açıklandı. Bu da Barzani’nin hem PYD’ye hem de Suriyeli Kürt gruplara verdiği destek olarak algılanıyor.

Bayrak uzlaşması

Suriyeli Kürtler şimdi başkent olarak gördükleri Kamışlı’yı Esad rejiminin elinden alabilmek için yeni bir operasyona hazırlanıyor. Barzani’ye yakınlığıyla bilinen Kürt gazetesi Rudaw’a konuşan PYD yetkilileri de Kamışlı’daki Esad yanlısı yönetiminin ‘hayatlarının bağışlanması karşılığında’ yönetimi Kürtler’e devretmeye hazır olduğunu yazdı. Buna rağmen Suriye’nin düzenli ordusunun Kamışlı çevresinde önemli gücü bulunuyor. Bu nedenle KNC üyesi Heyam Akil, ‘Kamışlı’yı ele geçirmemiz birkaç gün alabilir’ açıklaması yaptı.

Öte yandan PYD ile Kürt gruplar arasında varılan uzlaşma ile yeni yönetimin bayrağının ‘Ala Rengin’ yani Kürdistan bayrağı olmasına karar verildi. Ala Rengin, ‘Parlak Bayrak’ anlamına geliyor ve Kuzey Irak’taki özerk Kürt yönetimi tarafından da resmi bayrak olarak Irak bayrağının yanında kullanılıyor.

PKK’nın yükselişi Esad’ın oyunu mu?

İsrail istihbaratına yakınlığıyla bilinen Debka sitesi Suriye lideri Esad’ın Türkiye’den intikam almak için PKK’nın Kürt bölgelerinde kendini göstermesine izin verdiğini ileri sürdü. Debka, Şam’da Milli Güvenlik Merkezi’ne düzenlenen bombalı saldırıda aralarında Savunma Bakanı ve eniştesinin de bulunduğu 4 kurmayını kaybeden Esad’ın, saldırıdan Türkiye’yi sorumlu tuttuğunu, Türkiye’yi zor durumda bırakmak için PKK kartını oynadığını yazdı. İddiaya göre Esad’ın askerleri Kürt bölgelerinden bilinçli olarak çekildi. PKK’nın Suriye kolu PYD’nin buraya militanlarını konuşlandırmasına da izin verildi. Bu sayede PKK’nın sınır bölgesinde rahat bir hareket alanı kazanarak Türkiye’ye yönelik saldırılarını Suriye topraklarından rahatça koordine edebilmesine olanak sağlanmış oldu.

VATAN - 23 Temmuz 2012



Türkiye kendi ayağına kurşun sıktı

CHP ve MHP hükümetin Suriye politikasına ateş püskürüyor.

Esas sorun Esad sonrasında

- Faruk Loğoğlu (Emekli Büyükelçi, CHP Genel Başkan Yardımcısı): İşaret edilen bölgedeki gelişmeleri bire bir bilmiyoruz. Ancak şu bir gerçek ki, Suriye’deki durum giderek kötüleşiyor. İkincisi, Suriye’nin bu koşullar altında toprak bütünlüğünü muhafaza etmesi giderek güçleşiyor. Bir parçalanma durumunda Suriye’de çeşitli etnik gruplar kendilerine alan yaratmaya çalışacaktır. Kürtlerin örgütlenmeleri veya orada daha küçük grupların örgütlenmesi, tüm bunlar Türkiye için sıkıntı olmaya devam edecektir. Bunlarda da AKP’nin izlediği yanlış Suriye politikasının büyük payı ve sorumluluğu vardır. Muhaliflerin Kürtler veya PKK ile yaptıkları işbirliğinin ayrıntılarını bilmiyorum.

Kürtler orada yeknesak hareket eden bir grup değil. Kim kiminle işbirliği yapıyor, o ayrı bir durum. Suriyeli muhaliflere olan destek sürdükçe, Suriye rejiminin kendini korumak için -CHP olarak bizim tamamen tamamen yanlış bulduğumuz- bir terör örgütüne adam, imkan sağlaması, onları belli noktalarda teşvik etmesi beklenen bir olaydır. Maalesef AKP’nin izlediği yanlış politika nedeniyle bu olumsuz gelişmeye ulaşmış olduk. Şunu söylemek gerekiyor: AKP’nin istediği oldu Esad gitti diyelim. Türkiye’nin başı esas Esad sonrasında derde girecek. Esad kalsın demiyoruz ama bu koşullar altında gitmesi, Suriye’nin bölünme olmasa dahi parçalanması anlamına gelir. Suriye’nin çeşitli yerlerinde alt egemenlikler kurulacak ve bu da Türkiye’nin karşısında uğraşacağı bir değil 3-4 Suriye parçacağı olması anlamına gelecek.”

“PKK, Halep’in batısına da yerleşti”

- Mehmet Şandır (MHP Grup Başkanvekili): Bugün yaşananlar önceden öngörülmesi gereken bir sonuçtur. Zaten amaç Suriye’yi demokratikleştirmek falan değil, bir Kürt devleti kurmaktır. BOP’un amacı da budur. Dolasıyla bu olay burada kalmaz. Bölgenin kuzeyinde de aynı eyleme teşebbüs edilecektir. Zaten Halep’in batısındaki Kürt Dağı diye tanımlanan bölgede de aynısı yaşanmaktadır. Orada PKK kamp kurmuş, yerleşmiş durumda. Muhalif güçlerin de desteğinde bunu yapıyor ve buradan da Türkiye’ye saldırılar düzenliyor.

Türkiye’nin muhalifleri desteklediği, silahlandırdığı ve Suriye’ye eyleme gönderdiği görüntüsü, Türkiye’ye yakışmıyor. Bunun doğru olmadığını hükümetin inandırıcı bir dille ifade etmesi gerekir. Türkiye kendi topraklarını hiç kimseye, hiçbir ülkeye saldırı üssü olarak kullandırmamalıdır. Bu Türkiye’ye ve Türk miletine yakışmaz. Uluslararası zeminde Türkiye’nin muhalifleri silahlandırdığı algısı rahatsızlık veriyor...

Aynısı Libya’da yaşandı. AKP hükümeti Libya muhaliflerine lojistik, parasal destek sağladı. Ama o muhalifler işbaşına geldiği andan itibaren, İtalyanlar’ın Osmanlı’dan Libya’yı aldıkları 1912 tarihinin yüzüncü yılını İtalyanlarla birlikte kutladılar. Burada da aynı şey başımıza gelecek. Türkiye topraklarında bir Kürt devleti kurmak isteyen PKK ile işbirliği yapan Suriye muhalefetine destek vermek, kendi ayağına kurşun sıkmaktır.

“Kürt bölgesinin temeli maalesef Türkiye tarafından atılıyor

- Sinan Oğan (Stratejist, MHP Iğdır Milletvekili): Aylardır Türkiye’nin eliyle KCK hayata geçiriliyor diyoruz. KCK 4 parçalı Kürt devletinin kurulmasıdır. Birinci parça, Irak’ın kuzeyinde zaten kurulmuştu. Türkiye bu bölgede merkezi hükümetten bağımsız bir şekilde petrol ve doğalgaz anlaşmaları imzalayarak, Irak’ın toprak bütünlüğünü tanımadığını ortaya koymuştur. Barzani hükümetini bu anlaşmalarla tanımıştır. Suriye’de Esad rejimini devirmekle ikinci KCK oluşturuyor. Suriye’deki Kürtler’in bir karışılıkta ve Esad sonrası istikrarsız ortamda kuracakları çok belli olan Kürt bölgesinin temeli maalesef Türkiye tarafından atılıyor. Geriye bir tek İran kalıyor. Suriye’de bu hadiseler neticelendirdikten sonra sıra İran’a gelecektir. Orada da bir Kürt bölgesi ortaya çıkarılacaktır. Ardından da Türkiye’ye, ‘Korumanız altına alın, şöyle büyüksünüz böyle Osmanlısınız’ diyecekler. Biz maaselef fotoğrafa geniş açıdan bakmıyoruz. Olay sadece Suriye’deki bir iktidar meselesi değil. Büyük resme baktığınız zaman, Suriye’de bir rejim değiştirme savaşından çok daha öte BOP, İsrail’in güvenliğini sağlayacak bir Kürt devletinin kurulmasını istiyor. Barzani’nin bölgedeki Kürt grupları birleştirdiğini görüyorsunuz.

Suriyeli muhaliflerden Türkiye’nin çekeceği var. Zannediliyor ki bu meseleye Türkiye müdahil olduğu taktirde muhalifler Türkiye’nin her istediğini yapacak. Öyle değil. Esad’ın gitmesi artık vakit meselesidir. Ama Esad sonrası yönetim Türkiye’ye ciddi sıkıntı yaratacak. Bölgede farklı bağımsız gruplar ortaya çıkacak ve Türkiye’den de talepleri bitmeyecektir.
Tır yakma meselesini şimdi gördük ama önümüzdeki yıllarda fazlasıyla bu tür hadiseleri yaşayacağız maalesef. PKK meselesinde aslında öngörülebilirlik vardı. Ama bölgede bir Kürt yapılanması kurulduktan sonra bu yapılanma PKK kontrolünde olacaktır. Bunun anlamı da Türkiye’ye yönelik saldırıların şiddetinin ve sayısının artmasıdır.

VATAN - 23 Temmuz 2012
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Sal Tem 24, 2012 21:58

SURİYE IRAK'LAŞIYOR

BOP'un vurduğu Suriye, AKP'nin de yardım ve desteği ile Irak'a benzer bir şekilde hızla parçalanmaya doğru gidiyor. Irak'ın bölünmesi sürecinde yaşananlar bire bir Suriye'de de hayata geçiriliyor. Esad yönetimi başkent Şam ve Halep'te muhaliflerle çatışırken, ülkedeki Kürtler Kuzey Irak'da olduğu gibi terör örgütü PKK ile birlikte 4 kentin kontrolünü çatışmadan ele geçirdi ve kendi bayrağını astı.

Esad'la çatışan muhalif güçler mezhep farklılıkları sebebiyle kendi aralarında birliği sağlayamıyorlar. Suriye'de yaşanan olumsuzluklardan, istisnasız her alanda en büyük zararı Türkiye görüyor.

Esad güçleri ile muhalif güçler ülkeyi yakıp yıkarken, sınırımızda Türkiye'ye yönelik tehditler de arttı. AKP'nin desteklediği muhalif güçler Türk TIR'larını yakıp, Türk vatandaşlarına saldırdılar. Kilis'e yerleştirilen mülteciler isyan çıkararak Türk bayrağını indirdi. Suriye sınırı tamamen kapandı.

LİBYA'DAN SONRA SURİYE

BOP'u hayata geçirmek için her yola başvuran Erdoğan, Libya'da da muhaliflere lojistik ve parasal destek sağlamış, ancak muhalif ler işbaşına gelince İtalyanlar'ın Osmanlı'dan Libya'yı aldıkları 1912 tarihinin 100. yılını birlikte kutlamışlardı.

Aynı tutum Suriye'de de ortaya çıktı. Beşşar Esad yönetimi, başkent Şam ve Halep'te muhaliflerle çatışırken, ülkenin kuzeyindeki Kürtler ve PKK 4 kentin kontrolünü çatışmadan ele geçirdi. Suriyede bu gelişmeler yaşanırken, Kuzey Irak'taki bölgesel Kürt yönetimi ise, Suriyeli Kürtlerin kontrolünü ele aldığı kentlere peşmerge gönderdiği iddialarını yalanladı.

Suriye'de geçtiğimiz hafta başkent Şam'da Ulusal Güvenlik Binası'nda meydana gelen ve üst düzey yetkililerinin ölümüne neden olan patlama sonrası Esad yönetimi hem Şam'da hem de ülkenin ikinci büyük kenti Halep'te muhaliflerle çatışıyor. Beşşar Esad yönetimi bu kentlerden muhalifleri püskürtmek için büyük bir çaba harcarken, pek çok bölgedeki birliklerini de çatışma alanlarına kaydırmak zorunda kaldı.

BARZANİ BİRLEŞTİRMİŞTİ

Peşmerge başı Mesud Barzani'nin devreye girmesiyle geçtiğimiz hafta güçlerini birleştirme kararı alan Suriyeli Kürtler ve PKK bu fırsatı değerlendirdi.

PKK ile bağlantılı Demokratik Birlik Partisi, Kürt Ulusal Konseyi ve Gençlik Koordinasyon Konseyi, son iki günde ülkenin kuzeyinde herhagi bir çatışmaya girmeden 4 kentin kontrolünü ele aldı.

STRATEJİK KENT KÜRTLERİN KONTROLÜNDE

Kürtlerin kontrolüne geçen kentlerin Haske eyaletindeki Amude ile Derik, Halep eyaletindeki Kobani ve Afrin olduğu belirtildi. Stratejik konuma sahip ve petrol bölgesi olan Derik kenti de Suriyeli Kürtlerin kontrolüne geçmiş oldu.

Kürtlerin, muhaliflerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu'nu söz konusu 4 kente girmesine izin vermediği de iddia edildi. Ancak Suriyeli Kürtlerin, başkent olarak gördükleri Kamışlı halen Şam rejiminin kontrolünde.

ORTADOĞU - 24 Temmuz 2012


AKP'nin Irak'laştırdığı Suriye

Suriye'deki gelişmeler Esad'ı ve bu ülkede yaşayanları ne kadar ilgilendiriyorsa, Türkiye'yi de o kadar etkiliyor, o kadar ilgilendiriyor. Zira, Suriye BOP'un en kritik virajıdır. Bu virajın dönülmesinden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu cümleden kimse hayra yorulacak bir anlam çıkarmasın. Eğer Irak'da yaşananlar olumlu, hayırlı ve faydalı olmuşsa, Suriye'de yaşananlar da olur. Ancak akıl ve isaf sahibi olan herkesin görüp anlayacağı gibi Suriye yeni ve hatta çok daha derin bir Irak bataklığı olma yolundadır ve bu tamamen BOP ve Eşbaşkanları sayesinde hayata geçirilmektedir.

FAYDALI OLAN NE VAR?

Genel olarak değerlendirecek olursak, "Arap baharı" denilen yıkımda Türkiye'nin faydasına olan zerre kadar bir şey bulmak mümkün değildir. AKP, Libya'ya herkesten önce koşarken, işçiye, memura, emekliye üç kuruşluk zam fazla görülüp milyon dolar çuvallarla muhaliflere taşınırken, itibar, gelecek, fayda, masada oturma nutukları atıyordu. Kaddafi'yi paketleyenlerin ilk işi Türkiye'ye kapıyı göstermek oldu. Ne masada yer bulabildik, ne dikkate alındık. Daha da acı olanı AKP'nin gönderdiği paralarla ihtilal yapanlar, İtalya ile birlikte Osmanlı'dan kurtulmanın yıl dönemini coşkulu ve gösterişli biçimde kutladılar. Alın aynı ölçüyü Mısır için de uygulayın. Her iki ülkenin ne olacağı, nerelere sürükleneceği henüz belli değil, ama Türkiye ile aralarına kalın mesafeler koydukları kesin ve değişmez bir gerçektir.

BOP'A SAPLANMAK

Bu tecrübe orta yerde dururken, Suriye'de Esad'ı devirmek için herkesten önce seğirten AKP'nin yeni ve çok daha acı bir sona taşeronluk yapmasının makul bir izahını yapabilmek imkansızdır. Irak'ı zamanın iktidarı ANAP'la dağıtmışlardı. Suriye'yi de ANAP'la aynı yolun yolcusu olan AKP ile yola koyuyorlar. Esad'la kurulan akrabalık bağlarını tekrar hatırlatmayacağım. Ama Türkiye için hangi tehdit, hangi açmaz, hangi tehlike oluştu da, Esad azılı düşman edildi? Bu soru, BOP'a saplanmanın dışında hiçbir zaman cevap bulamayacaktır.

BAYRAK İNDİRME ALÇAKLIĞI

BOP'a saplanmanın ne olduğunu acı şekilde bizzat yaşayarak görüyoruz. BOP için mesele Esad değildi. Bu bahane ile Suriye'yi Irak'laştırmaktı. Gerisi lafı güzaf. Nitekim, AKP'nin beslediği muhaliflerin yaptıkları bunun ispatıdır. Biz deprem mağdurlarımızı amansız kış şartlarında çadırlarda barındırdık, Suriye'den gelenler için tam teşekküllü kentler kurduk. Sonuç büyük bir isyan ve kendi topraklarımızda, kendi bayrağımızın indirilmesi alçaklığıdır. Bu cesareti nereden bulduklarını soruyorsanız, bunun birkaç cevabı var. Birincisi zulümden kaçtıkları için değil, uluslar arası senaryonun piyonu olarak ve belli vaatlerle yola koyulmalarıdır ki, verilen sözlerdeki en küçük aksakta yakıp yıkmayı, hatta bayrak indirme kahpeliğini kendilerinde hak görüyorlar. İkincisi kültür, anlayış ve asaletle ilgilidir. Bugün yapılanla tarihte yaşananlar birbirini tamamlamaktadır. O kadar ki, Türkiye'de bayrak indirenler sınırın ötesinde de ellerindeki silahtan, karınlarını doyurdukları tasa kadar herşey AKP'nin ikramı olmasına rağmen, Türk TIR'larını yakıyor, Türk vatandaşlarına zulmediyorlar.

ESAD'IN BÜYÜK YANLIŞI

Suriye, önce AKP'nin, sonra da Suriye'lilerin üstün gayreti ile hızla Irak'laşıyor. Esad'ın can havliyle yaptığı hamleler bu bataklığı daha da büyütmekten ve derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor. PKK'yı Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanmak kendi ayağına kurşun sıkmaktan başka bir şey değildi. Büyük İsrail güdümlü Büyük Kürdistan hayallerini duymamış olması imkansızdır. Nitekim, şu ana kadar ki en büyük darbeyi buradan yedi. Bir taraftan İsrail harekete geçti, diğer taraftan PKK ve Barzani güdümlü bölge Kürtleri fırsatı ganimet saydılar ve kurtarılmış bölge ilanıyla arkadan vurdular. Esad henüz ayakta olduğu için sırada bekleyenlerin yapacakları şimdilik saklı tutuluyor. Kesin olan onların da Suriye'nin birliği değil, kendi menfaatleri yönünde hesap yaptıklarıdır.

KAYBEDEN HEP TÜRKİYE

Ekonomik olarak kaybeden Türkiye. Siyasi olarak kaybeden Türkiye. İtibar ve saygınlık olarak kaybeden Türkiye. Vatandaşını, canını, malını kaybeden Türkiye. Bu kadarla kalsa şükredeceğiz. Irak'da Barzani'ye Kürdistan'ı kurduranlar, Suriye ayağını da tamamlamak üzereler. Sadece bu kadarı içerideki hanileri daha da azdırmaya, daha da coşturmaya yetmez mi? Bütün bunlar kimin sayesinde, kimin gayretiyle oluyor? Sırada kim var dersiniz? AKP'nin nereden gelip nereye gittiğini, BOP'un ne olduğunu ve neyi hedeflediğini, Eşbaşkanlığın ne işe yaradığını hala anlamayan varsa, bize söyleyecek söz kalmamıştır.

Orhan Karataş - 24 Temmuz 2012
ORTADOĞU
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Sal Tem 24, 2012 22:01

SURİYE KÜRDİSTAN'A DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR!

ABD'nin Irak'taki kuklası Barzani her fırsatta İran, Suriye ve Türkiye'den toprak parçası alarak sözde "Birleşik Kürdistan'ı" kuracağını beyan ediyor. İşgal edilmiş Irak bu hedefin merkezi konumuna getirilmiştir. Bu plan ABD'nin planıdır. Barzani bu plana uşaklık, Türkiye'yi yöneten ve ABD projelerinde görev alan AKP iktidarı da bu plana hizmet etmektedir. Suriye'deki son gelişmeler gösteriyor ki, adım adım bu plan hayata geçiriliyor.

PKK'yı koruyan Barzani'ye ses çıkarmayan ama Suriye'de rejimin ABD adına ele geçirilmesi için herkesten daha çok çaba harcayan Recep Tayyip Erdoğan'ın katkılarıyla Suriye'nin kuzeyi PKK tarafından ele geçirilmiştir. Şuan o bölgede Barzani ve PKK'nın paçavraları dalgalanmakta, her yere Apo posterleri asılmaktadır. Esad rejiminin muhalifleri Türkiye'yi yönetenler tarafından besleniyor, korunuyor ve Suriye'de kan akıtmaları sağlanıyor. Korunan bu Suriye'li mültecilerde Gaziantep'teki kampta Türk bayraklarını indiriyor, polislerimizi silahla rehin alıyorlar. AKP iktidarı da kendi ülkesinin insanına yapmadığı iyiliği bunlara yaparak maaş bağlatacağını duyuruyor.

Aylardır uyarıyoruz ve AKP'nin Suriye politikasının yanlışlarını vurguluyoruz. ABD ve İsrail ikilisine yapılan taşeronluğun Türkiye'yi bataklığa saplayacağını söylüyorduk, haklı çıktık ve o bataklık bizi yavaş yavaş içine doğru sürüklüyor.

Barzani'nin organize ettiği güçler Suriye'nin kuzeyinde her yeri yakıp-yıkarak ilerlemektedir ve ele geçirdikleri yerlere PKK'lıları yerleştirmektedirler. AKP iktidarı hem bu sürecinin önünü açmış, hem de bu durumu desteklemeye devam etmektedir.

Sürecin amacı Suriye'nin bölünmesidir. Recep Tayyip Erdoğan eseriyle övünebilir. 7 Mart 2002 tarihinde "Irak ve Kürdistan'tan gelen bilgiler bizi memnun ediyor" sözünü kullanmış olan Recep Tayyip Erdoğan'ın rahatsız olacağı bir durum herhalde olmayacaktır. Onunda zaten hizmet ettiği böyle bir süreçti.

Irak'ın kuzeyindeki PKK'ya sesini çıkarmayanlar, Suriye'nin kuzeyine yerleşecek PKK'ya da ses çıkarmayacaktır. ABD Barzani'yi, Barzani PKK'yı, hepsi de birden AKP'yi maşa olarak kullanmaktadır.

Suriye'deki gelişmelerde kraldan çok kralcı olan AKP'nin bu kadar coşmasının sebebi budur. Beşar Esad en yakın dostu iken onu birden hançerleyip, düşmanca tutumlara giren Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarısız hükümetini yönetmektedir. Suriye politikası tamamen çuvallamış ve Türkiye'nin düşmanları AKP iktidarı sayesinde Suriye'nin kuzeyine yerleşmiştir. AKP'nin söz verdiği hedeflerden birisi de sözde Kürdistan'ı kurmaktı. AKP'nin Irak ve Suriye tutumu ortada, İran'a karşı füze radarlarının Türkiye'ye yerleştirilmesine izin verdi, Türkiye'de ise PKK ile pazarlık masalarından kalkmıyor. AKP'nin kadim dostu Barzani Türkiye'den, İran'dan, Suriye'den toprak parçası alarak sözde Kürdistan'ı kuracağını her fırsatta ifade ettiğine göre, AKP-Barzani aldıkları küresel planda iş ortağıdır.

Bu ortaklığı görmesi gereken Türk milletidir. Biz sorumluluklarımızı yerine getirerek aylar öncesinden "SURİYE TESLİM ALINIRSA KÜRDİSTAN'A KATACAKLAR!" başlıklı yazılarımızla herkesi uyardık… Suriye'nin kuzeyinde şuan dalgalanmaya başlayan sözde Kürdistan ve PKK paçavraları derin uykularını bölmeye yetmiyorsa, daha ne olacaktır.

Yıldıray Çiçek - 24 Temmuz 2012
ORTADOĞU


SURİYE TESLİM ALINIRSA KÜRDİSTAN'A KATACAKLAR!

AKP iktidarı Türkiye'yi bölmek için her türlü karanlık oyunda rol almaya devam ediyor. Bir taraftan sözde Kürdistan'ın kurulmasında üzerine düşen misyonu yerine getiriyor, diğer taraftan da kanlı küresel tezgâhlara taşeronluk yapmayı sürdürüyor.

Bölgemiz Suriye odaklı kanlı bir tezgâha doğru yol alıyor. Gelişen ve geliştirilmeye çalışılan her olay Suriye'nin kanlı kaos ortamına sürüklenmesine, oradan başlayacak yangının ise tüm bölgeyi kuşatmasına doğru ilerliyor.

Türkiye'nin bu manada üstlendiği her görev küresel tezgâhçıların elini güçlendirmektedir. Suriye'ye "dost", Beşar Esad'a "kardeş" diye sarılan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün geldiği nokta "İntikam ve savaş" çığlıklarından başka bir şey değildir. Suriye'nin kontrolünü ABD'ye tam teslim etse, kendisi de çok rahatlayacak gözükmektedir.

Suriye üzerinde her türlü kanlı propaganda oyunları sürmektedir. Suriye yönetiminin terörist diye nitelediği kişilerin Türkiye tarafından silahlandırıldığı, beslendiği, eğitildiği ve yönlendirildiği suçlamasına muhatap olmak Türkiye adına bir utanç durumundadır. Türkiye kimin menfaatleri adına bu utanç durumuna düşürülmüştür? Elbette ABD…

ABD yeter ki AKP'den bir şey istesin… Bizimkiler sorgusuz sualsiz yerine getirmektedir. Türkiye'de Başbakanlık yaparken aynı zamanda ABD'nin verdiği "BOP Eşbaşkanlığı" görevini sürdürmesi de zaten bunu mecbur kılmaktadır.

ABD henüz Rusya, İran, Çin ve Suriye arasındaki dayanışmayı aşabilmiş değil… Aşamadığı için de dış müdahaleden ziyade iç karışıklık, isyan ve çatışmalarla Suriye'yi zayıflatma yoluna gitmektedir.

Suriye yönetimine söyleyeceklerini de Recep Tayyip Erdoğan'a söyletmektedir. AKP iktidarı resmen küresel hoparlör olmuş durumdadır. AKP'nin ağzından çıkan her cümle ABD'nin menfaatlerine uygunluk taşımaktadır.

Barzani dünyanın birçok yerinde Kürdistan temsilciliklerini açmaya başladı, aylardır Türkiye, Suriye ve İran'dan alınacak toprak parçası ile Büyük Kürdistan'ı kuracaklarını ilan ediyor ama Türkiye'yi yönetenler bu plana sessiz kaldıkları gibi, politik uygulamalarıyla destek vermektedirler. Suriye'nin ABD tarafından ele geçirilmesi demek Büyük Kürdistan hayallerine adım adım yaklaşmak demektir. Türkiye'nin başında da "Irak ve Kürdistan'dan gelen haberler bizi mutlu ediyor" diyen Recep Tayyip Erdoğan'ın bulunması bu süreçte AKP'nin rolünü ve konumunu da tam işaretlemektedir.

Suriye'nin durumu bu açıdan önemlidir. Irak'ın toprak bütünlüğünü korumanın bu açıdan çok önemli olduğunu işgalden önce çok vurgulayıp haklı çıktığımız gibi, Suriye konusunda da uyarımızı yapıyoruz. Suriye'yi teslim almak aynı zamanda, Barzani çapulcusunun hayalini gerçekleştirmek demektir. Barzani'nin, Talabani'nin, PKK'nın, AKP'nin patronu durumundaki ABD ise bunlara hayal taksimi yapıp, kendi menfaatlerinde toplamaktadır.

AKP'nin bu manadaki işbirliğini, taşeronluğunu, hizmetlerini hala idrak edemeyenler Türkiye'nin bölünmesi için yardım etmektedir. Türk milleti iradesini ortaya koyup bu durumun gidişatını engellemezse eğer vebal sahibi olacaktır.

Yıldıray Çiçek - 6 Haziran 2012
ORTADOĞU
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Çrş Tem 25, 2012 5:17

Irak, Suriye tamam sırada Türkiye var!

CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, ABD’nin Başkanılığını, Tayyip Erdoğan’ın da eş başkanlığını üstlendiği Büyük Ortadoğu Projesi’nin Irak’tan sonra Suriye’yi de 3’e böldüğünü söyledi. Eryılmaz, “Kamışlı’yı PKK’lılar, Batı’yı Aleviler, Lübnan sınırına yakın bölgeyi Dürziler işgal etti. Süreç, ilerliyor. BOP Suriye’nin de işini bitirdi” dedi.
Suriye’de yaşananların terör örgütü PKK’nın ekmeğine yağ sürdüğünü de vurgulayan Eryılmaz, şunları söyledi: Türkiye’nin bölünme süreci hızlanacak. Türk ordusunun tasfiye edilmesini şimdi daha iyi anlıyoruz. Küresel güçler ordu tasfiye edilmeden bu projenin hayata geçmesinin mümkün olmadığını biliyorlardı.

“Suriye tamam, sıra Türkiye’de”
Büyük Ortadoğu Projesi Irak’tan sonra Suriye’yi de üçe böldü. CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın BOP’un eş başkanı olduğunu açıkladığını anımsatarak, Suriye’den sonra sıranın Türkiye’ye geldiğini söyledi. Eryılmaz, “Kamışlı tarafındaki bölgeyi PKK’lılar, deniz tarafını Aleviler, Lübnan sınırına yakın yerleri Dürziler işgal etti. Bu açıdan bakıldığında BOP Suriye’de fiili olarak hayata geçti. Şimdi sıra Türkiye’ye geldi” dedi.

Ordu tasfiye edildi
Suriye’de yaşananların PKK’nın ekmeğine yağ sürdüğünü vurgulayan Eryılmaz, bu ülkede küresel güçler projesinin yaşama geçirilmek istendiğini ifade etti. Eryılmaz, şöyle konuştu: “Reyhanlı tarafındaki sınır kapısını Sünni Araplar, Kamışlı’daki bölgeyi terör örgütü PKK işgal etti. Deniz tarafında Aleviler, Lübnan sınırına yakın bölgede Dürziler hakim. Bu açıdan bakıldığında Büyük Ortadoğu Projesi Suriye’de hayata geçmiş durumda. Sıra Türkiye’ye geldi. Hükümet, takındığı tavırla ülkemizin bölünmesine katkı sağlıyor. BOP Eşbaşkanı projenin amacını bilmez mi? Türkiye’nin parçalanmasına bilerek katkıda bulunuyorlar. Türk ordusunun tasfiye edilmesini şimdi daha iyi anlıyoruz. Küresel güçler ordunun tasfiye edilmeden bunun hayata geçmesinin mümkün olmadığını bildiği için orduyu tasfiye ettiler.”

Küresel istihbarat güçleri
Suriye’deki olaylar nedeniyle Hatay sınırında sıkıntı yaşandığını ifade eden CHP Hatay Milletvekili Eryılmaz, Türkiye’nin destek verdiği muhalif grupların Türk nakliyecilerin araçlarını ve mallarını ateşe verdiğini ve yağmaladıklarını anlattı. Eryılmaz, “Türk ihracatçıların mallarını gasp edenler bizim hükümetin destek verdiği silahlı gruplar. Biz takındığımız tutumla ayağımıza değil, kafamıza kurşun sıkıyoruz. Bunun da maalesef tedavisi yok. Bu sınır kapandı, ihracat durdu, nakliye durdu, her şey tamam” diye konuştu. Muhalif grupların Bahava’yı ele geçirmesinin Türk güvenlik güçlerinin desteğiyle gerçekleştiğini ileri süren Refik Eryılmaz, Suriye helikopterlerinin olaya müdahalesinin Türk uçakları tarafından engellendiğini iddia etti. Eryılmaz, “Kontrol hükümetin elinde değil. Burası, küresel güçlerin istihbarat birimlerinin cirit attığı her türlü provokasyona açık bir bölge haline geldi. İnsanlar tedirgin ve gelecek endişesiyle yaşıyorlar” dedi.

YENİÇAĞ, 24 Temmuz 2012
Haber: Fatih Erboz
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Çrş Tem 25, 2012 18:42

İçeride yıkım, dışarıda yıkım

Suriye'yi yıkmanın Türkiye'nin başına yeni ve büyük bir bela daha açmaktan başka bir sonuç doğurmadığını, beseleme ve yanaşmalar bile kabul etmeye başladı. Bizi hayrete düşüren bu durum karşısında gösterilen pişkinliktir. Zira, zerre kadar aklı olan herkes işin bu noktalara geleceğini görüp söylüyordu. Bu durumda "işler planlandığı gibi gitmedi" gibi yalanlara, "Esad Türkiye sınırında kontrolü kasıtlı biçimde PKK'ya bıraktı" gibi kıvırmalara hiç gerek yok. İşin aslı bu duruma bilerek ve isteyerek gelindiğidir ki, BOP'a saplanmanın kaçınılmaz sonucudur.

USTALIK

Ülke ve millet menfaatine ustalıkla halledilmiş bir şey bulan, duyan veya gören oldu mu bilmiyorum. Ama içeride ve dışarıdaki yıkımın gerçekten büyük bir ustalıkla yürütüldüğü ortadadır. Türkiye'nin Suriye'ye olan 900 kilometreye yakın sınırının diğer tarafı neredeyse tamamen PKK'nın kontrolüne geçmiştir. Bölgenin Kürtleri Barzani'nin de yardım ve desteği ile PKK ile tam bir işbirliği içindedir. Türkiye artık daha fazla kuşatılmış ve daha fazla baskı altına alınmıştır. İktidar olduğu günden itibaren sistemli ve planlı biçimde ve Barzani'yle tam bir işbirliği içinde, Kuzey Irak'ın kontrolünü PKK'ya bırakan AKP hükümeti, aynı şeyi şimdi de Suriye'de yapmıştır. 900 kilometrelik sınır artık Barzani ve PKK işbirliğinin kontrolündedir. Barzani'nin "Suriyeli Kürtleri eğitiyoruz" açıklaması bu işbirliğinin ilanıdır ve bizi hiç şaşırtmamıştır. Zira, aynı Barzani daha önce de PKK'yı besliyor, barındırıyor, silahlandırıyor ve eğitiyordu.

BÜYÜK KÜRDİSTAN HAYALİ

Neresinden bakılırsa bakılsın, başımızdaki bela artık çok daha büyük ve tehlikelidir. Türkiye'nin toplam bin 200 kilometrelik sınırında kanlı katiller yuvalanma ve saldırma imkanı bulmuşlardır. Ağabey ilan ettikleri Barzani'nin insafına kalmış durumdayız. O Barzani'nin ne düşündüğü, ne beklediği ve ne istediği gayet açıktır. Büyük Kürdistan hayalinde keskin bir virajı daha dönmüş ve güçlenmiştir. Şimdi tavşana kaç, tazıya tut diyecek ve Türkiye'yi sıkıştıracaktır. Bu durumdan fırsat bulan bölücü hainler daha fazla kan dökecek, daha fazla ihanet edecek ve daha fazla ileri gideceklerdir. Aylardır boşuna, "Suriye düşerse, sıra Türkiye'ye gelir" demiyoruz. Takke düştü, kel göründü. Türkiye'nin Esad döneminden daha güvenli, daha huzurlu olduğunu, daha az tehdit aldığını söyleyebilen varsa beri gelsin.


SIRADA İRAN VE TÜRKİYE VAR

Bütün bu yaşananların hiç biri tesadüf değildir. AKP bunun için vardır. Bunun için eşi görülmemiş bir toplum mühendisliği ile iktidarda tutulmuştur. Her zaman söylüyoruz varlığı süpürgenin bir hamlesine bağlı olanların yapabileceği daha fazla bir şey olamazdı. Nitekim BOP'un hedefleri ve gerekleri Türkiye'nin varlığının ve birliğinin bile önüne geçmiştir. Eşbaşkanlık neyi gerektiriyorsa o yapılmış ve yıllar önce ilan edildiği gibi içinde Türkiye'nin de olduğu Ortadoğu'da, sınırların yeniden çizilmesi adım adım hayata geçirilmiştir. Büyük İsrail'in önündeki engeller birer birer ortadan kaldırılıyor. 4 parçalı Kürdistan'ın Irak'dan sonraki ikinci ayağı olan Suriye'de de işlem tamamlanmak üzeredir. İran ve Türkiye pazılın diğer parçalarıdır ki, bunun alt yapısı da hazırlanmıştır.

PKK TALEPLERİNE YASAL ZEMİN

Bu hazırlığın nasıl yapıldığını sadece dışarıdaki gelişmelerde, Eşbaşkanların Suriye'yi yıkma gayretlerinde görmüyoruz. İçeride de buna uygun hazırlıklar yapılıyor. Bir taraftan İmralı ile pazarlıklar derinden derine sürdürülüyor, diğer taraftan varılan anlaşmalara uygun olarak yasal zeminde hazırlık yapılıyor. İmralı canisi ile yapılan görüşmelerin seyri, mekanları ve konuları ile ilgili ortaya saçılanların doğruluk derecesini, AKP'li bazı milletvekilleri tarafından hazırlanan ve gazetelerde yer alan "yeni düzen" taslağı ispatlıyor. Alın o taslağı PKK'nın talepleriyle yan yana koyun. Nasıl örtüştüğünü, nasıl birbirini tamamladığını ibretle göreceksiniz.

İSRAİL ŞİMDİLİK SESSİZ

Bütün bunlar orta yerde dururken Suriye'de yaşananların, Barzani'nin cüretinin, bölücülerin hakimiyet alanlarının genişlemesinin, müzakere süreci ve verilen sözlerin yerine getirilmesi ile ilgili hazırlıkların birbiriyle ilgisi olmadığını kim söyleyebilir? Söylese de ne kadar inandırıcı olabilir? Bu noktada dikkat çekici bir gelişmeyi daha hatırlatmakta fayda görüyorum. Birkaç gün önce Esad'ın elindeki kimyasal silahları bahane eden İsrail, bir müdahale hazırlığında olduğunu duyurmuştu. Bu aynı zamanda AKP ile İsrail'in derin işbirliğinin de su yüzüne çıkmasıydı. Sonra oyunun Türk milleti tarafından anlaşılacağı ortaya çıktı ve derhal müdahale geldi. BOP'un patronları devreye girdi ve İsrail aniden sessizliğe büründü.

SARI ÖKÜZÜN HİKAYESİ

Dünkü yazımızda sorduğumuz bir soruyu tekrarlayarak bitirelim. Bütün bu yaşananlarda Türkiye'nin faydasına olan zerre kadar bir şey duyan, bilen, gören var mı? Neden kaybeden hep Türkiye oluyor? Ve asıl can alıcı soru: Bu işin sonu nerede kalacak? Sarı öküzün hikayesini hatırladım. Biz, sarı öküzü aslanlara kendi elimizle hediye ederken kaybettik. Sarı öküzün ne olduğunu bulmak da artık size kalıyor.

Orhan Karataş - 25 Temmuz 2012
ORTADOĞU
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Prş Tem 26, 2012 2:21

MİLLETE APTAL MUAMELESİ
Refika Karabacak’ın haberi

46 yıl önce manşet olmuş haberleri yokmuş!..


Molla Barzani’nin “Büyük Kürdistan” hayalini sağır sultan bile duymuştu. 46 yıl önce gazete manşetlerinden seslenen baba Barzani, Irak’ı parçaladıktan sonra ikinci hedeflerinin Türkiye olduğunu haykırdı. O tarihlerde çizilen haritanın aynısı bugün de tedavülde. Türkiye, Irak, Suriye ve İran’daki gelişmelere bakıldığında ABD ve İngiliz projesi tam gaz aksamadan işliyor. İktidar görmüyor, duymuyor...100 yıllık Büyük Kürdistan Projesi’ne çanak tutuyorlar sonra da safa yatıyorlar.

İktidar sözde telaşa(!) kapılmış

Suriye’deki iç karışıklıktan faydalanan Kürtlerin, Türkiye sınırındaki bölgeleri ele geçirip özerlik ilan ederek, PKK paçavralarını bayrak niyetine direklere asması, iktidarı sözde telaşlandırmış(!) Ankara’da zirve üstüne zirve yapılmış, isyancı muhalifler Suriye’nin bütünlüğü konusunda uyarılmış, gözdağı için Mardin’e sevkıyat yapılmış...

Kırmızı çizgilerimizi kim sildi

Oysa aynı iktidar, İngiltere’nin başını çektiği, Irak, Suriye, Türkiye ve İran’dan oluşan dört parçalı Büyük Kürdistan Projesi’ni “eşbaşkanlık” modeliyle destekledi. İlk etapta Barzani’nin kukla devlet kurmasına yol verdi. Şimdi bir yandan, Türkiye’de “eyalet” çalışmalarının alt yapısı hazırlanırken diğer yandan Suriye’deki ateşe körükle gidiliyor.


Eyalet tezgahına tepki yağdı

Yusuf Halaçoğlu: MHP Kayseri Milletvekili

ABD SİSTEMİ - Amerika’daki sistemin aynısı. Meclise getirilebilir. Biz karşı çıkacağız, elimizden geleni yapacağız...

Sinan Oğan: MHP Iğdır Milletvekili
NİYETLERİ AÇIK - Yerel yönetimler raporu AKP’nin niyetini ifşa etmiştir. Eyaletleşme yoluyla Türkiye’yi bölmek!

Ali Haydar Öner: CHP Isparta Milletvekili
GİZLİ AJANDA - Federatif bir yapıyı adeta tahrik ediyorlar. Kendi gizli emellerine ancak bu şekilde ulaşacaklar.
Refika Karabacak’ın haberi

Resim

Resim

Yaşananlar BOP haritasında gizli

Irak’ta kukla devlet kurulmasına göz yumuldu, Suriye’de terör örgütü bazı bölgelere yerleştirildi,
Türkiye’de de eyaletleşmenin önünü açacak yasa hazırlığı başlatıldı.


Resim

Terör örgütünün Suriye’deki bazı kentlere yerleştiği yönündeki haberler, artık bölgede paylaşımın devreye girdiğini gösteriyor. Böylece 46 yıl önce Mesud Barzani’nin babası Molla Barzani’nin “Büyük Kürdistan” hayaline bir adım daha yaklaşılıyor. Bu çerçevede, önce Irak’ın kuzeyinde “Kürdistan” kuruldu. Ardından Suriye’nin sınır kentlerine PKK’lılar ve peşmergeler yerleşti ve terör örgütünün paçavralarını asarak özerklik ilan etti. 4 parçalı “Kürdistan” için sırada İran ve Türkiye var. Bu çerçevede Türkiye’nin de eyaletlere bölünerek, Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilmesi planlanıyor.

Süreç Oslo’da görüşüldü

Hükümet ise çeşitli toplantılar yaparak, Suriye’nin bütünlüğü konusunda muhalifleri uyarmakla yetiniyor ve asıl planı görmezden geliyor. Bu arada daha önce Barzani liderliğinde Irak’ın kuzeyinde bir devlet kurmasına göz yuman, ve onlarla ticarete soyunan AKP iktidarı, Türkiye’nin bölünmesine yol açabilecek kanun tasarılarını da Meclis’e getirmekten geri durmuyor.

AKP, eyaletleşmenin yolunu açacak ve bu yolla BOP’a yeni hamle kazandıracak “Yerel Yönetimler Reformu” üzerine çalışılıyor. Bu girişimin ana hatlarının ise Oslo görüşmeleri sürecinde belirlendiği öne sürülüyor. Bilindiği gibi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla dönemin Başbakanlık Özel Temsilcisi Hakan Fidan ve dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, PKK adına örgütün Kandil temsilcisi Mustafa Karasu ve Avrupa temsilcisi Sabri Ok’la Oslo’da görüşmüştü. Bu görüşeminin ardından da bir mutabakat metni imzalandığı öne sürülmüştü. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay tarafından yalanlanan bu mutabakat metninde, Türkiye’yi bugünlere getiren sürecin adımları yer alıyordu. İşte bu görüşmelerin ve girişimlerin sonucu olarak da Türkiye’nin eyaletlere bölünmesini ön gören, “Yerel Yönetimler Reformu” AKP’li milletvekilleri tarafından masaya getirildi. Konuyla ilgili YENİÇAĞ’a konuşan MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, “AKP bir gündemle kuruldu bir gündemle icraatlarını yaptı ve o gündemini hala devam ettiriyor” dedi.

Adım adım ilerliyor

Oğan, “Neydi bu gündem halkın refleksini kırmak, milliyetçi duyguları törpülemek, Türkiye’nin üniter ve ulus devlet yapısını kırmak, parlamenter sistemden ülkeyi başkanlık sitemine dolayısıyla da federasyona götürmek ve yanı başımızda da bir Kürt devletinin kurulmasına ön ayak olmak. Türkiye’nin yerel şartlarında böyle bir sisteme gitmek Türkiye’yi eyaletlere bölmek anlamına gelir” diye konuştu.

Oğan, şunları söyledi: “23 Temmuz 2009 yılında Başbakan Suriye’ye gidiyor. 25 Temmuz’da biz Kürt meselesini artık çözüyoruz diyor. Aradan 3 yıl geçmiş ve yanı başımızda bir Kürt devleti kurulmuş bu KCK’nın birinci ayağı. PKK’nın Suriye’de bir Kürt devlet kurmasını AKP hayata geçirmiş bu da ikinci ayak. İşin üçüncü ayağı İran’da gerçekleştirilecek ve son ayağı ise eyalet sistemi ile Türkiye’de kuracak. Yani bölgede yeni bir yapılanma kuracağım. Bütün atamalar belediye başkanı yetkisinde olacak, daha doğrusu eyalet başkanının yönetiminde olacak denmek istiyor. Bir süre sonra da yerel kolluk güçleri hizmet vermeye başlar. Zaten dağdaki PKK’yı indirip ne yapalım diye düşünüyorlar. Bunları da artık eyaletin kolluk kuvveti haline getirirler.”


AKP, din temelli federatif yapı peşinde

CHP Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner, “AKP’nin karmaşık art niyetli yaklaşımları çok yönlü temel amacının Türk Kürt İslam federasyonu kurmak ve başına geçmek olarak görüyorum” dedi.

Öner, “Bunun için mezhepçilik, Kürt açılımı adını verdiği yaklaşım ve ayrıca illerde Büyükşehir belediyelerini ilçe belediyelerle aynı sınırda çakıştırma ve böylece kırsal kesimleri ele geçirip kendi iktidarını merkezi idarede olduğu gibi yerel yönetimde de yaygınlaştırma amaçları var” diye konuştu.

CHP’li Öner sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP’nin eyalet sisteminden çok din temelli federatif bir yaklaşım riskini göze aldığı anlaşılıyor ve bunda sakınca görmüyor. Çünkü BOP eş başkanlığı yaklaşımı ABD taşeronluğundan başka bir şey değil. ABD’nin haritası da belli, Türkiye’yi ve komşuları bölen bir durum. AKP de bunu risk saymıyor kendi emellerine uygun bir yaklaşım olarak görüyor. Irak’ta ve Suriye de bölünmeler yaşanmış durumda. Bütün bu bölünen kısımların dinci bir yapıyla bir araya gelmesini öngörüyor. ABD için Türkiye’nin rejiminin önemi yok. ABD’nin çıkarlarına hizmet edilmesi var. Batılı ülkelerde devletin nizamı dini temellere dayansın anlayışı yok. Ama bu durumun tam tersi Arap aleminde bu durumun tam tersi söz konusu. Libya laikti ama talihsizlikleri bir diktatörleri vardı yıkıldı, Tunus laikti yıkıldı, Mısır laikti yıkıldı, Suriye İsrail karşısındaki son direnç ülkesi bu da yıkılmaya çalışılıyor. Sonuçta rejimi laik olan ülkeler karıştırılıyor. Rejimi şeriat olan ülkelerin ise resmen ayağına gidiliyor. Yani AKP’nin kriteri rejimi şeriat esaslarına dayalı olanlarla iyi geçiniyorlar.”


Önce ulusalcı bir anayasa çıkarsınlar

Eski Büyükelçi İnal Batu, “İlke olarak yerel yönetimlerin güçlendirilmesi doğru ama yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ülke bütünlüğünü bozmamalı” dedi. Batu şunları söyledi:

“Bu tür amaçlara hizmet edecek bir yapılanma son derece zararlı olur. Fazla iddialı, aceleci bir karar ayrıca zamanlama açısından çok yanlış. Burada önceliği yeni Anayasa çalışmalarına vermek lazım. Böyle bir öneri ben yaptım oldu şeklinde olmaz. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na getirilsin konu orada tartışılsın. Ülke bütünlüğünü koruyacak bir Anayasa konusunda birlik sağlanacak mı önce bunun görülmesi gerekir. Ondan sonra bu konu tartışılmalı. Anayasa Türkiye için çok önemli bir sınav. Bu Anayasa Türkiye’yi bölmek için yapılmıyor. Demokratik, ulusalcı bir Türkiye için yapılacak. Ancak bu yerel yönetimlerin şekillenmesi Anayasa çalışmalarından ayırıp tek bayına ortaya atmak fazla aceleci ve sakıncalı bir adım. Bu çok radikal bir adım.”


Birleştirmeler daha önce başladı

MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Yerel Yönetimler Reformuna ilişkin değerlendirmesinde, “Bu bahsedilen çalışmalar aslında öncesinden yapılmaya başlamıştı. Bazı belediyeler kapatılıp Büyükşehirlere bağlandı. Bunu temeli doğrudan doğruya eyalet sistemine geçiştir” dedi. Hayaçoğlu, “Başkanlık veya yarı başkanlığın alt yapısıdır bunlar. Şimdi bunlarda muhtemelen seçimle getirilecek ve valiliğin de olmadığı bir sisteme dönüştürülecek o zaman da tabiî ki mahalle özerk idareler haline getirilecek. Çünkü bütün atamalar bunlara bağlı olacak. Öğretmenler, memurlar başka yerlerde görev almak isterse bir eyaletten istifa edip diğerine başvuruda bulunacak. Amerika’daki sistemin aynısı. Meclise getirilebilir. Geçirebilirler ama biz karşı çıkacağız, elimizden geleni yapacağız” diye konuştu.


Baydemir önerisini Meclis’e göndermişti

Diyarbakır’ın BDP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptığı görüşmenin ardından darbeci Kenan Evren tarafından ortaya atılan eyalet sistemi ve farklı bayrak projesini anayasa önerisi olarak Meclis’e göndermişti. Başkanlığını Baydemir’in yaptığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği adına gönderilen yasa teklifinde bölgesel yönetim ile oluşturulacak bölge yönetimlerinin de, bölgenin tarihi kimliğine göre isim, merkez ve sembol belirleme hakkı olmasını istendi. Değiştirilemez hükümlere yeni anayasada yer verilmemesini isteyen Birlik, dışişleri, maliye, adalet ile adli kolluk, ülke savunması ve güvenliği ile ilgili olanlar dışındaki hizmetlerin bölgesel ve diğer yerel yönetimlerce yerine getirilmesini önerdi.


Bugünlere işte böyle geldik

KENAN EVREN (2007)

Birçok ülke eyalet sistemiyle yönetiliyor. Türkiye de mutlaka eyalet sistemine geçecek.

TURGUT ÖZAL (1986)
Devletin adı keşke Anadolu Cumhuriyeti olsaydı. Kürt sorununun çözümü için bu değişiklik yapılabilir.

KORKUT ÖZAL (2004)
Devlete Türk adı koymak sıkıntı yaratmıştır. Ağabeyim bu yüzden Anadolu Cumhuriyeti adını istiyordu.

ABDULLAH GÜL (1992)
’Ne mutlu Türküm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür.

TAYYİP ERDOĞAN (2003)
Türkiyelilik bilincini yakalamalıyız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bilinciyle zenginleştirmeliyiz.

HİLMİ ÖZKÖK (2009)
Devlete isim verme konusunda birçok ülke çözümler bulmuştur. Biz de çözüm bulmalıyız.


Baba Barzani’nin hayali

46 yıl önce ABD ve İngiltere gibi emperyalist güçler tarafından kullanılan Mesud Barzani’nin babası Mustafa Barzani, “İkinci cephemiz Türkiye olacaktır. Fakat bu mücadele için zaman çok erken” ifadesini kullanmıştı. Yeni İstanbul adlı günlük siyasi gazetenin 29 Eylül 1966 günlü sayısında “İsviçre özel muhabiri” olarak nitelenen Hüseyin Aydınkaya’nın imzasını taşıyan haberde İsviçre Televizyonunda Molla Barzani’nin konuşmasının ve sözde Kürt haritasının yayınlandığı bildirilerek Mustafa Barzani’nin şu sözleri aktarılıyordu: “İstiklal davamızı bir gün muhakkak kazanacağız. ’Kürdistan’haritasını dünya milletlerine kabul ettireceğiz. Irak’tan sonra ikinci mücadele cephemiz Türkiye olacaktır. Fakat bu mücadele için zaman çok erkendir.”

YENİÇAĞ, 25 Temmuz 2012


HARİTA DEĞİŞİYOR
Haber: Bilun ÇELİK

ABD ve İngilizlerin yeni Orta Doğu planı tıkır tıkır işliyor

Türkiye’nin sınırlarına yeni komşular(!) yerleşiyor. Irak’ın kuzeyinden sonra Suriye’nin kuzeyi de Kürtlerin eline geçti. PKK’nın uzantısı olan PYD’nin eşbaşkanı Salih Müslim, bölgeye hakim olduklarını ilan etti.


Gelişmeye karşı hazırlanmıştık

Suriye’deki Kürt bölgelerinin yönetimi PKK’nın uzantısı PYD’nin (Demokratik Birlik Partisi) kontrolüne geçti. PYD Eş Başkanı Salih Müslim, bu gelişmeye hazırlıklı olduklarını anlatarak, “Tedbirlerimizi baştan aldık. Halkımızı örgütledik. Bu Afrin’le başladı, Kobani’ye yayıldı” dedi.


Bölgenin adı Batı Kürdistan

Bölgedeki Kürtlerin, devlete ait kurum ve kuruluşlara el koyduğunu ifade eden Müslim şunları söyledi: Halk güvenlik güçlerini dışarıya çıkarttı ve kendi kendini yönetiyor. Aynı durum sonra Derik’te de çıktı. Biz bölgeye Batı Kürdistan diyoruz. Bizim isteğimiz demokratik özerklik..

Kürdistan için deniz göründü!

ABD ve İngiltere’nin planladığı dört parçalı Büyük Kürdistan için deniz göründü! Suriye güçlerinin çekilmesiyle birlikte, ucu Akdeniz’e dayanan Türkiye’nin güney sınırı Kürtlerin kontrolüne geçti.


Batı Kürdistan haritalara girdi

BOP kapsamında “Kürdistan”ın Suriye ayağı da tamamlanıyor.
Ülkenin 877 kilometrelik Türkiye sınırı artık Kürtlerin ve terör örgütünün kontrolü altında.


Bölgede oynanan oyunun gerçek amacı sonunda ortaya çıktı. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında çizilen harita, Kürtlerin ve PKK’nn Suriye’nin kuzeyine yerleştirilmesiyle hayat buluyor. Kürtler, Türkiye sınırına yakın Kobani, Afrin, Derik, Amude ve El Ayna’da tüm devlet kurumlarını ele geçirerek “Kürt bayrağı”, Abdullah Öcalan posterleri astı. Ele geçirdikleri bölgelerde giriş çıkışları denetim altına alan Kürtler, özerk bir yönetim talep ediyor. Böylece PKK ile mücadelede, Irak’la olan 331 km’lik sınıra, Suriye ile 877 km’lik bir sınırın daha eklendiği belirtiliyor. Toplamda 1208 kilometreye çıkan sınırın Türkiye’nin başını ağrıtacağı bildiriliyor. PKK’nın Suriye’deki kolu olarak tanınan Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) eş başkanı Salih Müslim, son gelişmeleri BBC Türkçe’ye değerlendirdi.

Müslim planı açıkladı

Müslim, “Bizim Kürt toplumu olarak durumu bir okumamız vardı. Bu yüzden daha baştan beri tedbirlerimizi aldık. Halkımızı örgütledik, yerli komiteler oluşturduk. Bu da daha önceki çabamızın bir devamıydı. Bu süreçleri karşılamak içindi” dedi. Salih Müslim şöyle devam etti: “Örgütlü halk, örgütlü insanlar hangi durumlarla karşılaşırsa daha etkili olabilir. Çatışmalar yayılıyor, bütün Suriye’ye yayılıyor, neredeyse Kürt bölgelerine de ulaştı, çatışmalar kapıya dayandı. Bu çatışmaların bizim bölgelere sıçramaması için bu yerel komiteler devreye girdi. Halk kalktı, oradaki rejimin kurum ve kuruluşlarını dışarıya çıkardı. ’Biz kendi kendimizi yönetebiliriz, o güçteyiz’diyerek dışarıya çıkardı. Bu Afrin’le başladı, Kobani’ye yayıldı. Oradaki halk rejimin kurum ve kuruluşlarına el koydu, güvenlik güçlerini dışarıya çıkarttı ve kendi kendini yönetiyor. Aynı durum sonra Derik’te de çıktı. Şimdi halk artık bütün kurum ve kuruluşlara el koymuş durumda, kendini yönetiyor.”

Müslim, “Biz bölgeye Batı Kürdistan diyoruz. Bizim isteklerimiz önceden belliydi. Biz demokratik çerçeve içinde, yani Suriye’nin bütünlüğü içinde, Kürt halkının anayasal olarak tanınması ve oradaki ulusal hakların (okuma, yazma, anadil gibi) verilmesini kapsayacak bir proje üzerinde dört yıldır çalışıyoruz. Buna da demokratik özerklik diyoruz. Bu sadece Kürtler için değil eğer onlar isterse diğer bölgeler için de geçerli olabilir tabii” diye konuştu.

İşi Barzani ayarlamış

PYD eş başkanı Salih Müslim, Irak Kürt Yönetimi’yle ilişkileri konusunda, “Mesud Barzani’nin davetiyle bölgemizdeki İki meclis oturdu, anlaştı. Bu çabayı harcadığı için teşekkür ediyoruz. Ama o hiçbir zaman bizim iç işimize girmedi” dedi. Müslim, “ Bizce felsefi olarak, ideolojik olarak PKK ile bir yakınlaşma vardır. Bunu biz de zaten açıkça söylüyoruz. Ama herhangi bir organik bağımız hiçbir kimseyle yok. Bir de birçok söylenti var. PKK’lılar dışarıdan geldi deniyor. Tek bir kişi bile dışarıdan gelmedi. Hepsi asılsızdır. Bizim kendi gücümüzle, kendi halkımızın gücüyle komiteler işi idare ediyor. Bu zaten son günlerde ilan edildi. Halk Savuna Birlikleri adı altında bazı birlikler oluşturuluyor.” Müslüm ayrıca, “Ben kimya mühendisiyim. İTÜ’den mezun oldum. Benim Türkçem o yüzden İstanbul Türkçesidir, Urfa Türkçesi değildir” ifadelerini kullandı.

YENİÇAĞ, 25 Temmuz 2012

'Hamdolsun Kürdistan'ı Kurarız' (IRAK)
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Cum Tem 27, 2012 4:57

Tantan: Gün, rant değil birlik olma günüdür

Irak ve Suriye’deki gelişmelerin Türkiye için büyük tehdit oluşturduğuna dikkati çeken Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, birlik çağrısı yaptı: Gün siyasi rant günü değil, birlik günüdür. Parlamento içinde ve dışında partiler bir araya gelmeli, ortak hareket etmelidir.

Tantan: Gün rant değil birlik günüdür
Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Suriye konusundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Tantan, “Suriye’de yaşanan gelişmeler ve AKP iktidarının aldığı kararlara baktığımız zaman, Türkiye’nin uçuruma sürüklendiğini görmekteyiz” dedi. Tantan, “Irak’ın kuzeyiyle ilgili Türkiye’nin ”kırmızı çizgilerini“ adım adım değiştiren AKP zihniyeti, iki aşiret reisinden Talabani’nin Cumhurbaşkanı, Barzani’nin ’Başkan’olmasını seyretmiştir. Orada inisiyatif bu iki isimdedir ve Suriye’de de aynı oyun oynanmaktadır. İktidar bu oyunun farkında değil midir?” diye konuştu.

Kandil imha edilmeli
Tantan sözlerini şöyle sürdürdü, “Irak hükümetiyle görüşülüp Irak ordusunun sınırlarımızda konuşlanması sağlanmalı, sınırların güvenliği gündüz peşmerge akşam farklı kimliklerde olanlardan alınmalı, eğer bu yapılamıyorsa Türkiye kendi güvenlik kuşağını Irak’ın sınırları içerisine doğru genişletmelidir. Acilen Kandil imha edilmelidir. Aynı şekilde Suriye’de de güvenlik kuşağı genişletilmeli, terör örgütü içte ve dışarıda bitirilmelidir. Türkiye’nin PKK sorunu bölgemizin de en büyük sorunu haline gelmiştir ve iktidar, terör örgütünün bitirilmesi için her türlü çalışmayı yapmalıdır. Bu çalışmalar yapılırken de halk gerçek bilgilerle donatılmalı, kandırılmamalıdır. Türkiye Suriye konusunda sessiz ve hareketsiz kalmamalıdır. Türkiye bağımsız politikalarla bölgesinde güç olmalı, ABD- İngiltere- İsrail’in politikalarından kurtulmalıdır. Bu politikalar ülkeyi bölgesinde yalnızlaştırırken, taşeronlaştırmaktadır. Gün siyasi rant günü değil, birlik günüdür. Parlamento içinde ve dışında partiler bir araya gelmeli, ortak hareket etmelidir.”

YENİÇAĞ, 27 Temmuz 2012
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Cmt Ağu 04, 2012 16:08

Suriye'yi Böldürmeyeceklermiş!

Gündemi meşgul eden, değerlendirilmesi gereken yığınla mesele var. Bugün başlayacak olan Yüksek Askeri Şura toplantısı, yaklaşan Cumhurbaşkanı seçimlerine bağlı olarak AKP içinde şimdiden patlayan çekişmeler ve yapılan açıklamalar, Malatya'daki tehlikeli Alevi-Sunni gerginliği, Hatay'da AKP Milletvekilinin oğluna polislerin şüpheli gibi teşhis ettirilmesi, Olimpiyatlardaki hazin manzara, yapılan düzenlemelere rağmen tutuklu milletvekilleri ile ilgili hakim kararları, Suriye'de düşen uçağımızın belirsiz akıbeti, dönem başkanı olmayı avantaja çevirip adada ve Akdeniz'de Türk varlığını devre dışı bırakmaya çalışan Rum oyunları gündemi oluşturan başlıklardan bazıları. Hepsi önemli ve üzerinde uzun uzun durmayı, konuşmayı gerektiren meseleler. Ancak, biz yine Suriye bağlantılı gelişmeleri ve terörü ön plana çıkaracağız.
Çünkü bu iki mesele herşeyin önüne geçmiştir ve Türkiye için hayati önem kazanmıştır.

ABD-AKP paslaşmasının mükemmelliği
ABD'nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon'un açıklamaları gazetelere yansıdı. Esad'ın biran önce gitmesi gerekiyormuş. Esad gittiğinde demokratik, kapsayıcı ve istikrarlı bir Suriye'nin olabilmesi için çabalıyorlarmış ve bu konuda Türkiye ile yakın koordinasyon içindelermiş. Suriye'nin geleceğinde özerk bir Kürt bölgesi yada sınırı görmüyorlarmış. Toprak bütünlüğü devam eden bir Suriye istiyorlarmış ve bu ülkedeki özerk ya da ayrılıkçı hiçbir hareketi desteklemiyorlarmış. Tesadüfe bakın ki, gazetelerde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da açıklamaları vardı. Gordon'la birebir aynı şeyleri söylüyor ve birbirlerini tamamlıyorlar. Suriye için kırımızı çizgilerimiz varmış. Her hangi bir terör unsuru sınırımıza yerleşirse meşru müdafaa sebebi sayarmışız, Suriye'nin bölünmesine izin vermezmişiz.

Irak için de aynı şeyi söylüyorlardı
Gerçekten de müthiş bir koordinasyon. ABD ve Türkiye sanki aynı dili konuşuyorlar. BOP'un güzelliğine bakar mısınız? Nasıl yakınlaştırıyor, nasıl işbirliği getiriyor. Bütün bunlar iyi de, bizim gördüklerimiz, bizim yaşadıklarımız aynı şeyleri söylemiyor. Biz mi başka bir ülkede yaşıyoruz, bu muhteremler mi başka bir dünyadan bahsediyor? Aynı ABD Irak'ın toprak bütünlüğünden de dem vuruyordu ve Kürt bölgesi öngörmüyordu. Irak'ın bütünlüğünü istiyor ve demokratik, kapsayıcı ve istikrarlı bir yapı kuruyordu. Sonuç ortadadır. Bölünmüş, parçalanmış bir Irak, kuzeyimizde bir Kürt devleti ve katledilmiş 1,5 milyondan fazla Müslüman. Mısır'ı, Libya'yı da buna ekleyebiliriz.

Barzani ile ne konuşacaksınız?
ABD, ABD'liliğini yapıyor. BOP'a sapladıklarını okşuyor ve teselli ediyor. Bunu anlayabiliyoruz. Bizim anlayamadığımız Dışişleri Bakanımızın söyledikleri ve yaptıkları. Suriye için kırımızı çizgilerimizden bahsedeceksiniz, her hangi bir terör unsuru sınırımıza yerleşirse meşru müdafaa sebebi sayacağımızı ilan edeceksiniz, Suriye'nin bölünmesine izin vermeyeceğinizi duyuracaksınız, sonra da kalkıp peşmerge Barzani'nin ayağına gideceksiniz. Sayın bakan daha ilk fırsatta sınırımıza yerleşen ve orada Kuzey Irak'a benzer bir yapı kurmaya çalışan ve bunu ilan eden, bu yapı içinde terör unsurlarının bölgeye yerleşmesinin alt yapısını hazırlayan ve dolayısı ile Suriye'yi bölünmeye götüren bizzat Barzani'dir. Ne konuşacak, hangi konuda anlaşacaksınız? Eğer Barzani'ye bir şey söylenecekse, "haddini bil ve fazla ileri gitme" olmalıdır ki, bunun için de Erbil'e gitmeye gerek yoktur. Bu ziyaret Barzani'nin yaptıklarını onaylamaktan ve haklılık kazandırmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

Sırada İran var
Bu milletle daha fazla alay etmeyin. Herşey ortada. Suriye'de ne olduğu da, ne olacağı da, nasıl sonuçlanacağı da bugünden belli. Irak'da ne olduysa Suriye'de birebir aynı şeyler oluyor. Taktik aynı, uygulama aynı, sonuç aynı. Bunun dışında ne söylenirse, ne yazılırsa yalandır ve bu milleti aldatmaktan başka bir şey değildir. Bugün yaşananları aylar önceden yazdık. Zerre kadar yanılmadık. Suriye son istasyon değildir. Sırada İran vardır ve hazırlıklar yapılmaktadır. Akdeniz, Basra Körfezi ablukaya alınmış ve İran kuşatılmıştır. İsrail biran önce harekete geçilmesi için çabalamaktadır.

Katiller daha da azdı
Türkiye'nin ne olacağını söylemeye bile gerek yok. AKP var oldukça, bize çizilen akıbet değişmeyecektir. Barzani'nin korumasındaki PKK-PYD'li katiller şimdi daha bir azacak ve daha çok kan dökeceklerdir. Nitekim, Suriye'deki gelişmelere bağlı olarak terörün nasıl tırmandığını, şehit sayısının nasıl arttığını içimiz sızlayarak izliyoruz. PKK'nın siyasi uzantılarının hadlerini ne kadar aştıklarını, nasıl meydan okuduklarını ibretle görüyoruz. AKP'nin bunları durdurmak, susturmak ve yok etmek için yaptığı tek şey, müzakere yürütmek ve beklentilerinin karşılanacağına ikna etmeye çalışmaktır. Bu çabanın sonucu ihanetin daha da yayılmasından ve hainlerin daha da ümitlenmesinden ve kanın daha çok akmasından başka bir sonuç doğurmuyor.

Orhan KARATAŞ, 1 AĞUSTOS 2012
ORTADOĞU
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Pzr Ağu 12, 2012 8:25

PARALAR BİZDEN KURŞUN SİZDEN!

Gül, Erdoğan ve Davutoğlu ile ayrı ayrı Suriye’yi ele alan ABD Dışişleri Bakanı Clinton operasyonel resmi net biçimde çizdi.
Ankara’yı öve öve bitiremeyen ABD’li Bakan, daha fazla yardım sözü verip Esad’ın bir an önce
devrilmesi için daha fazla “çaba” istedi!

Sopadan sonra jet ziyaret!
ABD’nin Başkan Obama ile verdiği beyzbol sopalı mesajın ardından hızlı bir İstanbul ziyareti yapan Clinton da talimat kokan açıklamalar yaptı: Suriye’ye baskıyı artırmalıyız. Pek çok B planı oluşturmalıyız. Notlarımızı paylaştık ve ortak bir operasyonel resim ortaya koymak istedik.

‘Yardım’a 5.5 milyon $ zam
BM aracılığıyla kullandırılmak üzere 5.5 milyon dolar ilave katkı sağladıklarını, böylece toplamın 82 milyon dolara ulaştığını belirten Clinton, “İran-Hizbullah-Suriye bağlantılarının kesilmesi için gerekli adımların atılması kararlaştırıldı ki, Esad rejimi daha erken gitsin” dedi.

“Çanak soru” tereddütleri...
Davutoğlu-Clinton görüşmesinden sonra iki bakanın ortak düzenlediği basın toplantısında ilginç bir olay yaşandı. Clinton’ın kendisine soru soran 2 gazeteciye elindeki yazılı metni okuyarak cevap vermesi, “seçilmiş gazetecilerin çanak sorusu” yorumlarını beraberinde getirdi.

ABD’den Suriye için az para, çok talimat!
Türkiye’yi ziyaretinde Gül, Erdoğan ve Davutoğlu ile ayrı ayrı görüşen Clinton, daha fazla yardım sözü verip Esad’ın bir an önce devrilmesi için daha fazla “çaba” istedi.

Afrika ülkelerini kapsayan turu kapsamında Gana ve Benin’i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye yaşanan olaylarla ilişkin görüş alışverişinde bulunmak üzere dün İstanbul’a geldi. Özel bir uçakla saat 04.20’de İstanbul’a inen Clinton, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nde ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve diğer ilgililer tarafından karşılandı. İlk olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir araya gelen Clinton, daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Tarabya Köşkü’nde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından ise Başbakanlık İstanbul Ofisi’nde kabul edildi.

Her konuda mutabıkız
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton İstanbul’da gerçekleşen ikili zirve sonrasında ortak +basın açıklaması yaptı. Suriye’de insanlık trajedisine son verecek kararlı adımların atılmasını isteyen Davutoğlu, şunları söyledi: “Son olarak Halep’teki gelişmeler hepimize kaygı veriyor. Halep’te yerleşik mekanlara hava kuvvetleriyle yapılan saldırılar hem büyük bir insan katliamına hem de büyük bir tarih katliamına yol açıyor. Uluslararası toplumun artık bu katliama açık ve net bir şekilde ’dur’diyecek adımları atması gerekiyor. Clinton ile bu konuları, atılabilecek adımları geniş bir çerçevede ele aldık. Suriye’de geçiş sürecinin en kısa sürece tamamlanması ve bu geçiş sürecinde herhangi bir güç boşluğunun oluşmaması konusunda da mutabık kaldık. Böylesi bir güç boşluğundan istifade etmek isteyen başta PKK olmak üzere terör gruplarına karşı her türlü tedbiri almamız gerektiği konusunda da ortak bir perspektife sahibiz.”

İsyancılara yardım
ABD ve Türkiye’nin birlikte ne yapabileceğini konuştuklarını vurgulayan Clinton da, “Suriye’deki muhaliflere silah dışında maddi yardımlarda bulunuyoruz. Suriye’ye dışarıdan baskıyı artırmamız gerekiyor. Pek çok B planı oluşturmamız gerekiyor. BM Mülteciler Yüksek Kurulu’na 5 milyon dolar yardımda bulunduk. Bu katkıyla birlikte ABD’nın gıda, sağlık, battaniye gibi ihtiyaçlar için sağladığı katkı 82 milyon dolara ulaşmış oluyor. Notlarımızı paylaştık ve ortak bir operasyonel resim ortaya koymak istedik. Dışarıdan da Suriye’deki şiddettin durabilmesi için elimizden gelen baskıyı devam ettireceğiz. Ayrıca İran-Hizbullah-Suriye arasındaki bağlantıların kesilmesi için gerekli adımların atılması kararlaştırıldı” diye konuştu.

Clinton’a çanak soru şüphesi
Dışişleri bakanları Ahmet Davutoğlu-Hillary Clinton görüşmesinden sonra iki bakan ortak basın toplantısı düzenledi. Clinton’ın kendisine soru soran 2 gazeteciye elindeki yazılı metni okuyarak cevap vermesi, “seçilmiş gazetecilerin çanak sorusu” diye yorumlandı. Bu arada, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde, “Çok kısa bir zamanda dünyayı gezdim diyebilirim. Ama hakikaten de geldiğim en keyifli noktalardan biri bu ülke” dedi. Clinton, kabul sırasında kendisini ofiste karşılayan Başbakan Erdoğan’a “Nasılsınız?” diye sordu. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, “Çok kısa bir zamanda dünyayı gezdim diyebilirim. Ama hakikaten de geldiğim en keyifli noktalardan biri bu ülke. ‘En iyisini en sona bırak’ diye bir söylem vardır ya...” ifadelerini kullandı. Başbakan Erdoğan, Clinton’a, eşi Bill Clinton’ın nasıl olduğunu sordu.

Konvoyun önüne atladı
Hillary Clinton da “Çok iyi. Çalışmadığı zamanlarda olimpiyatları izliyor. Bana her gece gördükleriyle ilgili rapor veriyor” yanıtını verdi. Görüşme, basına kapalı olarak 1 saat 40 dakika sürdü. Öte yandan, Clinton’ın Başbakanlık İstanbul Ofisi’nden çıkışı sırasında, gazeteciler arasında bulunan eski savaş muhabiri Abdurrahman Keskin, konvoyun önüne atlayarak, “Müslümanları öldürme”, “Milletimi tehdit etme” diye bağırdı. Ofis çevresindeki Çevik Kuvvet ekiplerinin müdahale ettiği Keskin, gözaltına alındı. Daha sonra Clinton, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Tarabya Köşkü’nde bir araya geldi. Basına kapalı gerçekleşen görüşme 1 saat 50 dakika sürdü. Kabulde, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yanı sıra Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone de yer aldı. Alınan bilgiye göre, Gül’ün Clinton’ı kabulünde ağırlıklı olarak Suriye üzerinde duruldu. Suriye’nin kaosa sürüklenmemesinin önemini dile getiren Gül, ülkenin bütünlüğünün korunmasına özen gösterilmesi gerektiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, Suriye’de mevcut yönetim sonrasına ilişkin de yeni kurulacak dönemde her kesimin temsil edilmesi gerektiğini vurguladı.

Taksim ve Beşiktaş’ta protesto
Beşiktaş’ta ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ı protesto eden bazı kişiler gözaltına alındı. Clinton’ın, Başbakan Erdoğan ile Dolmabahçe’deki ofisinde yapacağı görüşmeye gelişi öncesinde bir grup Akaretler Yokuşu’nda toplandı. Burada, “Suriye’ye emperyalist müdahaleye hayır” pankartı açan grup, “Emperyalizme, militarizme, faşizme son” sloganları attı. Çevik kuvvet ekipleri de barikat oluşturarak, grubun yürüyüşünü önledi. Sloganlar atmaya devam eden gruba, polis bir süre sonra müdahale etti, bazı protestocular gözaltına alındı. Ellerinde, “Yankee Go Home”, “Suriye Halkı Yalnız Değildir” yazılı dövizlerle Taksim tramvay durağında toplanan bir grup da Clinton’ın Türkiye’ye ziyaretini protesto etti.

YENİÇAĞ, 11 Ağustos 2012
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Sal Ağu 14, 2012 0:01

Tıpatıp aynı plan!

Türkiye, Suriye'de Esad yönetiminin gitmesi için 'aceleci' davranırken, ABD'nin sakin duruşu ve süreci zamana yayması dikkat çekiyor. Washington, 1991'de Kuzey Irak'ta uyguladığı planın aynısını Suriye'de hayata geçiriyor

Hillary Clinton'un İstanbul'da Dışişleriş Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptığı görüşmelerin ayrıntıları şekilleniyor. Görüşmelerde Türk tarafı "Beşar Esad'ın biran önce gitmesi gerektiğini" ABD'ye tekrar aktardı. Enteresan olan, ABD Esad'ın gitmesi konusunda o kadar aceleci davranmıyor.

Clinton ile 2.5 saat görüştükten sonra Davutoğlu'nun şu sözleri bundan sonraki sürece ışık tutar bir mahiyet taşıyor: "Ama artık operasyonel planlamanın detaylarına girmemiz lazım. İstihbarat servislerimiz ve ordularımızın büyük sorumluluğu var ve bunu başlatmak için çalışma gurubu kurduk."

Libya gibi vuralım

Davutoğlu, açıkça Libya'ya yapılan müdahalenin bir benzerinin başta ABD olmak üzere Haçlı dünyası tarafından Suriye'ye de yöneltilmesini amaçlıyor. Bu operasyonun Birleşmiş Milletler kararı olmadan hayata geçirilemeyeceğini Ankara da, Washington da çok iyi biliyor. Libya'ya yönelik müdahale kararı BM'den kısa süre içinde çıkartılmıştı. Bırakın askeri müdahale seçeneğini, Rusya ve Çin, Suriye'ye yönelik hafif yaptırımları içeren kararları bile veto etti.

Peki, Libya'ya yönelik Hilal destekli Haçlı operasyonun bir benzeri Suriye'de nasıl hayat bulacak? ABD'de Kasım ayında yapılacak seçimler nedeniyle risk almak istemeyen Obama yönetimi, Suriye'deki sürece topyekûn dâhil olmak istemiyor. ABD, Esad yönetimine karşı çatışan Özgür Suriye Ordusu'na aylardır istihbarat, askeri iletişim cihazları, teknik destek, eğitim sağlıyor. Oysa bu destekler Esad'ın düşmesini beraberinde getiremedi. Süreç uzadıkça uzadı. Suriye krizinin derinleşmesi ve zamana yayılması AK Parti yönetimi için büyük bir risk oluşturuyor. Bu nedenle Davutoğlu, operasyonel planlamanın bir an önce yapılmasında ısrarlı. Peki Türkiye'nin kayıpları neler ve bundan sonra Suriye krizi sürüncemede kalırsa Türkiye ve AK Parti yönetimi ne kaybeder?

1. Krizin devam etmesi Suriye'ye ve Ortadoğu ülkelerine yönelik ihracatımızı olumsuz etkilemeye devam edecektir. Bu durum cari açık riskini derinleştirir, ekonomi kriz hattına sürükler!

2. Türkiye'ye gelen Suriyeli mülteci sayısı 60 bini aştı. Halep'teki çatışma sürdükçe, bu sayının hızla artması mümkün. Her mültecinin çadır gibi altyapı hazırlıkları hariç günlük maliyeti yaklaşık 20 TL. Sayı 200 bine ulaşırsa ve gelenler mesela 6 ay kalırsa bunun Türkiye bütçesine yükü yaklaşık 1 milyar TL olacaktır. Gel de bütçenin büyük açıklar verdiği bir dönemde bu yükün altından kalk!

3. PKK'nın Kuzey Suriye'ye yerleşmesi, PKK terörüyle mücadeleyi zorlaştıracaktır. Nitekim Halep'te çatışmaların başladığı, Kürt grupların Suriye'nin kuzeyinde denetim sağladığı günlerde, PKK Şemdinli'de alan hâkimiyeti kurmak için bugüne kadar görülmemiş bir eyleme girişti.

ABD neden acele etmiyor?

ABD'nin acele etmemesinin nedenleri yukarıdaki maddelerde yer alıyor. Özetlersek:

1. ABD, 1991'de Birinci Körfez savaşında kolunu kanadını kırdığı Saddam Hüseyin'e Kürtlere saldırma izni vermişti. Bunun sonucunda 400 bin Kuzey Irak Kürdü, çareyi Türkiye'ye sığınmakta bulmuştu. Washington, bunun üzerine Kuzey Irak'ı Saddam'ın uçakları için uçuşa yasak bölge ilan etti. Burası PKK için de halen daha kullandığı güvenlik bir bölge haline geldi, getirildi! Devreye Çekiç Güç girdi. O dönemi bilenler Çekiç Güç'ün PKK'ya hamilik ettiğini hatırlayacaklardır. Şimdi ABD'nin Kuzey Suriye için de Çekiç Güç benzeri bir yapıyı düşünmesi şaşırtıcı değil.

2. ABD, bölgede Büyük İsrail'in altyapısını oluşturuyor. Önceliği Esad'ın gitmesi değil! Bunun için 4 ülkedeki Kürt halkının özerk idarelere kavuşması gerekiyor. Bu çerçevede adımlarını yavaş atıyor ki, Ankara daha iyi hazmetsin! Kuzey Irak'taki yapıyla müthiş diplomatik, ekonomik ve siyasi bağlar kuran Ankara, neden gelecekte Kamışlı merkezli Kuzey Suriye ile benzer bir diyalog geliştirmesin ki?!

3. ABD, Türkiye'nin canını yakmayı seviyor. Mesela Türkiye mülteciler için bugüne kadar 200 milyon TL harcarken ve bundan sonra aylık harcaması 150 milyon TL'yi aşacak bir riski ihtiva ederken, Washington mülteciler için sadece 5.5 milyon dolar kaynak aktaracağını açıklıyor! Yani bedeli Türk halkına ödettiriyor.

4. ABD, Ankara'nın Şam'la iplerini koparmasını sağlarken, İran ile de arasını açtı. Bedava taşla milyar dolarlar harcayarak elde edemeyeceği bir diplomatik ve siyasi yarar sağladı.

Beşar Esad'ı götürmek o kadar kolay mı?

Ankara ile Washington'un Beşar Esad'ı devirmek için yeni planları masaya koyması gerçekte o kadar kolay netice vermeyecektir. Muhalifler beklenildiği gibi Halep'te zafer elde edemedi, hatta ağır kayıplar verdi. Dahası Rusya ve İran, Şam yönetimine askeri ve mali desteğini arttırdı. Bu durum hem Şam'a moral veriyor, hem de Suriye Ordusu'nun mücadele azmini yükseltiyor. Olan ise Türkiye'ye oluyor. Suriyeli mülteciler için milyonlarca dolar harcayan Ankara, şimdi de isyancıların tedavi giderleri için Türk milletinin milyonlarını feda ediyor.

Yeni Mesaj - 13 Ağustos 2012
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Pzt Kas 26, 2012 14:49

Washinton Post'tan çarpıcı PKK yorumu : Bir 'Kürt Baharı' istiyorlar

Washington Post gazetesinde bugün yer alan bir haberde Türkiye'de büyüyen PKK tehdidinden bahsediliyor.

Geçtiğimiz bir kaç ay içinde daha organize ve daha güçlü silahlarla donanmış bir PKK'dan bahseden Washington Post, Suriye'deki bağımsız yabancı örgütlere dayandırdığı bilgilerde 'Arap Baharı'nı örnek alan Kürtlerin olası bir 'Kürt Baharı' peşinde olduğunu anlatıyor.

Haberde, bir NATO üyesi olan Türkiye'nin Suriye ile olan gerginliğine de değiniliyor.

Esad'a karşı birleşen PKK ve PYD'nin önümüzdeki zamanlarda gözünü Türkiye'ye de çevirmesi muhtemel senaryolardan bir tanesi.

PKK'nın doksanlı yıllardan itibaren süren silahlı saldırılarının o yıllardan bugüne kadarki en şiddetli döneminde olduğunun da altı çiziliyor.

Şemdinli Belediye Başkanı Sedat Töre'nin 'Eskiden dağlardan hızlıca inerek vur-kaç taktiği yaparlardı. Artık şehirlerde kalarak savaşmaya çalışıyorlar' sözlerine de yer verilen haberde İran'dan Türkiye'ye çok sayıda PKK'lının geçiş yaptığı belirtiliyor.

Vatan - 26 Kasım 2012


Washington Post: Türkiye, yeniden hortlayan bir Kürt tehdidi ile karşı karşıya


“ Türkiye'de terör örgütü PKK'nın yeniden artan saldırıları, Washington Post'da geniş bir habere konu oldu. "Türkiye, yeniden hortlayan bir Kürt tehdidi ile karşı karşıya" sözlerini başlığa çıkartan ABD'li gazete, son aylardaki "cüretkar saldırı dalgası"na dikkat çekti. „

Washington Post, son aylardaki "cüretkar saldırı dalgası" ile PKK'nın 1990 yıllarındaki en kötü günlerden bu yana "en kanlı kampanyayı" yürüttüğünü ve "artan biçimde örgütlü bir direniş olarak yeniden yükselişe geçtiği" yorumunu yaptı.

Gözlemcilere atfen "isyancıların", son Arap ayaklanmalarından hareketle Türkiye, Suriye ve Irak'ta yaşanan 30 milyon kadar Kürt arasında bir "Kürt Baharı" ortamının yaratmak istedikleri görüşünü dile getirildiği haberde Suriye'de PKK'nın "müttefiki" olan bir grubun ülkenin kuzeyinde artan sayıda kent ve kasabalarda fiilen bir idare kurduğuna dikkat çekildi.

WP, bölgedeki "Kürt isyancılarının artan gücünün" de Türkiye'deki "kanlı" yansımalarına vurgu yaptığı haberinde Türkiye'de son 10 buçuk ayda en az 490 kişinin öldüğüne işaret etti. Haberde terör uzmanlarına dayanılarak da İranlı Kürtlerin artan biçimde Türkiye'ye girdiği belirtildi.

-"BİR ADIM İLERİ İKİ ADIM GERİ"-

Kürt gruplarının, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "siyasi sahneye girmesi ile barış için yeni bir şans" işaretini oluşturacağını umduklarını ancak "Türk milliyetçiliğinin güçlü olmayı sürdürdüğü bir ülkede barış sürecinin bir adım ileri, iki adım geri gider gibi göründüğü" yorumuna da yer veren WPost, açlık grevi gibi son dönemde meydana gelen bazı gelişmeler üzerinde dururken okullara yönelik saldırılar konusunda Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı İbrahim Kalın'ın değerlendirmesini de aktardı.

İbrahim Kalın da, "Dağlarda bu okulları inşa etmek, bu çocuklara bir eğitim şansı sağlamak o kadar zaman ve enerji alıyor ki... Ancak bu, onların totaliter ve gerici Marksist-Leninist ideolojisinin bir parçasıdır. Hala 1970'lerde olduğumuzu sanıyorlar" şeklinde konuştu.

ANKA

haberiniz.com

Suriye içsavaşı, bildiğimiz anlamda Ortadoğu’nun bölünüş hikâyesinde son perde olabilir
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Sal Ara 11, 2012 15:24

ABD Ulusal İstihbarat Ofisi Raporu “Cin Şişeden Çıkınca”
ABD'nin Türkiye için kıyamet senaryosu

ABD Hükümeti’nin çatı istihbarat örgütü Ulusal İstihbarat Ofisi’nin pazartesi sabahı Washington’da açıkladığı “Küresel Trendler 2030” raporuna göre Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda Kürdistan’ın yükselişi nedeniyle bölünme riski var. Raporun hazırlayıcılarından Mathew Burrows Hürriyet’in sorusu üzerine, “Bu Ortadoğu için en kötü senaryo ve gerçekleşmeyeceğinden emin olmalıyız” dedi.


ABD Hükümeti’nin çatı istihbarat örgütü Ulusal İstihbarat Ofisi, bu sabah Washington’da “Küresel Trendler 2030” raporunu açıkladı. Raporun “Cin Şişeden Çıkınca” başlıklı bölümünde, bölgesel güçlerin başlarına gelebilecek senaryolar da sıralandı ve burada Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda bölünme riskinden bahsedildi. Raporun 131. sayfasında bir tabloda sıralanan, dünyayı etkileyecek altı kötü durum senaryosundan birinde de Türkiye’den bahsedilerek, Kürdistan’ın yükselişinin Türkiye’nin bölünmezliğine bir darbe olacağı belirtildi.

EN SON 2008’DE AÇIKLANDI


En sonuncu 2008’de açıklanan ve şimdiye kadar beşinci kez yayınlanan trendler raporunun hazırlayıcısı Ulusal İstihbarat Konseyi, ABD Hükümeti’ne stratejik düşünce konusunda fikirler sunmakla görevli. Konseyin Washington’da sadece yabancı basın mensuplarına yaptığı özel bir sunumla açıkladığı rapor ise önümüzdeki dönemde dünyayı etkileyecek trendler, yeni ortaklıklar ve risklere odaklanıyor. Konseyin, aralarında Çin ve Hindistan’dan gelenlerin de olduğun 20 yabancı strateji, istihbarat uzmanından görüş alarak hazırladığı rapor, özetle önümüzdeki dönem ABD’nin dünyadaki ağırlığının azalacağını, küresel polisi olmaktan çıkacağını, hiçbir ülkenin küresel bir hegemonya olamayacağını, Çin, Hindistan, Brezilya gibi yeni güçler ortaya çıkacağını ve ABD’nin de Türkiye, Güney Afrika, Endonezya gibi yeni bölgesel güçlerle geliştireceği ortaklıklarla dünyadaki etkisini devam ettireceğini savunuyor. Ancak 11 Eylül’den sonra kurulan ve ABD’nin CIA’yi de bünyesinde bulunduran istihbarat koordinasyonundan sorumlu teşkilat, raporda ağırlıklı olarak Çin’in büyüyen etkisine odaklanıyor.

DÖRT MEGA TREND

Raporda dört mega trendden bahsediliyor: 1) Bireyler güçlenecek 2) Ülkelere arasında güç paylaşılacak 3) Dünya demografik değişimlerinden yoğun olarak etkilenecek, özellikle Avrupa’daki yaşlanan ülkeler geride kalacak 4) Gıda, su ve enerji belirleyici unsurlar olacak.

Raporun en çarpıcı bölümlerinden biri ise “Alternatif Dünyalar” başlığıyla verilen ve gelecek senaryolarının el alındığı kısım. Burada “Cin Şişeden Çıkınca” başlığıyla özel bir bölüm yer alıyor. Ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkeleri etkileyecek gelecek senaryoları değerlendiriliyor. Altı kötü senaryodan oluşan bu kısımda, Türkiye’ye ayrılan maddede şöyle deniliyor: “Kürdistan’ın yükselişi, Türkiye’nin bölünmezliğine bir darbe ve çevresindeki komşularıyla büyük bir ihtilaf riskini artırıyor.”

EN KÖTÜ SENARYO

Raporun sunumu sırasında, Hürriyet’in konuyla ilgili sorusunu yanıtlayan Ulusal İstihbarat Konseyi yetkilisi Mathew Burrows, Suriye’deki olayların bölgeye yayılmasının sonuçları olduğunu belirterek, Türkiye’nin bundan etkilenen ülkelerin başında geldiğini söyledi.

Burrows, Kürdistan senaryosu için ise şöyle konuştu: “Bu elbette sadece Türkiye için değil bölgedeki diğer ülkeleri de etkileyecek bir gelişme. O yüzden bunun olmaması için güçlerin bir araya geldiğini göreceğiz. Bu sadece bazı durumlarda en kötü senaryoyu ele alan bir doküman. Bu da Ortadoğu için en kötü senaryo. Gerçekleşmeyecek olmasından emin olmalıyız.”

TÜRKİYE BÖLGESEL GÜÇ

Burrows, toplantıda raporda Türkiye’nin önümüzdeki dönem dünyada oynayacağı rolün de artacağını belirterek, “Türkiye, uluslararası arenada artan bir rol oynayacak ve uluslararası sistemde daha geniş bir etkisi olacak” dedi. ABD’nin Türkiye’yi Ortadoğu’da artan güvenlik riskleri ve Avrupa Birliği üyelik sürecinde nerede gördüğüne ilişkin sorumuza ise şöyle yanıt verdi: “Türkiye başarılı bir demokrasiye kesinlikle bir örnektir. Ekonomik büyümenin başarılmasında da Ortadoğu’da yeşeren diğer demokrasiler için bir modeldir. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinden bahsettiğiniz zaman ise Avrupa Birliği içinde genişlemeye karşı olan çevrelerin reaksiyonu, Türkiye’nin AB üyeliği önünde çok güçlü engellerden biri olacak. Ancak öte yandan müzakereleri sürdürmek ve potansiyel üyeliğin devamını sağlamak da çok önemli.”

RAPORDAN ÇARPICI BÖLÜMLER

* Çin ekonomisi, 20 yıldan az bir süre içinde ABD’yi geçecek ve Asya 2030’a kadar küresel güç olmayı Kuzey Amerika ve Avrupa’nın elinden alacak.

* Avrupa, Japonya ve Rusya’da ekonominin yavaş yavaş gerilemesi muhtemelen devam edecek.

* Küresel ekonominin başarısı, geleneksel Batı’ya değil, gelişmekte olan ülkelerin ilerlemesine bağlı olacak.

* 15-20 yıl içinde teknolojik aktiviteler Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelere kayacak.

* Google ve Facebook gibi ülkeler gerçek zamanlı bilginin başında oturmaya devam edecek ve bu konuda bütün hükümetlerden daha ileri olacaklar.

* Bilgi, şirketleri toplumsal davranışları etkileme konusunda hükümetler kadar güçlü kılacak.

* Yeni teknolojinin gelişimi, Ortadoğu’da görüldüğü gibi vatandaşları hükümetlere karşı çıkmak için bir araya getirme kabiliyeti kazandırırken, hükümetlere de benzeri görülmemiş biçimde insanları izleme yeteneği sunacak.

* 2030’da kadar İslami terörizm sona erebilir ancak bazı devletler bundan yararlanmak isteyebileceği için tam olarak yok olmayacak.

* Siber alanda uzmanlaşan bazı bireyler hizmetlerini örneğin teröristlere yüksek ücretlerle satarak, ekonomik ve finansal sisteme büyük zararlar verebilirler.

* Büyük ihtimalle dünya önümüzdeki dönem bir siber silahlanmaya tanıklık edecek.

Tolga TANIŞ / WASHINGTON

HÜRRİYET - 11 Aralık 2012




İsrail'in geleceği için, PKK'nın varlığı şart

Arap Baharı'ndan sonra sıra Kürt Baharı'nda

Terör örgütü yandaşlarınca Avrupa'da düzenlenen ve Türkiye'den de Cengiz Çandar, Nuray Mert gibi isimlerin katıldığı sözde “Kürt Konferansı”nda konuşan İsrailli akademisyen, şok itiraflarda bulundu. ...

Konferansın ikinci gününde gerçekleşen oturumlara panelist olarak katılan İsrailli akademisyen Ofra Bengio, Orta Doğu ülkelerinde yaşanan Arap Baharı'ndan sonra sıranın Kürt Baharı'na geldiğini savunarak, İsrail'in Kürtleri her zaman destekleyeceğini söyledi.

Bengio, “Son yıllarda PKK bölgede güçlendi, İsrail'in geleceği için bu çok önemli. Bu süreçte Kürtlerin bölgede stratejik bir rol kaptı ve İsrail'in buna desteği sürecektir” dedi.

ÇANDAR: İSRAİLLİ DOSTUM BUNUN İÇİN ÇALIŞACAK


Gazeteci Cengiz Çandar da konuşmasında İsrailli akademisyen gibi Arap Baharı'nın ardından Kürt Baharı'nın geleceğini söyleyerek, “Türkiye'nin terör örgütü PKK'yı tanımak zorunda kalacağını” savundu. Çandar, “Türkiye PKK'yı ve onun temsilcilerini tanımak zorunda kalacak. Biz bunun için çalışacağız. İsrailli dostum Ofra Bengio bunun için çalışacak” dedi.

HIRİSTİYANLAR: EN GÜVEANİLİR BÖLGE K.IRAK

Öte yandan, Zerdüşt PKK'nın İslam'a ve dindar Kürtlere karşı yürüttüğü politika, Hıristiyan misyonerleri memnun ediyor.Almanya merkezli “Open Doors” adlı Hıristiyan kuruluş, dünya çapında 100 milyon Hıristiyanın tehlike altında yaşadığını öne sürdüğü çarpıcı bir rapor yayınladı. Hıristiyanlar için “tehlikeli” 50 ülkenin sıralandığı raporun dikkat çekici yanı, en güvenli bölgenin PKK'nın etkin olduğu Kuzey Irak bölgesi gösterilmesi. Raporda Türkiye'nin ise Hıristiyanlar için tehlikeli olduğu öne sürüldü, Türklerin Hıristiyanları “düşmanların ajanları” olarak gördüğü belirtildi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.toplumsalhafiza.com/HD104111_israil-in-gelecegi-icin-pkk-nin-varligi-sart.html


Türkiye, bir Kürt devletine ebelik mi yapıyor? / Ofra BENGİO
Tel Aviv’in Kürt Üçgeni / Sibel KALEMDAROĞLU
"Suriye'de En Kazançlı Kürtler Çıkacak"
Haaretz: Kürdistan denize ulaştı
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Oca 03, 2013 15:41

Cihatçıların Silahı Barzani'den

Suriye’de rejime karşı iki yıla yakın bir süredir, terör ve şiddet uygulayan, katliamlar yapan cihatçı Selefi örgütlere silahların Kuzey Irak’taki Kürt Bölgesi’nden gönderildiği iddia ediliyor.

ANKARA (ÖMER ÖDEMİŞ)- Yaklaşık iki yıldır Suriye’de devam eden ve 60 bin kişinin yaşamına mal olan kirli savaşta kullanılan silahların, Türkiye ilişkisi ile Kuzey Irak’tan temin edildiği ortaya çıktı.

SON PARTİ 4 MİLYON DOLARLIK

Muhaliflerin Fransa toplantısını organize eden Bernard Henry Levy tarafından finansı sağlanan silahlar için Akademi İstanbul Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Ahmet Ağırakçe’nin aracı olduğu öğrenildi. Bölgeye gelen silahların ise İHH Bölge Koordinatörü Muhammet Yorgancıoğlu olarak bilinen, Avrasya feribotunun kaçırılması sanıklarından Muhammet Tokcan tarafından Suriye’ye sokulduğu iddia ediliyor.

BARZANİ-LEVY İLİŞKİSİ

İktidara yakınlığıyla bilinen Prof. Dr. Ahmet Ağırakçe’nin silah temininde önemli rol üstlendiği, AKP Hükümeti’nin ilişkilerini bu amaçla kullandığı belirtilirken, Yahudi kökenli Fransız Siyonist Bernard Henry Levy ile de ilişkide olduğu ifade ediliyor. Son olarak 4 milyon dolarlık silah temin edildiği ancak Türkiye’ye getirilmesinde ve Suriye’ye sokulmasında sorun yaşandığı için Irak’ta Maliki’nin kontrolünde olan bölgede silahların bekletildiği bilgisi veriliyor. Irak Cumhurbaşkanlığı sekreterliğine sunulan 18 Eylül 2001 tarihli bir istihbarat raporunda, Fransa'nın başkenti Paris'te "Suriye muhalefeti toplantısına ev sahipliği yapan Bernard Henry Levi'nin daha önce Müslümanlar arasında Şii-Sünni çatışması çıkarmak için "İslamcı" görünümlü yapay örgütlerin kuruluşunda nasıl yer aldığı ortaya konuluyor.

Dönemin Irak istihbarat şefi Ali Hasan Mecidi El Tikriti tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Sekreteri Tümgeneral Abdülhamit El Mahmut’a sunulan çok gizli ibareli belgede şu ifadelere yer veriliyor;

“Irak Cumhurbaşkanlığı sekreterliğine,
Saygı ve sevgi ile,
Bernard Henry Levy adlı Yahudi teşkilatımız tarafından gözlenmekte ve takip edilmektedir. Yukarıda adı geçen bu şahıs kendini İsrail başkanlığı için aday göstermiştir. Bu şahıs Mesud Barzani ile görüşmeler yaptı. Görüşme sırasında El Kaide terör örgütüne bağlı “Tevhid Vel Cihadın kuruluşundan bahsedildi. Bu teşkilat terör eylemlerini gerçekleştirmek üzere Irak içerisinde faaliyetlere başlayacaktır. Görüşlerinize bildiririm saygılar.”


İŞTE O BELGE
Resim

YURT, 3 Ocak 2013
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Başkomutan » Cmt Şub 16, 2013 6:49

Guardian: 'Kürt baharı' yaşanırsa her iki tarafı da ödüller bekliyor

Guardian, Kürt sorununa kalıcı bir çözümün, Başbakan Erdoğan'a "Başkanlık" ödülü olarak dönebileceğine işaret ettiİngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesi, Türkiye'de Kürt sorunu ile bağlantılı "ilerleme umudu belirdiğini" yazdı.

Guardian geçmişte sorunun çözümü yolunda atılan adımların bazı durumlarda deyim yerindeyse kazaya kurban gittiğinden bahsettiği yazısında, hükümetin bu defa PKK ile görüşmeleri açık olarak ilan ettiğini, bunun eskiye göre bir değişiklik olduğunu yazıyor:

“Başlayıp hızla çöken barış girişimlerine son 30 yılda çokça tanık olundu. 34 PKK'lının sınırı geçip Türkiye'ye geri dönüşünün başlatabileceği süreç kaosla bitti... Kimse hazırlık yapmamıştı ama bu defa durum farklı: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 14 yıldır cezaevinde tutulan PKK lideri Öcalan ile görüşmesi talimatını MİT başkanına kamuoyunun önünde verdi.”


‘Başbakan’ın beklentileri, BDP'nin talepleri’

Gazete, yaklaşık 10 bin PKK'lının silahlarını teslim etme aşamasına gelinmesi için çok engel olduğunu söylemekle birlikte, Kürt siyasiler ile Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talep ve beklentilerinin örtüşüyor olabileceğine işaret ediyor.

Gazetenin görüşünü yansıtan baş makalede “Kürt baharı olacaksa, 40 bin kişinin hayatına mal olan çatışmaların sona ermesinin ötesinde ödüller bekliyor iki tarafı da” dedikten sonra şöyle deniliyor:

“Kürtler açısından uzlaşma, yeni bir anayasa; anti-terör yasalarının değişmesi demek... Kürt siyasi hareketinin binlerce eylemcisinin gördüğü büyük baskı sona erebilir.”

Guardian, Kürt sorununa kalıcı bir çözümün Türkiye başbakanına “Başkanlık” ödülü olarak dönebileceğine işaret ederek şöyle yazıyor:

“Erdoğan'ı daha parlak ama bir o kadar da tartışma yaratacak bir ödül bekliyor olabilir: tam yetkili Başkanlık. Barış ve Demokrasi Partisi destek verirse konuyu referanduma götürebilir.”

Guardian, PKK lideri açısından da sürecin sonunda özgürlüğün bile gelebileceğini, ondan önce ev hapsinin söz konusu olabileceğini aktarıyor okurlarına.


‘Balyoz kararından sonra gelen fikir değişikliği’

Guardian bu noktaya gelirken bazı gelişmelerin yaşandığını, Balyoz davasında darbe girişiminden subayların hüküm giymesi ardından Erdoğan'da PKK ile doğrudan görüşme konusunda fikir değişikliği olduğunu ve Öcalan'ın açlık grevlerini durdurmasının katkı yaptığını yazıyor.

Paris'te ocak ayında Kürt hareketinin önde gelen üç kadın temsilcisinin bu süreci engellemek için öldürüldüğü kanaatinin giderek güçlendiğini yazan gazete, PKK ile İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu arasında bir karşılaştırma yapıyor ve şöyle diyor:

“PKK ateşkesine daha epey bir mesafe var. Türkiye'deki 2 bin militanın, Irak dağlarından inecek 6-7 bin savaşçının silahlarının Erbil'de Mesut Barzani'ye teslim etmesiyle edilmesiyle karşılaştırıldığında İRA'ya silah bıraktırma süreci parkta yürüyüş gibi görünüyor."

Gazete dört baş makalesinden Kürt sorununa ayırdığı yazısını:

“İlerde çok engel var; ama en azından karşılıklı konuşuluyor olması, onca yıkımdan sonra iyi olmalı” cümleleriyle tamamlıyor.

İm (Kod): Tümünü seç
http://t24.com.tr/haber/guardian-kurt-bahari-yasanirsa-her-iki-tarafi-da-oduller-bekliyor/223206
t24.com - 07.02.2013
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kaosu çıkaran düzeni kurar / Irak senaryosu Suriye’de tekrarlanıyor!

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Ağu 24, 2013 14:58

ABD Donanması Akdeniz'de konuşlandı

Batılı istihbarat kurumlarının Suriye'deki ilk incelemelerin ardından kimyasal silah kullanıldığına işaret eden açıklamalarının ardından ABD dün gece Akdeniz'deki deniz güçlerini Suriye'ye olası bir operasyon için konuşlandırırken, yetkililer Başkan Barack Obama'nın askeri operasyon konusunda henüz bir karar almadığını söyledi. Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye dahil yedi ülkenin genelkurmay başkanlarının önümüzdeki günlerde Ürdün'de bir araya geleceği iddiası da doğrulandı.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik yetkilisi, ABD Donanması'nın Akdeniz'deki varlığını üç destroyerden dörde çıkaracağını belirtti.

Hürriyet Planet'in haberine göre; ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ise Asya kıtasına yapacağı ziyaret öncesi yaptığı açıklamada, Obama'nın Pentagon'dan Suriye için seçeneklerin ne olduğunu sorduğunu belirterek, "Başkan'a bütün olasılıklar karşısında seçenek sunma zorunluluğumuz var" dedi.

GENELKURMAY BAŞKANLARI TOPLANIYOR

Bakan Hagel bu açıklamayı yaparken, ABD ve Türkiye başta olmak üzere yedi ülkenin genelkurmay başkanlarının önümüzdeki beş gün içinde Ürdün'de Suriye konulu bir toplantı yapacağı bildirildi.

İlk olarak Twitter'da ABD'li gazeteci Laura Rozen tarafından ortaya atılan bu iddia daha sonra Ürdün resmi haber ajansı tarafından doğrulandı. En Nahar'ın haberinde "Suriye'nin Dostları Grubu'nun genelkurmay başkanları arasında Amman'da bir toplantı yapılacak" denildi.

Rozen, dün gece Twitter hesabından paylaştığı ve bölgesel askeri kaynaklara dayandırdığı mesajında, "ABD, Ürdün, Suudi Arabistan Türkiye, Katar, İngiltere ve Fransa'nın genelkurmay başkanları 3-5 gün içinde Ürdün'de Suriye konulu bir toplantı yapacak" demişti.

İSTİHBARATÇILAR "KİMYASAL" DİYOR

Bu gelişmelerin öncesinde ABD ve müttefiki ülkelerin istihbarat kurumlarının Suriye'de hafta içi düzenlenen ve 1300 kişinin ölümüne neden olduğu iddia edilen saldırıyla ilgili ilk incelemelerinden elde ettikleri sonuçların kimyasal silah kullanımına işaret ettiğini açıkladı.

ABD'li ve Avrupalı güvenlik kaynakları saldırıyı Esad hükümetinin onayıyla Suriye güçlerinin düzenlediğini söyledi.

Reuters'ın haberine göre, adlarının açıklanmasını istemeyen kaynaklar söz konusu bulguların henüz ilk aşamada olduğunu ve tedbirle yaklaşılması gerektiğini ifade etti.

Kaynaklar uzmanların halen kesin kanıt arayışında olduğunu, ancak buna ulaşmanın günler, haftalar hatta daha uzun bir süre alabileceğini belirtti.

YURT, 24 Ağustos 2013



Rusya: Saldırı kaba bir oyun!

Rusya Dışişleri Bakanlığı 21 Ağustos’ta Şam yakınlarında kimyasal silahın Beşşar Esad rejimi değil, isyancı militanlar tarafından kullanıldığını açıkladı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, Esad güçlerine yöneltilen kimyasal silah suçlamalarının güvenilir bilgilere dayanmadığı belirtildi. Bakanlık açıklamasında, “21 Ağustos tarihinde militanların mevzilerinden el yapımı bir füze fırlatıldı” denildi ve söz konusu füzenin 19 Mart 2013 tarihinde teröristler tarafından Halep yanındaki Han el Assal’da atılmış ve zehirli kimyasal içeriği henüz tespit edilmemiş olan füzeye benzediği ifade edilerek, sivil halktan ölenler olduğu da bildirildi. Bazı uzmanların söz konusu kimyasal maddenin sarin olmadığına dair kuşkuları var. Saldırıdan hemen sonra çekildiği iddia edilen ve İnternet’te yer alan görüntülere dikkat çekiliyor. BM Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nden kimyasal silah uzmanı Jean-Pascale Zanders, “Söz konusu görüntülerde saldırı kurbanlarına ilk yardımda bulunanların üzerinde özel koruyucu giysilerin olmadığı görülüyor. Söz konusu kimyasal madde sarin olsaydı bu imkansızdı. Koruyucu giysiler olmadan çok sayıda ikincil zehirlenme olayları meydana gelecekti” dedi. Rus uzman Sergey Demidenko, konu ile ilgili şunları söyledi: “Bunlar daha önce de yaşanmıştı. ABD, Suriye’de kimyasal silahın bulunması halinde harekete geçeceğini açıklayınca El Cezire kanalı onu bulduğunu ilan etmişti. Bu, çok kaba bir iştir.”

İsyancıların Türkiye Temsilcisi Halit Hoca, ABD ve İsrail askerlerinin Suriye’de operasyon yaptığına ilişkin haberleri maksatlı olarak niteleyerek yalanladı. Fransız Le Figaro gazetesinde yer alan “ABD’nin Suriye rejimi karşıtı operasyon başlatması nedeniyle sıkışan Esad’ın kimyasal silah kullandığına” ilişkin iddianın, ilerleme kaydeden muhalefeti zan altında bırakmak amacıyla ortaya atıldığını söyledi.

YENİÇAĞ, 24 Ağustos 2013
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x